Giriş
Küreselleşen dünya ile birlikte artan ve artmaya devam eden serbest piyasalardaki rekabet ve sanayideki olağan üstü büyümeyle üretimin büyük işletmelerde yoğunlaşması emperyalist sistemi beraberinde getirdi. Feodalizmin yıkılıp yeryüzünde “özgür” kapitalist toplum ortaya çıktıktan sonra bu özgürlüğün yeni bir baskıcı sistem ve işçilerin sömürülmesi anlamına geldiği görüldü [1]. Kapitalist sistemde ekonomik, kültürel, siyasal gibi toplumsal hayatın tüm alanlarında patriarkal bir yapı vardır bu yüzden kapitalizmde kadın emeği daha fazla sömürülür.
18. yüzyılda Avrupa’ da baş gösteren Sanayi Devriminden sonra ülkelerin kalkınabilmesi ya da büyüyebilmesi için o ülkedeki sanayinin gelişmesi ve istihdam oranının artması gerekti. Üretim faktörlerinin içinde olan kadın iş gücünün yok sayılması ülkenin ekonomisi anlamında kayıp olacaktır. Böylelikle kadınlar da emek piyasasına istedikleri için ya da ekonomik anlamda zorunda kaldıkları için girmeye başladılar.
Bu çalışmamda iktisadi açıdan kapitalizmde kadın emeğini açıklayıp, kadın emeğini, emek piyasasında ve ev içinde ele alacağım. Emek piyasasındaki kadın emeği ve sorunlarını, cinsiyetler arası ücret farkı ve kadın istihdamı; ev içindeki kadın emeği ve sorunlarını, ev içi yükünün bölüşümü ve çocuk yuvalarının açılması olarak ele alıp ülkemizden ve dünyadan örnekler vererek inceleyeceğim.
Kapitalizmde kadın emeği
Çalışmaya başlayan kadın, erkeğin egemen olduğu kapitalist sistemde hem iş yerinde emek harcadığından hem ev içinde emek harcamak zorunda kaldığından dolayı karşı cinslerinden daha fazla sömürülür. Yani kadınlar emek piyasasında çalışmaya başlasalar, evdeki olan sorumluluklar onlara bırakılır; sadece kadınlara verilen bir sorumlulukmuş gibi çocuk bakımı, yemek, temizlik, gibi işleri de üstlenir ve ataerkil-kapitalist sistemde kadın iki kere sömürülmüş olur; iş yerinde ve evde. Yani iktisadi açıdan kadın; tüketim toplumunun en önemli kurbanı olur.
1) Emek piyasasında kadın emeği ve sorunları
Kadınların ilk olarak emeğini bir ücret karşılığı vermesi Sanayi Devrimi ile başlamış [2] ve sanayileşme ile birlikte bir yandan kadının çalışma yaşamına katılma isteği ve gerekliliği, diğer yandan ekonominin istihdamını hızlandırmıştır [3]. Kadınlar çalışmaya başladıktan sonra, iş yerlerinde, toplumun yapısından dolayı ekonomik sistemin içinde cinsiyetçilik barındığı için “ikincil konuma” getirildi. Cinsiyetçilik, kapitalist sistemden öncede ataerkil toplumlarda mevcuttu ama kadınlar emperyalizmle birlikte iktisadi olarak hayata atılıp toplumda daha fazla görünmesinden dolayı patriarkal sistem kadınları daha fazla ezmeye başladı. Zaretsky da “cinsiyetçiliğin kapitalizmin ürettiği yeni bir görünge olmadığını, cinsiyetçiliğin şu anda aldığı kendine özgü biçimi sermaye tarafından şekillendiğini” söylüyor.
