Son dönemde Türkiye’de en çok konuşulan alanlardan biri kripto para sektörü oldu. Peki bu popüler alanın çevreci karnesi nasıl, bu sektörü daha çevreci hale getirmek için neler yapılabilir. Bu noktada yenilenebilir enerjiye geçiş, Bitcoin’in karbon ayak izini azaltacağı ve sektörü daha çevreci, daha verimli çözümler aramaya teşvik edeceği için olası bir seçenek olarak görülüyor. Yine Kripto İklim Anlaşması’nın da atılmış çok doğru bir adım olduğu belirtilirken, bu tarz örneklerin çoğalması gerektiği ifade ediliyor.
Biz de bu konuları sektörün kilit oyuncularından biri olan Bitpanda’nın MENA ve Türkiye Yönetici Direktörü Elbruz Yılmaz’dan dinledik.
Yılmaz şunları söyledi: “Bitcoin’in çok fazla enerji tüketmesi yadsınamaz bir problem. Madenciler, yeni coin’leri dolaşıma sokmak ve işlemleri doğrulamak için enerji kullanırlar. Bitcoin fiyatı arttıkça, madencilerin gelirleri de artar, bu da daha fazla insanı madenciliğe başlamaya teşvik eder ve bir nevi daha fazla enerji tüketimine neden olur. Bazı yerlerdeki negatif karbon ayak izine rağmen, madencilik büyük bir iştir ve var olmaya devam edecektir. Madencilik, geniş kapsamlı bir konudur. Mevcut durum her ne kadar iyi olmasa da, bazı insanların sandığı kadar da kötü değildir ve hangi ülkeyi ele aldığınıza göre değişir. Mevcut durumdan bahsedersek, evet, bazı ülkeler çok fazla enerji kullanıyor ve çevre kirliliğini önlemek için yeterli adım da atmıyorlar. Ancak, Avrupa’daki kripto para madenciliğine bakarsanız, geceleri enerji kullanımı pratikte ücretsiz olduğu veya birisi bunu yapmanız konusunda etkili olarak sizi desteklediği için madenciliğin genellikle geceleri yapıldığını ve gün içinde madencilik faaliyetlerinin durdurulduğunu fark edeceksiniz. Madencilik için hangi enerjinin kullanıldığına bakmanız gerekir. Dolayısıyla, bunu genellemek ve bunun küresel olarak her yerde bir sorun olduğunu söylemek çok iyi bir fikir değil.”
Sektör büyüdükçe daha çok yenilik ve iyileştirme
Yılmaz’a göre, dikkat edilmesi gereken bir diğer önemli nokta da bu mevcut durumun sonsuza kadar sürmeyeceği gerçeği. Bitcoin’e ve arkasındaki teknolojiye baktığınızda, başlangıcından bu yana pek çok değişikliğe tanık olduk. Örneğin, son birkaç yılda, Bitcoin ağında yapılan birçok iyileştirme ve yenilik gerçekleşti ve bu yenilikler, sistemi önemli ölçüde geliştirmekte. Aynı şey Ethereum için de geçerli. Bu orijinal çözümler kesin veya nihai değil. Bu sektör ne kadar büyürse, o kadar çok katılımcısı olur, dolayısıyla daha da fazla yenilik ve iyileştirmenin ortaya çıkacağı da bir gerçek.
Blockchain teknolojisi, finansal alanın dışında pek çok çığır açan uygulamaya sahip. Dolayısıyla, enerji sorununa tek başına bakmak pek hoş olmazdı. O halde, bunları nasıl daha iyi hale getirebiliriz? Örneğin, yenilenebilir enerjiye geçiş, Bitcoin’in karbon ayak izini azaltacağı ve diğer sektörleri daha çevreci, daha verimli çözümler aramaya teşvik edeceği için olası bir seçenektir. Küresel blockchain’i yenilenebilir enerjilere geçirecek olsaydık, kripto sektörünün tamamen karbon nötr hale gelmesi gerekirdi. Yılmaz’a göre, örneğin, STEM topluluklarını teşvik ederek, verimlilikten ödün vermeden daha az elektrik kullanan gelişmiş ve sürdürülebilir donanım geliştirebiliriz.
Çok daha büyük ölçekte kurumsal değişim
Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Diğer pek çok sektörde de çevresel etki karmaşık bir konudur. Örneğin, çimento üretimi, küresel olarak karbon emisyonlarının %5’inden sorumludur. Sera gazı emisyonlarının en büyük kaynağı, elektrik ve ısı için fosil yakıtların yakılmasından kaynaklanmaktadır. Gıda ve moda sektörü ise sadece birkaç tane örnek arasındadır. Kurumsal değişimin gerçekten çok daha büyük bir ölçekte gerçekleşmesi gerekiyor”.
Anlaşma gibi örnekler çoğalmalı
Yılmaz’a göre, “Kripto İklim Anlaşması” doğru yönde atılmış bir adım. Paris Anlaşması’ndan esinlenmiştir ve kripto para birimleri alanındaki kuruluşlar tarafından imzalanan bir iklim anlaşmasıdır. Bu tür girişimler, sektörümüzün sürdürülebilir gelişimini ilerletmeye yardımcı olabileceği için bu örneklerden daha çok görmemiz gerekiyor.