Ana SayfaKültür & SanatKitapÖngörülemeyenler üstüne; kişisel bellek, büyük veri ve algoritmalara dair

Öngörülemeyenler üstüne; kişisel bellek, büyük veri ve algoritmalara dair

-

Yapay zekanın ve algoritmaların telefonlarda ortam dinlemesi yaptığı hepimizin bildiği ama çokça dile getirilmeyen ya da tartışılmayan bir durum halini aldı. Varsayalım, arkadaşlarımızla konuşuyoruz: “Ne hediye alsam? Cüzdan mı yoksa parfüm mü?” Ardından telefonu elimize alıyoruz. Cüzdan ve parfüm reklamı yağmuru başlamış bile. Bunun bir tür hizmet olduğunu düşünenlerdenim. Yapay zekanın işleri kolaylaştırdığını ve gelecekte daha da kolaylaştıracağını umuyorum. Hediye almakla örneklediğim durumda zaten dinlenen biz değiliz, bir şey alabilme potansiyelimiz. Dinleyen birisi de yok. Sadece algıda seçicilik benzeri bir durumla algoritmaların seçilen sözcüklere uygun içerik yönlendirmesi var. Bu durum, algoritmaların bizi ekrana bağlama ve tüketimlerimizi yönlendirme biçimlerinden sadece birisi. Kişisel veri mi? Özel hayatın gizliliği mi? Algoritmalar bu ve benzeri kavramlarla çalışmıyor. Peki, “serbest piyasaya!” ne oldu? Serbest piyasa diye bir şey var mıydı ki şimdilerde ona bir şey oldu? 

Bu kadar manipülatif bir ortamda kişiselleşmiş ekranlarımızda görebileceklerimizi belirleyen zihnimizin içini de belirliyor aslında ama kim kendi zihnini kendisinin belirlediğini iddia edebilir ki? Toplumsal varlıklar olarak hepimiz bir tür kültürlenme çıktısıyız. İşte tam bu noktada 2021’de raflarda yerini alan Öngörülemeyenler kitabından bahsetmek istiyorum.

Öngörülemeyenler

Öngörülemeyenler, tanık ettiği yaşam öyküsüyle dijital dünyanın içinde söz söyleyenlerden birisi olarak bizi bu yeni dünyayla ilgili sorular sormaya çağırıyor. Büyük veri, algoritmalar, yapay zeka, hayatımızın bir parçası olmuş, bizi bizden daha iyi tanır ve yönlendirirken yazar Akan Abdula’da teknoloji duayenlerinin kapıldığı panik duygusu hissedilmiyor. Kendi aralarında yeni bir dil geliştirdi diye bilgisayarların fişini çekecek bir yönelimde değil sanki kendisi. Yaptıkları saha çalışmalarından edindikleri sonuçları da okurla paylaşmayı ihmal etmiyor. Bunlardan birisini özellikle sizlerle paylaşmak istiyorum. 

Türkiye Hayal Haritası

Türkiye Hayal Haritası sahada yürütülen farklı çalışmalardan biri, bilinçaltı ya da metafor çalışmaları gibi ilgi çekici. Bu projenin sonuçlarına göre:

“Sonuçlar beklediğimden daha dramatik ve üzücüydü. Nüfusumuz gençti ama hayallerimiz daha yaşlıydı. Hayal kurmayı bilmeyen çocukların ülkesi haline gelmiştik. Türkiye’nin çocukları hayal kurmuyordu. Çocuklarımızın sadece yüzde 49’u hayallere sahipti. Yaş ilerledikçe hayal kurma daha da azalıyordu. Yetişkinlik yaşımıza geldiğimizde, sadece yüzde 14’ümüz hâlâ hayal kurabiliyorduk. Orta yaşlara geldiğimizde hayal kurmaktan neredeyse tümüyle vazgeçiyorduk.

Öncelikle hayalden ülkemiz ne anlıyordu?

Hayal denince aklımıza maalesef meslek geliyordu. Hayali olduğunu söyleyen her on katılımcıdan beşinin en büyük hayalinin sadece meslek sahibi olmak olduğunu elde ettiğimiz verilerde görmüştük. Hayali olduğunu söyleyenler de verimli hayaller kuramıyorlardı. İnsanımızın hayale meslek odaklı bakmasının tabii ki temel nedeni geleceği güvence altına alamamaktan kaynaklı kaygılarıydı.

Sonuçlar aynı zamanda kadınların hayal kurmayı erkeklere göre daha çok sevdiğini ortaya koymuştu ancak evlilik sonrası bu da dramatik şekilde azalıyordu.

Ülkemizin hayalleri bireyselleşme, aile baskısı ve evlilik üçgeninde sıkışıp kalıyordu. Geleneksel yapıdaki ailelerde yaşayan çoğunluk ile yaptığımız görüşmeler, aile baskısının, bireyselleşememenin, müdahalelerin kişisel bağımsızlığın önünde engel olarak görüldüğünü gösteriyordu. Bundan dolayı gençlerimiz evliliğe bir çıkış noktası bir nevi özgürlük bileti gözüyle bakıyor ve evlendiklerinde hayatın gailelerinden dolayı hayallerinden hızlıca vazgeçiyorlardı.

Yetişkinlerimiz ise hayallerinden korkuyorlardı. Her on yetişkinden dokuzu hayalleri gerçekleştirmenin çok kararlı olmayı ve sabır göstermeyi gerektirdiğini ve bu süreci hayli stresli bulduklarını ve kendilerinde bu kararlılık ve sabrın olmadığını söylüyorlardı.

Biz bu noktaya nasıl gelmiştik?”

Evet, kitapta halimizin ahvalimizin bir kısmı böyle görünür kılınıyordu ve daha da pek çok şey vardı anlatılan; bir yaşam öyküsü eşliğinde, geçmişe, Doğu Bloku ülkelerine, çağımıza, büyük veriye, algoritmalara dair. Tüm bunlar her okurun anlayabileceği ve sorular üretmeye davet eden bir üslupla yazılmıştı.

Anlatmayı Seçmek

Öngörülemeyenler’de şöyle diyor yazar Akan Abdula:

“Ben hikâyelerini nadir olarak anlatan o insanların olduğu diyarlardan geliyorum ve galiba bu kez anlatanlardan biri olacağım.”

“Doğu Bloku ülkesi, komünist rejimle yönetilen Yugoslavya’da doğdum.

Her sosyalist-komünist ülke gibi, Yugoslavya da dünyaya yeni bir sistemin var olabileceğini öğretecekti. Farklı bir sosyalizmin mümkün olacağını gösterecektik dünyaya.

Bunun için yetiştirilecektik ve buna tüm kalbimizle inanmıştık.” diyor yazar. Çocuk kalbini kandırmak kolay ve tüm o masum kalplerin inandığı milyonlarca ayrı ayrı yalan… Birkaç paragraf sonra şöyle devam ediyor.

“Ülkemiz dünyaya muhteşem bir geleceğin sözünü veriyordu ve bizler sekiz yaşındaki hallerimizle bunun ispatı olacaktık. Yeni bir insanlık mümkündü. Sınıflar olmayacaktı. Muazzam devletimiz bizim için her şeyi planlamış olacaktı. İşimizi, gücümüzü, ailemizi, evimizi, geleceğimizi, kısaca her şeyimizi, en ufak şeyimizi bile…

Peki ya hakikat? İşte orası biraz karışıktı.” 

Gerçekliğin, güvenli gelecek inşasından oldukça farklı yürüdüğünü de anlatıyor. Yeni neslin hemen hiç bilmediği başka bir dünya burası, bizim hayal meyal hatırladığımız soğuk savaş dünyası.

Neler oluyordu bu dünyada; Noel babalar bile ayrımcılığa zorlanıyorsa

“Rejimin bizi sistematik olarak aldattığı yalan bir dünyada yaşadığımızın, bir balonun içinde gerçekdışı bir boyutta süzüldüğümüzün farkındaydık ama değilmiş gibi yapıyorduk. Anlatılan yalana inanmış gibi davranıyorduk. Sistem gerçekte inanmadığımızı biliyordu ama inanmış gibi yapmamız da yeterli bir asgari uzlaşma zemini idi.

Susuyorduk.”

Yakın geçmişte yaşananlara içten tanıklık, yüksek eşitlik idealinin bile bir yalan ve baskı aygıtı olabileceğini kitabın satırlarında okuyunca Doğu Bloku ülkelerinin Orwell’ın 1984’nü aratmayacak gerçeklikler yarattığını hayretle görüyorum. Ödenen onca yüksek bedeliyle tüm bunlar; baskı ve tiranlığın, insanlığın macerasında tutmadığını gösteriyor. Fakat, tüm bunların ırkçı katliamlara yol açtığı, baskılarla hayatları karartılan insanların yaşadıkları, kişisel ve ulusal belleklerde yaşıyor. Bireylerin ve toplumların davranış örüntülerini belirliyor.

Akan Abdula, Yugoslavya’da babasından dolayı sistemin sakıncalı bulduğu bir ailenin çocuğu olarak uğradığı ayrımcılığı, sistemin hiçbir şey vermediği çocuklara büyük bir sevinç kaynağı olan bir Noel şenliğinde tüm çocuklara Noel hediyesi dağıtan bir Noel Baba’nın kucağından hediyesini aldıktan sonra Noel Baba’nın uyarılması sonucu, fotoğraf çektirmeden hızla uzaklaştırıldığında kırılan kalbiyle anlıyor. Küçük bir çocuk için büyük bir kırılma. Dünyada çoğu çocuğun kucağına oturup, parasını ödemeden hediye alabileceği bir Noel Baba yok. Açlığın, susuzluğun; şatafat ve har vurup harman savurmanın yanında yaşandığı dünyamızda kaynaklar, büyük veri, algoritmalar ve uzay yolculuklarına harcanıyor. Çocukların bir kısmı kırılmayı öğrenmeden yok olmayı öğreniyor ama suyun başında duranların yatağa aç giren ya da temiz suya ulaşması sorunu olan bu insanları umursadığı yok. Marsa koloni kurmak için dolar saçmakla fazlasıyla meşguller.

Koca koca insanlar, koca koca yalanlara inanıyor ve gerçeklik koca bir saçmalığa dönüşüyor. Bu saçmalığın yarattığı Doğu Bloku’nda olanlara bakmaya devam edersek;

Doğu Bloku’nda

Arnavutluk’da: “Gerçeklik ötesi öyle bir seviyeye varmıştı ki dış dünya ile hiçbir bağlantısı kalmamış Arnavutlara, dünyanın en önemli güçlerinden biri oldukları anlatılmış ve buna inandırılmışlardı. Buna inandıkları dönemde, Arnavutluk’un şehir otobüslerinin camları yoktu.”

Ülkenin kadınlarının bebek doğurmaya zorladığı Romanya’da: “Devlet çocuklara bakamadı. Dünyanın en korkunç yetimhanelerine imza attı. Çocuklara bakacak yeterli görevli olmadığı için, çocuklar tüm gün yatağa bağlı, insan dokunuşundan uzak, kişilik bozuklukları geliştirerek büyüyorlardı.” Romanya’nın yetimleri, “insanlık tarihinin en korkunç olgularından biridir. Kendisi iktidardan düşünce, Batı bu çocukların çoğunu kaçırdı ve Batılı ailelere dağıttı. Romanya yetim çocuklarını bile koruyamadı. Romanya bu çocukların travmasını bugün de yaşamaktadır.

Romanya gizli polisi Securitate, kasıtlı olarak yalan haberler üzerinden halk arasında sürekli korku uyandırıyordu. Örgüt 700.000 kişiyi yarızamanlı muhbir olmaya zorlamıştı. Arşivler açılınca eşlerin dahi birbirini ihbar etmek zorunda bırakıldığı ortaya çıkmıştı. Kocası karısını ve karısı kocasını ajanlara ispiyonluyordu. Yanlış anlaşılmayalım, aynı ailenin karıkocasından bahsediyoruz. Bir çift, aynı anda birbirini ihbar ediyordu yani.”

“Yugoslav savaşlarının en dehşetlisi ve savaş suçlarının büyük çoğunluğunun işlendiği cumhuriyet, Bosna Hersek oldu. Bu bir savaştan çok etnik bir temizlikti ve her yönden barbarcaydı.”

Çok da uzak olmayan geçmişe dair kitaptan birkaç not aktardıktan sonra yazarın şu haklı sözünü de sizlerle paylaşmak istiyorum; “kişisel gelişim konularını biraz hakkaniyetsiz bulurum. Sistemin getirdiği tüm dengesizlikleri ve eşitsizlikleri göz ardı edip, her şeyi bireyin sırtına ve sorumluluğuna yüklediği için. Sistemler vardır ve bu sitemler bireyi ezebilirler. Bazen başarı da tamamen şans eseri ortaya çıkabilir.” diyor yazar.

Çıkmaya da bilir. Bırakın başarıyı, Bosna Hersek’te etnik kıyıma uğrayan bir çocuğun yaşama şansı bile olmayabilir. Evet, bunları bilmek acı vericidir. Bazen çaresizlikle izlediğiniz dünyanın vahşetinden mideniz bulanır ama bazen tüm bunlara rağmen bir şeyler söylemeniz gerekir. Mesela, bu kadar para endeksli bir dünyada başarı ölçütüne saplanmanın da bir karmaşa olabileceği gibi. Sonra hayat akmaya devam eder. Haber bültenlerinde belki duyduğumuz ya da şimdiye dek hiç duymadığınız olaylar yaşanır. Yazarın aktarımıyla olanlara bakmaya devam ettiğimizde…

İnsan Algısı

Yine kitaptan devam etmek isterim. İnsan, 1938’de neydi aslındaya güzel bir örnek. Beyaz perde icat olduğunda ekranda üstüne gelen tren görüntüsünü görünce bu görüntüden sağa sola kaçıp kendini oraya buraya atan insanların birkaç on yıl sonraki haliyle ilgili şunu anlatıyor yazar:

“Yıl 1938. Orson Welles, Dünyalar Savaşı adlı eseri radyoda canlandırmaktadır. Columbia Broadcasting System’in radyo ağı üzerindeki 30 Ekim 1938 tarihli pazar günkü yayınıdır. Cadılar Bayramı günüdür ve saat sekizde gerçekleştirilen program canlı olarak yapılmaktadır. 

Welles, kendini oyunculuğa o kadar kaptıracaktır ki Amerikan vatandaşları 6 saatliğine ülkelerinin gerçekten uzaylılar tarafından istila edildiğine inanır. Radyo programını 6 milyon kişi dinler. 1,7 milyon kişi gerçek olduğunu zanneder. 1,2 milyon insan korkudan şok geçirir. Yüz binler silahlarıyla uzaylı avına çıkar. Kiliseler son duasını etmek isteyenlerle dolup taşar.”

Şimdinin beyinleri de gülen bir emojiyle, gülümseyen gerçek insan yüzünü ayırt edecek kadar gelişmiş değil. Araştırmalar bunu söylüyor. Ve yazarın da altını çizdiği gibi manuel dünyaya tanıklık etmiş kuşağın yeryüzü popülasyonunda sayısı her geçen gün azalıyor.

“O zaman onlara” diyor yazar, çevirimiçi dünyaya doğan yeni nesli kastederek, “bu çevirimiçi dünyayı daha hakkaniyetli, daha etik, daha şeffaf ve en önemlisi daha insancıl hale getirmek son jenarasyon olan bizlerin bir borcu.”

Medya Buysa

Kitap diyor ki:

“Sosyal medyanın öncesindeki geleneksel medyada bilginin gardiyanları söz konusu idi ve bu gardiyanlar bilgiyi kendi ihtiyaçları doğrultusunda maniple ediyorlardı. İletişim şeklimiz hiçbir zaman özgür olmamıştı.

Dijitalin sosyalleşmesi ile birlikte, bu aradaki güç ortadan kalkacak ve bizler her zamankinden daha kolay bir şekilde fikirlerimizi paylaşma olanağına sahip olacaktık.

Buna inanmıştık çünkü inanmaya ihtiyacımız vardı. Ne kadar da safmışız.

Dört nesil boyunca insanların zihninden pay çalmak isteyen liberalizmin derdi bizi sosyalleştirmek olamazdı elbet. Zaten 80 yıldır insan zihninin meta olduğu bir dünyada bu ne kadar mümkün olabilirdi ki?

Buralarda bir laf var. Olduğu kadar olmadığı kader, diye. Böylece topu taca atarız. Kimsenin kimseyi umursamadığı, eşlerin birbirlerinin suratına bakmadığı bir dünyada, koluna taktığı saat, su içmesini hatırlatıyor diye saatini insanlardan daha çok seven, saatle ortam dinlemesi yapılıyor diye izinsiz arkadaşlarını dinleyen, bir kadın sesi sorularını yanıtlıyor diye google asistanla saatlerce konuşan, haritaların yol tarifi yapan dijital sesini kıskanan insanlar ve daha pek çok tuhaf şey, yenidünya gerçeğimiz.

Devam eden dünya hallerinden Öngörülemeyenler’e dönersem bu kitabı okumanın her şeyden evvel içinde bulunduğumuz çağa dair bütüncül bir bakış sunduğu aşikar.

Yazılanları okuyup enseyi karartmamak lazım. Bu büyük temsilde bir tatlı nefes alacağımız. Karar vericilerin bize sunduklarının ötesinde belki biraz yeni şeyler düşünüp, biraz hayale dalacağız. Hepimizin birden kendini içinde bulduğu bu dijital dünyada on beğenimizle bizi bizden iyi tanıdığı söylenen algoritmalara dair yeni uygulamalar kurgulayıp, bilimsel verilerin sunduğuna bakılırsa aslında hep yaptığı gibi az enerji, az efor, az düşünceyle şu fani ömrünü tamamlayacak milyarların yaşadığı hayatı biraz daha mutlu ve yaşanılır kılmak için mizah duygumuzu kullanacağız. Artık kim, ne yapmak isterse… Mesela ben sizin için hemen şimdi bir hikaye kurgulayabilirim. Bir telefon uygulaması düşünün: EŞNİ: Eşim Şimdi Ne İster? Yükleyin, eşiniz şimdi ne ister size söylesin. Ve birbirlerini bin yıllardır anlamadığını söyleyen tüm çiftlerin meseleleri birden bitsin. EŞNİ’yle ilişkisini güllük gülistanlık yapan milyarlarca insanın gülümsemesi bilmem sizi de gülümsetebildi mi? 

Oldukça öngörülebilecek bir cümleyle yazımı bitirmek isterim. Sağlıcakla kalmanız dileklerimle.

Alıntılar: Akan Abdula, Öngörülemeyenler, 7. Baskı, Destek Yayınları, İstanbul, 2022, s. 121, 8, 62, 25, 71

\n

Yapay zekan\u0131n ve algoritmalar\u0131n telefonlarda ortam dinlemesi yapt\u0131\u011f\u0131 hepimizin bildi\u011fi ama \u00e7ok\u00e7a dile getirilmeyen ya da tart\u0131\u015f\u0131lmayan bir durum halini ald\u0131. Varsayal\u0131m, arkada\u015flar\u0131m\u0131zla konu\u015fuyoruz: \u201cNe hediye alsam? C\u00fczdan m\u0131 yoksa parf\u00fcm m\u00fc?\u201d Ard\u0131ndan telefonu elimize al\u0131yoruz. C\u00fczdan ve parf\u00fcm reklam\u0131 ya\u011fmuru ba\u015flam\u0131\u015f bile. Bunun bir t\u00fcr hizmet oldu\u011funu d\u00fc\u015f\u00fcnenlerdenim. Yapay zekan\u0131n i\u015fleri kolayla\u015ft\u0131rd\u0131\u011f\u0131n\u0131 ve gelecekte daha da kolayla\u015ft\u0131raca\u011f\u0131n\u0131 umuyorum. Hediye almakla \u00f6rnekledi\u011fim durumda zaten dinlenen biz de\u011filiz, bir \u015fey alabilme potansiyelimiz. Dinleyen birisi de yok. Sadece alg\u0131da se\u00e7icilik benzeri bir durumla algoritmalar\u0131n se\u00e7ilen s\u00f6zc\u00fcklere uygun i\u00e7erik y\u00f6nlendirmesi var. Bu durum, algoritmalar\u0131n bizi ekrana ba\u011flama ve t\u00fcketimlerimizi y\u00f6nlendirme bi\u00e7imlerinden sadece birisi. Ki\u015fisel veri mi? \u00d6zel hayat\u0131n gizlili\u011fi mi? Algoritmalar bu ve benzeri kavramlarla \u00e7al\u0131\u015fm\u0131yor. Peki, \u201cserbest piyasaya!\u201d ne oldu? Serbest piyasa diye bir \u015fey var m\u0131yd\u0131 ki \u015fimdilerde ona bir \u015fey oldu? <\/p>\n\n\n\n

Bu kadar manip\u00fclatif bir ortamda ki\u015fiselle\u015fmi\u015f ekranlar\u0131m\u0131zda g\u00f6rebileceklerimizi belirleyen zihnimizin i\u00e7ini de belirliyor asl\u0131nda ama kim kendi zihnini kendisinin belirledi\u011fini iddia edebilir ki? Toplumsal varl\u0131klar olarak hepimiz bir t\u00fcr k\u00fclt\u00fcrlenme \u00e7\u0131kt\u0131s\u0131y\u0131z. \u0130\u015fte tam bu noktada 2021\u2019de raflarda yerini alan \u00d6ng\u00f6r\u00fclemeyenler<\/em> kitab\u0131ndan bahsetmek istiyorum.<\/p>\n\n\n\n

\u00d6ng\u00f6r\u00fclemeyenler<\/h3>\n\n\n\n

\u00d6ng\u00f6r\u00fclemeyenler<\/em>, tan\u0131k etti\u011fi ya\u015fam \u00f6yk\u00fcs\u00fcyle dijital d\u00fcnyan\u0131n i\u00e7inde s\u00f6z s\u00f6yleyenlerden birisi olarak bizi bu yeni d\u00fcnyayla ilgili sorular sormaya \u00e7a\u011f\u0131r\u0131yor. B\u00fcy\u00fck veri, algoritmalar, yapay zeka, hayat\u0131m\u0131z\u0131n bir par\u00e7as\u0131 olmu\u015f, bizi bizden daha iyi tan\u0131r ve y\u00f6nlendirirken yazar Akan Abdula\u2019da teknoloji duayenlerinin kap\u0131ld\u0131\u011f\u0131 panik duygusu hissedilmiyor. Kendi aralar\u0131nda yeni bir dil geli\u015ftirdi diye bilgisayarlar\u0131n fi\u015fini \u00e7ekecek bir y\u00f6nelimde de\u011fil sanki kendisi. Yapt\u0131klar\u0131 saha \u00e7al\u0131\u015fmalar\u0131ndan edindikleri sonu\u00e7lar\u0131 da okurla payla\u015fmay\u0131 ihmal etmiyor. Bunlardan birisini \u00f6zellikle sizlerle payla\u015fmak istiyorum.\u00a0<\/p>\n\n\n\n

T\u00fcrkiye Hayal Haritas\u0131<\/h3>\n\n\n\n

T\u00fcrkiye Hayal Haritas\u0131 sahada y\u00fcr\u00fct\u00fclen farkl\u0131 \u00e7al\u0131\u015fmalardan biri, bilin\u00e7alt\u0131 ya da metafor \u00e7al\u0131\u015fmalar\u0131 gibi ilgi \u00e7ekici. Bu projenin sonu\u00e7lar\u0131na g\u00f6re:<\/p>\n\n\n\n

\u201cSonu\u00e7lar bekledi\u011fimden daha dramatik ve \u00fcz\u00fcc\u00fcyd\u00fc. N\u00fcfusumuz gen\u00e7ti ama hayallerimiz daha ya\u015fl\u0131yd\u0131. Hayal kurmay\u0131 bilmeyen \u00e7ocuklar\u0131n \u00fclkesi haline gelmi\u015ftik. T\u00fcrkiye\u2019nin \u00e7ocuklar\u0131 hayal kurmuyordu. \u00c7ocuklar\u0131m\u0131z\u0131n sadece y\u00fczde 49\u2019u hayallere sahipti. Ya\u015f ilerledik\u00e7e hayal kurma daha da azal\u0131yordu. Yeti\u015fkinlik ya\u015f\u0131m\u0131za geldi\u011fimizde, sadece y\u00fczde 14\u2019\u00fcm\u00fcz h\u00e2l\u00e2 hayal kurabiliyorduk. Orta ya\u015flara geldi\u011fimizde hayal kurmaktan neredeyse t\u00fcm\u00fcyle vazge\u00e7iyorduk.<\/p>\n\n\n\n

\u00d6ncelikle hayalden \u00fclkemiz ne anl\u0131yordu?<\/p>\n\n\n\n

Hayal denince akl\u0131m\u0131za maalesef meslek geliyordu. Hayali oldu\u011funu s\u00f6yleyen her on kat\u0131l\u0131mc\u0131dan be\u015finin en b\u00fcy\u00fck hayalinin sadece meslek sahibi olmak oldu\u011funu elde etti\u011fimiz verilerde g\u00f6rm\u00fc\u015ft\u00fck. Hayali oldu\u011funu s\u00f6yleyenler de verimli hayaller kuram\u0131yorlard\u0131. \u0130nsan\u0131m\u0131z\u0131n hayale meslek odakl\u0131 bakmas\u0131n\u0131n tabii ki temel nedeni gelece\u011fi g\u00fcvence alt\u0131na alamamaktan kaynakl\u0131 kayg\u0131lar\u0131yd\u0131.<\/p>\n\n\n\n

Sonu\u00e7lar ayn\u0131 zamanda kad\u0131nlar\u0131n hayal kurmay\u0131 erkeklere g\u00f6re daha \u00e7ok sevdi\u011fini ortaya koymu\u015ftu ancak evlilik sonras\u0131 bu da dramatik \u015fekilde azal\u0131yordu.<\/p>\n\n\n\n

\u00dclkemizin hayalleri bireyselle\u015fme, aile bask\u0131s\u0131 ve evlilik \u00fc\u00e7geninde s\u0131k\u0131\u015f\u0131p kal\u0131yordu. Geleneksel yap\u0131daki ailelerde ya\u015fayan \u00e7o\u011funluk ile yapt\u0131\u011f\u0131m\u0131z g\u00f6r\u00fc\u015fmeler, aile bask\u0131s\u0131n\u0131n, bireyselle\u015fememenin, m\u00fcdahalelerin ki\u015fisel ba\u011f\u0131ms\u0131zl\u0131\u011f\u0131n \u00f6n\u00fcnde engel olarak g\u00f6r\u00fcld\u00fc\u011f\u00fcn\u00fc g\u00f6steriyordu. Bundan dolay\u0131 gen\u00e7lerimiz evlili\u011fe bir \u00e7\u0131k\u0131\u015f noktas\u0131 bir nevi \u00f6zg\u00fcrl\u00fck bileti g\u00f6z\u00fcyle bak\u0131yor ve evlendiklerinde hayat\u0131n gailelerinden dolay\u0131 hayallerinden h\u0131zl\u0131ca vazge\u00e7iyorlard\u0131.<\/p>\n\n\n\n

Yeti\u015fkinlerimiz ise hayallerinden korkuyorlard\u0131. Her on yeti\u015fkinden dokuzu hayalleri ger\u00e7ekle\u015ftirmenin \u00e7ok kararl\u0131 olmay\u0131 ve sab\u0131r g\u00f6stermeyi gerektirdi\u011fini ve bu s\u00fcreci hayli stresli bulduklar\u0131n\u0131 ve kendilerinde bu kararl\u0131l\u0131k ve sabr\u0131n olmad\u0131\u011f\u0131n\u0131 s\u00f6yl\u00fcyorlard\u0131.<\/p>\n\n\n\n

