William Shakespeare’in diğer oyunlarına nazaran pek tercih edilmeyen komedisi Huysuz/Hırçın Kız‘a düz okumayla baktığımız zaman, İngiltere’nin o dönemdeki kadına bakış açısını görürüz.
Oyunun orijinal adı “The Taming of the Shrew” Türkçeleşince, “Huysuz/belalı/şirret kadının yola getirilmesi, ehlileştirilmesi” gibi bir anlam doğar. Padua’da yaşayan hırçın kızımız Katherine ile kimse evlenmek istemez. Kardeşi Bianca ise “uysal, cici” bir kız olması sebebiyle ailesinin ve eve gelen taliplerin gözdesidir.
Babaları Baptista Minola, Katherine evlenene kadar diğer kızını kimseye vermeyeceğini açıklar. Petruccio’nun yüklü bir drahoma karşılığında evlenme niyetiyle Padua’ya gelmesiyle Bianca’nın taliplerinden Horsentio, ona Katherine’i önerir. Petruccio, hırçınlığıyla tanınmasına rağmen Katherine’in gönlünü kazanmaya ve onunla evlenmeye karar verir.
Başta kılık değiştirerek Katherine’e müzik öğretmeni olarak yaklaşır. Daha sonra gerçek kimliğini açıklar ve Baptista’nın da araya girmesiyle düğün gününü kararlaştırırlar. Ancak düğün günü geldiğinde Petruccio ortada yoktur. Hem geç gelir hem de geldiğinde üzerindeki kıyafet son derece uygunsuzdur. Katherine ile birlikte kendi evlerine gittiklerinde her şeye bağırıp çağırır, söylenir. Katherine’i uyumaktan ve yemek yemekten mahrum bırakarak cezalandırır. Hiçbir şeyden memnun olmaz. Bu sefer Katherine onu yatıştırmaya çalışır. Terzinin Katherine için diktiği yeni kıyafeti parçalar. Güneşe ay diyerek Katherine’i çileden çıkarır. Ancak sonunda Katherine “yola gelir”, kadınların kocalarına nasıl itaat etmeleri gerektiğini anlatır. Petruccio, başlarda Katherine’e nasıl davranacağını şöyle ifade eder:
Diyelim ki sövüp saymaya başladı; ona içtenlikle,
Bülbüller gibi şakıdığını söylerim.
Surat asacak olursa, “Yüzünüz pırıl pırıl” derim;
“Yeni yağmış çiğle yıkanmış sabah gülü sanki.”
Diyelim ki dilini yuttu, tek kelime konuşmuyor;
O zaman tatlı dilini över, “Siz konuştukça,
Kulaklar bayram ediyor,” derim.
Bana defol git diyecek olursa,
Sanki bir hafta daha kal demiş gibi,
Şükranlarımı sunarım.
Beni istemezse, “Çok heyecanlıyım,
Evlenme ilanımızın asılacağı tarihi,
Düğün günümüzü iple çekiyorum,” derim.
Günümüzde bu oyunu okuduğumuzda Petruccio ve Katherine’in hikâyesi, kadın ve erkek eşitliği bakımından korkunç görünür. 16’ncı yüzyılda ise normaldir. I. Elizabeth’in kraliçe olduğu bu dönemde, kadınların daha özgür olması beklenirken, “dırdırcı” bulunan kadınlar, çok gürültü yapmaları gerekçesiyle işkence görerek cezalandırılır. O dönemde fazla konuşan, kocasına karşı gelen ya da cinsel olarak aktif bulunan kadınlar ayrıca “hırçın” olarak da nitelenir. Bu kadınlar için geliştirilmiş özel işkence yöntemleri vardır. Bunlardan en meşhuru “cadaloz yuları” adı verilen bir metal başlık takmaktır.
Bu metal başlıkta kadının dilini aşağıya bastıran bir levha bulunur. Böylece kadının konuşmasına engel olunur. Levhaları üzeri sivriltilir, kadının gerçekten dilinin hareket ettirememesi sağlanır. Koca, bu yöntemle kadını sadece susturmakla kalmaz, boynuna bir ip bağlayarak sokakta gezdirir. Etraftakilerin daha iyi duyabilmesi için bazen üzerine çan takılır. Shakespeare’in bu metni de uygulanan yöntemleri komedi yoluyla pekiştirir, meşrulaştırır.
Ön oyunda sarhoş bir tenekeci olan Cristopher Sly, bir lord ve uşağı tarafından kandırılır. Kendisinin gerçekten lord olduğunu zannetmeye başlar ve bir oyun (Huysuz Kız) izlemek için hazırlanır. Oyundan önce uşak bir kadın rolüne girerek Sly’ya hizmet edecektir. Lord, uşağına Sly’a nasıl davranması gerektiğine dair talimat verir:
Bugüne kadar gördüğü soylu hanımlar
Efendilerinin yanında nasıl davranıyorsa
O da tıpkı onlar gibi davransın;
Yumuşak ve nazik bir sesle konuşsun,
Önünde yerlere kadar eğilsin;
“Bir emriniz varsa söyleyin sayın Lordum;
Eşiniz ve naçiz bendeniz olan bana,
Saygımı ve aşkımı gösterme fırsatı verin,” desin.
Uşak, tıpkı Katherine gibi olmadığı birinin rolünü üstlenmeye zorlanır. Bu aynı zamanda kadınlardan beklenen toplumsal rollerin de bir modelidir. Katherine’nin oyunun sonunda dönüştüğü ya da bizim dönüştüğünü sandığımız kişi tam olarak ön oyunda tarif edilendir. Katherine, öyle olmak ya da öyleymiş gibi davranmak arasındaki ince çizgide yer alır.
Ancak oyunun girişindeki ön oyun ve yeni bir okumayla bambaşka bir sonuca ulaşabiliriz. Petruccio’nun davranışlarını Katherine’i uysallaştırma çabası değil de onunla aynı dilde konuşan biri olarak yorumlamamız mümkündür. Çünkü Katherine “aksi, belalı” olarak tanımlanırken iki insanın birbiriyle para, kıdem gibi sebeplerle değil; sevgileri dolayısıyla bir araya gelmelerine inanır.
Bianca’nın taliplerini sevgi dışında her konuda sınava tabi tutması yüzünden onunla kavga eder. Bu kavgası da huysuzluk olarak nitelendirilir. Petruccio ise Katherine’le aynı dili konuşmayı başaran ilk insandır. Katherine için klasik metine “yola geldi” denilen şey aslında onun bütün çıkarcılıkların dışında aşkı bulması olarak okunabilir. Katherine’in Petruccio öncesi “gerçek ve bağımsız” bir kadın karakter oluşu, Petruccio sonrasında “itaatkâr” kadına dönüşmeden kalabilir. Yeni bir bakış açısıyla okumak istediğimiz de Shakespiryen dönemden kalma “Huysuz kız nasıl yola getirilir?” sorusu yerine “Katherine’i nasıl anlarız?”, “Katherine ne istiyor?” gibi karakteri ehlileştirmeye değil, anlamaya ve geliştirmeye yönelik yola çıkmamız gerekir.
Ve kim ne derse desin, deli kadınlar iyidir!
Alıntılar: William Shakespeare/Huysuz Kız,Yay: Remzi Kitabevi, Çev: Bülent Bozkurt, Şubat 2009
Görsel: Your Everyday Dose