Gustav Klimt, Egon Schiele ve Oskar Kokoschka gibi isimler hepimize tanıdık geliyor. Sanatla üstünkörü olsa bile ilgilenen herhangi biri, Klimt’i ve ünlü tablosu “The Kiss”i mutlaka duymuştur ve hatta o ikonik cüppesiyle (evet, genelde iç çamaşırı giymezdi) tuvalinin karşısında durduğu fotoğrafı dahi hatırlayabilir.
Schiele ve Kokoschka ise belki de nispeten kuytuda kalmış ve bilinmeyen isimler. Ancak, ansiklopediye şöyle bir bakarsanız, bu üç ressamın da tarihe geçmiş olduğunu görürsünüz.
Peki ya, Eugenia (Mäda) Primavesi’nin ismini duydunuz mu hiç? Ya da Gerti ve Edith Schiele? Martha Hirsch tanıdık geliyor mu? Büyük ihtimalle hayır.
Bu isimler, bahsi geçen üç erkek sanatçının resimlerindeki kadınlar! Arkadaşlar, sevgililer, eşler ve kız çocukları; her biri, bu üç adamın üslubuna göre ya özentili bir şekilde giydirilmiş ya da açıkça çıplak olarak resmedilmiş. Resmedildikleri yer ve zamanda, 20’nci yüzyılın başlarında Viyana’da cinselliğin ön plana çıkmasının bir göstergesi olarak kadınlar basmakalıp bir şekilde sessiz, sakin ve düşüncelere dalmış olarak değil, kendine güvenen bir duruşla izleyicilere bakarken resmedilmişler.
Sanat galerisi sahibi ve küratör Jane Kalir, Österreichische Galerie Belvedere (Viyana’da bir müze) ile ilgili yazdığı bir makalede, “Viyana’da o zamanın aydınları, kadın cinselliğini bir saplantı haline getirmişlerdi” diyor. Klimt, Schiele ve Kokoschka gibi sanatçılar da aynı haldeydi. Kendilerinden önce çok az kişinin yaptığı bir şeyi yaptılar ve modellerinin yüzlerine odaklanarak, onları dışavurumcu bir şekilde resmettiler. Artık sonunda, ne kadar ağırdan alınsa da, kadınlar cinsel varlıklar ve bağımsız vatandaşlar olarak görülüyorlardı, bu resimler çok daha geniş ve kapsamlı bir değişimin gerekliliğini ortaya koyuyorlardı.
Kadınların açık bir şekilde seks ve mastürbasyon imgeleri içeren erotik tasvirleri, muhafazakârlar tarafından tepki görürken, geri kalanlar için büyüleyiciydi. Bugünse, “Klimt, Schiele ve Kokoschka’nın Kadınları” isimli sergisi Belvedere müzesinde ziyaretçilerini büyülüyorlar. Bir zamanlar tartışmalara sebebiyet veren, bu rengarenk ve biraz da yüz kızartıcı tabloları sergilemenin yanı sıra, bu sergi aynı zamanda sanat tarihi derslerinde genelde isimlerini duymadığımız kadınlara dikkat çekmeyi planlıyor.
Klimt annesi ve iki kız kardeşiyle yaşıyor ve Schiele “kirli” işleri yüzünden hapiste yatıyorken, Viyana’da ismini bilmediğimiz birçok kadın, ötekileştirilmekten kurtulmak ve cinsiyet eşitliğini sağlamak için mücadele veriyordu.
Belvedere’deki sergi ve sergi kataloğu genel olarak üç ressamın kadın vücuduna dair düşünceleri ve popüler medyadaki kadın görüntüsünü nasıl değiştirdikleri üzerinde duruyor. Yine de, Kalir, sergilenen tabloların erkeklere bakmakta olan kadınları izleyen erkekler tarafından yaratıldığına işaret ediyor.
Alfred Weidinger gibi uzmanlarsa yazdıkları makalelerle, sosyal ve ekonomik eşitlik için mücadele vermiş olan Allgemeine Österreichische Frauenverein (Avusturyalı Kadınlar Birliği) ve Bund Österreichischer Frauenvereine (Avusturyalı Kadınlar Birliği Federasyonu) gibi grupların çabalarına dikkat çekiyorken diğerleri de sergilenen eserlerin politik ve kültürel bağlamlarını, ataerkil düşüncelerden bağımsız bir şekilde anlatıyorlar.
Klimt, Schiele ve Kokoschka’nın dönemi için, “Orta sınıfa mensup kadınlar giderek artan bir sıklıkta eylemler düzenlediler ve kadın hareketlerine katıldılar, ancak önden gidenler kadın işçilerdi” diyor Weidinger. “Anlamsız gelenekleri reddederek yalnızca ‘eş’ olarak görülmelerine karşı çıktılar. Erkek egemen eğitim sisteminin yenilenmesinin yanı sıra, açık açık haklarını talep edip cinsiyet rollerinin yeniden değerlendirilmesi ve değiştirilmesi için direndiler.”
Klimt’in gösterişli kadınları ile Schiele’nin heyecan verici figürleri, radikal düşünceler ve yeni fikirlerle gelişmekte olan bir sanat dünyasının sembolü olarak görülüyor. Dolayısıyla bu dönemde ön plana çıkması gereken şeyin, kadın liderlerin hikâyesi olduğunu anlıyoruz. Genelde bahsedilmeyen bu hikâyelerin de diğerleri kadar önem taşıdığını görüyoruz.
The Huffinton Post internet sitesindeki Katherine Brooks‘un “These Are The Women Of Gustav Klimt And Egon Schiele’s Paintings” isimli yazısını Onur Kavalcı, Gaia Dergi için çevirdi.