Biz bu noktaya nas\u0131l gelmi\u015ftik?\u201d<\/p>\n\n\n\n

Evet, kitapta halimizin ahvalimizin bir k\u0131sm\u0131 b\u00f6yle g\u00f6r\u00fcn\u00fcr k\u0131l\u0131n\u0131yordu ve daha da pek \u00e7ok \u015fey vard\u0131 anlat\u0131lan; bir ya\u015fam \u00f6yk\u00fcs\u00fc e\u015fli\u011finde, ge\u00e7mi\u015fe, Do\u011fu Bloku \u00fclkelerine, \u00e7a\u011f\u0131m\u0131za, b\u00fcy\u00fck veriye, algoritmalara dair. T\u00fcm bunlar her okurun anlayabilece\u011fi ve sorular \u00fcretmeye davet eden bir \u00fcslupla yaz\u0131lm\u0131\u015ft\u0131.<\/p>\n\n\n\n

Anlatmay\u0131 Se\u00e7mek<\/h3>\n\n\n\n

\u00d6ng\u00f6r\u00fclemeyenler\u2019<\/em>de \u015f\u00f6yle diyor yazar Akan Abdula:<\/p>\n\n\n\n

\u201cBen hik\u00e2yelerini nadir olarak anlatan o insanlar\u0131n oldu\u011fu diyarlardan geliyorum ve galiba bu kez anlatanlardan biri olaca\u011f\u0131m.\u201d<\/p>\n\n\n\n

\u201cDo\u011fu Bloku \u00fclkesi, kom\u00fcnist rejimle y\u00f6netilen Yugoslavya\u2019da do\u011fdum.<\/p>\n\n\n\n

Her sosyalist-kom\u00fcnist \u00fclke gibi, Yugoslavya da d\u00fcnyaya yeni bir sistemin var olabilece\u011fini \u00f6\u011fretecekti. Farkl\u0131 bir sosyalizmin m\u00fcmk\u00fcn olaca\u011f\u0131n\u0131 g\u00f6sterecektik d\u00fcnyaya.<\/p>\n\n\n\n

Bunun i\u00e7in yeti\u015ftirilecektik ve buna t\u00fcm kalbimizle inanm\u0131\u015ft\u0131k.\u201d diyor yazar. \u00c7ocuk kalbini kand\u0131rmak kolay ve t\u00fcm o masum kalplerin inand\u0131\u011f\u0131 milyonlarca ayr\u0131 ayr\u0131 yalan\u2026 Birka\u00e7 paragraf sonra \u015f\u00f6yle devam ediyor.<\/p>\n\n\n\n

\u201c\u00dclkemiz d\u00fcnyaya muhte\u015fem bir gelece\u011fin s\u00f6z\u00fcn\u00fc veriyordu ve bizler sekiz ya\u015f\u0131ndaki hallerimizle bunun ispat\u0131 olacakt\u0131k. Yeni bir insanl\u0131k m\u00fcmk\u00fcnd\u00fc. S\u0131n\u0131flar olmayacakt\u0131. Muazzam devletimiz bizim i\u00e7in her \u015feyi planlam\u0131\u015f olacakt\u0131. \u0130\u015fimizi, g\u00fcc\u00fcm\u00fcz\u00fc, ailemizi, evimizi, gelece\u011fimizi, k\u0131saca her \u015feyimizi, en ufak \u015feyimizi bile\u2026<\/p>\n\n\n\n

Peki ya hakikat? \u0130\u015fte oras\u0131 biraz kar\u0131\u015f\u0131kt\u0131.\u201d <\/p>\n\n\n\n

Ger\u00e7ekli\u011fin, g\u00fcvenli gelecek in\u015fas\u0131ndan olduk\u00e7a farkl\u0131 y\u00fcr\u00fcd\u00fc\u011f\u00fcn\u00fc de anlat\u0131yor. Yeni neslin hemen hi\u00e7 bilmedi\u011fi ba\u015fka bir d\u00fcnya buras\u0131, bizim hayal meyal hat\u0131rlad\u0131\u011f\u0131m\u0131z so\u011fuk sava\u015f d\u00fcnyas\u0131.<\/p>\n\n\n\n

Neler oluyordu bu d\u00fcnyada; Noel babalar bile ayr\u0131mc\u0131l\u0131\u011fa zorlan\u0131yorsa<\/h3>\n\n\n\n

\u201cRejimin bizi sistematik olarak aldatt\u0131\u011f\u0131 yalan bir d\u00fcnyada ya\u015fad\u0131\u011f\u0131m\u0131z\u0131n, bir balonun i\u00e7inde ger\u00e7ekd\u0131\u015f\u0131 bir boyutta s\u00fcz\u00fcld\u00fc\u011f\u00fcm\u00fcz\u00fcn fark\u0131ndayd\u0131k ama de\u011filmi\u015f gibi yap\u0131yorduk. Anlat\u0131lan yalana inanm\u0131\u015f gibi davran\u0131yorduk. Sistem ger\u00e7ekte inanmad\u0131\u011f\u0131m\u0131z\u0131 biliyordu ama inanm\u0131\u015f gibi yapmam\u0131z da yeterli bir asgari uzla\u015fma zemini idi.<\/p>\n\n\n\n

Susuyorduk.\u201d<\/p>\n\n\n\n

Yak\u0131n ge\u00e7mi\u015fte ya\u015fananlara i\u00e7ten tan\u0131kl\u0131k, y\u00fcksek e\u015fitlik idealinin bile bir yalan ve bask\u0131 ayg\u0131t\u0131 olabilece\u011fini kitab\u0131n sat\u0131rlar\u0131nda okuyunca Do\u011fu Bloku \u00fclkelerinin Orwell\u2019\u0131n 1984\u2019n\u00fc aratmayacak ger\u00e7eklikler yaratt\u0131\u011f\u0131n\u0131 hayretle g\u00f6r\u00fcyorum. \u00d6denen onca y\u00fcksek bedeliyle t\u00fcm bunlar; bask\u0131 ve tiranl\u0131\u011f\u0131n, insanl\u0131\u011f\u0131n maceras\u0131nda tutmad\u0131\u011f\u0131n\u0131 g\u00f6steriyor. Fakat, t\u00fcm bunlar\u0131n \u0131rk\u00e7\u0131 katliamlara yol a\u00e7t\u0131\u011f\u0131, bask\u0131larla hayatlar\u0131 karart\u0131lan insanlar\u0131n ya\u015fad\u0131klar\u0131, ki\u015fisel ve ulusal belleklerde ya\u015f\u0131yor. Bireylerin ve toplumlar\u0131n davran\u0131\u015f \u00f6r\u00fcnt\u00fclerini belirliyor.<\/p>\n\n\n\n

