Hint Okyanusu’nda bulunan Endonezya’ya bağlı Siberut adası Mentawai Adaları’ndan biri.
Bu ada Mentawai halkı için önemli bir ev olmuş. Kendi dilleri ve gelenekleri var. Birçoğu bot yapmada ya da avcılıkta yetenekli. Ev yaşantılarından bahsedecek olursak, birkaç aile aynı evde yaşayabiliyor. Evler tahta istiflerin üzerinde duruyor ve penceresizler. Mentawaililer doğa ruhlarına tapınıyor, hayaletlerin ve ruhların varlığına inanıyorlar. Doğa ruhlarının en başında gökyüzü, deniz, orman ve dünya geliyor. Gökyüzü ruhları en ilham verici olarak kabul ediliyor, ayrıca iki tane de nehir ruhu var. Tüm cansız objelerin bir kinası yani onlara hayat veren bir ruhu var. Ruhun ölürken sonsuz terk edişini gerçekleştirmeden önce farklı zamanlarda bedeni terk ettiğine inanılıyor. Örneğin onlara göre hastalık ruhun geçici eksikliğinin bir sonucu ve rüyalar ruhun gezdiğinin işareti.
Endonezya’nın daha doğrusu hükümetin baskıları nedeniyle uzun saç, diş sivriltme ve benzeri birçok gelenekleri yasaklanmış ve yasak her ne kadar çok zorlayıcı olmasa da halkın çoğu bugünlerde modern modayı takip etmekte. Bu farklılıklar da çatışmalara neden olmakta.
Yaşlı adam sadece bir peştamal giymiş, onlarca yıldan beri yağmur ormanında derin bir yaşam sürmekten gerilmiş kaslarını ve köseleşmiş tenini sergiliyor. Tıpkı kabilesinin diğer üyeleri gibi, o da baştan aşağı dövmelerle kaplı. Her ne kadar güçlü görünse de, aşikâr bir kamburu var ve çok sigara içmekten öksürüyor.
Teu Kapik Sibajak sabah baltasına sarılıyor ve sagu palmiye ağacı kesmek için ormana doğru çıkıp gidiyor. İşi zor diye nitelendiriyor. Yine de çaba sarf etmeye değer: Ağacın yaprakları onun ağaçtan yapılmış uzun evine çatı görevi görüyor; karbonhidratlı içi pişirilebilir ve yenebilir, ya da evin domuzlarını, ördeklerini ve tavuklarını besleyebilir.
Mr. Kapik ve eşi, Teu Kapik Sikalabai, Siberut adasındaki bir ormanın derinliklerinde geleneksel bir yaşam sürerek yaşayan son Mentawai insanları arasındalar.
Onlar ve onlar gibiler, onlarca yıldır ormana bağlı yaşayan yerli grupları eski geleneklerini terk etmeye, hükümet onaylı bir dini kabul etmeye ve hükümet köylerine taşınmaları konusunda baskı yapan Endonezya hükümeti politikalarına direniyor. Bu, modern dünyanın onların çocukları için sunduğu kaçınılmaz cazibenin yanı sıra, Mentawai’nin kuşakları arasında büyük bir ayrışmaya yol açtı.
Günümüzde yaklaşık 60 bin kişi barındıran Mentawai kabilesi, 2 bin yıldır Hindu, Budist ya da Müslüman akımlarından etkilenmeyen nadir bir Endonezya kültürü. Bunun yerine, onların gelenekleri ve inançları 4 bin yıl önce Tayvan’dan bu geniş takımadaya gelen Austronesian göçmenlerininkine son derece benzemekte. Eğer kabilenin kültürü yok olursa, Endonezya’nın eski yerleşik halkının son bağları da onunla birlikte yok olacak.
Onların fiziksel koşul gerektiren yaşamları çocukları için zorluk yaratıyor. “Zaten çok yaşlı olmalarına rağmen çalışmak zorundalar, ta ki daha fazla çalışamayıncaya kadar” diyor Petrus Sekaliou, Kapik’in oğlu hakkında. Sekaliou, Batı kıyafetleri giyiyor ve ebeveynlerinin aksine milli dil olan bahasa Endonezcesi ile akıcı olarak iletişim kurabiliyor.
42 yaşındaki Sekaliou, ormanın eteklerinde bulunan ve ebeveynlerine yürüyerek 90 dakika mesafede olan Mongorut köyünde yaşıyor. Hayvancılık yapıyor ve her hafta ailesini ziyaret etmeye çalışıyor.
Anne ve babası artık kendi başının çaresine bakamayacağı zaman Sekaliou’nun planı çocuklarını eşine bırakmak ve ebeveynleri ölünceye kadar ormana geri taşınmak. Ailesini motorsikletlerin vınladığı ve gençlerin telefonda laklak ettiği köye taşıma alternatifi bu yaşlı zamanlarında onlar için üzücü olabilir. “Onlar ormanda mutlu, tüm bildikleri bu orman” diyor.
