Casper ilk yolculuğuna çıktığında üç aylıktı. Minibüsün arka tarafındaki yorganların altında iç içe kat edilen yollar baldan tatlı, çukurlarda hoplarken kıkırdamak ise gelenekti eminim. Çölde kumların arasında kaybolma heyecanı, ormanda ağaçlara tırmanma hevesini yenebilir miydi? Kilometrelerle boğuşurken bir anne olmak nasıldı?
Casper asfaltlarda, taşlı topraklarda büyüdü. Pasifik kıyısında kumdan kaleler yapıp, sabahın ilk ışıklarıyla gözleri açılırken ”Neredeyiz anne?” diye fısıldamasının çocukluğuna lezzet kattığı ortadaydı.
Doğadaki rolünü keyifle taşırken, ayakları toprakla oynadı. Deneyimleri ile ilkel beceriler kazandı. Plastiğe aşina olmayan elleri çıtalarla ateş yakmayı hemen kavradı.
Okumayı öğrenir öğrenmez şehir tabelalarını ezberlemekle uğraştı. Serüvenin rüzgârıyla uçuşan sarı saçlar, duvarlardan çok gökyüzü vardı!
Mevsimlerle uzayan boyu, tabiatla şenlenen bir hayatı vardı. Tanıştığı insanlar en çok okuduğu kitaplardandı.