İktisadi açıdan baktığımızda, emek piyasasında, erkeğin egemen olduğu kapitalist sistemden dolayı kadınların karşılaştığı iki büyük sorun vardır. Birincisi “cinsiyetler arası ücret farkı”, diğeri ise “kadın istihdamı” iki sorunu emek piyasasında ele alıp inceleyelim.
a) Cinsiyetler arası ücret farkı
18. yüzyılda İngiltere’ de ortaya çıkıp bütün Avrupa’ya yayılan Sanayi Devrimi makineleşmeyi arttırdı ve kaba kuvvet önemini yitirdi. Kadınlar ve çocuklar, makineleri kullanarak erkeğin işini çok daha az maliyetle yapabiliyor ve dolayısıyla sanayiciler büyük karlar sağlıyorlardı [4]. 21. yüzyılda kapitalist ülkelerin neredeyse hepsinde, denk okuldan mezun olup aynı işi yapsalar bile kadın ve erkek maaşlarında erkeğin aldığı ücret daha fazla.
2014 yılını Türkiye’yi baz alarak baktığımızda, TUİK (TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU) verilerine göre; lise dengeli okul mezunlarında erkekler yıllık ortalama 20 bin 760 TL, kadınlar 14 bin 33 TL kazanç sağlıyor. Aynı eğitim düzeyine sahip olmalarına rağmen erkeklerin geliri kadınların gelirinden %32,4 daha fazla olduğunu görüyoruz.
2017 yılında, Dünya Ekonomik Forum’un (DEF) hazırladığı Küresel Cinsiyet Ayrım (The Global Gender Gap) raporuna göre; Türkiye cinsiyet eşitsizliğinde 131 ülke arasından 87. sırada ve yine verilere göre; kadınlar erkeklerin %62’si kadar kazanç sağlıyor.
ABD’de, OXTOM ve Kadın Politikaları Araştırma Kurumu (IWPR) tarafından 2017 yılında hazırlanan rapora göre; erkekler düşük eğitime sahip olsalar bile daha fazla ücret alıyorlar. ABD’li kadın fitness işçiler saatte 12,79, erkekler 16,25 dolar kazanıyor [5].
Raporları göz önünde bulundurduğumuzda cinsiyet farklılığı nedeniyle kadınların emeğinin karşılığını alamadığını gördük. Ülkemizde 4857 sayılı iş kanununun 5. Maddesine göre “Aynı veya eşit değerde bir iş için daha düşük bir ücret kararlaştıralamaz.” ve “İşçinin cinsiyeti nedeniyle özel ve koruyucu hükümlerin uygulanması, daha düşük bir ücretin uygulanması haklı kılmaz.” hükümleri yer almaktadır. 4857 sayılı iş kanununda cinsiyet ayrımcılığının önlenmesi düşüncesi olduğu görülür. Aynı zamanda “ücrette eşit davranma” ilkesi, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa Ekonomik Topluluğu Antlaşmasında da ele alınmıştır.
Devlet, ücrette eşitliliğin yaşama geçmesiyle yükümlüdür. Ülkemizde durumla ilgili çalışmalar yapılsa bile yeterli olmadığını verilerden gözlemledik. İş yerlerinde ücrette eşitlilik ilkesini uygulamak ülkelerin öncelik vermesi gereken konulardandır.
b) Kadın istihdamı
Dünya nüfusunun %49,6‘sını oluşturan kadınlar, dünya genelindeki ülkelerde erkeklere göre daha az istihdam ederler. Çoğu toplumda kadınların yeniden-üretimdeki rollerine bırakılan değer yüzünden kadınların iş gücüne erkeklerle eşit olarak katılmalarını önleyici bir rol oynar; basit bir biyolojik iş bölümü (doğurma), büyük ölçüde kısıtlayıcı bir toplumsal ilişkiler matrisine gömülü hale gelir [6].
Kadınlar daha çocukken verilen oyuncaklarla, eğitim sistemiyle, aile beklentileri ile evliliğe ve anneliğe yönlendirilir. Kadınlar, yorucu, nazik ya da ince işlerin altından kalkma konusunda “doğal” olduğu varsayılan yeteneklerini kullanmak üzere düzenlenen işlere verme eğilimini taşıyan cinsiyete dayalı iş bölümü bunu pekiştirir [7].
Nüfus Kayıt Araştırma sonuçlarına göre 2011 yılında, Türkiye’de 15 ve daha yukarı yaştaki nüfus içerisinde iş gücüne katılma oranı %47,5 olup, bu oran erkeklerde %69,2, kadınlarda ise %25,9 dur.
