Mek Mak; okuma ve yazma gibi bireysel bir etkinliğin paylaşıldığında daha da keyifli bir hal alacağı düşüncesiyle başladı. İnsan konuşan, gülen, eğlenen bir varlıktı ve hayatına çeşitli alışkanlıklarla devam ederdi. Kitap okumak ya da yazmak görece az insanı kapsayan bir alışkanlık olduğundan paylaşımı daha zordu. Belki okumanın keyfi ve avantajı milyonlarca insandan mahrum edilmişti. Bu nedenle hayatımıza olumlu hiçbir şey katmayan pek çok şeyi sürekli konuşurken, bir muhabbet konusu da olabilecek bu etkinlikler dezavantajlı kalmıştı. Bilemiyordum ama sebebi her ne olursa olsun; paylaşmak hem çoğaltıcı hem de zenginleştiriciydi ve bu nedenle bir şey yapılabilirdi.
İlk Toplantı
O zamanlar İzmir’de küçük ama sevimli ve sanatsal her türlü etkinliğe açık, iyi işlere ev sahipliği yapan bir kafe vardı: İro. Bir okuma ve yazma topluluğunu da misafir edebileceklerini söylediler. Böylece ilk kez ekim ayında bir araya gelen bir grup oluştu.
Grubun yürütücülüğünü mü diyeyim, moderatörlüğünü mü yoksa kolaylaştırıcılığını mı ya da başka bir şey mi diyeyim, karar veremediğimden kendi rolüme bir tanım bulamasam da anlatıcı/dinleyen ikiliğinden oluşan bildik yöntemleri aşmak gerektiğini düşünenlerdenim. Her katılımcının özne olabildiği ve sürecin şekillenmesine katkı sunabildiği ortamlar yaratıcılığı daha çok beslediğinden Mek Mak’ın da ilk toplantısında kesin, net bir tanımı ve yol haritası yoktu.
Tek yönlü anlatım, bilgi aktarımını sağlasa da etkileşime kapalı olduğundan ezberci yöntemin basit bir tekrarı olurdu. Bireysel bir etkinliğin farklı bakış açılarıyla zenginleşmesini isterken, buna uygun olmayan bir işleyiş benimsenemezdi. Bu noktada kendi rolümü tanımlamaya odaklanmaktansa sürecin işleyişini bu eksende şekillendirmeye çalışmayı daha uygun buldum. Sonuçta tatil arası veren Mek Mak’ın, katılımcı sayısı olmasa da katılımı artırdığını ve öznelerden oluşan bir araya gelişleri sağlandığını söyleyebilirim.
Mek Mak’ın Seyir Hali
Başa dönersem; iki haftada bir Pazar günleri buluşacak olan grup, kendi seyir haritasını gurubun katılımcılarıyla birlikte bu ilk toplantıda oluşturdu. “Türlerden mi, dönemlerden mi ilerleyelim, başka bir şey mi yapalım gibi” sorularına cevaplar arandı. Bu buluşma üstüne, orada uçuşan fikirlerden, okuma rotası ortaya çıktı. Belirlenen kitaplar okundu. İki saat süren bir araya gelişlerde kitabın ve yazarın dünyasının derinliklerine dalındı.
Bunun yanında yazmaya meyilli okurlar için, bazı yazma alıştırmaları yapıldı. Okumanın hazzıyla harmanlanmış toplantılar ve yazma isteğini kâğıda aktarma olanaklarını üstüne birtakım deneyimler edinildi. Bir buluşmamızda İzmirli bir yazarı ağırladık. Güzel bir söyleşi oldu.
İro’nun faaliyetlerine ara vermek zorunda kalması üstüne, başka bir mekana geçildi. Katılımcı sayısı azaldı/çoğaldı ama devam etme yönünde istek baki kaldı. Bu nedenle ikinci yıl için, Ekim’de yeniden bir araya geleceğiz. İsteriz ki kitaplar üstüne konuşmaktan keyif alacak daha çok insanla buluşalım. Katılmak isteyebilecekler için, ikinci yılın ilk kitabı, Haruki Murakami’nin Sahilde Kafka’sı olacak. Önümüzdeki yılın rotasını 2000 sonrası edebiyatı olarak belirledik. Hangi kitapları okuyacağımıza ise Sahilde Kafka’yı konuşacağımız bu ilk buluşmada karar vereceğiz. Katılmak isteyen herkesi bekleriz.