94.9 FM Açık Radyo’da her çarşamba 14.00’da yayımlanan, hazırlayıp sunduğum Vegan Sağlık’ta geçen hafta konuğum Oyuncu Tayanç Ayaydın ile veganlık sürecini, bu yolda neler deneyimlediğini konuştuk.
Kevser Başkara: Merhabalar, bugün çok değerli bir konuğum var, Oyuncu Tayanç Ayaydın. Kendisiyle veganlığını konuşacağız. Hoş geldiniz.
Tayanç Ayaydın: Merhabalar, veganizmle ilgili konuşmak adına böyle fırsatları kaçırmamaya çalışıyorum.
K.B. O zaman size damdan düşer gibi hemen sorayım, vegan yaşamaya nasıl karar verdiniz?
“Önüme gelen yemeğin nereden geldiğiyle ilgilenmeye başlamamla veganlık sürecim de işlemeye başladı. Araştırmalarımı yoğunlaştırdıkça da hayvansalları yiyememeye başladım ve bir süre sonra iştahım kapandı. ”
T.A. Ben de hemen şöyle cevap vereyim, karar vermedim, kendiliğinden gelişti. Benim serüvenim kafası biraz karışık olanlar, karar aşamasında olanlar için de yardımcı olabilir, o nedenle bütün dürüstlüğümle anlatayım: Benim ilk adımım hafif bir vejetaryenlikle başladı, daha önce et yerken, süt ve süt ürünleri kullanırken artık önüme gelen yemeğin nasıl geldiğiyle ilgilenmeye başladığımda vejetaryen olmaya karar verdim. Ama alışkanlıklar rahat rahat bırakmıyor insanı, hafiften başladığım bu vejetaryenlik, ağır bir vejetaryenliğe, ağır vejetaryenlik de veganlığa dönüşüverdi. Ama bu bir günden ertesi güne alınacak bir karar olmuyor, en azından ben o alışkanlıkları bırakmak zorluğundan dolayı bunu yapamadım. Fakat, araştırmaya devam ettikçe, bazı istatistikleri okumaya başladıkça gördüm ki çok fazla derinleşmeye bile gerek yok, bilgi açısından çok sığ bir seviyede dahi kendimi bu zincirin içinden çekmem gerektiğini anladım. Bu anladığım aşamada yine bir karar mekanizması devreye girmedi, azalttım bir parça. Yediğimi azaltıp araştırdığımı çoğaltarak devam ettiğimde bir gün iştahım kapandı. Artık karar vermeye gerek kalmamıştı. İştahım kapandıktan sonra da artık hayvansallar dışındaki gıdalar benim yeni diyetim oldu. Bundan sonra da yeni diyetim bu olmuş oldu. Ama bir günden ertesi güne karar verseydim eğer, arada mutlaka aldatırdım, öncelikle kendimi, aldatmayı yaşamamak için de böyle bir serüvenin yolcusu oldum.
K.B. Çok sık sorulur, size de soruluyor olabilir: “Hiç canın hayvansal bir şey çekmiyor mu?”
T.A. Zaten bize sorulan 10 soru var, onlar hiçbir zaman değişmiyor (gülüyor). “Proteini nereden alıyorsun, hiç canın istemiyor mu, arkadaşlarınla bir yere gittiğinde dışlanmış hissetmiyor musun?” İşte serüven bu yüzden önemli, eğer karar verseydim canım çekebilirdi. Ama canım hakkaten istemiyor. Şu örneği veriyorum genelde, nasıl ki birçok insan bamya yemekten keyif almıyor, böyle yapış yapış yapısı var diye, ki ben çok severim, onların nasıl ne kadar aç olursa olsun içlerinden bamya yemek gelmiyor, benim için de aynı şey geçerli, iştahınız kapanıyor o gıdalara karşı.
K.B. Zaten mantığını oturttuğunuz zaman canınız istemiyor, insan vicdan ve mantıktan oluşan bir şeydir, sağlıksa insan eti yemek en sağlıklısı.
“Ne yediğimizin farkında olmaya çalıştığımızda dönüşümümüz de başlıyor.”
T.A. Bir de şöyle bir şey var, birbirimizin de her yerini yiyemiyouz, zehirlenme olasılığımız da yüksek, sadece bazı bölgelerinden faydalanabiliyoruz (gülüyor). Ancak bir de şöyle bir durum var: O kadar fazla yiyoruz ki… sabah öğle akşam…
K.B. Çok yemekten hastayız zaten.
“Eti tüketebilecek bir yapıya sahip değiliz; ne sindirim sistemi, ne çiğneme, ne ağız yapımız uygun.”
T.A. Eti ve herhangi bir süt ürününü hayatımızdan hiçbir zaman çıkarmıyoruz. O biraz garip geliyor. Değer verebilmek de bir şey. Bazı arkadaşlarım “Tayanç ben yiyorum ama haftada bir yiyorum.” diyor. Onun serüveni belli, iki haftada bir, ayda bir, sonra hiçe doğru giden bir serüveni var. Ama azaltmakta da fayda var, ben konuşurken illa vegan olun, illa vejetaryen olun diye beyinlerini yıkamak istemiyorum. Ama bir ne yediğinizi farkedin. Ondan sonra da yolculuk başlıyor kendiliğinden, ama sabah öğle akşam et yemek… Eskiden avlanmak zorundaydık, o avlandığımız dönemlerde ancak sezonun belli dönemlerinde et yiyebiliyorduk, onun dışında zaten eti tüketebilecek bir yapıya sahip değiliz; ne sindirim sistemi, ne çiğneme, ne ağız ne de hiçbir şey… Ancak, ayda yılda bir et düştüm mü önlerine yiyorlardı.
K.B. O da düşmüyor, haftalarca koşuyorlar peşinden.
“Bu dünyada 7 milyar kişiyiz, her gün 14 milyar için yemek üretiliyor ve hala 3 milyarımız açlıktan ölüyor, hadi gel bu zincirin içerisinde hala olmak istiyorsan, önüne gelenin ne olduğunu bile bile… Buyur olmaya devam et. İstemiyorsan keyifli bir yolculuk başlayabilir, hem sağlıklı hem de keyifli. ”
T.A. Tabi canım, şartlar da eşit, ölümle de cebelleşiyor. Eti için değil sadece, yününden, postundan da faydalanmak için de hayvanın peşindeydi. Sonra serüven değişti. 7 milyar kişiyiz bu dünyada, her gün 14 milyar için yemek üretiliyor ve hala 3 milyarımız açlıktan ölüyor, hadi gel bu zincirin içerisinde hala olmak istiyorsan, önüne gelenin ne olduğunu bile bile, buyur olmaya devam et. İstemiyorsan keyifli bir yolculuk başlayabilir, hem sağlıklı hem de keyifli.
K.B: Artık bilinçlenmemiz için de çok iyi belgeseller var. Mesela Netflix’teki What the Health Belgeseli (Sağlık Komplosu).
“Netflix’deki What The Health (Sağlık Komplosu) adlı belgesel, sağlıkla ilgili tüm sorulara cevap veriyor, ben çevremdeki herkese izlemelerini öneriyorum.”
T.A. What the Health, çok ciddi anlamda genel soruları cevaplayan, proteini nereden alıyorsun, nedir ne değildir ve sağlıksal karşılığını çok net ortaya koyuyor. Tabi, her şeyi bir perspektiften, sağlık üzerinden anlatıyor. WTH’in tek eksik olan kısmı şu: Oradaki hayvanlara olan sevgimiz, saygımız, beraber yaşama harmonisi gibi kısımların pek fazla altı çizilmese de genellikle insanların aklını kurcalayan, bu nereden nasıl geliyor sorularına çok net cevap veriyor, o yüzden lütfen eğer kafanızda bazı soru işaretleri varsa, zileyin. Bugün Gülay’la (Menajeri) da konuştuk ne olur dedim, WTH’i izle gör, orada ne oluyor ne bitiyor.
K.B. Dediğiniz gibi neredeyse tüm sorulara cevap verir nitelikte, çok uzun da değil, kısa bir belgesel.
“Lütfen, What the Health Belgeseli’ni sağlık soruları için izleyin. Ayrıca, vegan aktivistlerin vidyolarını izleyin, orada mezbahalarda neler oluyor, net bir biçimde görüyorsunuz.”
T.A. Çok derli toplu anlatmış her şeyi. Bir de bir sürü sağlam kaynağa da dayandırarak bilgi veriyor, o anlamda çok önemli, onu izlesinler ama ne olur açıp bazı aktivist görüşlerin vidyolarını, o mezbahaların hallerini, o fütursuzca kötü hayatındaki kendi nefretini, oradaki hayvanlara kusmakla ilgili bütün gününü geçiren o insanların enerjisini görsünler, hala iştahları varsa… ki ben olacağını sanmıyorum.
K.B. Zaten, bu belgeseli önerdiğim kimse et yiyemedi, hatta veganlığa doğru giden çok kişi oldu. Ben de herkese izlettiriyorum, danışanlarıma ödev veriyorum, izleyin mutlaka diyorum. Çünkü, orada gerçekten çok çarpıcı gerçekler anlatılıyor. Bunun yanısıra, biliyorsunuz, veganlığın çıkış noktası biliyorsunuz hayvan haklarıdır, ancak iklim ve çevreye de olumlu etkileri var, Açık Radyo’da Ömer Madra özellikle üzerinde duruyor bu konunun, sağlık ve beslenme tarafı var bir de, sizde hangi taraf daha çok ağır basıyor?
“Veganlık serüvenimi, hayvan hakları ile ilgili başlattım, ondan sonra yanında da ne kadar sağlıklı bir tercihte bulunduğumu gördüm. İlk önce biraz “Hayvanlar konuşamıyor, paylaşamıyor.” diye onların adına karar vermek zincirinden kendimi çıkarttım. Hayvan seviyorum, sadece köpek, kedi, kuş sevmiyorum, hayvan seviyorum.”
T.A. Açık söylemek gerekirse, başlangıcı sağlıklı beslenme ile ilgili bir etkilenme değildi, ben hayvan hakları ile ilgili bu serüveni başlattım, ondan sonra yanında da ne kadar sağlıklı bir tercihte bulunduğumu gördüm. İlk önce biraz “Hayvanlar konuşamıyor, paylaşamıyor.” diye onların adına karar vermek zincirinden kendimi çıkarttım. Hayvan seviyorum, sadece köpek, kedi, kuş sevmiyorum, hayvan seviyorum.
K.B. Hayvanseverlik sadece kedi ve köpekleri kapsamıyor, tüm hayvanları kapsıyor.
“Karım da vegan yaşıyor, bana veganlık yolunda rehberlik yaptı, bu açıdan kendimi çok şanslı hissediyorum.”
T.A. Mesela Çin’deki Köpek Festivali bitti, çok memnun oldum. Ama ben köpek baktığım için benim köpeğim artık yenmeyecek huzuruyla değil, hayvanlar artık eziyet çekmeyecek diye festivalin bitmesine karar verildiğinde havalara uçtum, hatta evde karımla kutladık. Benim öyle bir şansım da var, karım Sally’den de çok etkilendim. O benden önce vejetaryendi, her şeyi benden birkaç adım önce yaptı, önümde takip edeceğim, danışacağım, soru soracağım biri olduğu için daha net kavradım bazı şeyleri.
K.B. Bir rehber oldu aslında size.
“Karım, veganlıkla ilgili bilgilendirmeleri beni kendime bırakarak yaptı. O anlamda ben de soranlara, ilgilenenlere aynı özveriyi göstermeye gayret ediyorum.”
T.A. Bir rehberdi evet, o yüzden yatıp kalkıp onun varlığına benimle paylaştığı bilgiler için dua ediyorum. Asla beynimi yıkamak enerjisiyle değil, hakikaten bilgilendirerek ve beni kendime bırakarak yaptı bunu. O anlamda ben de soranlara, ilgilenenlere, herkese aynı özveriyi göstermeye gayret ediyorum.
K.B. Veganlık bizim kültür için marjinal bir şey gibi geliyor. Bir hayvana acı çektirmek mi marjinal yoksa şiddetsizliği savunmak mı marjinal, orada biraz kafalara tohumlar serpmek gerekiyor. O yüzden göz önünde olan sizin gibi, insanların sevgisini saygısını kazanmış insanların veganlık hakkında konuşması önem kazanıyor. Mesela, ben sizinle program yapacağımızı duyurduktan sonra sosyal medyadan “Ben aslında veganlıkla ilgilenmiyorum, sadece Tayanç Ayaydın’ın hayranıyım.” diyip sonradan benim paylaşımlarıma yorum yapan çok kişi oldu. Belki bu bir başlangıç olacak.
“Türkiye’de İstanbul gibi bir yerde dahi içinden hayvan geçmeyen bir menüyü bulmakta szorlanıyoruz, aslında her şeyin veganı yapılabiliyor.”
T.A. Keşke ilgilenseler (gülüyor). Aynen, biz biraz geriden takip ediyoruz dünyayı, en son karımla beraber Kosta Rika’ya ziyarette bulunduk. Orada, mesela çok küçük bi balıkçı kasabasında bile, gittiğiniz her restoranda bir vegan seçenek var size sunulan. Oralarda hayatlarının içine almaya, katmaya başlamışlar. Biz mesela burada dışarıda arkadaşlarımızla yemeğe gitmek istediğimizde içinden hayvan geçmeyen herhangi bir menüyü bulmakta hakikaten zorlanıyoruz.
K.B. İstanbul’da, bir metropolde olmamıza rağmen…
“Dışarıda istediğiniz gibi hizmet alamadığınız için evde yapmaya, artık sefer tası hazırlamaya başlıyorsunuz.”
T.A. Dolayısıyla veganlığı eksik bilgiden dolayı dini inançla karıştıran insanlar var. Onlar da etrafına -biz çok severiz ya bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmayı- çok başka şekilde yayıyorlar. Haliyele biraz kafa karışıklığı oluyor. Dışarı çıktığımızda da istediğimiz gibi hizmet alamıyoruz. O yüzden artık evde yapmaya, sefer tası hazırlamaya başlıyorsunuz.
K.B. Ben de artık 2 yılın sonunda yiyeceklerimi sefer taslarında taşıyorum, bir yerden sonra evde kendine uygun bir mutfak çıkarmaya doğru gidiyor olay. Güzel oluyor da insan dışarıda sosyalleşmek de istiyor.
“Gittiğim restoranlarda özellikle “Menünüze vegan seçenekler ekleyin, sayımız artıyor.” diyorum.”
T.A. Çünkü, “Ben vegan olunca ne yapacağım?” diyor arkadaşım. “Dışarıya çıkıp rahat rahat yemek yiyemeyeceğim.” Evet, yapamayacaksın bunları, gerçekle yüzleşelim. Ama yapmak isteyecek misin, zaten o ayrı bir tartışma konusu. O yüzden nedir, ne değildir sen kendi araştırmanı yap diyorum. Haklı sorulardan biri de bu, sosyal hayatımı da bir parça etkilemeye başlayacak diyorlar, haklılar, evet, öyle oluyor, yurtdışında bunu çok hissetmiyorsunuz, ama Türkiye’de İstanbul’da, metropolün tam orta göbeğinde bunu hissettiğimiz oluyor. Ama ben gittiğim yerlerde uyarıyorum. “Arkadaşlar yakın zamanda menünüze bir vegan seçenekler sayfası açın, sayımız çoğalıyor çünkü.” diyorum.
K.B: Söylememiz, talep etmemiz gerek.
T.A. Yarın bir gün bizi kaybetmeyip kazananlar ilk siz olun.
K.B. Dipten bir dalga geliyor, bunu ön plana çıkaranlar başarılı olacaklar. Bir de ayrıca vegan menü eklemek saygınlık da katıyor o işletmeye.
T.A. Aynen öyle.
K.B. Gerçi vegan seçenek de ayrı konu, bir salata yapıyor üstüne kinoa koyuyor, o vegan seçenek oluyor(!) Hayır biz onu istemiyoruz, buradan belki bizi dinleyenler vardır, gerçekten işte pizza yemek istiyoruz.
T.A. Vegan lahmacun yemek istiyoruz. Bunu yapabiliyorsun artık, burada söyleyebiliyor muyum bilmiyorum ama benim çok sıkı iletişimde olduğum Moda’da bir vegan mekan var, orada bir vegan lahmacun var, hem yanınızda da götürebiliyorsunuz, hem de orada yiyebiliyorsunuz. Oradan aldığım lahmacun soya kıymasıyla yapılmış, normalinden ayırt etmenize imkan yok.
K.B. Açık Radyo’ya çok fazla vegan var, şu bizim hemen köşede bir fırın var, biz rica ede ede vegan lahmacun yapmaya başladılar.
“Et yiyenleri bir gerçekle yüzleştireyim: Orijinali etli olan ve dışarıda satılan çoğu şey ucuz ve dayanıklı olduğu için vegan yapılıyor.”
T.A. Yine et yiyenleri bir gerçekle yüzleştireyim: Dışarıda yediğiniz mantıların içinde sanıyor musunuz ki kıyma var, onların içinde vegan kıyma var. Çünkü vegan kıyma çok daha ucuz, çok daha uzun süre dayanıyor.
K.B. İsmini vermeyeyim çok ucuz ürünlerin satıldığı marketlerde yanlışlıkla, tesadüfen vegan pek çok ürün var. Şimdi, bakıyorsunuz 1 lira 60 kuruşa mantı var. Onu veganlar için mi yapıyor, hayır ucuz olsun, herkes alabilsin diye yapıyor, işin bir de bu boyutu var. Ben şunu merak ediyorum, siz tiyatro sanatçısısınız, oyuncusunuz, yemek işini setlerde nasıl hallediyorsunuz? Bir vegan oyuncu arkadaşım setlerin vegan beslenme açısından çok da iç açıcı olmadığını söylemişti.
T.A. Vegan olduğumdan beri iki deneyimim oldu, ikisi de birbirinden farklı deneyimler, birinde ne olduğunu anlatana kadar altı ay geçti, hatta bana yaptıkları yemeğin vegan versiyonunu, versiyonunu da yapmak zorunda değilsiniz, bir pilav, ama tereyağsız, sıvı yağ ile yapılmış, bir sebze yemeği, bir de salata getirseniz yeter, bu benim vegan menüm olsun diyordum. Kıymalı fasulye yapılmış, bana etleri kıymaları ayrılmış kalan kısmı bir tabağa konulup getiriliyor, bakın dedim bunu asla yapmayın, burada büyük tehlike var, demek ki birbirimizi anlayamamışız, onu anlatmak çok uzun sürüyor.
K.B. Anlatmalıyız, çünkü gerçekten bilmeyen çok fazla kişi var.
T.A. Sıkılmadan bunalmadan anlattım. Bu yeni bir sonraki deneyimimde o kadar hızlı anladılar ve durumu çözdüler ki… Hatta ben bazen herkes için getirilmiş büfeden bir şey alırken “Aman Tayanç Bey, ondan almayın, onun içine bir parça yumurta koyduk.” diyorlar. (Gülüyor)
K.B. Çok hoş bunlar, o insanlardan umudum var benim.
T.A. O kadar hoşuma gidiyor ki… Ama benim şöyle bir şansım var, uzun zamandır bu sektörün içinde olduğum için böyle bir talepte bulunabilme lüksüne sahibim artık.