Onuncu Kalkınma Planında nitelikli insan gücüne dönük eğitim-sanayi iş birliği politikalarıyla, kadınların iş gücüne katılma oranının arttırılması ön görülmüştür. Kadın iş gücü, ülkenin kalkınma stratejisinde henüz tüketilmemiş bir kaynak olarak görüldüğü için, kadın istihdamının arttırılması bir hedef olarak belirlenmektedir [8].
TUİK 2015 raporlarına göre, ülkemizde 15 ve daha yukarı yaştaki nüfus içerisinde istihdam oranı %46 olup, bu oran erkeklerde %65, kadınlarda ise %27,5 oldu. Yine TUİK 2015 raporlarına göre, Avrupa Birliği ülkeleri (28 ülke) incelendiğinde ortalama erkek istihdam oranı %70,8, kadınların oranı %60,4 oldu. Verileri incelediğimizde ülkemizde ve AB ülkelerinde kadın istihdam oranının erke istihdam oranından düşük olduğunu ve ülkemizdeki kadın istihdam oranının AB ülkelerindeki kadın istihdam oranının yarısından bile az olduğunu gördük. Türkiye, Ekonomik İş Birliği ve Kalkınma Örgütü (DECB) ülkeleri içinde kadın istihdamında son sırada yer almaktadır.
Durgun dönemlerinde hem erkeklerin hem kadınların istihdam edildiği işlerde, genellikle yol verilen kadın işçilerdir [9]. Çoğu zaman buna neden olarak evin ekonomisinin evdeki erkek tarafından sağlanabileceği gösterilir. Patriarkalde, kadın evde hizmet edip çocuklarına baktığı için ve bu “doğal” olarak görüldüğünden kadınlar iş yerlerinde ikinci seçenek olarak değerlendirilir. Bu yüzden, ekonomik kriz dönemlerinde, evde emek harcayan kadın olduğu için kadınlar işten çıkarılır. Dünya genelinde, patriarkal toplumlarda, ev içi hizmetler kadınlara bırakılmak istendiği için ya da kadınların biyolojik yapısından dolayı iş hayatında girerlerken ikincil konuma; iş hayatından çıkartılırken birincil konuma getirilir.
Ekonomik kalkınmada insan vazgeçilmez bir unsur olduğuna göre kadın olmadan kalkınmayı sağlamak mümkün değildir [10]. Kadının iş gücüne katılımı üzerinde çalışmaların yapılması gerekir. Hükümet tarafından hazırlanan Toplumsal Cinsiyet Ulusal Eylem Planı, ülkemiz kadınlarının iş gücüne katılımının erkeklere göre çok daha geride olduğunu kabul etmektedir. Raporun vurguladığı nokta; kadınların genel, sosyal ve ekonomik gelişiminin iş gücüne katılımları ile yakından ilişkileri olduğu yönündedir ve sosyal saygınlığını arttırarak aileleri içindeki konumlarını iyileştirmesinden ileri gelmektedir [11].
2) Ev içinde kadın emeği ve sorunları
Kadınları sadece ücretli çalışan olarak ele almak doğru değildir; kadınlar eve içinde çocuk, hasta, yaşlı ve kocasının bakımından sorumlu gösterilmektedir. Kadınlar, ev içi hizmetlerde ücret karşılığı emek verdiği için, mübadele değeri taşımadığından, karşılıksız ve görünmeyen bir emek harcar. Kadınların eve içindeki emekleri doğal olarak değerlendirilir, oysa kadınlar ekonomiye görünmeyen emek verirler; ev içi tarzının işlevi, ilk elde ücretli emekçinin geçimi için gerekli kullanım değerlerini sağlamak suretiyle onun (erkek) emek gücüne yani yeniden-üretime katkıda bulunmaktadır. Dolayısıyla kadının karşılıksız emeği, iktisadın genel ekonomisinde hesaba katılır [12].
