Kadına yönelik şiddet; bir türlü sonlandıramadığımız, nedense anlatamadığımız, hakim olamadığımız; ama sesimizi duyurmak için avaz avaz bağırdığımız ve bunu gün geçtikçe daha çok başardığımız, ayrı ayrı değil tüm Türkiye’yi ilgilendiren, ezik ve çirkin ama gelişmek zorunluluğu arz eden yönlerimizden sadece bir tanesi.
Kadına yönelik şiddetin her geçen gün arttığı Türkiye’de, insan hakları kuruluşlarının raporlarına göre 2014 yılında erkek şiddeti sonucu yaklaşık 300 kadın katledildi. “Kadın erkek eşitliği fıtrata ters”, “Yıllarca bu ülkede doğum kontrol ihaneti yaptılar” açıklaması yapan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve AKP hükümetinin iktidara geldiği 2002’den bu yana kadın katliamları yüzde bin 400 arttı. İktidarın açıklamaları bununla bitmiyor. Kadın sadece öldürülmek suretiyle şiddet görmüyor. Her daim bir baskı ve zorbalık söz konusu. Öldüremediklerini süründürmeye çalışan hasta ruhlar kadınlara psikolojik işkence yapıyor. Kadınlar için yaşam; sağlık konusunda, iş yaşantısında, ev hayatında, okulda, sokakta ve her yerde kadın olmanın yarattığı, bir cinsel organ eksikliğinden ileri gelen, güç gösterisi ve bastırılamayan egolardan ötürü, her yıl olduğu gibi 2014’te de zorlu geçti.
”Kadın-erkek eşitliği fıtrata ters”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 1. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi‘nde yaptığı konuşmada her seferinde olduğu gibi yine gündeme adeta bir molotof gibi düştü. Erdoğan konuşmasında, ”(Kadınla erkeğin) Tabiatları, bünyeleri farklıdır” şeklinde ifadeler kullandı. Dış basında, “Tuhaf“, “Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan giderek, davet edilmediği halde Şükran Günü yemeğine gelen ve sözleriyle herkesi rahatsız eden sarhoş amcaya benziyor” gibi üzücü kimi zaman da komik şekilde yer aldı. Washington Post ise Cumburbaşkanı’nın konuşmasını şöyle duyurdu: “Türk Cumhurbaşkanı kadınlarla erkeklerin eşit olmadığını söyledi. Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul’da yaptığı konuşmada ‘Kadınları ve erkekleri eşit duruma getiremezsiniz, bu doğaya aykırıdır, kadın ve erkeğin doğaları farklıdır’ dedi. Bu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçtiğimiz hafta Amerika‘yı Müslüman keşifçilerin keşfettiği açıklamasının ardından gelen son kışkırtıcı açıklamaydı.”
Yeni Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşegül İslam da AKP hükümetinde süregelen kadın düşmanı geleneği bozmadı. 14 yaşındaki Kader’in ölümü ardından çocuk yaşta evliliklerin kabul edilemez olduğunu söyleyen İslam, ardından bu evlilikleri masumane bulduğunu belirtmişti.
Eşini öldürüp hapse giren, hapisten çıkıp tekrar evlenip o eşini de öldüren bir adamı televizyon programına çıkarıp “2 eşini öldürdü, 3. için geldi“ şeklinde bayat, mide bulandırıcı ve sakil bir ortam yaratan Seda Sayan‘dan bahsetmeden geçmek de bu konuya yapılmış bir haksızlık sayılmalıdır. RTÜK’ten cezalar yağdı, Milletvekili Aylin Nazlıaka‘nın büyük tepkisi gündemde uzun uzun boy gösterdi, halk çılgına döndü; ancak şov devam etti, Seda Sayan prim yaptı, reytingler arttı. iki karısını öldüren Sefer Çalınak ise ‘tövbe ettiği için affedilebilir’ gibi bir gerekçeyle kimileri tarafından hoş görüldü. Unutuldu işte.
Hâl böyleyken, ülkenin tüm iktidar sahipleri erkekken ve kadın konusunda fikirsizken, kadın cinayetleri istatistikleri de çok kişiyi artık şaşırtmıyor. Her zaman yaşanan, kadın konusunda da yaşanıyor. Bir olay oluyor herkes üzülüyor, bir daha bir daha oluyor. Televizyon programlarında izliyoruz, dizilerde karşılaşıyoruz, önce çok şaşırıyoruz. Sonra? Sonra her zaman olan oluyor. Meşrulaşıyor. Gayrımeşru ne varsa canımızı sıkan, içimize dokunan; o bir gün meşrulaşıyor. Alıştırıyorlar, unutturuyorlar. Ama unutmayacağız. Alışmayacağız. Kadın cinayetlerine her seferinde ilk defaymışçasına üzüleceğiz, daha da çok öfkeleneceğiz.
2014’te 300 kadın erkekler tarafından öldürüldü!
Buna bir adım olsun diye size bir istatistik derlemesi yaptım. 2014 senesinde kadınlar yine kocaları, eski kocaları, babaları, abileri, kardeşleri tarafından öldürüldü. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, Bianet ve genel olarak internet haberlerinden yaptığım derleme gerçeklerin ne kadar erkeksi ve çirkin olduğunu gözler önüne seriyor.
Kasım ayında Türkiye’de 15 kadın öldürüldü. Kasım ayında öldürülen kadınların yüzde 60’ı kendi hayatlarına dair bir karar vermek istediği için, yüzde 33’ü boşanmak veya ayrılmak istediği için öldürüldü. Tayyip Erdoğan’ın kadın erkek eşit değildir açıklamasının ardından 3 kadın cinayeti daha gerçekleşti. 2014 yılının Ekim’inde 29 kadın öldürüldü. Kadınların yüzde 35’i ayrılmak istedikleri ya da boşanmak istedikleri için öldürüldüler. Ateşli silah yüzde 52 oranıyla en çok öldürme şekli olarak öne çıkıyor. Kadınların yüzde 38’i kocaları tarafından öldürüldü.
Kendi kararını vermek isteyen kadınlar öldürülüyor!
İktidar cinayetlere kayıtsız kalıyor!
Kadınlara devlet koruması yetersiz, yoksa kadının ilk düşmanı safi devlet katı mı?
2013 yılında 237 kadın öldürüldü. 2012’de, yine Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre, 210 kadın öldürülmüştü. İki yıl arasındaki en temel fark sadece rakamlardaki artış olmadı. 2013 yılında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, kadını aile içinde hapsedecek politikalara imza attıkça, kadınların büyük kısmı hapsedildikleri aile içinde; boşanmak veya ayrılmak istediği için öldürüldü. 2013 yılında en fazla kadın cinayetinin yaşandığı beş il; İstanbul, İzmir, Diyarbakır, Antalya ve Gaziantep oldu. 2008’de 80, 2009’da 109, 2010’da 180, 2011’de 121, 2012’de 210 kadın öldürüldü!
Türkiye: kadın erkek eşitliğinde sınıfta kalan ülke
Dünya Ekonomik Forumu WEF kadınların siyasete ve işgücüne katılımının son 10 yılda “küresel cinsiyet ayrımındaki” makası daralttığını açıkladı. Bu rapora göre Türkiye 140 ülke içindeki 120. sıradaki yerini kaybetmiş durumda. Türkiye 125 sırayla sadece Cezayir, Etiyopya, Umman, Yemen gibi ülkeleri geride bırakmış durumda.
Türkiye’de ve dünyada, bulunduğumuz durum apaçık ortada. Umut vaat eden bir atılım ne yazık ki hâlâ yok. Yine de, 2015’in katliamdan uzak ve hak odaklı bir yıl olmasını diliyorum.