Beş yıl önce “kadın kadını savunur” diyerek yaptığımız çağrıyı, yaşamakta olduğumuz olağanüstü politik koşulları dikkate alarak bir kez daha yineliyoruz:
Bu memlekette seçimin hiçbir zaman sandığa sığmadığını biliyoruz, değiştirme irademize ve gücümüze sahip çıkıyoruz! Bu olağanüstü süreçte “seçmenler” olarak değil, diktatörlük rejimini değiştirme iradesine ve kararlılığına sahip bir mücadelenin gücüyle konuşuyoruz! meşruluğunu kaybetmiş bir rejime karşı itaatsizliğin meşru gücünü de biliyoruz. Bu yüzden erkek şiddetine, İslamcılığa, emek sömürüsüne karşı mücadele içinde ördüğümüz feminist-öz savunma ağlarımıza ve mücadele ortaklıklarımıza, en çok bu tarihsel kırılma anında ihtiyacımız olduğunu vurguluyoruz. Diktatörlüğe karşı öz-savunma meşrudur; feminist öz bilincimizle, amasız ve fakatsız, yaşadığımız şiddetin ve yıkımın failini açıkça suçluyoruz!
AKP , bedenimizi ve ülkemizdeki her bir toprak parçasını sömürü ve rant alanı haline getiren; insan hayatını, hayvanları, doğayı kendi kar merkezli soygun sistemine tabi kılan; bizleri aileye hapsetmeye, dini baskılar, ekonomik şiddet ve zor aygıtlarıyla zapt-u rapt altına almaya çalışan patriyarkal kapitalist barbarlığın cisimleşmiş iktidarıdır.
Suçluyu durdurmaya, hesap sormaya çağırıyoruz!
Karanlık cephenize pabuç bırakmıyoruz! Unutmuyoruz ve affetmiyoruz! Hele hiç mi hiç helalleşmiyoruz! Soracağımız hesaptan, geri alacağımız haklardan, yaşayacağımız hayatlardan, kuracağımız kentlerden ve ülkeden, geleceğimizden ve dünyamızdan vazgeçmiyoruz! Elimizdeki tüm mücadele ve öz savunma araçlarını kullanarak hayatımızı ve haklarımızı savunacağız! Bu karanlık cepheye hayatımızın tek bir kırıntısını bile vermeyeceğiz, hukuk ve insanlık dışı yöntemlerle elde ettikleri görkemli servetlerle, hepimiz için yaşanabilir kentler, umutlu bir ülke ve gelecek inşa edeceğiz!
Bu kavganın öznesi biziz, bu yüzden bu kavgada hiçbir güce hayatımızı teslim etmeyeceğiz; mücadelemizi ve irademizi delege etmeyeceğiz, hayatlarımızdan, haklarımızdan, arzularımızdan, birbirimizden vaz geçmeyeceğiz. Piyasacı, gerici, kadın düşmanlarının iktidar hesaplarının altında ezilmeyeceğiz; İstanbul Sözleşmesini bile tereddütsüz imzalayacağız diyemeyen bir muhalefetin çizdiği hareket sınırlarının içine sıkışmayacağız; sol, sosyalist, devrimci muhalefetten seçim sürecini toplumsal-politik bir itaatsizlik dalgasına dönüştürmek için aldığı veya almadığı sorumluluğu beklemeyeceğiz; biz kadınlar kendimiz adına, kendimiz için, hep birlikte harekete geçeceğiz. Seçimlerde sonuç ne olursa olsun kadın düşmanı polikalarla mücadele etmeye devam edeceğiz! Ne istediğimizi çok iyi biliyoruz:
-İstanbul Sözleşmesi
-6284
-Erkek şiddetine karşı cezasızlığın son bulması
-Çocuklara yönelik her türlü istismar ve suçun son bulması
-Başta gösteri ve örgütlenme hakkımız olmak üzere tüm demokratik-politik haklarımız; diktatörlüğün baskı politikaları yüzünden cezaevlerinde bulunan tüm tutsakların serbest bırakılması
-Güvenceli ve insanca-eşit koşullarda istihdam, kocadan ve babadan bağımsız sosyal güvence, bakım emeğinin tanınması ve bakım yükünün toplumsallaştırılması, sağlık ve eğitim haklarımız başta olmak üzere tüm temel toplumsal- haklarımızın güvence altına alınması
-Doğa yağmasının son bulması, finansallaştırılmış ve her türlü doğal afet karşısında güvencesiz hale gelen ve toplumsal eşitsizlikleri derinleştiren kent-konut modelleri yerine afetlere karşı güvenli, erkek şiddetine karşı korunaklı sosyal konut-kent modelleri
-Depremden etkilenen milyonlarca insanın piyasa koşullarında sefalete terk edilmemesi; yeniden borçlandıkları bir hayatta kalma mücadelesine mahkûm edilmemesi; depremde yaşanan yıkımın ve toplumsal kıyımın tüm sorumlularının yargılanması ve depremden etkilenen herkesin kaybının karşılanması için yağmalanan servetlerin kamulaştırılması, sermayenin vergilendirilmesi; devletin deprem bölgesinde, gönüllülerin, kadınların sırtına yıktığı tüm toplumsal sorumluluklarını yeniden üstlenmesi. Deprem bölgelerinin halkın söz ve karar sahibi olduğu bir süreçle yeniden inşasına kadar bölgede kalanlara acil ve ücretsiz konteynır, hijyen ürünleri, erişilebilir sağlıklı su ve gıda, tuvalet, duş, yaşlı ve çocuk bakımevleri, yemekhaneler, çamaşırhaneler, sağlık ve eğitim hizmetleri sağlanması, erkek şiddetine karşı önleme, müdahale ve koruma mekanizmalarının acilen kurulması; enkaz çalışmalarının oluşturduğu tehlikelerin ortadan kaldırılması,
Tüm kadınları, evde, sokakta, işte, okulda, sandıkta, çadırda, nerede olursak olalım birbirimizin hayatına sahip çıkarak, diktatörlük rejimini ülkemizden ve hayatımızdan def eden, patriyarkal kapitalizmin yerine yaşam merkezli yeni bir toplumu yaratan kurucu bir güç olarak örgütlenmeye çağırıyoruz.
Önümüzdeki 1 Mayıs’ta yoksullaşan, emeği, bedeni sömürülen, bakım yükü ile ezilen kadınlar olarak feminist kortejde buluşuyoruz.