Kadının emek gücünün bir bölümüne hala el konulmuş durumu vardır çünkü aile yükümlüklerini yerine getirmek zorundadır. Dolayısıyla kadın; belli bir ev emeğinin bedelsiz sunulması, kadının “ev köleliğinin” kabul edilmez bir biçimde dayandırıldığı, ekonomik karşılıklılık temelinde haklı gösterilemez [13]. Kadınlar dışarda çalışıyor olsa da ev içindeki emeğinin karşılığını alması gerekir.
Emek piyasasında çalışan kadın, ev içindeki hizmetlerden dolayı, iki kere emek harcar ve bu ataerkil-kapitalizmde kadını sömürür. Sadece kapitalist devletlerde değil, günümüzde sosyalist devletlerin çoğunun benimsediği yaklaşım, yani kadınları iş gücüne ve politikaya katılmaya zorlamak, tam da dış cepheye yoğunlaşıp, aynı zamanda ev içindeki ilişkileri eşit bir temelde yeniden-yapılandırma gereğini görmezlikten gelen bir yaklaşım olduğu için, kendi başına yeterli olmaz [14]. Ev içindeki eşitlenmenin sağlanabilmesi için iki yönteme ihtiyaç vardır; birincisi “ev emeği yükünün eşit bölüşümü”, diğeri “çocuk yuvalarının açılması”. Bu yöntemleri inceleyelim.
a) Ev emeği yükünün eşit bölüşümü
Türkiye’de 2016 TUİK sonuçlarında, aile yapısı araştırması, 2016 sonuçlarına göre; kadınların yemek pişirme, bulaşık yıkama, çamaşır yıkama, ev temizliği ve ütü yapmak gibi sürekliliği olan ev işlerini yaptığı, erkeklerin ise tamir, boya badana, fatura yatırma gibi başlangıcı ve sonu belli olup görünürlüğü fazla olan işleri yaptığı gözlendi. Türkiye genelinde yemek yapma işini %91,2 oranında kadınlar yaparken, erkeklerin yemek yapma oranı %8,8 oldu. Ev içindeki hizmetler, en aza indirgenebilir ve sonrasında evdeki diğer bireyler arasında paylaştırabilir. Yine de eşitliliğin sağlanabilmesi için evde çocuğun olmaması gerekir, çünkü ataerkil sistemde çocuk bakımı, sadece anneye verilen bir görevdir.
b) Çocuk yuvalarının açılması
Kadınlar açısından en tuzağa düşürücü, aynı zamanda kapitalist devlete en çok yarar sağlayan maddi ilişki, çocuk bakımı işidir [15]. Kadınlar, kapitalist devlete en az maliyetli çocuk bakımı hizmeti sağlayarak yararlı işlev görmüş olur. Okul öncesinde yaş grubunda bulunan çocukların bakımı, bir kamu sorumluluğu olarak ele alınmaktan ziyade aile ve akrabalar ve özellikle de kadınlar tarafından üstlenilen bir yükümlülüktür [16]. İş yerlerinde ve iş yerlerinin dışında; mahallerde, yeterli sayıda çocuk yuvalarının açılması gerekirken, kapitalist ülkelerin çoğunun çocuk yuvaları kurmaya karşı olmalarının nedeni maliyettir.
2015 senesinde Türkiye’de TUSİAD (Türkiye Sanayici İş Adamları Derneği) tarafından hazırlanan “okul öncesi eğitim” raporuna göre, Millî Eğitim Bakanlığı tarafından okul öncesi eğitime yapılan harcamaların MEB bütçesine oranı yüzde 1, toplam bütçeye oranı ise binde 1’dir. Türkiye’de, çocuk bakımı hizmetlerinin yeterince olmaması ve olanlarında çoğunun özel/ücretli olması, kadınların yaşamı açısından olumsuz etkiler yaratır. Çocuk bakımı sorunun çözümü, en azından yeterli sayıda nitelikli, güvenilir ve ücretsiz çocuk bakımı kurumunun sağlanmasıyla olur bu da çok büyük ölçekte bir toplumsal yapılandırma gerektirir.
