Hindistan’da kimyasal gübre kullanımının getirdiği maliyetlerden bunalan bağımsız çiftçiler yeni tekniklerle harmanlanmış geleneksel yöntemlere dönüyor.
Toprağı ve su kaynaklarını kirleten kimyasal gübreler, halk sağlığına zararlı olmasının yanı sıra bugünlerde tarım üretiminin baş belası olmuş durumda. Topraklarından eski verimi alamadığını belirten çiftçiler toprağa ve yaşama zarar vermeyen geleneksel yöntemlerle harmanlanmış organik tarıma dönüyor. “Yeşil Devrim” ile tarımda modernizasyonu gerçekleştiren Hindistan için organik tarıma geçişi sağlayacak yeni bir Yeşil Devrim başlıyor olabilir.
Aslında pek de yeşil olmayan “Yeşil Devrim”, 1967’de Hindistan’ın Punjab Eyaleti‘nde başladığında Hindistan, yerel tarımın temel gıda maddelerini dahi karşılayamayacak düzeyde düşük olduğu, halkın kuraklık, kıtlık ve açlıkla boğuştuğu bir süreçten geçmekteydi. Bu Güney Asya uygarlığının binlerce yıllık geçmişinde kuşaktan kuşağa iletilerek çağımıza ulaşan geleneksel tarım yöntemleriyle üretim yapılan tarlalarda, iç pazardaki talebi bile karşılayamayacak düzeyde düşük üretim yapılmaktaydı. Bu koşullarda gerçekleştirilmeye başlanan “Yeşil Devrim”, çiftçilere kimyasal gübreleme, modern sulama ve hasat tekniklerini tanıtarak Hindistan’da ciddi bir ekonomik devrim gerçekleştirdi.
1970 ve 1980’lerde hızla yaygınlaşan tarımda modernizasyon çabaları Punjab başta olmak üzere ülkede tarım sektörünün öncüsü konumundaki eyaletlere ekonomik refah getirdiği gibi sürekli tekrar eden kıtlık dönemlerinin aşılmasına yardımcı oldu. Özellikle 80’li yıllarda üre, fosfat gibi kimyasal gübrelerin yoğun kullanımı sonucunda üretimdeki hızlı artış Punjab gibi bölgelerde yaşayan çiftçileri ülkenin varlıklı grupları arasına soktu. Bir dönem açlıkla boğuşan Hindistan’da tahıl üretimini Yeşil Devrim süresince yüzde 300 artarak bir ihracat sektörü hâlini aldı.
Ancak 1990’lara gelindiğinde kimyasalların yoğun kullanımının bedeli gözle görülür raddeye ulaşmıştı. Hindistan’da ticari ve kimyasal içerikli tarımın öncüsü olan Punjab, bugün ülkede kanser oranının en yüksek olduğu bölge. Chandigahrh Tıbbi Eğitim ve Araştırma Enstitüsü’nden J.S Thakur’un belirttiğine göre bölgedeki yaygın kimyasal gübre kullanımı, ürünleri ve su kaynaklarını zehirleyerek erken yaşlanma ve kemik sorunları gibi problemlerini tetikliyor ve çocuk sağlığını ciddi derecede tehdit ediyor.
Halk sağlığına yönelik tüm bu etkilerinin yanı sıra yoğun kullanıldığı takdirde toprak ve sulama suyu kalitesini de düşüren kimyasallar, Yeşil Devrim’den 30 yıl sonra pek çok tarlada üretimin düşmesine sebep olmaktaydı. Toprağı ve suyu zehirleyen kimyasallar, Punjab gibi bölgelerde genel anlamda tarımdaki verimliliği düşürmeye başladığında tek yol daha yoğun şekilde kimyasal gübre kullanmak gibi görünüyordu. 1990’larda pek çok çiftçi, kimyasal gübre kullanılan tarlalarda gelirin maliyetlerin gerisine düşmesiyle yeni arayışlar içerisindeydi.
Yeni tekniklerle zenginleştirilmiş geleneksel yöntemlerle birçok tarlanın kısa süre içerisinde eski verimliliğe ulaşması sürdürülebilir ve organik olan eski yöntemlerin popülerleşmesine önayak oldu. Bu küçük çaplı organik tarım atılımı, dışarıdaki yüksek gelirli eko pazarı değil, organik olmayan ürünlerle aynı gelirin elde edileceği yerel pazarları hedefliyor. Yani çiftçiler organik gıdayı lüks bir ürün olarak değil, sıradan tarım ürünlerinin yanında pazarlıyor. Bu durum, çiftçilerin herhangi bir fiyat ayrıcalığı olmaksızın kimyasal kullanılan tarlalarla yarışabilmesi, kimyasal kullanımının ekonomik açıdan ne kadar zararlı bir boyuta ulaştığının gösteriyor.
Bu dönüşümün başlayışında sürdürülebilir tarımı destekleyen yerel organizasyonların da payı büyük. Punjab bölgesinde bulunan Amritsar şehrinden 200 kilometre uzaklıktaki tarlasında organik tarım yapan Vinod Jiyani’nin serüveni yerel dayanışmanın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Kendi tanımıyla “kimyasalların kısır döngüsünden” 2005 yılında kurtulan Jiyani, Kheti Virasat adlı sürdürülebilir tarım organizasyonunun ve organik tarım yapan diğer çiftçilerin yardımıyla başladığı organik tarımdan elde ettiği gelirin akre başına yaklaşık 78 dolar arttığını ve giderlerinin yarım hektar başına 125 dolar azaldığını belirtiyor. Sıradan tarımından organik tarıma geçişteki sancılı süreci diğer çiftçilerin ve yerel organizasyonların yardımıyla aşması ise dikkate değer bir örnek teşkil ediyor.
Çiftçiler arasında verimliliği yeniden kazanmak için başlatılan bu dönüşüm süreci, küresel eko pazarın potansiyelinin keşfiyle Hindistan hükümetinin de desteklediği yeni bir program hâlini almış durumda. Başlangıçta zengin eko tüketicilere sertifikalı, pahalı organik ürünler satmak için değil, sadece geleneksel yöntemlerle sürdürülebilir tarım yapmak kimyasal kullanılan konvansiyonel tarım yapmaktan daha az maliyetli ve sağlıklı olduğu için yapan çiftçiler bugün hükümet tarafında sertifikalandırılmış durumdalar.
Bugün 600 binden fazla sürdürülebilir, organik tarım yapan çiftçi bulunan Hindistan’da, küçük bir maliyet operasyonu, tarım ürünlerine yönelik bakışın değişmeye başladığı bir süreç hâlini almış durumda. Pek çok çiftçi kimyasalların artık topraklarını verimsizleştirdiğini söyleyerek geleneksel yöntemlere geri dönüş yolunda. Bunun yanı sıra Başbakan Narenda Modi’nin başlattığı Toprak Sağlığı Kardı sistemi çiftçilere kimyasal gübre kullanımını hafifletmeleri için teşvikler sağlıyor. Ancak araştırmacı Devinder Sharma’nın belirttiğine göre hükümetin bu konudaki teşvikleri ve çabaları yetersiz kalıyor. Ulusal ölçekte bir devrim için öncü adımlar konusunda ise öncelikli olarak hükümetin alacağı kararlar ve belirlediği hedefler ön plana çıkıyor.
Siyasetin organik tarım konusunda öncü bir kurum olarak işlev gördüğü en belirgin örnek ise Bhutan. Küçük bir Asya ülkesi olan Bhutan’da ekonomik, sosyal ve felsefi boyutlarıyla tartışılan ve tüm partilerin ortak kararıyla benimsenen yüzde 100 organik ulus hedefi, sürdürülebilir tarım çabaları için umut kaynağı olmaya devam ediyor. Öte yandan bu Budist krallığa bir Asya devi olan Hindistan’ın rakip olması yeni bir sürecin başlangıcına işaret edebilir. Geniş perspektifte tüm dünyayı besleyen sürdürülebilir tarım hedefi var ve Asya’da başlayan bu dönüşüm de dünyayı değiştirme potansiyeline sahip. Dayanışma ve öncü girişimlerin rehberliğiyle Hindistan’da yeni bir Yeşil Devrim başlaması mümkün görünüyor.
Kaynak: Aljazeera America