Babası Kapik, Sikkerei olarak bilinen, şamanlar, orman şifacıları ve Mentawai’nin animist inanç koruyucularını içeren özel bir sınıfın parçası. O ve eşi hiçbir yere gitmeyecekleri konusunda ısrarcı. Eşi “Buradan asla taşınmayacağım” diyor.
2 bin yıl önce Siberut adasına gelişten bu yana, Mentawai insanlarının dış dünyada sınırlı deneyimi bulunuyor. Endonezya 1945’te bağımsızlığını kazandığında ve yeni ülkenin liderleri bu adayı ortak dilli ve kültürlü bir ulus haline çevirme yolu izlediğinde Mentawai kültürü dönüştürülmeye başladı. Hukuken, Endonezya’nın bütün vatandaşları Endonezya’nın resmi olarak tanınmış dinlerinden birini kabul etmek zorunda kaldı: İslam, Hristiyanlık, Katoliklik, Hinduizm, Budizm. Ancak Mentawai halkı, tıpkı diğer Endonezya animist kabile insanları gibi, devletin tanıdığı bir dini benimsemedi.
1954’te Endonezya polisi ve diğer devlet görevlileri Siberut’a bir ültimatom getirmeye geldi: “Mentawai halkının Hristiyanlığı ya da İslam’ı dinleri olarak seçmek ve pagan olarak kabul edilen geleneksel ibadetlerine son vermek için 3 ayı vardır.” Mentawaililerin çoğu İslam domuzu yasakladığı için ve domuz yetiştirmek onların kültürünün merkezinde olduğu için Hristiyanlığı seçti.
Kapik ailesi devletin saldırılarından kurtulmak için ormanın derinliklerine kaçtı. Anne Kapik, polis amirinin bir keresinde nasıl onlara dövme yaptırmayı ve dişlerini sivrileştirmeyi yasakladığını anlatıyor. Bunların ikisi de Mentawai halkı arasında gelenektir. Özellikle diş sivriltmek olarak bilinen bu eski gelenek ön dişleri üçgen şeklinde sivriltmeye deniyor. Ruhani nedenleri olsa bile günümüzde bu estetik amaçla yapılmakta. Örneğin Bali’de bu geleneğin uygulanma nedeni dişlerin öfke, kıskançlık ve benzer duyguları yani kötü birtakım duygu durumlarını temsil ediyor olmasıymış. Başka birçok topluluğun da gelenekleri arasında yer almaktadır.
1960’ların sonlarında, anne Kapik yasağa aldırmayacağını ve bacaklarına dövme yaptırmaya karar verdiğini söylüyor. Polis amiri Nikodemus Siritoitet, Kapik’lerin ormandaki evine yaptığı bir ziyarette yeni dövmeleri fark ediyor ve onu ücretsiz olarak bir hafta boyunca sıcak güneşin altında toprağı işlemeye zorlayarak cezalandırıyor. “İçler acısıydı, bir daha asla tekrar dövme yaptıracak kadar cesur olamadım” diyor.
Batılı turistlerin 1990’larda orman insanlarını ziyarete başlaması yerel hükümetin geleneksel Mentawai halkının özgürce yaşamasına izin vermenin ticari avantajlarını anlamalarını sağladı.
Mentawai antropoloğu Juniator Tulius’a göre bugün sadece yaklaşık 2 bin Mentawai insanı geleneksel ibadetlerini yerine getiriyor.
Eski ve yeni arasındaki çatışma köylerde devam ediyor. 2014 yılında, Endonezya hükümeti tek ödemeli evrensel bir sağlık hizmetleri sistemi kurdu. İki yıl önce ormanın kenarında bulunan Saibi Samukop isimli bir köyde herkese ücretsiz sağlık hizmeti sağlayan bir klinik kuruldu. Fakat orada 26 yaşında bir doktor olan Winda Anggriana, birçok yardımcı hekimin onun ormandaki şamanlara danışma önerisini reddettiğini söylüyor. Ayrıca birçok köylünün hala inandığı geleneksel Mentawai animist inancıyla nasıl baş edileceği konusunda kiliseler arasında keskin bir bölünme su yüzüne çıktı.
Mentawai geleneğini yeniden yaşatma girişimleri başladı. Aktivistler, Mentawai kültürünü yerel ilkokul ders programlarına ekletmeyi başarıyla gerçekleştirdi. Bugün, Mentawai yaşlıları diledikleri şekilde ibadet edip giyinebiliyor. Hâlâ daha birçok Mentawai insanı onlarca yılı aşkın süren hükümet baskısının onlara kaybettirdikleri konusunda üzgün. “Çocuklarım kültürlerini hiç tanımıyor” diyor Sekaliou. Kasabadaki hayatı onu hayal kırıklığına uğratan Sekaliou, “Ormanda yaşamayı tercih ederim. Orada daha mutluyum. Her gün iş bulma konusunda stres yapmak zorunda değilim” diyor. Domuzlarını beslemekten dönen babasını izlerken ekliyor: “Eski nesil bizden daha mutlu.”
Fotoğraf telifleri Sergey Ponomarev’e aittir.
Kaynak: NY, Wikipedia, Christina Feldt