Kış mevsiminde buz haline dönüşen karbondioksitin baharın gelmesiyle birlikte sıvılaşma evresini atlayarak doğrudan gaz haline dönüştüğü, gezegenin yüzeyindeki şekillerin de bu karbondioksit kütleleri nedeniyle oluştuğu anlaşıldı.
Kızıl gezegenin geçmişine dair yürütülmekte olan çalışmalar hız kesmeden devam ederken, yapılmakta olan yeni bir çalışmada, Mars’ın yüzeyinde gerçekleşen tuhaf işaretler üzerine odaklanılıyor. Bu gizemli biçimler gezegenin mevsimsel değişikliklerinin bir sonucu olabilir.
Dublin’de bulunan Trinity College’dan araştırmacılar, Mars’taki karbondioksit arıtımı üzerinde çalışma yaptılar. Bu işlem esnasında katı nesne, sıvılaşmadan doğrudan gaz haline dönüşüyor. Karbondioksitin Mars’taki hallerini simüle eden bir bölüm oluşturan ekip, Mars yüzeyindeki CO2’nin kış aylarında donduğunu, bahar ayında eriyerek gezegenin kumul tepecikleri üzerinde uzun biçimli çizgi biçiminde hatlar oluşturduklarını ortaya koydu. Araştırmacıların yaptıkları çalışma, Scientific Reports’ta yayınlandı.
Araştırmanın yöneticilerinden Mary Bourke yaptığı bir açıklamada “Mars’ın atmosferi, %95 oranında CO2’den oluşuyor. Fakat karbondioksitin, gezegenin yüzeyiyle ne tip bir etkileşimde bulunduğu hakkında çok az bilgiye sahibiz. Mars’ta da Dünya’da oldu gibi mevsimler bulunuyor. Bu da kış ayında çok miktarda CO2’in gaz halinden katı hale dönüştüğünü ve bu biçimde gezegenin yüzeyinde toplandığını gösteriyor. Bahar ayı geldiğinde ise bu işlem tersine dönüyor ve buz çözünmeye başlıyor. Mevsimsel etkileşim olan bu olgu, önemli jeomorfik bir işlem olabilir” diyor.
Araştırmacılar, Mars’ta gerçekleşen mevsimlerle karbondioksit çözünümü arasındaki ilişkiyi ortaya koymak için hazırladıkları düşük nem oranına sahip bir bölmeyi, Mars benzeri granüler bir yüzeyin üzerine karbondioksit bloklarıyla doldurdular. Yapılan çeşitli deneyler, Bourke’nin de aralarında bulunduğu araştırmacıların hipotezini doğruladı: Eriyen karbondioksit, Mars yüzeyinde çizgi biçiminde kıvrımlı şekiller oluşturabiliyor.
Bourke “Birkaç yıl önce Mars’ın kum tepecikleri üzerinde benzersiz işaretler keşfetmiştim. İnce çizgiler halinde uzayan sığ, birbiriyle etkileşimli özellikler taşıdıkları için onlara ‘Kumul Tepecikler’ adını vermiştim. Fakat sıra dışı olan bir şey vardı. Bu biçimler kumul tepeciklerin yamaçlarında hem yukarı hem de aşağı biçimde uzanıyor gibi görünüyorlardı. Ki bu da, bu şekillerin oluşumuna bir sıvının sebep olamayacağını gösteriyordu” diyor.