John Harrison’a göre “ev içi üretim tarzı”, birçok açıdan küçük meta üretimine benzer; iş bölümünün olmayışı, emeğin toplumsallaşma düzeyinin düşük oluşu ve üreticilerin bireysel olarak çalışıyor olmaları her ikisinin de belirgin özellikleridir. Kadınlar üretim ve yeniden-üretim alanlarında sıkışıp kalmışlardır [17] ve hiç kuşku yok ki bu önemlere kamu alanında kadınlara karşı ayrımcılığın ortadan kaldırmaya yönelik de değişiklikler eşik etmezse, bunların başarısı da sınırlı kalacaktır [18].
Sonuç
Görüldüğü gibi, ataerkil-kapitalizmin kadın emeğine bakan yüzü [19] cinsiyetçi yani erkeklerle eşit değildir. Mücadelenin iki önemli cephede hem ev içi hem kamu alanında verilmesi, ev içindeki ezme-ezilme yapılarına karşı çıkılırken ev dışındaki ayrımcı engellerinde ortadan kaldırılması gerekmektedir [20]. Emperyalizmde, erkekler de kadınlar kadar ezildikleri için kadınların erkeklere karşı bir mücadele içinde olmaları gereksiz olacaktır, çünkü ezilenleri ezenlere karşı birleştireceğine bölmektir [21]. Cinsiyetler arası birliktelik toplumu daha çok geliştirir. Kadınlar eşitliği yakalayabilmek için anti-kapitalist bir mücadele vermelidir.
Kapitalizmin politik ve yasal cinsel eşitlik vaatlerini karşılayamamasından da görüldüğü gibi, ekonomik eşitsizlik ve sınıflı toplumun politik yapılarına saldırmaksızın patriarkal sistemi kökünden söküp atmak da olanaksızdır [22]. Kadınların iş hayatında ve evde eşit bir şekilde, cinsiyetçilik olmadan, emeğinin karşılığını alarak hareket edebilmesi için devletler tarafından ciddi planlamalar yapılması gerekir. Ekonomik sisteminin üzerinde gereken değişiklikler yapıldığında, çalışan kadınlar erkeklerle iş yerlerinde ve evde eşitliği yakalayabilir.
DİPNOT
[1] (V.I. Lenin, Kapitalizmin En Yüksek Aşaması Emperyalizm, Evrensel Yayın, 6.basım, İstanbul 2014, s.85)
[2] (KOCACIK Faruk ve GÖKKAYA Veda, Türkiye’de Çalışan Kadınlar ve Sorunları, 2005, s.196)
[3] (ÖZDEMİR ve DİĞ, 2012, s.119)
[4] (ÖKSÜZ Hilal, Kapitalist Sistemde Kadın Emeği, Özgürlük Dünyası Dergisi)
[5] (https://www.evrensel.net/haber/304092/amerikada-dusuk-ucretin-yuzu-kadindir)
[6] (ACAR-SAVRAN Gülnur ve DEMİRYATAN Nesrin Tura, Kadının Görünmeyen Emeği, Yordam Yayın, 3.basım 2016 İstanbul, s.148)
[7] (ACAR-SAVRAN Gülnur ve DEMİRYATAN Nesrin Tura, Kadının Görünmeyen Emeği, Yordam Yayın, 3.basım 2016 İstanbul, s.148)
[8] (KEİG,2014, s.17)
[9] (ACAR-SAVRAN Gülnur ve DEMİRYATAN Nesrin Tura, Kadının Görünmeyen Emeği, Yordam Yayın, 3.basım 2016 İstanbul, s.148)
[10] (TUTAR Filiz ve YETİŞEN Handan, Türkiye’de Kadının Ekonomik Kalkınmadaki Rolü, Ö.H Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, cilt:2, sayı:2, s.1)
[11] (KORKMAZ Adem ve KORKUT Gülsüm, Türkiye’de Kadının İş Gücüne Katılımının Belirleyicileri, Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, yıl:2012, cilt:17, sayı:2)
[12] (ACAR-SAVRAN Gülnur ve DEMİRYATAN Nesrin Tura, Kadının Görünmeyen Emeği, Yordam Yayın, 3.basım 2016 İstanbul, s.95)
[13] (ACAR-SAVRAN Gülnur ve DEMİRYATAN Nesrin Tura, Kadının Görünmeyen Emeği, Yordam Yayın, 3.basım 2016 İstanbul, s.104)
[14] (ACAR-SAVRAN Gülnur ve DEMİRYATAN Nesrin Tura, Kadının Görünmeyen Emeği, Yordam Yayın, 3.basım 2016 İstanbul, s.152)
[15] (ACAR-SAVRAN Gülnur ve DEMİRYATAN Nesrin Tura, Kadının Görünmeyen Emeği, Yordam Yayın, 3.basım 2016 İstanbul, s.150)
[16] (Türkiye’de Çocuk Bakım Hizmetlerinin Yaygınlaştırılmasına Yönelik Bir Öneri; Mahalle Kreşleri, Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Politikalar Forumu, Mart 2009)
[17] (ACAR-SAVRAN Gülnur ve DEMİRYATAN Nesrin Tura, Kadının Görünmeyen Emeği, Yordam Yayın, 3.basım 2016 İstanbul, s.153)
[18] (YAMAN Melda ve DEDEOĞLU Saniye, Kapitalizm, Ataerkillik ve Kadın Emeği, Sosyal Araştırmalar Vakfı, 2016, s.162)
[19] (ACAR-SAVRAN Gülnur ve DEMİRYATAN Nesrin Tura, Kadının Görünmeyen Emeği, Yordam Yayın, 3.basım 2016 İstanbul, s.152)
[20] (ÖKSÜZ Hilal, Kapitalist Sistemde Kadın Emeği, Özgürlük Dünyası Dergisi)
[21] (ÖKSÜZ Hilal, Kapitalist Sistemde Kadın Emeği, Özgürlük Dünyası Dergisi)
[22] (ACAR-SAVRAN Gülnur ve DEMİRYATAN Nesrin Tura, Kadının Görünmeyen Emeği, Yordam Yayın, 3.basım 2016 İstanbul, s.78)
KAYNAKÇA
KİTAPLAR
-V.I.Lenin, Kapitalizmin En Yüksek Aşaması Emperyalizm, Evrensel Yayın, 6.basım, İstanbul 2014
– ACAR-SAVRAN Gülnur ve DEMİRYATAN Nesrin Tura, Kadının Görünmeyen Emeği, Yordam Yayın, 3.basım 2016 İstanbul
– YAMAN Melda ve DEDEOĞLU Saniye, Kapitalizm, Ataerkillik ve Kadın Emeği, Sosyal Araştırmalar Vakfı
Makaleler
– KOCACIK Faruk ve GÖKKAYA Veda, Türkiye’de Çalışan Kadınlar ve Sorunları, 2005
– ÖKSÜZ Hilal, Kapitalist Sistemde Kadın Emeği, Özgürlük Dünyası Dergisi
– TUTAR Filiz ve YETİŞEN Handan, Türkiye’de Kadının Ekonomik Kalkınmadaki Rolü, Ö.H Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, cilt:2, sayı:2
– KORKMAZ Adem ve KORKUT Gülsüm, Türkiye’de Kadının İş Gücüne Katılımının Belirleyicileri, Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, yıl:2012, cilt:17
– Türkiye’de Çocuk Bakım Hizmetlerinin Yaygınlaştırılmasına Yönelik Bir Öneri; Mahalle Kreşleri, Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Politikalar Forumu, Mart 2009
İnternet siteleri
https://www.evrensel.net/
http://www.tuik.gov.tr/Start.do;jsessionid=v2mwZKFhpmlTM9Bzndwc4JKSvKvxqnvlPD3LQB4dHmNlmdmk00mK!-1130366182
http://www.meb.gov.tr/
http://www.tusiad.org/tr/
http://iibfdergi.nigde.edu.tr/
https://www.dunya.com/
http://www.dw.com/tr/gündem/s-10201
https://kadininstatusu.aile.gov.tr/
http://www.hukukgunlugu.or