Nuri Bilge Ceylan’ın 2023 Cannes Film Festivali’nde prömiyer yapan son filmi Kuru Otlar Üstüne, yönetmenin sinematografisinde takip ettiğimiz “aydının taşra sıkıntısı” olarak da tanımlanabilecek halini anlatmanın dışına çıkmış filmlerinden ilki olarak düşünülebilir. Film mekanı olarak yine taşra seçilmiş olsa da yönetmen bu defa “aydın sıkıntısını” görünür kılmıyor. Ki bence filmin en güzel yanı bu.
Söz konusu olan bir Nuri Bilge Ceylan filmi olduğunda izleyici beğenisini de heybesine koyup sinemada koltuğuna yerleşiyor. Yazan için de bu durum bir artı sunuyor. Yazılan yazıların genelde tanıtım ve övgü olduğunu düşündüğümüzde kaliteli bir yapıtı övmesi kolay. Bense farklı bir şey düşünüyorum: Sinemamızda Nuray gibi, Sevim gibi yeni karakterler doğarken bunu bir müjde olarak okumanın ne kadar mümkün olduğunu.
Görsel şölen
Nuri Bilge Ceylan, daha önceki filmlerinde yaşadığımız toplumun iç sıkıntısını, iç çekişlerini ve iç çelişkilerini yansıtırken seyirciyi de şöyle bir tutumla baş başa bırakıyordu: “Evet, maalesef ki böyle; o zaman yapacak bir şey yok.” Çünkü karakterler ve olaylar, çoktan seçmeli bir sınavın kesin sonucu gibi netti. Hatta öyle ki milim hareket edecek alanları kalmamış bir ürün olan bu kişiler izleyende de bir tür havasızlık ve boğuntu hissi uyandırıyordu. Muhteşem görsel şölenlerin eşlik ettiği bu filmlerde izleyiciyi perdeye çeken de doğal olarak karakterlerden kaçmak isterken tutunduğu bu görsel şölen oluyordu. Doğruyu söylemek gerekirse Kuru Otlar Üstüne filmine de bu nedenle gitmiştim. Elbette 76. Cannes Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu ödülünü alan Merve Dizdar’ın performansını da merak ediyordum ama emin olduğum tek şey bu seyir zevkiydi. Sanırım bunu Nuri Bilge Ceylan sinemasının imzası olarak da okumak mümkün. Filmi izledikten sonra Merve Dizdar’a da hakkını vermek isterim. Performansı oldukça etkileyiciydi.
Filmin aynası
Film, çekildiği bölgede karın hakimiyetini, soğuğun etkisini, karanlığı ve çetin şartların belirleyiciliğini izleyene taşımayı başarıyor. Bunlar bile bir filmi izlemek için yeterliyken filmde hiç beklemediğim bir şey buluyorum. Yönetmen, güçlü dişil karakterleri filmin merkezine yerleştirerek bildik dünya izleğini; yani sunulanı, yani belletileni, yani her yerde rastlanılanı, yani tanıdık ve aşikar olanı anlatmaktan vazgeçtiğini gözler önüne seriyor. Bu bana, Milan Kundera’nın bir söylemini hatırlatıyor. Kitaplarından birinde kendi yazarlık yöneliminde, bir motto olarak, kendini aşmayı kıstas aldığını yazmıştı. Bu bakış, sanatın herhangi bir alanında üretim yapan herkesin benimseyebileceği, temel, basit bir çizgi gibi gelmişti bana ama yıllar geçtikçe üretimde daha belirleyici şeylerin ön plana çıktığını fark ettim: “Piyasada tutunmak” ya da “para kazanmak” gibi. Buradan bakınca Nuri Bilge Ceylan’a saygı duymamak, Merve Dizdar’ın da önlenemez yükselişini görmemek mümkün değil. Sadece bu boyutuyla bakıldığında bile bir ayna olarak Kuru Otlar Üstüne, sinema adına umutlanmak için çok şey söylüyor. Çıta bir kere yukarıya taşındı mı? Onu aşmak isteyecek ve aşacak olanlar muhakkak çıkacaktır.
Diğer yandan filmde kendi sıkıntısını çoğaltmaktan başka bir işlevi olmayan Samet, ancak Nuray’ın aynasında işlevsizliği yansıtabiliyor. Yine Samet’in maskesi, ayrımcı ve bencil tutumları tıpkı Nuray gibi bir antagonist olan Sevim’in davranışlarının sonuçlarıyla ortaya seriliyor. Böyle anlatımların etkisi bence canlandırıcı.
Sonuç yerine
Kuru Otlar Üstüne, bir öğretmen hikayesi anlatıyor ama öğretmenlerin çokça dediği gibi “bizim de kötü günlerimiz oldu ama girdik sınıfa dersimizi yaptık,” ya da “sınıfta altı saat, sekiz saat ders anlat sonra kendi çocuğunla ilgilenecek halin kalmasın,” söylemlerini değil de buzdağının görünmeyen yüzünü yani insan ilişkilerinin çetrefilli yapısını aktarıyor.
Öğretmenin sınıfta kendi kibriyle açık bir biçimde ayrımcılık yaptığı durumlar, kendi ruh haline daha doğrusu topladığı beğeniye paralel olarak değişen davranışlarının perdeye neredeyse olduğu gibi aktarılmasında rol oynayan çocuk oyuncuların doğallığıysa harika. Aynı şekilde Erdem Şenocak da oynadığı rolü o kadar doğallaştırıyor ki onun bir oyuncu değil öğretmen olduğunu sanılabilir.
Nuri Bilge Ceylan’nın bu filminde ustalıkla kullandığı yabancılaştırma efektiyle de müthiş bir iş çıkardığını söylemek isterim. Sadece o an, Samet ve Nuray’ın gerçeğinden izlediğimizin bir film olduğu gerçeğine uyanmak için bile filmi izlemeye değer.
Filme dair söylenebilecek bence önemli şey, diğer Nuri Bilge Ceylan filmlerinden daha hızlı akıyor olması. Bu da demektir ki; artık birbirimize, çık şu Nuri Bilge filmi hızından diyemeyeceğiz.
Son olarak, Nuri Bilge Ceylan’ın yönettiği ve senaryosunu Ebru Ceylan ve Akın Aksu ile birlikte yazdığı Kuru Otlar Üstüne, başrollerini paylaşan Deniz Celiloğlu, Merve Dizdar ve Musab Ekici’ye film karakterlerini canlandırmadaki başarıları için övgüyü hak ederken Türkiye’de gösterime girdiği 29 Eylül 2023 tarihinin üstünden geçen on günde, 168 bin seyirciye ulaşarak izleyeni de beyaz perdeye çekmeyi başarıyor.
Başka yazılarda buluşana dek hoşça, dostça ve sağlıcakla kalmanız dileklerimle.