Akan Abdula, Yugoslavya\u2019da babas\u0131ndan dolay\u0131 sistemin sak\u0131ncal\u0131 buldu\u011fu bir ailenin \u00e7ocu\u011fu olarak u\u011frad\u0131\u011f\u0131 ayr\u0131mc\u0131l\u0131\u011f\u0131, sistemin hi\u00e7bir \u015fey vermedi\u011fi \u00e7ocuklara b\u00fcy\u00fck bir sevin\u00e7 kayna\u011f\u0131 olan bir Noel \u015fenli\u011finde t\u00fcm \u00e7ocuklara Noel hediyesi da\u011f\u0131tan bir Noel Baba\u2019n\u0131n kuca\u011f\u0131ndan hediyesini ald\u0131ktan sonra Noel Baba\u0027n\u0131n uyar\u0131lmas\u0131 sonucu, foto\u011fraf \u00e7ektirmeden h\u0131zla uzakla\u015ft\u0131r\u0131ld\u0131\u011f\u0131nda k\u0131r\u0131lan kalbiyle anl\u0131yor. K\u00fc\u00e7\u00fck bir \u00e7ocuk i\u00e7in b\u00fcy\u00fck bir k\u0131r\u0131lma. D\u00fcnyada \u00e7o\u011fu \u00e7ocu\u011fun kuca\u011f\u0131na oturup, paras\u0131n\u0131 \u00f6demeden hediye alabilece\u011fi bir Noel Baba yok. A\u00e7l\u0131\u011f\u0131n, susuzlu\u011fun; \u015fatafat ve har vurup harman savurman\u0131n yan\u0131nda ya\u015fand\u0131\u011f\u0131 d\u00fcnyam\u0131zda kaynaklar, b\u00fcy\u00fck veri, algoritmalar ve uzay yolculuklar\u0131na harcan\u0131yor. \u00c7ocuklar\u0131n bir k\u0131sm\u0131 k\u0131r\u0131lmay\u0131 \u00f6\u011frenmeden yok olmay\u0131 \u00f6\u011freniyor ama suyun ba\u015f\u0131nda duranlar\u0131n yata\u011fa a\u00e7 giren ya da temiz suya ula\u015fmas\u0131 sorunu olan bu insanlar\u0131 umursad\u0131\u011f\u0131 yok. Marsa koloni kurmak i\u00e7in dolar sa\u00e7makla fazlas\u0131yla me\u015fguller.<\/p>\n\n\n\n

Koca koca insanlar, koca koca yalanlara inan\u0131yor ve ger\u00e7eklik koca bir sa\u00e7mal\u0131\u011fa d\u00f6n\u00fc\u015f\u00fcyor. Bu sa\u00e7mal\u0131\u011f\u0131n yaratt\u0131\u011f\u0131 Do\u011fu Bloku\u2019nda olanlara bakmaya devam edersek;<\/p>\n\n\n\n

Do\u011fu Bloku\u2019nda<\/h3>\n\n\n\n

Arnavutluk\u2019da: \u201cGer\u00e7eklik \u00f6tesi \u00f6yle bir seviyeye varm\u0131\u015ft\u0131 ki d\u0131\u015f d\u00fcnya ile hi\u00e7bir ba\u011flant\u0131s\u0131 kalmam\u0131\u015f Arnavutlara, d\u00fcnyan\u0131n en \u00f6nemli g\u00fc\u00e7lerinden biri olduklar\u0131 anlat\u0131lm\u0131\u015f ve buna inand\u0131r\u0131lm\u0131\u015flard\u0131. Buna inand\u0131klar\u0131 d\u00f6nemde, Arnavutluk\u2019un \u015fehir otob\u00fcslerinin camlar\u0131 yoktu.\u201d<\/p>\n\n\n\n

\u00dclkenin kad\u0131nlar\u0131n\u0131n bebek do\u011furmaya zorlad\u0131\u011f\u0131 Romanya\u2019da: \u201cDevlet \u00e7ocuklara bakamad\u0131. D\u00fcnyan\u0131n en korkun\u00e7 yetimhanelerine imza att\u0131. \u00c7ocuklara bakacak yeterli g\u00f6revli olmad\u0131\u011f\u0131 i\u00e7in, \u00e7ocuklar t\u00fcm g\u00fcn yata\u011fa ba\u011fl\u0131, insan dokunu\u015fundan uzak, ki\u015filik bozukluklar\u0131 geli\u015ftirerek b\u00fcy\u00fcyorlard\u0131.\" Romanya\u0027n\u0131n yetimleri, \"insanl\u0131k tarihinin en korkun\u00e7 olgular\u0131ndan biridir. Kendisi iktidardan d\u00fc\u015f\u00fcnce, Bat\u0131 bu \u00e7ocuklar\u0131n \u00e7o\u011funu ka\u00e7\u0131rd\u0131 ve Bat\u0131l\u0131 ailelere da\u011f\u0131tt\u0131. Romanya yetim \u00e7ocuklar\u0131n\u0131 bile koruyamad\u0131. Romanya bu \u00e7ocuklar\u0131n travmas\u0131n\u0131 bug\u00fcn de ya\u015famaktad\u0131r.<\/p>\n\n\n\n

Romanya gizli polisi Securitate, kas\u0131tl\u0131 olarak yalan haberler \u00fczerinden halk aras\u0131nda s\u00fcrekli korku uyand\u0131r\u0131yordu. \u00d6rg\u00fct 700.000 ki\u015fiyi yar\u0131zamanl\u0131 muhbir olmaya zorlam\u0131\u015ft\u0131. Ar\u015fivler a\u00e7\u0131l\u0131nca e\u015flerin dahi birbirini ihbar etmek zorunda b\u0131rak\u0131ld\u0131\u011f\u0131 ortaya \u00e7\u0131km\u0131\u015ft\u0131. Kocas\u0131 kar\u0131s\u0131n\u0131 ve kar\u0131s\u0131 kocas\u0131n\u0131 ajanlara ispiyonluyordu. Yanl\u0131\u015f anla\u015f\u0131lmayal\u0131m, ayn\u0131 ailenin kar\u0131kocas\u0131ndan bahsediyoruz. Bir \u00e7ift, ayn\u0131 anda birbirini ihbar ediyordu yani.\u201d<\/p>\n\n\n\n

\u201cYugoslav sava\u015flar\u0131n\u0131n en deh\u015fetlisi ve sava\u015f su\u00e7lar\u0131n\u0131n b\u00fcy\u00fck \u00e7o\u011funlu\u011funun i\u015flendi\u011fi cumhuriyet, Bosna Hersek oldu. Bu bir sava\u015ftan \u00e7ok etnik bir temizlikti ve her y\u00f6nden barbarcayd\u0131.\u201d<\/p>\n\n\n\n

\u00c7ok da uzak olmayan ge\u00e7mi\u015fe dair kitaptan birka\u00e7 not aktard\u0131ktan sonra yazar\u0131n \u015fu hakl\u0131 s\u00f6z\u00fcn\u00fc de sizlerle payla\u015fmak istiyorum; \u201cki\u015fisel geli\u015fim konular\u0131n\u0131 biraz hakkaniyetsiz bulurum. Sistemin getirdi\u011fi t\u00fcm dengesizlikleri ve e\u015fitsizlikleri g\u00f6z ard\u0131 edip, her \u015feyi bireyin s\u0131rt\u0131na ve sorumlulu\u011funa y\u00fckledi\u011fi i\u00e7in. Sistemler vard\u0131r ve bu sitemler bireyi ezebilirler. Bazen ba\u015far\u0131 da tamamen \u015fans eseri ortaya \u00e7\u0131kabilir.\u201d diyor yazar.<\/p>\n\n\n\n

\u00c7\u0131kmaya da bilir. B\u0131rak\u0131n ba\u015far\u0131y\u0131, Bosna Hersek\u0027te etnik k\u0131y\u0131ma u\u011frayan bir \u00e7ocu\u011fun ya\u015fama \u015fans\u0131 bile olmayabilir. Evet, bunlar\u0131 bilmek ac\u0131 vericidir. Bazen \u00e7aresizlikle izledi\u011finiz d\u00fcnyan\u0131n vah\u015fetinden mideniz bulan\u0131r ama bazen t\u00fcm bunlara ra\u011fmen bir \u015feyler s\u00f6ylemeniz gerekir. Mesela, bu kadar para endeksli bir d\u00fcnyada ba\u015far\u0131 \u00f6l\u00e7\u00fct\u00fcne saplanman\u0131n da bir karma\u015fa olabilece\u011fi gibi. Sonra hayat akmaya devam eder. Haber b\u00fcltenlerinde belki duydu\u011fumuz ya da \u015fimdiye dek hi\u00e7 duymad\u0131\u011f\u0131n\u0131z olaylar ya\u015fan\u0131r. Yazar\u0131n aktar\u0131m\u0131yla olanlara bakmaya devam etti\u011fimizde\u2026<\/p>\n\n\n\n

\u0130nsan Alg\u0131s\u0131<\/h3>\n\n\n\n

Yine kitaptan devam etmek isterim. \u0130nsan, 1938\u2019de neydi asl\u0131ndaya g\u00fczel bir \u00f6rnek. Beyaz perde icat oldu\u011funda ekranda \u00fcst\u00fcne gelen tren g\u00f6r\u00fcnt\u00fcs\u00fcn\u00fc g\u00f6r\u00fcnce bu g\u00f6r\u00fcnt\u00fcden sa\u011fa sola ka\u00e7\u0131p kendini oraya buraya atan insanlar\u0131n birka\u00e7 on y\u0131l sonraki haliyle ilgili \u015funu anlat\u0131yor yazar:<\/p>\n\n\n\n

\u201cY\u0131l 1938. Orson Welles, D\u00fcnyalar Sava\u015f\u0131 adl\u0131 eseri radyoda canland\u0131rmaktad\u0131r. Columbia Broadcasting System\u2019in radyo a\u011f\u0131 \u00fczerindeki 30 Ekim 1938 tarihli pazar g\u00fcnk\u00fc yay\u0131n\u0131d\u0131r. Cad\u0131lar Bayram\u0131 g\u00fcn\u00fcd\u00fcr ve saat sekizde ger\u00e7ekle\u015ftirilen program canl\u0131 olarak yap\u0131lmaktad\u0131r. <\/p>\n\n\n\n

Welles, kendini oyunculu\u011fa o kadar kapt\u0131racakt\u0131r ki Amerikan vatanda\u015flar\u0131 6 saatli\u011fine \u00fclkelerinin ger\u00e7ekten uzayl\u0131lar taraf\u0131ndan istila edildi\u011fine inan\u0131r. Radyo program\u0131n\u0131 6 milyon ki\u015fi dinler. 1,7 milyon ki\u015fi ger\u00e7ek oldu\u011funu zanneder. 1,2 milyon insan korkudan \u015fok ge\u00e7irir. Y\u00fcz binler silahlar\u0131yla uzayl\u0131 av\u0131na \u00e7\u0131kar. Kiliseler son duas\u0131n\u0131 etmek isteyenlerle dolup ta\u015far.\u201d<\/p>\n\n\n\n

\u015eimdinin beyinleri de g\u00fclen bir emojiyle, g\u00fcl\u00fcmseyen ger\u00e7ek insan y\u00fcz\u00fcn\u00fc ay\u0131rt edecek kadar geli\u015fmi\u015f de\u011fil. Ara\u015ft\u0131rmalar bunu s\u00f6yl\u00fcyor. Ve yazar\u0131n da alt\u0131n\u0131 \u00e7izdi\u011fi gibi manuel d\u00fcnyaya tan\u0131kl\u0131k etmi\u015f ku\u015fa\u011f\u0131n yery\u00fcz\u00fc pop\u00fclasyonunda say\u0131s\u0131 her ge\u00e7en g\u00fcn azal\u0131yor.<\/p>\n\n\n\n

\u201cO zaman onlara\u201d diyor yazar, \u00e7evirimi\u00e7i d\u00fcnyaya do\u011fan yeni nesli kastederek, \u201cbu \u00e7evirimi\u00e7i d\u00fcnyay\u0131 daha hakkaniyetli, daha etik, daha \u015feffaf ve en \u00f6nemlisi daha insanc\u0131l hale getirmek son jenarasyon olan bizlerin bir borcu.\u201d<\/p>\n\n\n\n

Medya Buysa<\/h3>\n\n\n\n

Kitap diyor ki:<\/p>\n\n\n\n

\u201cSosyal medyan\u0131n \u00f6ncesindeki geleneksel medyada bilginin gardiyanlar\u0131 s\u00f6z konusu idi ve bu gardiyanlar bilgiyi kendi ihtiya\u00e7lar\u0131 do\u011frultusunda maniple ediyorlard\u0131. \u0130leti\u015fim \u015feklimiz hi\u00e7bir zaman \u00f6zg\u00fcr olmam\u0131\u015ft\u0131.<\/p>\n\n\n\n

Dijitalin sosyalle\u015fmesi ile birlikte, bu aradaki g\u00fc\u00e7 ortadan kalkacak ve bizler her zamankinden daha kolay bir \u015fekilde fikirlerimizi payla\u015fma olana\u011f\u0131na sahip olacakt\u0131k.<\/p>\n\n\n\n

Buna inanm\u0131\u015ft\u0131k \u00e7\u00fcnk\u00fc inanmaya ihtiyac\u0131m\u0131z vard\u0131. Ne kadar da safm\u0131\u015f\u0131z.<\/p>\n\n\n\n

D\u00f6rt nesil boyunca insanlar\u0131n zihninden pay \u00e7almak isteyen liberalizmin derdi bizi sosyalle\u015ftirmek olamazd\u0131 elbet. Zaten 80 y\u0131ld\u0131r insan zihninin meta oldu\u011fu bir d\u00fcnyada bu ne kadar m\u00fcmk\u00fcn olabilirdi ki?<\/p>\n\n\n\n

Buralarda bir laf var. Oldu\u011fu kadar olmad\u0131\u011f\u0131 kader, diye. B\u00f6ylece topu taca atar\u0131z. Kimsenin kimseyi umursamad\u0131\u011f\u0131, e\u015flerin birbirlerinin surat\u0131na bakmad\u0131\u011f\u0131 bir d\u00fcnyada, koluna takt\u0131\u011f\u0131 saat, su i\u00e7mesini hat\u0131rlat\u0131yor diye saatini insanlardan daha \u00e7ok seven, saatle ortam dinlemesi yap\u0131l\u0131yor diye izinsiz arkada\u015flar\u0131n\u0131 dinleyen, bir kad\u0131n sesi sorular\u0131n\u0131 yan\u0131tl\u0131yor diye google asistanla saatlerce konu\u015fan, haritalar\u0131n yol tarifi yapan dijital sesini k\u0131skanan insanlar ve daha pek \u00e7ok tuhaf \u015fey, yenid\u00fcnya ger\u00e7e\u011fimiz. <\/p>\n\n\n\n

Devam eden d\u00fcnya hallerinden \u00d6ng\u00f6r\u00fclemeyenler\u2019e d\u00f6nersem bu kitab\u0131 okuman\u0131n her \u015feyden evvel i\u00e7inde bulundu\u011fumuz \u00e7a\u011fa dair b\u00fct\u00fcnc\u00fcl bir bak\u0131\u015f sundu\u011fu a\u015fikar.<\/p>\n\n\n\n

Yaz\u0131lanlar\u0131 okuyup enseyi karartmamak laz\u0131m. Bu b\u00fcy\u00fck temsilde bir tatl\u0131 nefes alaca\u011f\u0131m\u0131z. Karar vericilerin bize sunduklar\u0131n\u0131n \u00f6tesinde belki biraz yeni \u015feyler d\u00fc\u015f\u00fcn\u00fcp, biraz hayale dalaca\u011f\u0131z. Hepimizin birden kendini i\u00e7inde buldu\u011fu bu dijital d\u00fcnyada on be\u011fenimizle bizi bizden iyi tan\u0131d\u0131\u011f\u0131 s\u00f6ylenen algoritmalara dair yeni uygulamalar kurgulay\u0131p, bilimsel verilerin sundu\u011funa bak\u0131l\u0131rsa asl\u0131nda hep yapt\u0131\u011f\u0131 gibi az enerji, az efor, az d\u00fc\u015f\u00fcnceyle \u015fu fani \u00f6mr\u00fcn\u00fc tamamlayacak milyarlar\u0131n ya\u015fad\u0131\u011f\u0131 hayat\u0131 biraz daha mutlu ve ya\u015fan\u0131l\u0131r k\u0131lmak i\u00e7in mizah duygumuzu kullanaca\u011f\u0131z. Art\u0131k kim, ne yapmak isterse... Mesela ben sizin i\u00e7in hemen \u015fimdi bir hikaye kurgulayabilirim. Bir telefon uygulamas\u0131 d\u00fc\u015f\u00fcn\u00fcn: E\u015eN\u0130: E\u015fim \u015eimdi Ne \u0130ster? Y\u00fckleyin, e\u015finiz \u015fimdi ne ister size s\u00f6ylesin. Ve birbirlerini bin y\u0131llard\u0131r anlamad\u0131\u011f\u0131n\u0131 s\u00f6yleyen t\u00fcm \u00e7iftlerin meseleleri birden bitsin. E\u015eN\u0130\u2019yle ili\u015fkisini g\u00fcll\u00fck g\u00fclistanl\u0131k yapan milyarlarca insan\u0131n g\u00fcl\u00fcmsemesi bilmem sizi de g\u00fcl\u00fcmsetebildi mi? <\/p>\n\n\n\n

Olduk\u00e7a \u00f6ng\u00f6r\u00fclebilecek bir c\u00fcmleyle yaz\u0131m\u0131 bitirmek isterim. Sa\u011fl\u0131cakla kalman\u0131z dileklerimle.<\/p>\n\n\n\n

Al\u0131nt\u0131lar: Akan Abdula, \u00d6ng\u00f6r\u00fclemeyenler, 7. Bask\u0131, Destek Yay\u0131nlar\u0131, \u0130stanbul, 2022, s. 121, 8, 62, 25, 71<\/p>\n\n\n\n

<\/p>\n","post_title":"\u00d6ng\u00f6r\u00fclemeyenler \u00fcst\u00fcne; ki\u015fisel bellek, b\u00fcy\u00fck veri ve algoritmalara dair","post_excerpt":"","post_status":"publish","comment_status":"closed","ping_status":"open","post_password":"","post_name":"ongorulemeyenler-ustune-kisisel-bellek-buyuk-veri-ve-algoritmalara-dair","to_ping":"","pinged":"","post_modified":"2023-01-17 17:44:29","post_modified_gmt":"2023-01-17 14:44:29","post_content_filtered":"","post_parent":0,"guid":"https:\/\/gaiadergi.com\/?p=119582","menu_order":0,"post_type":"post","post_mime_type":"","comment_count":"0","filter":"raw"},"live_filter_cur_post_id":119582}'; block_tdi_122.td_column_number = "2"; block_tdi_122.block_type = "td_flex_block_1"; block_tdi_122.post_count = "4"; block_tdi_122.found_posts = "287"; block_tdi_122.header_color = ""; block_tdi_122.ajax_pagination_infinite_stop = ""; block_tdi_122.max_num_pages = "72"; tdBlocksArray.push(block_tdi_122); -->

SON YAZILAR

Dünyanın Öteki Yüzü: Genç yazardan alışılmışın dışında hayaller kur(dur)an öyküler

EdebiyatHaber’de gerçekleştirdiği Yazarın Odası söyleşileriyle tanıdığımız Meltem Dağcı’nın ilk öykü kitabı Dünyanın Öteki Yüzü, İthaki Yayınları’ndan çıktı. Yetmiş yaşına geldiğinde ölüm şeklini seçme özgürlüğüne kavuşan kadınlar,...

Yeryüzüne Dayanabilmek…

Düşünüyorum da acaba neden yazıyoruz?  Hele ki günümüzde hiç kimsenin doğru dürüst okumadığını bilirken... O halde sadece kendimizi tatmin etmek için mi yazıyoruz? Yoksa bu, karşı...

Hayalleri yarım kalmadı sadece korktular ama susmadılar…

Farkında olduğum şey sadece buydu; bir sistem tutturulmuş ve o sistemin onları koruduğuna inanan birkaç fanatiğin zaman içerisindeki kontrolsüz baskısının sonuçlarını izliyorum şu dünyada aklımı...

Kadınlar Ülkesi | Bilimkurgu değil; peki bir kadın ütopyası sayılır mı?

Amerika’nın ilk feminist yazarlarından Charlotte Perkins Gilman, ilk defa bir kadın tarafından yazılan ütopya olarak kabul edilen Kadınlar Ülkesi’nin de yazarıdır. Ah, bizim çelişkiler yumağı...

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol