Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde sokağa çıkma yasağı bugün 11’inci gününe girdi. Operasyonlar ve çatışmalar devam ederken, ilçedeki kargaşa ortamı sadece erkek ve kadınları değil masum çocukları ve ilçedeki korunmasız sokak hayvanlarını da olumsuz etkiliyor.
Ülkenin geri kalan bölümlerinden Silvan’da olanlara karşı kayıtsızlık da sürüyor. Silvanlılar seslerinin duyulması çağrısı yaparken, bölgede operasyonların bir an önce durması ve müzakerelerin başlayarak ölümlerin önüne geçilmesi çağrıları yapılıyor.
Özellikle 1 Kasım seçimleri sonrasında çatışmaların yoğunluğunun arttığı Silvan’da bilanço her geçen gün kötüleşiyor. İlçedeki sokağa çıkma yasağı 11’inci gününe girerken bu yasağın ilçe sakinlerinin günlük yaşamını artık ciddi şekilde sekteye uğrattığı bildiriliyor. İlçedeki savaş ortamı sadece askerleri, polisleri veya gerillaları değil ilçe sakini olan yaşlıları, engellileri, çocukları ve sokak hayvanlarını da etkiliyor.
Bir ilçe ölüm korkusunu her an ensesinde hissederken hem ilçede hem bölgede hem de ülkenin batısındaki barışı savunan kesimler tarafından, her iki tarafa da operasyonların ve saldırıların bir an önce durdurulması çağrısı yapılıyor. Son olarak dün Diyarbakır’da binlerce kişinin katılımıyla gerçekleşen kitlesel bir yürüyüşte müzakere masanın yeniden kurulması ve savaş ortamının sonlandırılması çağrısında bulunuldu. Diğer yandan sivil ölümlerin, açlığın, göçün ve ölüm korkusunun yaşandığı Silvan’da dün, aralarında HDP Eş Başkanı Figen Yüksekdağ’ın da bulunduğu HDP heyeti polis müdahalesi ile karşılaştı. Müdahale sırasında Yüksekdağ’ın başını sıyıran gaz fişeğinden şans eseri kurtulduğu fotoğraflarla anlaşılıyor.
Ülkenin batısı doğuda olanlara kör ve sağır
Ülkenin doğusunda bir şehirde, binlerce insanın yaşadığı bir şehirde, adeta bir iç savaş yaşanırken ülkenin diğer bölgelerinde ise kahredici bir sessizlik ve kayıtsızlık ortamı mevcut. Silvan’da yaşananlar ana akım medyada yeterince yer bulamazken sosyal medyada ise çatışmalara ve ölümlere dair bir bilgi kirliliği yaşanıyor. İstanbul, Ankara, İzmir, Mersin gibi büyük illerde Silvan’da olanlara dair protesto eylemleri yapılmasına rağmen bu eylemler kitleselleşemiyor ve yapılan barış çağrıları yeterince yankı bulamıyor. Gezi Direnişi sonrası oluşan empati ortamı ve devlet kaynaklı manipülasyonları sorgulama refleksininin gittikçe zayıfladığı, yaşanan bu olaylar karşısındaki tepkisizlikten de anlaşılabiliyor.
Olaylara herkes genelde yakın olduğu görüş ve kesim perspektifinden yaklaşırken, çağrıların çift taraflı yapılması büyük önem arz ediyor. Şu kesin; devlet ve hükümet güçleri bir an evvel operasyonları durdurmalı. Şehirdeki gençler ve silahlı kesimler, operasyonların durdurulmasıyla birlikte geri çekilmeli. Taraflar karşılıklı silahları susturmalı, diyalog ve müzakere süreci başlatılmalı. Silvan’a ses vermek, kardeşlik elini uzatmak ve olan bitenden bihaber milyonlara, barışa nasıl varabileceğimizi anlatmak şu an ülke hatta coğrafya için en kritik vazifelerden biri olarak öne çıkıyor.
İnsan dışındaki canlılar ve doğa da geri dönülmez zararlara uğruyor
Savaş ortamında her zaman en büyük acıyı çekenler masum çocuklar ve korunmasız, insan dışı diğer canlılar olur. Ülkenin batısında düşük yoğunluklu çatışmaların yaşandığı Gezi Direnişi’nde de atılan gazlar sonucu binlerce kuş, köpek ve kedi zarar görmüş, hayatını yitirmişti.
Cizre ve Silvan’da da benzer olayların yaşandığı haberleri geliyor. Evrensel Gazetesi’nde bugün çıkan bir yazıda, ilçede sokakların hayvan cesetleri ile de dolu olduğu yazıldı. Yazıda şu ifadelere yer verildi: “Sokağa çıkma yasağı ilan edildiğinde mahallede olan Jinha muhabiri Sarya Gözoğlu, mahalleye tanklardan, zırhlı araçlardan top atışları yapıldığını belirterek, ‘bütün sokaklar taranıyor. Keskin nişancılar geceleyin termal kameralarla bakıp ısı kaynağı görür görmez ateş ediyorlar. Sivil insan da olabilir, bir hayvan da olabilir. Sokaklar hayvan cesetleri ile dolu’ dedi.”
Çok geç olmadan tekrar müzakere masasına
Bu karmaşa ve kaos ortamından çıkmanın tek yolu, artık silahlarla değil tekrardan sözle, diyalogla iletişimi tesis etmek. Gerçek kardeşliğin tesisinin ilk adımı olarak yeni sivil bir anayasanın kurulması geliyor. Devletin bekası için insanın ikinci plana atıldığı bir anayasaya yerine bireyin özgürlüğünün ve haklarının ön plana alındığı sivil anayasaya gereklilik her geçen gün artıyor. Eğer bu adımlar atılmazsa, kazanan sadece silahlar olacak, ölümler devam edecek. 35 günlük bebekten 75 yaşına kadar insanlar ve evinden uzakta askerlik görevini belki de zorunlu olarak yapan insanlar ölmeye, öldürülmeye devam edecek.
Biz de buradan Gaia Dergi olarak, tek ihtiyacımızın barış içinde yaşamak olduğunu haykırıyoruz ve her iki tarafın da silahla verdiği mücadeleye, operasyonlara ve saldırılara son verme çağrısını yapıyoruz. Bu ateş başka yerleri de sarmadan ve çok geç kalmadan.