Doğanın sesinin duyulmasını isteyen Estonyalı bir grup iç mimarlık öğrencisi, ormanın derinliklerine kurdukları devasa megafonlar ile doğanın sesini doğaseverlere sunuyor.
Birbirimizi anlamamız için belirlenmiş, ortak tek bir dile ihtiyacımız yok. Dinlemek yerine dili konuşmak sadece anlaşmazlık yaratır. Doğanın sesini duymak ve onu anlamak için kulak vermek yeterlidir. Meşece, çamca, kayınca diye diller yok. Siz sadece ona kulak verin.
Doğanın sesinin duyulmasını isteyen Estonyalı bir grup iç mimarlık öğrencisi ormanın derinliklerine kurdukları devasa megafonlar ile doğanın sesini doğaseverlere sunuyor.
Ormanın belirli bölgelerine yerleştirilmiş tahta megafon sistemleri, yürüyüşçüler ve doğaseverlere sunulan bedava dinlenme alanları. Aynı zamanda oturma alanlarını da tasarımında barındıran dev megafonlar; kuşların kelimelerini, ağaçların tenine değen rüzgârı ve hışırtısını, kurbağaların minik adımlarını, gökyüzünün engin soluğunu yanı başınızda hissetmenize olanak sağlıyor.
Fikir sahibi Birgit Õigus, arkadaşlarıyla beraber kurdukları ekiple mimarinin doğaya zarar vermeden nasıl şekillenmesi gerektiğini minik bir örnekle sunuyor bizlere. Gezegenimizdeki her birey, doğanın nefesini zihinlerinde çiçeklendirerek çevresine güzellikler yayarsa yaşamımız daha huzurlu, daha vicdanlı olacaktır.
Kaynak: Bored Panda
Hazırlayan:Esra Aydın