Ana Sayfaİnsan ve ToplumYeşil FelsefeOrtak malların ve (insanlığın) trajedisi

Ortak malların ve (insanlığın) trajedisi

-

”Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.”  Kızılderili Atasözü

Garrett Hardin’in 1968 yılında yayınladığı The Tragedy of Commons (ortak malların trajedisi) isimli makalede, herkesin kullanımına açık kamusal mallarda (deniz, akarsu, göl ve benzeri) insanların yakın gelecekte elde edecekleri kazançları üzerinden harekete geçtiklerini ve bağlı bulundukları grup içindeki diğer insanlardan da etkilenerek yanlış kararlar aldıklarını ortaya koymuştur.

Hardin’in düşüncesine göre insanlar kamusal mallar üzerinden bir ücrete tabi olmamalarının verdiği rahatlıkla kazançlarını arttırmak ve maksimum faydaya ulaşmak isterler. Bu nedenle de ortak mallar üzerinde aşırı tüketime yönelirler. Üstelik ortak maldan yararlanan diğer kişilerle de rekabet içindedirler. Diğerlerinin tüketimlerini arttırdıklarını anladıklarında kendileri de aynı şekilde davranmak isterler. Netice bu davranış şekli sürekli artarak devam eden bir kısır döngüye dönüşür.

Grup üyelerinin içinde bulundukları bu durumu Hardin, ortak malların trajedisi olarak isimlendirmiştir. Günü kurtarmak isteyen ortak mal üzerinden fayda sağlayan bireyler uzun vadede yaptıkları yanlış seçimlerin sonuçlarına katlanmak durumunda kalırlar. Kurnazca davrandığını ve kısa vadede avantaj sağladığını düşünen grup üyeleri gelecek nesiller için tehdit oluştururlar. Garret Hardin bu davranış biçimini makalesinde çobanlar üzerinden değerlendirmiş olsa da günümüz koşullarını düşündüğümüzde bu hayli basit ve masum bir örnek gibi gözüküyor.

Garret Hardin’in verdiği örnekte her ne kadar herkesin eşit şartlarda karar aldıkları ve davranışlarının maliyetine katlandıkları düşünülse de sanayi devriminden sonra bu durumda ciddi değişiklikler meydana gelmiştir. Laray Polk’a göre küresel yoksulluğun bitirilmesi mücadelesi yıkıcı, iklim değişikliğini önleme mücadelesinin aynı madalyonun iki yüzüdür. Batının öncülüğündeki geleneksel çevrecilik; çevresel, toplumsal ve ekonomik adalet kavramları arasında doğru bağlantılar kurmakta başarısız oldu ve iklim değişikliğinin ve ortak mallara verilen zararın ilk ve en şiddetli etkilerinin bedelini yoksullar ödedi.

The Tragedy of Commons 1
Fotoğraf: Hiking Artist

Maalesef beşeriyet, sanayi devrimden sonra artık değer kavramına her zamankinden daha çok önem vermiş ve bu uğurda doğayı her zamankinden daha çok suistimal etmiştir. Daha fazla mal üretip kazançlarını arttırmak düşüncesiyle insanlar ortak mallar üzerinde ciddi zararlara yol açmışlardır. Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin önüne geçebilmek için ekolojik sürdürebilirlik giderek daha çok önem kazanmaya başlamıştır. Bu düşünce birçok ülke tarafından Kyoto Protokolü’nün imzalanmasıyla da resmiyet kazanmıştır. Fakat bu durum çevre felaketinin ve doğa tahribatının önüne geçilmesine engel olamamıştır.

Noam Chomsky’e göre birçok şirket sorumsuz ve açgözlü davranışlarını ekolojik sürdürülebilirlik hareketine destek süsü verdikleri sosyal sorumluluk projeleri ile üniversitelere ve araştırmacı kurumlara sağladıkları maddi destekle örtmeye çalışmaktadır. Bunun önüne geçmek için her bireyin üzerine düşen sorumluluğu alması, çevre politikaları üzerine bilinçlenmesi ve doğayı korumak adına elinden geleni yapması gerekmektedir. Sahip olduğumuz kaynaklar bize ait değil doğadan çaldığımız değerlerdir. Noam Chomski’nin de ifade ettiği gibi ‘‘İnsana yakışır bir yaşam umudumuz olacaksa, toplumlarımızı ve yaşamlarımızı farklı bir öncelikle örgütlemeyi öğrenmek durumundayız.’’ Kamusal denetimin ise samimi ve şeffaf şekilde yapılması, halkla el ele bu faaliyetleri sürdürmesi gerekmektedir.

SON YAZILAR

Çevre dostu mimarinin örneği: Sürdürülebilir yaşam, Casa Cosecha de Lluvia ve yağmur suyu yönetimi

Casa Cosecha de Lluvia, dağların kalbinde sürdürülebilirliğin ve yenilikçiliğin mükemmel bir örneğini sunuyor. Yağmur suyunu arıtan bu etkileyici yapı, çevre dostu tasarımıyla size ilham verecek! Robert...

Yeşil mimarinin geleceği: Tarımsal atıklardan mimarinin zirvesine; mısır koçanları karbon emici duvarlara dönüşüyor

Tarım atıklarının mucizevi dönüşümüne tanık olun: Mısır koçanlarından üretilen karbondioksit emen duvar kaplamalarıyla yeşil mimarinin geleceği şekilleniyor! Sürdürülebilirliğin sınırlarını zorlayan bu yenilikçi projeyi keşfedelim! İnşaat ve...

Sürdürülebilir mimari tasarımın yeni yıldızı: Ahşaptan ayırt edilemeyen pirinç kabuğu yapı malzemesi

ACRE, ahşap alternatifi olarak öne çıkan bir yapı malzemesidir; dayanıklılığı, suya ve çürümeye karşı direnci, estetik dokusu ve sürdürülebilirliği ile dış mekanlarda mükemmel performans sergiler. Alüminyum ve pirinç tozlarının muazzam bir sentezi olan bu malzeme, çitlerden kapılara, pervazlardan teraslara kadar geniş bir yelpazede dış mekan uygulamaları için ideal bir seçenektir. Dünya ormanlarını koruyan bu malzemeyi keşfediyoruz!

Bahar geldi: Aylardan Mayıs, günlerden Hıdırellez; gününüz hep güneşli, talihiniz hep bol olsun

Zaman akıp gider... İnsan bu hayattan geçerken nice mevsimleri ve nice baharları da beraberinde yaşar. Belki farkındadır, belki de bilincinde değildir ama kaç kez kim...
Belce Örü
Belce Örü
Sinematopya'da ve başka muhtelif yerlerde yazar [email protected]

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol