Incal: Uyanan evren

-

Evrenin başlangıcından beri var olan iki güç; ışık ve karanlık. İç içe geçmiş varlıklarıyla sonsuza yolculuklarında bir deha ve bir üstat bu iki gücün bir kesitini alıp bir uzay operasına dönüştürürlerse neler olur? Incal, Şilili yönetmen Alejandro Jodorowsky ve illüstratör Jean “Moebius” Girard’ın 1981‘de yayınlanan kült eseri. Gerekli Şeyler Yayıncılık, Incal’i bu sene Türkçe çizgi roman dünyasına kazandırdı.

Incal’in derinliklerine doğru bir yolculuğa başlamadan önce bu başyapıtın yaratıcılarını biraz da olsa tanımakta yarar var. Alejandro Jodorowsky, göçmen Yahudi bir ailenin çocuğu olarak 1929’da Şili’de dünyaya geldi. Psikoloji eğitimi almaya başladı, şiir ve tiyatroya olan ilgisi Paris’e taşınmasına ve Marcel Marceau’nun öğrencisi olmasına neden oldu. 1962 yılında Fernandao Arribal ve Roland Topor ile Panik Hareketi’ni başlattı. Acid-western diye tanımlanan Köstebek (El Topo, 1970) ve Kutsal Dağ (La Montana Sagrada, 1973) gibi kült filmlerin yönetmenidir. Jadorowsky aynı zamanda tarot uzmanı, yazar, psikoterapist, psikobüyücü, çizgi roman yazarı, performans sanatçısı, tiyatro yönetmeni, kuklacı ve mim sanatçısı kimlikleriyle yaratıcılığını birçok değişik alanda kanıtlamış biri.

Moebius mahlaslı Jean Girard ise 1938’de Paris’te dünyaya geldi. Efsanevi çizgi roman sanatçısı, bilimkurgu ve fantezi illüstratörü Moebius, kendine özgü tarzıyla Marvel Evreni’nden Hollywood’a yolculuğunda, çizgi romanlardan video oyunlarına, animelerden büyük bütçeli Hollywood filmlerine, popüler kültüre birçok açıdan ilham vermiş bir sanatçı. Arzach, Silver Surfer gibi çizgi romanların çizeri olan Moebius, Alien, Tron, The Abyss ve The Fifth Element gibi Hollywood klasiklerinin hikaye çizimlerini gerçekleştirdikten sonra 2012 yılında hayata gözlerini yumdu.

Jodorowsky, Frank Hurbert’ın Dune’unu filme dönüştürme uğraşı içinde projesinde H.R.Giger, Chris Foss gibi birçok diğer sanatçı ile beraber Moebius’a da yer verdi. Filmin hazırlık aşamasında, “Jodorowsky’nin Dune’u” (2013) belgeselinde Jodorowsky’nin söylediğine göre Moebius hikâye çizimlerini büyük bir hızla ve isabetle çizerek onu şaşırtıyordu. Onun tam aradığı çizerdi. Fakat prodüktörlerin yatırım yapma konusundaki isteksizlikleri, Giger’dan Dan O’Bannon’a, Dali’den Pink Floyd’a birçok yeteneği birleştirmiş olan Jodorowsky’nin bu büyük projesinin rafa kalkmasına neden oldu. Fakat Jodorowsky Moebius’a Dune üzerine olan çalışmalarını orjinal bir grafik romana dönüştürme teklifinde bulunduktan sonra bir görüyle aydınlandı.

İntergalaktik uzayda uçtuğumu gördüm. İç içe geçmiş biri siyah biri beyaz iki piramitten oluşan kozmik bir varlık beni çağırıyordu. Ona doğru hareket ettim ve kendimi merkeze dalmış buldum. Biz patladık. Ve işte bilinçaltımın beni ‘El İncal’le tanıştırması böyle oldu.” diyor Jodorowsky.

Böylece Jodorowsky ekrana taşıyamadığı başyapıtından, 70’li yıllarda içine girdiği çizgi roman dünyasına sıçradı ve Moebius’u, Jodouniverse dediği kainatı yaratacak sanatçı olarak seçti. Incal işte böyle uzun süreli bir ortaklığın sonucunda yaratım gücü yüksek bir deha ve bir üstadın kaleminden çıkma bir uzay operası olma niteliğini taşıyor. 1981 de başlayan seri 1989’a kadar devam etti.

Incal’in konusuna gelince, çizgi roman John DiFool’un şehrin karmaşası içinde sürüklenerek İntihar Geçidi’nden atılmasıyla başlar. Şehrin dikey eksenini oluşturan gökdelenlerin arasındaki bu alandan geçerek aşağıdaki asit nehrine düşmek üzere olan DiFool polisler tarafından kurtarılır. Sorguya alınan DiFool başından geçenleri anlatmaya başlayarak okuyucunun her bölümde daha fazla içine dalacağı Moebius’un görsel evreninin içine çeker.

Incal’in bir kısmı olan Işık Incal’i John DiFool’un eline geçer. DiFool, fiziksel olarak çirkin, keyif düşkünü, kendinden başka kimseyi umursamayan ve maceraya atılmaya isteksiz R-sınıfı bir dedektiftir. Görev almaktaki motivasyon noktası içki, uyuşturucu ve homeofahişelerdir. Fakat Incal’in onu seçmesi hiç içinde bulunmak istemeyeceği maceralara atılmasını ve altından kalkmayı başaramayacağını düşündüğü sorumluluklar almasını gerektirir. DiFool’un İngilizce The Fool (aptal, enayi) kelimesinden türetilmiş olma olasılığı yüksektir. DiFool gerçekten verdiği kararlarla evreni yok olma noktasına getirebilme kapasitesine sahiptir. Incal’in her alanda yozlaşan insanlığı saflaştırma niyetiyle DiFool’un vurdumduymazlığı çizgiroman boyunca iç içe geçer.

Burada Işık Incal’inin Kara Incal’le birleşmesiyle oluşan iç içe geçmiş iki piramit şeklinden de bahsetmek gerekir. Bu şeklin diğer bir adı Metatron Kübü’dür. Platonik cisimleri içeren bir mega şablon olan bu küp, Kutsal Geometri çalışmaları yapan insanlar tarafından Yaşam Çiçeği’nin temel motiflerinden biri olarak görülür. Yaşam Çiçeğinin Unutulmuş Sırrı kitabında Drunvalo Melchizedek bu küpün tüm antik uygarlıklar tarafından kullanıldığını ve günümüze kalan eserlerinde bu şeklin takip edilebileceğini söyler. Savını desteklemek için Antik Mısır yapılarının fotoğrafları kullanır. Melchizedek Eski Mısırlıların ilk enerji kaynağı, ruhu ve vücudu “Mer Ka Ba” kelimesiyle açıkladıklarını söyler.

Simgesel olarak Jodorowsky’nin Incal’in merkezine yerleştirdiği bu geometrik şekil Metatron Küpüdür. Jodorowsky gibi her tür ruhsal inancı araştırmış bir mistik elbette Metatron Küpü’ne dayalı Işık Beden Meditasyonu ve buna bağlı gerçekleştiği iddia edilen astral seyahatten habersiz değildi. John DiFool insanlığın uykuda olma, gerçek doğasından uzaklaşma durumunu simgelerken, Incal uyanışı, zihinlerimizdeki eski bayatlamış inançları silkeleyip atmamızı ve yeni bir ufuk noktasına işaret eder. Moebius’un efsanevi çizimleri ve Jodorowsky’nin pop-kültür içine yerleştirdiği dinamitlerle yeni bir ufka uyanmaya hazır mısınız?

SON YAZILAR

Dünyanın Öteki Yüzü: Genç yazardan alışılmışın dışında hayaller kur(dur)an öyküler

EdebiyatHaber’de gerçekleştirdiği Yazarın Odası söyleşileriyle tanıdığımız Meltem Dağcı’nın ilk öykü kitabı Dünyanın Öteki Yüzü, İthaki Yayınları’ndan çıktı. Yetmiş yaşına geldiğinde ölüm şeklini seçme özgürlüğüne kavuşan kadınlar,...

Yeryüzüne Dayanabilmek…

Düşünüyorum da acaba neden yazıyoruz?  Hele ki günümüzde hiç kimsenin doğru dürüst okumadığını bilirken... O halde sadece kendimizi tatmin etmek için mi yazıyoruz? Yoksa bu, karşı...

Hayalleri yarım kalmadı sadece korktular ama susmadılar…

Farkında olduğum şey sadece buydu; bir sistem tutturulmuş ve o sistemin onları koruduğuna inanan birkaç fanatiğin zaman içerisindeki kontrolsüz baskısının sonuçlarını izliyorum şu dünyada aklımı...

Öngörülemeyenler üstüne; kişisel bellek, büyük veri ve algoritmalara dair

Yapay zekanın ve algoritmaların telefonlarda ortam dinlemesi yaptığı hepimizin bildiği ama çokça dile getirilmeyen ya da tartışılmayan bir durum halini aldı. Varsayalım, arkadaşlarımızla konuşuyoruz: “Ne...

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol