Mohammed Fayaz; Queens, New York’ta doğmuş, Mojuicy takma adını kullanan bir illüstratör. Kendi kendini yetiştiren sanatçı çocukluğundan bu yana portreler çiziyor. Kadınları (çoğunlukla beyaz kadınları) ve sadece orta okuldaki erkek figürleri bir kişisel meydan okuma olarak resmetti. Lise hayatının sonlarına doğru sanatına yansımış olan çevresindeki gay birey örneklerini takip etmeye başladı. Bugün queer olarak tanımlanan “renkli insanların” New York’ta sahip olabileceği tecrübeleri yansıttığı illüstrasyonları portföyünün övünç kaynağı.
Eşcinsel olarak tanımlanan ikinci nesil bir Müslüman-Hintli yaşantıları sayesinde dünyayı son derece eşsiz bir perspektifle incelediğini fark etmek çok uzun sürmedi. Onun çalışmaları diasporanın, homoseksüelliğin, onlar için ütopyanın elementlerine sahip. O, queer bireyleri ücretsiz bakım hizmetine sahipken, transfobik ve homofobik olmayan, ikiliksiz bir dünyada gösteriyor. Onun tasvirlerinde bu insanlar tedavi edilmiş, yabancı hatta iğrenç olarak görülmenin yerine normal olarak kabul ediliyorlar.
Onun yarattığı karakterler etnik kökeninden ve cinsel yöneliminden bağımsız olarak, son derece birbirleriyle ilişkili. Bu ilişkinin var olması olası çünkü onların her biri aslına sanatçının kendi tecrübelerinden yansımalar, tanıştığı insanlar ya da tanışmayı umduğu kişiler. Onun illüstrasyonları sayesinde gerçek Mohammed’i bir an görüyorsunuz. Onun zihninin nasıl çalıştığını, meraklarının ve tercihlerinin nasıl değiştiğini ve onun “normal”inin beyaz, heteroseksüel kişilerden nasıl farklı olabileceğini görüyorsunuz.
Fayaz, zaman ilerledikçe deneyimlerinin hiçbir örneğini hiçbir sanat çalışması ya da literatürde bulamadığını fark etti. Çalışmaları sayesinde kuvvet buldu ve yine çalışmaları sayesinde benzer deneyimlere sahip olanları da güçlendirmeyi umuyor. Sanat uğruna sanat kavramına inanmıyor ve sanat yapıtlarını gerçeğe oturtmaya çalışıyor ve böylece queer renk insanlarının hayatlarının normalleşmesine yardım ediyor.
Onun yarattığı karakterler asla olağanüstü şeyler yaparken ya da doğada homoseksüel olarak görünmüyorlar. Onlar yatakta uzanırken, interneti kullanırken, parkta oturmuş ot içerken görülüyorlar. Bu tasvirler üretkenlik ve verim gibi ana fikirleri veriyor.
Fayaz, medyanın bilinçsiz ya da bilinçli bir şekilde daima beyaz olduğuna inanıyor. Ona göre beyaz olmayanlar çok nadir ana akım medyayı oluşturabiliyorlar. Çalışmaları günlük şartlarda görünür olmanın ne demek olduğunu açıklıyor. Çalışmalarıyla birlikte queer trans bireylerin yaşamlarını tüm karmaşa ve benzersizlikleriyle belgelemeyi ve tasvir etmeyi umuyor.
Fayaz; “Stereotipler genelde sürekli olarak bilinçsizliğe sürüklenir” diyor ve ekliyor, “Bu dünya benim bildiğim dünya değil, bu dünya dünyanın her yerinde birleşen queer renkli insanların bildiği dünya değil. Bizler de insanların arasında yaşıyoruz, birilerini seviyor ve incitiyoruz. Neler olup bittiğini yakalamak istiyorum, böylece bu yansımaya bakılır ve içine koyulduğumuz güzelliği görebiliriz.“
Fayaz, queer trans renkli insanlar (QTPOC) teriminin şemsiye terimlerden olduğunun farkında ve bu kapsam içine giren herkes deneyimlerini temsil etmek adına adalet yapmıyor olabilir. Topluluğun çeşitliliğini aydınlatmak için kendini kendine çeken biri olarak açık renk tenli, güçlü gövdeyi tekrar edip etmediğini sık sık merak ediyor.
Son çalışmalarından biri olan Rukhsana with Cap (Şapkalı Rukhsana) Tumblr’da bir süreliğine popülarite kazandı. İllüstrasyon sarı şalvar giymiş bir kızın portresini tasvir ediyor. Bu kız kolundaki bilezikleri, parmaklarındaki yüzükleri, burun halkasını ve alnındaki maang tikka’yı süslüyor. Dikkatimizi çeken şey kafasına oturan geriye dönük beyzbol şapkası. Bu eser, çalışmalarının geri kalanı gibi, yalnızca insanların aynı kalıplara uymasının gerekmediği gerçeğini yineler.
Çalışmalarında tekrar eden bir başka tema da samimiyet. Queer bireylerin tamamen yabancı bir ortamda nasıl aile bulabildiğini görüyoruz. Fayaz bunu, “Bu tür etkileşim ve ilişkiler bizim hayatta kalmamızın anahtarı ve ben bunu belgelemek ve bir başkasını desteklemenin ve sevmenin gücünü kutlamak istiyorum” şeklinde açıklıyor. Çalışmaya hazır olduğunda çoğunlukla anılardan bir şeyler çiziyor. Tanıştığı insanların, aşık olduğu kişilerin, bir dans pistinde tanıştığı karakterlerin, online keşfettiği insanların ve hatta sadece bir an bakıştığı kişilerin resimlerini yaratıyor.
Onun eserlerinin çoğunda var olan bu bakım ve endişe duygusu eserini neredeyse herkesle ilişkilendirir.
Kaynak: The Plaid Zebra