K.B. Bir de siz benim gözlemlediğim kadarıyla insanlara genelde yapıcı yaklaşıyorsunuz. Biz sanki emir verirmiş gibi söylediğimiz zaman karşıdaki insan bunu yapma motivasyonunu yitiriyor.
T.A. Hepimiz öyle değil miyiz?
K.B. Çok sık gittiğim bir yer var orada çok özenli davranılıyor. İki taraflı tavır ve üslup çok önemli.
T.A. Ya da soran oluyor, “Neden Tayanç Bey, bunun içinde bir parça süt var, yeseniz ne olacak ki, çok lezzetli, bunu sizin tatmanızı istiyorum.” Bir gün oturdum anlattım, başka bir canlının anne sütüne göz dikmiş tek yaratık biziz. Hiç ihtiyacımız olmadan ve hem de yetişkin olarak.
K.B. İhtiyacımız da yok ayrıca, geçen hafta tüm program boyunca hayvansal sütlerin hayvan sağlığına etkilerini işledim.
“Başka bir canlının embriyosunu yiyen ve sütünü içen, anne sütüne göz diken tek tür biziz.”
T.A. İhtiyacımız olmamasını bırak zararı var. Ben yumurta yiyenlere diyorum “Başka bir canlının embriyosunu yiyen ve sütünü içen, anne sütüne göz diken tek tür biziz.” Bunu da ilk zamanlardan beri yapmıyoruz.
K.B. 6-10 bin yıldır süt içiyoruz. İnsanlık tarihi için çok kısa bir dilim.
T.A. 20 küsür milyon yıllık sürecimizde çok kısa bir dilim.
K.B. O da insanın tarım toplumuna geçmesi, hayvanı köleleştirmesi ile başladı.
“Hayvansal süt içmek, bir hayvan üzerindeki eziyeti durmaksızın tekrarlamak demek.”
T.A. Evet. Bir de şöyle bir şey var. İyileştirmeye çalışmıyorum, kıyasladığım zaman sadece, et yediğin zaman hayvan öldü zaten, en azından eziyet çekmeyecek. Ama süt tüketmek bir hayvan üzerindeki eziyeti durmaksızın tekrarlamak demek. Bana sonradan vegan olmaya karar verdiğimde süt ürünleri tüketmek et ürünleri tüketmekten daha vahşice gelmeye başladı, daha az kanlı fakat, muhteviyatı daha vahşi.
K.B. Hiç vejetaryen olmadım, genelde önce vejetaryen sonra vegan olunurdiye bir yanılgı var. Vejetaryen olup veganlığa geçiş yapanlar “Keşke o vejetaryenlik dönemini hiç yaşamasaydık.” diyor.
T.A. Benim serüvenim iki aşamalıymış, bir adım adım gitme durumu oldu.
K.B. Herkesin bir yolculuğu var.
T.A. Evet, herkesin bir yolculuğu var. Dolayısıyla bana iyi geldi, o da 1,5-2 yıl tuttu. “10 yıldır vejetaryendim 20. yılımda vegan oldum, gibi anlamamın yıllar aldığı gibi bir serüven değil.” Ama öyle bir kültürden gelmedim, annem babam deli gibi et yedirmezdi ama et yenilip süt içilirdi. Bir anda bunu bırakmak benim için zordu, ben gördüm bunu yapamayacağımı. Sigarayı bırakmak gibi. Bıraktım mı tamamiyle bırakmak istiyorum. “Yarın bir gün bir tane yakarsam ne olur?” fikri varsa kafamda dur daha bırakmayayım. O yenilgiyi kendime yaşatmayayım. Böyle bir ihtimal varsa yenilgi ihtimalini göz önünde bulundurmaktansa bu ihtimali taa ki bulundurmayacağım ana kadar tutmayı yeğlerim.
K.B. Peki, iş gereği veganlığın çok dışında bir sahne geldi senaryoda, buna tepkiniz ne olurdu?
T.A. Eğer soru, bir sahnede önüne bir parça et geliyor, onu iştahla yemen gerektiğinde ne yaparsın ise, ona mutlaka çözüm bulunuyor. Et yemeği yememiz gereken sahnelerde bana etmiş gibi görünen vegan şeyler yaptılar.
K.B. İlerleyen zamanlarda veganlığı anlatmak için bir şeyler yapmayı düşünüyor musunuz?
“Veganlık konusunda dönüştürdüğüm 5 arkadaşım oldu.”
T.A. Kendi sosyal hayatımda elimden geldiğince paylaşmaya çalışıyorum. Gururla söyleyeyim: Dönüştürdüğüm beş arkadaşım var. O anlamda kendimi şanslı sayıyorum. Sadece kendi çabamla değil, zorlamayla değil, eşimle beraber sorulara doğru cevaplar vererek vegan yaptığımız arkadaşlarımız var. Böyle bir süre sonra tarikatmiş gibi duyulmaya başlanıyor (gülüyor). Bu programa veganlığımı anlatmak için katıldım. Katıldığım diğer programlarda da elimden geldiğince bu tarafın biraz sorulmasına dair taleplerim oluyor. Daha fazla ne yapabilirim bilmiyorum. Kim kullanmak isterse bu durumu buyursun kullansın, tekliflere açığım. Kendi serüvenimde kimle neyi paylaşabilirsem onu paylaşıyorum.
K.B. Bir vegan olarak varlığımızla dahi aslında çok şey anlatıyoruz.
“Ben tek başıma neyi değiştirebilirim?” diyenlere: bir yıl vegan diyeti uygulayan kişinin bir yılda koruduğu yağmur ormanı ölçüsü 10 dönüm. Tek başıma ben, vegan yaşayarak bir yılda 10 dönüm yağmur ormanı koruyorum. Yani, tek başıma çok şey başarıyorum.”
T.A. Bir de şu konuya değinmek isterim, merak edenlere söyleyeyim: “Ben tek başıma neyi değiştireceğim?” diyorlar ya, bu istatistiği inanmıyorsanız kendiniz de araştırın lütfen: bir yıl vegan diyeti uygulayan kişinin bir yılda koruduğu yağmur ormanı ölçüsü 10 dönüm. Tek başıma ben, vegan yaşayarak bir yılda 10 dönüm yağmur ormanı koruyorum.
K.B. Artı, bir kilo et yiyerek 10 kilometre araç kullanmış gibi havayı kirletiyoruz.
“Tek başımıza çok şey anlatıyoruz, ama sayımız artsa ne ala…”
T.A. Bütün bu birbirine değen noktalar araştırıldığında tek başıma çok şey başarıyorum. O anlamda tek başıma varlığımız yetiyor ama çoğalsak ne ala.
K.B. …ve gitgide de çoğalıyoruz.
T.A. Çok keyifli… Her gün birini duyuyorum. Ağır ağır her gün…
K.B. Haberlerde daha sık duyar olduk, vegan festival düzenleniyor artık, Türkiye’de. 20-23 Nisan tarihleri arasında Didim’de Türkiye’nin ilk ve tek %100 vegan festivali düzenleniyor. Konuyu merak ediyor ve ilgileniyorsanız gelin. Orada birçok bilgilendirme yapacağız, tanıdık insanlar gelecek. Çevre, sağlık ve etik konularında atölyeler yapacağız, çocuklara veganlık anlatacağız, çok güzel bir festival bizi bekliyor.
T.A. Ne güzel…
K.B. Bugün programa konuk olma nezaketiniz için hem kendi adıma hem de dinleyenler adına teşekkür ederim. Umarım, başka programlarda başka çalışmalarla yine bir araya geliriz. Bu haftalık hoşçakalın, görüşmek dileğiyle…
Programın podcasti için: https://archive.org/details/VEGANSAGLIK21.03.2018
Hayvansal sütlerin insan sağlığına etkileri adlı Vegan Sağlık programım için: https://archive.org/details/VeganSaglk14.03.2018
What The Health (Sağlık Komplosu) Belgeseli’nin Türkçe Altyazılısı için: