Ana SayfaKültür & SanatSinemaRenkli filmler bir arada: İstanbul Film Festivali Şubat Seçkisi

Renkli filmler bir arada: İstanbul Film Festivali Şubat Seçkisi

-

Her akşamımı, bir film festivalinde film izliyormuş havasına çeviren “İstanbul Film Festivali” ile sinemaya bir kez daha doydum. Şubat ayını merakla beklediğim filmlerin yanı sıra, kült filmlere kavuşmayla geçirmek aslında çok güzel bir şans… Her güne bir film sığdırabilmek, inanılmaz bir motivasyon ve mutluluk kaynağı sağlıyor bir bakıma…

İstanbul Film Festivali ile her akşama ödüllü filmler sığdırma mutluluğunu yaşamak çok zevkli. Şubat 2021 de hakikaten merakla beklediğim filmleri izlemekle geçti. “The Nest” çok uzun zamandır izlemek istediğim ve anlatım diline hayran olduğum filmler arasında… Yunanistan’ın Oscar için seçtiği “Apples” çok bambaşka bir ütopya… O zaman haydi İstanbul Film Festivali’nin Şubat 2021 çevrimiçi gösteriminde izlediğim filmlere şöyle bir bakalım…

ANNEM SAVAŞA GİDİYOR / ERNA AT WAR

Henrik Ruben Genz’in yönettiği “Annem Savaşa Gidiyor” filminde başrolleri; Trine Dyrholm, Sylvester Espersen Byder ve Anders W. Berthelsen gibi oyuncular paylaşıyor. Film, I. Dünya Savaşı’nın Avrupa’yı kasıp kavurduğu dönemdeki Almanya’ya odaklanıyor. Erna’nın 17 yaşındaki zihinsel engelli oğlu da askere çağrılınca, Erna büyük bir korkuya kapılıyor. Erna, erkek kılığına girerek oğlunun yanında cepheye gidiyor.

Savaş filmlerine naiflik ve incelikli bir duygu anlatımı dahil olduğunda, bambaşka bir film izleme hissi oluşuyor. Filmin bu açıdan özgün hali de umutlandırıcı. Hele ki roman uyarlaması olması da onu farklı bir noktaya koyuyor. Film temeline bir anne-oğul ilişkisini koysa da bunun ötesine geçip, adeta insan manzaraları sunuyor. Bambaşka karakterler, hepsi de işlenmiş ve izleyene sunumu doğru bir şekilde yapılmış tipler sunuluyor. Görüntü dili de olukça kuvvetli ve kalite kokuyor. Müzikler de filmin duygusunu yansıtır cinsten.

Trine Dyrholm izlediğim tüm filmlerde başka karakterlere bürünebilen, çok ilginç bir oyuncu. Bu filmde de güçlü ve evladını hayatının önüne koyan anne karakteri Erna’yı, muazzam oynamış. Ayrıca Ulrich Thomsen’ın performansı da oldukça başarılı.

ELMALAR / APPLES

Christos Nikou’nun yönettiği Yunanistan’ın 2021 yılında Oscar için aday seçtiği “Elmalar” filminde başrolleri; Aris Servetalis, Sofia Georgovassili ve Anna Kalaitzidou gibi oyuncular paylaşıyor. Film, ani bir hafıza kaybına neden olan pandemik bir salgının ortasında, Aris adlı genç adamın yaşadıklarına odaklanıyor.

Bazı filmler size bulmaca çözdürür, her dakika her hareketiyle düşünceye sevk eder. Elmalar, aslında bu tarz filmlerin daha çok düşünmek bölümüne yoğunlaşan ilginç bir distopyada geçiyor. Hafıza kaybının, bir bakıma insanı bir bebek aklına getirmesi durumunu izliyoruz. Ve bir bebeğin, giderek büyümesi yani insana dönüşmesine kademe kademe şahit oluyoruz sanki… Belki bazı uzayan sahneleri kısalsa, daha rahat bir izlene sunabilir film. Ama ilk yönetmenlik yolunda, sahneye kıymak zordur derler… Ve bu yolda tanıdık, ama bir yandan yeni bir dil inşa etmeye çalışan bir yönetmenle karşılaşıyoruz. Kimi karelerinde Lanthimos esintisi görebiliyoruz filmde, ama Christis Nikou’nun ilk yönetmenlik denemesinde çalışkan olduğunu ve bir derdi olduğunu kanıtlıyor.

Aris Servetalis’in duru ve abartısız oyunculuğu, filmin dinamizmiyle de paralellik gösteriyor. Film için biçilmiş bir oyuncu edasıyla filmde yer alıyor Servetalis adeta. Karakterin hafıza kaybı yaşadığı zamanki duygu yokluğu, yavaş yavaş duygularını gösterdiği dakikalar ve özellikle tek başına dans ettiği sahne inanılmazdı.

YARAMAZ ÇOCUK / ENFANT TERRIBLE

Oskar Roehler’in yönettiği ve 37 yıllık yaşamına 35 film sığdıran Alman yönetmen Rainer Werner Fassbinder’ın hayat hikayesine odaklanan “Yaramaz Çocuk” filminde başrolleri; Oliver Masucci, Hary Prinz, Katja Riemann ve Erdal Yıldız gibi oyuncular paylaşıyor.

Eşsiz bir sinemacıya saygı duruş niteliğindeki film Enfant Terrible, kimi yanıyla eğlendirici kimi yanıyla da nefrete sürükleyen bir duygu harmanı yaşatıyor. Anlatımı ilk başta kafa karıştırıcı gelse de, bir süre sonra alışılıyor bu duruma. Masalsı detayları, sinema dili ve görüntü yönetimiyle ilginç bir iki saat yaşatıyor izleyene. Tiyatral dile başlayıp sinemaya yolculuk, filme de tema tadında yayılmış ve izleyene hissettirilmiş. Yönetmeni tanımak açısından onun yolundan gidişi, belki de en sevdiğim şey oldu.

Oliver Masucci, Fassbinder’e adeta bürünen bir performansla karşımızda. İzleyiciyi egolu insanlardan nefret ettirecek bir duygu hissettiren Masucci, harika bir oyunculuk sergilemiş. Özellikle Erdal Yıldız’ın sade ve özenli oyunculuğu karşısında büyülendim. Buram buram kalite kokan bir performansla karşımızdaydı.

AZAP / RELIC

Natalie Erika James’in yönettiği ve “Azap” filminde başrolleri; Emily Mortimer, Robyn Nevin ve Bella Heathcote gibi oyuncular paylaşıyor. Yaşlı kadın Edna’nın ortadan kaybolmasıyla kızı Kay ve torunu Sam, Edna’nın yaladığı yere gelir. Bir süre sonra Edna ortaya çıkar, fakat tuhaf davranışlar bambaşka olaylara gebedir…

Korku ve gerilim gibi ögelerin, vicdan ile bir araya gelişi, çok ilginç bir senaryo ortaya çıkarmış. Aslında üç kuşak kadınların bambaşka bir hikayesi de varken, bir yandan kayıp bir anne ve onun gizemi ile bambaşka duyguların bir araya geldiği düşündürücü ve gerici bir hikaye izliyoruz. Hem merak unsuru çok başarılı işlenmiş, hem de anne ve çocukluk vicdanı üzerine düşünülmüş. İlerleyişi ve süresi bakımından türevlerine benzer bir şekilde ilerliyor tabi, izleyeni çok da şaşırtmayan bir finale doğru ilerliyor. Özellikle Emily Mortimer’ın performansı, dikkat çekici ve başarılı…

YUVA / THE NEST

Sean Durkin’in yönettiği ve “Yuva” filminde başrolleri; Jude Law, Carrie Coon ve Charlie Shotwell gibi oyuncular paylaşıyor. Filmde hırslı bir adam olan Rory’nin, eşi Allison ve çocuklarını en iyi iş fırsatı için gittikleri şehirde yaşadıklarını izliyoruz

Paramparça olmaya yakın, birbirlerinin hareketlerinden sonra değişmeye başlayan bir ailenin hikayesini izliyoruz. Yönetmen Sean Durkin, ailenin 4 ferdinin de psikolojilerini doğru çözümleyerek ona göre bir bakış açısı geliştirmiş. Yer değiştirirsen, oraya uyum sağlamakta zorlanabilirsin. Özellikle bunu at figürü üzerinden anlatması, takdirle karşılanmalı. Atın geldiği yeni coğrafyaya uyum sağlayamaması, bir süre sonra aile üyelerinin de içindeki bombaların patlamasına neden oluyor. İşinde tutunamayan, riskin üzerine giden bir adam Rory ile sadece kendine ve atlarına adamış bir kadın Allison arasında giden gelen çocuklar… Aile uyumu, hırslar, riskler, güven ve inanmak üzerine bir güçlü senaryo. Görüntü dili de oldukça başarılı ve filmle uyum gösteren derecede. Ayrıca, Anthony Hopkins göndermesi ds gözlerden kaçmadı… Batsaki dans sahnesi ve taksi sahnesi de akıllıca yazılmış sahneler olarak eklenebilir.

Carrie Coon’un inanılmaz ötesi performansı, filme bağlanmak için ekstra bir neden olarak söylenmeli. Jude Law da en iyi performanslarından bir tanesini sergilemiş. Oona Roche ise, büyüme evresindeki asi kız rolünde adeta kendini bulmuş…

THE SALT OF TEARS / LE SEL DES LARMES

Philippe Garrel’in yönettiği “The Salt of Tears” filminde Logann Antuofermo, Oulaya Amamra ve André Wilms’i başrolde izliyoruz. Film, gitmek istediği okulun giriş sınavına gitmek için yaşadığı eyaletten ayrılıp Paris’e giden bir gencin hikayesini konu alıyor. Bir yandan genç adam Luc’un yaşadığı ilişkiler de filmde anlatılıyor.

İlişkilere ve aşka başka bir yerden bakan haliyle dikkat çeken The Salt of Tears, Fransız Yeni Dalgası’na attığı selam şekli ve  özgün görüntü diliyle izleyeni yakalıyor. Filmin süresinin biraz fazla olması ve odaklanacağı nesneye tam hakim olamayışı sıkıntı olsa da, kafada binlerce fikir dolaştıran bir düşünme hissettiriyor.

Logan Antuoferno’nun rolüne bağlandığını hissettiren performansı, dikkat çekiyor. Ancak Oulaya Amamra’nın performansı, filmdeki en güçlü oyunculuktu bence. Özellikle otelde ağladığı sahnede hayran kaldım…

NOWHERE SPECIAL

Uberto Pasolini’nin yönettiği “Nowhere Special” filmi James Norton, Valene Kane ve Rhoda Ofori-Attah’ı başrolde buluşturuyor. Otuz beş yaşında olan ve hayatının 4 yaşındaki oğluna adayan bir adam olan John’a odaklanan film, John’un üç aylık ömrü kalmasının ardından oğlu için bir aile arayışına girmesine odaklanıyor.

Bir baba-oğun hikayesinden öte, tek başına 4 yıl boyunca bir çocuk yetiştirmek için kendi hayatının ötesine onu koymak ve hayatını kaybettikten sonra kendinden sonra hayatını da planlamanın hikayesi bir bakıma Nowhere Special. Hikayesine dakikalar geçtikte ısınıyorsunuz ve fark etmediğiniz bir anda ajitasyon olmayan bir duygu seline kapılıyorsunuz. Filmin müzik kullanımı da çok yerinde, türevleri gibi dakikada bir müzikle dram havası yaratılmamış. Finalin de oldukça umut besleyen bir halde ve izleyene bırakılmış olması da çok güzel olmuş.

‘Hayatının en büyük kararı’ için uğraşan John’un hikayesi, içinize işler bir duyguyla anlatılırken, hayatın aslında bir inci taşı kadar değerli olduğu, gözler önüne seriliyor. Filmin bir çok sahnesi etkileyiciydi. Özellikle cafede John’un Celia’ya, Michael ‘i ne kadar tanıdığını ve hayatının kararını anlatmaya çalıştığı sahne çok değerli. Ama en çok etkilendiğim sahne, John’ un Michael için kendini unutmaması için hazırladığı ‘hazine’  sahnesi oldu.

James Norton’un başarılı performansla bir karaktere hayat verdiğini gözlemliyoruz. Özellikle duygularını dışavurduğu sahnelerde, net bir şekilde görebiliyoruz. Çocuk oyuncu Daniel Lemont ise, küçük yaşına rağmen inanılmaz bir oyunculuk sergilemiş. Her sahnede muazzam ve kendine hayran bıraktırıcı… Ayrca Celia rolündeki Valene Kane de oldukça umut besleyen bir performans sergiliyor…

ŞARKÜTERİ / DELICATESSEN

Jean-Pierre Jeunet ve Marc Caro’nun yönettiği 1998 yapımı kült film “Şarküteri” de başrolleri Dominique Pinon, Karin Viard ve Ticky Holgado paylaşıyor. Kıyamet sonrası bir ütopyada hikayesi geçen filmde, insani besin maddelerinin değiştiği bir yere ve palyaçoluğu bırakarak burada çalışmaya başlayan ilginç bir adama odaklanıyor.

90’lı yılların Kült filmiyle güzel bir buluşma yaşadık. Absürtlüğün ve tuhaflığın doruklarda yaşandığı eğlenceli bir film. Dönemine göre farklı farklı sinema akımlarının kullanımı, dekor tasarımı, sanat yönetimi yüksek derecede mest esici bir havada. Bazen anlamamayı sevdiğiniz, absürtlüğün içinde kaybolduğunuz hayal gücünün ötesinde filmler olur. Delicatassen tam da bu tanıma uygun bir film.

Oyunculuklar, dönemin kaliteli performanslarının bir serenatı havasında aslında. Özellikle Dominique Pinon, Marie-Laure Dougnac, Jeab-Claude Dreyfus ve Silvie Laguna’nın performansları oldukça öne çıkıyor.

\n

Her ak\u015fam\u0131m\u0131, bir film festivalinde film izliyormu\u015f havas\u0131na \u00e7eviren \u201c\u0130stanbul Film Festivali\u201d ile sinemaya bir kez daha doydum. \u015eubat ay\u0131n\u0131 merakla bekledi\u011fim filmlerin yan\u0131 s\u0131ra, k\u00fclt filmlere kavu\u015fmayla ge\u00e7irmek asl\u0131nda \u00e7ok g\u00fczel bir \u015fans\u2026 Her g\u00fcne bir film s\u0131\u011fd\u0131rabilmek, inan\u0131lmaz bir motivasyon ve mutluluk kayna\u011f\u0131 sa\u011fl\u0131yor bir bak\u0131ma\u2026<\/p>\n\n\n\n

\u0130stanbul Film Festivali ile her ak\u015fama \u00f6d\u00fcll\u00fc filmler s\u0131\u011fd\u0131rma mutlulu\u011funu ya\u015famak \u00e7ok zevkli. \u015eubat 2021 de hakikaten merakla bekledi\u011fim filmleri izlemekle ge\u00e7ti. \u201cThe Nest\u201d \u00e7ok uzun zamand\u0131r izlemek istedi\u011fim ve anlat\u0131m diline hayran oldu\u011fum filmler aras\u0131nda\u2026 Yunanistan\u2019\u0131n Oscar i\u00e7in se\u00e7ti\u011fi \u201cApples\u201d \u00e7ok bamba\u015fka bir \u00fctopya\u2026 O zaman haydi \u0130stanbul Film Festivali\u2019nin \u015eubat 2021 \u00e7evrimi\u00e7i g\u00f6steriminde izledi\u011fim filmlere \u015f\u00f6yle bir bakal\u0131m\u2026<\/p>\n\n\n\n

\"\"<\/figure>\n\n\n\n

ANNEM SAVA\u015eA G\u0130D\u0130YOR \/ ERNA AT WAR<\/strong><\/h4>\n\n\n\n

Henrik Ruben Genz\u2019in y\u00f6netti\u011fi \u201cAnnem Sava\u015fa Gidiyor\u201d filminde ba\u015frolleri; Trine Dyrholm, Sylvester Espersen Byder ve Anders W. Berthelsen gibi oyuncular payla\u015f\u0131yor. Film, I. D\u00fcnya Sava\u015f\u0131\u2019n\u0131n Avrupa\u2019y\u0131 kas\u0131p kavurdu\u011fu d\u00f6nemdeki Almanya\u2019ya odaklan\u0131yor. Erna\u2019n\u0131n 17 ya\u015f\u0131ndaki zihinsel engelli o\u011flu da askere \u00e7a\u011fr\u0131l\u0131nca, Erna b\u00fcy\u00fck bir korkuya kap\u0131l\u0131yor. Erna, erkek k\u0131l\u0131\u011f\u0131na girerek o\u011flunun yan\u0131nda cepheye gidiyor.<\/p>\n\n\n\n

Sava\u015f filmlerine naiflik ve incelikli bir duygu anlat\u0131m\u0131 dahil oldu\u011funda, bamba\u015fka bir film izleme hissi olu\u015fuyor. Filmin bu a\u00e7\u0131dan \u00f6zg\u00fcn hali de umutland\u0131r\u0131c\u0131. Hele ki roman uyarlamas\u0131 olmas\u0131 da onu farkl\u0131 bir noktaya koyuyor. Film temeline bir anne-o\u011ful ili\u015fkisini koysa da bunun \u00f6tesine ge\u00e7ip, adeta insan manzaralar\u0131 sunuyor. Bamba\u015fka karakterler, hepsi de i\u015flenmi\u015f ve izleyene sunumu do\u011fru bir \u015fekilde yap\u0131lm\u0131\u015f tipler sunuluyor. G\u00f6r\u00fcnt\u00fc dili de oluk\u00e7a kuvvetli ve kalite kokuyor. M\u00fczikler de filmin duygusunu yans\u0131t\u0131r cinsten.<\/p>\n\n\n\n

Trine Dyrholm izledi\u011fim t\u00fcm filmlerde ba\u015fka karakterlere b\u00fcr\u00fcnebilen, \u00e7ok ilgin\u00e7 bir oyuncu. Bu filmde de g\u00fc\u00e7l\u00fc ve evlad\u0131n\u0131 hayat\u0131n\u0131n \u00f6n\u00fcne koyan anne karakteri Erna\u0027y\u0131, muazzam oynam\u0131\u015f. Ayr\u0131ca Ulrich Thomsen\u0027\u0131n performans\u0131 da olduk\u00e7a ba\u015far\u0131l\u0131.<\/p>\n\n\n\n

\"\"<\/figure>\n\n\n\n

ELMALAR \/ APPLES<\/strong><\/h4>\n\n\n\n

Christos Nikou\u2019nun y\u00f6netti\u011fi Yunanistan\u2019\u0131n 2021 y\u0131l\u0131nda Oscar i\u00e7in aday se\u00e7ti\u011fi \u201cElmalar\u201d filminde ba\u015frolleri; Aris Servetalis, Sofia Georgovassili ve Anna Kalaitzidou gibi oyuncular payla\u015f\u0131yor. Film, ani bir haf\u0131za kayb\u0131na neden olan pandemik bir salg\u0131n\u0131n ortas\u0131nda, Aris adl\u0131 gen\u00e7 adam\u0131n ya\u015fad\u0131klar\u0131na odaklan\u0131yor.<\/p>\n\n\n\n

Baz\u0131 filmler size bulmaca \u00e7\u00f6zd\u00fcr\u00fcr, her dakika her hareketiyle d\u00fc\u015f\u00fcnceye sevk eder. Elmalar, asl\u0131nda bu tarz filmlerin daha \u00e7ok d\u00fc\u015f\u00fcnmek b\u00f6l\u00fcm\u00fcne yo\u011funla\u015fan ilgin\u00e7 bir distopyada ge\u00e7iyor. Haf\u0131za kayb\u0131n\u0131n, bir bak\u0131ma insan\u0131 bir bebek akl\u0131na getirmesi durumunu izliyoruz. Ve bir bebe\u011fin, giderek b\u00fcy\u00fcmesi yani insana d\u00f6n\u00fc\u015fmesine kademe kademe \u015fahit oluyoruz sanki... Belki baz\u0131 uzayan sahneleri k\u0131salsa, daha rahat bir izlene sunabilir film. Ama ilk y\u00f6netmenlik yolunda, sahneye k\u0131ymak zordur derler... Ve bu yolda tan\u0131d\u0131k, ama bir yandan yeni bir dil in\u015fa etmeye \u00e7al\u0131\u015fan bir y\u00f6netmenle kar\u015f\u0131la\u015f\u0131yoruz. Kimi karelerinde Lanthimos esintisi g\u00f6rebiliyoruz filmde, ama Christis Nikou\u0027nun ilk y\u00f6netmenlik denemesinde \u00e7al\u0131\u015fkan oldu\u011funu ve bir derdi oldu\u011funu kan\u0131tl\u0131yor.<\/p>\n\n\n\n

Aris Servetalis\u0027in duru ve abart\u0131s\u0131z oyunculu\u011fu, filmin dinamizmiyle de paralellik g\u00f6steriyor. Film i\u00e7in bi\u00e7ilmi\u015f bir oyuncu edas\u0131yla filmde yer al\u0131yor Servetalis adeta. Karakterin haf\u0131za kayb\u0131 ya\u015fad\u0131\u011f\u0131 zamanki duygu yoklu\u011fu, yava\u015f yava\u015f duygular\u0131n\u0131 g\u00f6sterdi\u011fi dakikalar ve \u00f6zellikle tek ba\u015f\u0131na dans etti\u011fi sahne inan\u0131lmazd\u0131.<\/p>\n\n\n\n

\"\"<\/figure>\n\n\n\n

YARAMAZ \u00c7OCUK \/ ENFANT TERRIBLE<\/strong><\/h4>\n\n\n\n

Oskar Roehler\u2019in y\u00f6netti\u011fi ve 37 y\u0131ll\u0131k ya\u015fam\u0131na 35 film s\u0131\u011fd\u0131ran Alman y\u00f6netmen Rainer Werner Fassbinder\u2019\u0131n hayat hikayesine odaklanan \u201cYaramaz \u00c7ocuk\u201d filminde ba\u015frolleri; Oliver Masucci, Hary Prinz, Katja Riemann ve Erdal Y\u0131ld\u0131z gibi oyuncular payla\u015f\u0131yor.<\/p>\n\n\n\n

E\u015fsiz bir sinemac\u0131ya sayg\u0131 duru\u015f niteli\u011findeki film Enfant Terrible, kimi yan\u0131yla e\u011flendirici kimi yan\u0131yla da nefrete s\u00fcr\u00fckleyen bir duygu harman\u0131 ya\u015fat\u0131yor. Anlat\u0131m\u0131 ilk ba\u015fta kafa kar\u0131\u015ft\u0131r\u0131c\u0131 gelse de, bir s\u00fcre sonra al\u0131\u015f\u0131l\u0131yor bu duruma. Masals\u0131 detaylar\u0131, sinema dili ve g\u00f6r\u00fcnt\u00fc y\u00f6netimiyle ilgin\u00e7 bir iki saat ya\u015fat\u0131yor izleyene. Tiyatral dile ba\u015flay\u0131p sinemaya yolculuk, filme de tema tad\u0131nda yay\u0131lm\u0131\u015f ve izleyene hissettirilmi\u015f. Y\u00f6netmeni tan\u0131mak a\u00e7\u0131s\u0131ndan onun yolundan gidi\u015fi, belki de en sevdi\u011fim \u015fey oldu.<\/p>\n\n\n\n

Oliver Masucci, Fassbinder\u0027e adeta b\u00fcr\u00fcnen bir performansla kar\u015f\u0131m\u0131zda. \u0130zleyiciyi egolu insanlardan nefret ettirecek bir duygu hissettiren Masucci, harika bir oyunculuk sergilemi\u015f. \u00d6zellikle Erdal Y\u0131ld\u0131z\u0027\u0131n sade ve \u00f6zenli oyunculu\u011fu kar\u015f\u0131s\u0131nda b\u00fcy\u00fclendim. Buram buram kalite kokan bir performansla kar\u015f\u0131m\u0131zdayd\u0131.<\/p>\n\n\n\n

\"\"<\/figure>\n\n\n\n

AZAP \/ RELIC<\/strong><\/h4>\n\n\n\n

Natalie Erika James\u2019in y\u00f6netti\u011fi ve \u201cAzap\u201d filminde ba\u015frolleri; Emily Mortimer, Robyn Nevin ve Bella Heathcote gibi oyuncular payla\u015f\u0131yor. Ya\u015fl\u0131 kad\u0131n Edna\u2019n\u0131n ortadan kaybolmas\u0131yla k\u0131z\u0131 Kay ve torunu Sam, Edna\u2019n\u0131n yalad\u0131\u011f\u0131 yere gelir. Bir s\u00fcre sonra Edna ortaya \u00e7\u0131kar, fakat tuhaf davran\u0131\u015flar bamba\u015fka olaylara gebedir\u2026<\/p>\n\n\n\n

Korku ve gerilim gibi \u00f6gelerin, vicdan ile bir araya geli\u015fi, \u00e7ok ilgin\u00e7 bir senaryo ortaya \u00e7\u0131karm\u0131\u015f. Asl\u0131nda \u00fc\u00e7 ku\u015fak kad\u0131nlar\u0131n bamba\u015fka bir hikayesi de varken, bir yandan kay\u0131p bir anne ve onun gizemi ile bamba\u015fka duygular\u0131n bir araya geldi\u011fi d\u00fc\u015f\u00fcnd\u00fcr\u00fcc\u00fc ve gerici bir hikaye izliyoruz. Hem merak unsuru \u00e7ok ba\u015far\u0131l\u0131 i\u015flenmi\u015f, hem de anne ve \u00e7ocukluk vicdan\u0131 \u00fczerine d\u00fc\u015f\u00fcn\u00fclm\u00fc\u015f. \u0130lerleyi\u015fi ve s\u00fcresi bak\u0131m\u0131ndan t\u00fcrevlerine benzer bir \u015fekilde ilerliyor tabi, izleyeni \u00e7ok da \u015fa\u015f\u0131rtmayan bir finale do\u011fru ilerliyor. \u00d6zellikle Emily Mortimer\u0027\u0131n performans\u0131, dikkat \u00e7ekici ve ba\u015far\u0131l\u0131...<\/p>\n\n\n\n

\"\"<\/figure>\n\n\n\n

YUVA \/ THE NEST<\/strong><\/h4>\n\n\n\n

Sean Durkin\u2019in y\u00f6netti\u011fi ve \u201cYuva\u201d filminde ba\u015frolleri; Jude Law, Carrie Coon ve Charlie Shotwell gibi oyuncular payla\u015f\u0131yor. Filmde h\u0131rsl\u0131 bir adam olan Rory\u2019nin, e\u015fi Allison ve \u00e7ocuklar\u0131n\u0131 en iyi i\u015f f\u0131rsat\u0131 i\u00e7in gittikleri \u015fehirde ya\u015fad\u0131klar\u0131n\u0131 izliyoruz<\/p>\n\n\n\n

Parampar\u00e7a olmaya yak\u0131n, birbirlerinin hareketlerinden sonra de\u011fi\u015fmeye ba\u015flayan bir ailenin hikayesini izliyoruz. Y\u00f6netmen Sean Durkin, ailenin 4 ferdinin de psikolojilerini do\u011fru \u00e7\u00f6z\u00fcmleyerek ona g\u00f6re bir bak\u0131\u015f a\u00e7\u0131s\u0131 geli\u015ftirmi\u015f. Yer de\u011fi\u015ftirirsen, oraya uyum sa\u011flamakta zorlanabilirsin. \u00d6zellikle bunu at fig\u00fcr\u00fc \u00fczerinden anlatmas\u0131, takdirle kar\u015f\u0131lanmal\u0131. At\u0131n geldi\u011fi yeni co\u011frafyaya uyum sa\u011flayamamas\u0131, bir s\u00fcre sonra aile \u00fcyelerinin de i\u00e7indeki bombalar\u0131n patlamas\u0131na neden oluyor. \u0130\u015finde tutunamayan, riskin \u00fczerine giden bir adam Rory ile sadece kendine ve atlar\u0131na adam\u0131\u015f bir kad\u0131n Allison aras\u0131nda giden gelen \u00e7ocuklar... Aile uyumu, h\u0131rslar, riskler, g\u00fcven ve inanmak \u00fczerine bir g\u00fc\u00e7l\u00fc senaryo. G\u00f6r\u00fcnt\u00fc dili de olduk\u00e7a ba\u015far\u0131l\u0131 ve filmle uyum g\u00f6steren derecede. Ayr\u0131ca, Anthony Hopkins g\u00f6ndermesi ds g\u00f6zlerden ka\u00e7mad\u0131... Batsaki dans sahnesi ve taksi sahnesi de ak\u0131ll\u0131ca yaz\u0131lm\u0131\u015f sahneler olarak eklenebilir.<\/p>\n\n\n\n

Carrie Coon\u0027un inan\u0131lmaz \u00f6tesi performans\u0131, filme ba\u011flanmak i\u00e7in ekstra bir neden olarak s\u00f6ylenmeli. Jude Law da en iyi performanslar\u0131ndan bir tanesini sergilemi\u015f. Oona Roche ise, b\u00fcy\u00fcme evresindeki asi k\u0131z rol\u00fcnde adeta kendini bulmu\u015f...<\/p>\n\n\n\n

THE SALT OF TEARS \/ LE SEL DES LARMES<\/strong><\/h4>\n\n\n\n

Philippe Garrel\u2019in y\u00f6netti\u011fi \u201cThe Salt of Tears\u201d filminde Logann Antuofermo, Oulaya Amamra ve Andr\u00e9 Wilms\u2019i ba\u015frolde izliyoruz. Film, gitmek istedi\u011fi okulun giri\u015f s\u0131nav\u0131na gitmek i\u00e7in ya\u015fad\u0131\u011f\u0131 eyaletten ayr\u0131l\u0131p Paris\u0027e giden bir gencin hikayesini konu al\u0131yor. Bir yandan gen\u00e7 adam Luc\u2019un ya\u015fad\u0131\u011f\u0131 ili\u015fkiler de filmde anlat\u0131l\u0131yor.<\/p>\n\n\n\n

\u0130li\u015fkilere ve a\u015fka ba\u015fka bir yerden bakan haliyle dikkat \u00e7eken The Salt of Tears, Frans\u0131z Yeni Dalgas\u0131\u0027na att\u0131\u011f\u0131 selam \u015fekli ve\u00a0 \u00f6zg\u00fcn g\u00f6r\u00fcnt\u00fc diliyle izleyeni yakal\u0131yor. Filmin s\u00fcresinin biraz fazla olmas\u0131 ve odaklanaca\u011f\u0131 nesneye tam hakim olamay\u0131\u015f\u0131 s\u0131k\u0131nt\u0131 olsa da, kafada binlerce fikir dola\u015ft\u0131ran bir d\u00fc\u015f\u00fcnme hissettiriyor.<\/p>\n\n\n\n

Logan Antuoferno\u0027nun rol\u00fcne ba\u011fland\u0131\u011f\u0131n\u0131 hissettiren performans\u0131, dikkat \u00e7ekiyor. Ancak Oulaya Amamra\u0027n\u0131n performans\u0131, filmdeki en g\u00fc\u00e7l\u00fc oyunculuktu bence. \u00d6zellikle otelde a\u011flad\u0131\u011f\u0131 sahnede hayran kald\u0131m...<\/p>\n\n\n\n

\"\"<\/figure>\n\n\n\n

NOWHERE SPECIAL<\/strong><\/h4>\n\n\n\n

Uberto Pasolini\u2019nin y\u00f6netti\u011fi \u201cNowhere Special\u201d filmi James Norton, Valene Kane ve Rhoda Ofori-Attah\u2019\u0131 ba\u015frolde bulu\u015fturuyor. Otuz be\u015f ya\u015f\u0131nda olan ve hayat\u0131n\u0131n 4 ya\u015f\u0131ndaki o\u011fluna adayan bir adam olan John\u2019a odaklanan film, John\u2019un \u00fc\u00e7 ayl\u0131k \u00f6mr\u00fc kalmas\u0131n\u0131n ard\u0131ndan o\u011flu i\u00e7in bir aile aray\u0131\u015f\u0131na girmesine odaklan\u0131yor.<\/p>\n\n\n\n

Bir baba-o\u011fun hikayesinden \u00f6te, tek ba\u015f\u0131na 4 y\u0131l boyunca bir \u00e7ocuk yeti\u015ftirmek i\u00e7in kendi hayat\u0131n\u0131n \u00f6tesine onu koymak ve hayat\u0131n\u0131 kaybettikten sonra kendinden sonra hayat\u0131n\u0131 da planlaman\u0131n hikayesi bir bak\u0131ma Nowhere Special. Hikayesine dakikalar ge\u00e7tikte \u0131s\u0131n\u0131yorsunuz ve fark etmedi\u011finiz bir anda ajitasyon olmayan bir duygu seline kap\u0131l\u0131yorsunuz. Filmin m\u00fczik kullan\u0131m\u0131 da \u00e7ok yerinde, t\u00fcrevleri gibi dakikada bir m\u00fczikle dram havas\u0131 yarat\u0131lmam\u0131\u015f. Finalin de olduk\u00e7a umut besleyen bir halde ve izleyene b\u0131rak\u0131lm\u0131\u015f olmas\u0131 da \u00e7ok g\u00fczel olmu\u015f.<\/p>\n\n\n\n

\u0027Hayat\u0131n\u0131n en b\u00fcy\u00fck karar\u0131\u0027 i\u00e7in u\u011fra\u015fan John\u0027un hikayesi, i\u00e7inize i\u015fler bir duyguyla anlat\u0131l\u0131rken, hayat\u0131n asl\u0131nda bir inci ta\u015f\u0131 kadar de\u011ferli oldu\u011fu, g\u00f6zler \u00f6n\u00fcne seriliyor. Filmin bir \u00e7ok sahnesi etkileyiciydi. \u00d6zellikle cafede John\u0027un Celia\u0027ya, Michael \u0027i ne kadar tan\u0131d\u0131\u011f\u0131n\u0131 ve hayat\u0131n\u0131n karar\u0131n\u0131 anlatmaya \u00e7al\u0131\u015ft\u0131\u011f\u0131 sahne \u00e7ok de\u011ferli. Ama en \u00e7ok etkilendi\u011fim sahne, John\u0027 un Michael i\u00e7in kendini unutmamas\u0131 i\u00e7in haz\u0131rlad\u0131\u011f\u0131 \u0027hazine\u0027\u00a0 sahnesi oldu.<\/p>\n\n\n\n

James Norton\u0027un ba\u015far\u0131l\u0131 performansla bir karaktere hayat verdi\u011fini g\u00f6zlemliyoruz. \u00d6zellikle duygular\u0131n\u0131 d\u0131\u015favurdu\u011fu sahnelerde, net bir \u015fekilde g\u00f6rebiliyoruz. \u00c7ocuk oyuncu Daniel Lemont ise, k\u00fc\u00e7\u00fck ya\u015f\u0131na ra\u011fmen inan\u0131lmaz bir oyunculuk sergilemi\u015f. Her sahnede muazzam ve kendine hayran b\u0131rakt\u0131r\u0131c\u0131... Ayrca Celia rol\u00fcndeki Valene Kane de olduk\u00e7a umut besleyen bir performans sergiliyor...<\/p>\n\n\n\n

\"\"<\/figure>\n\n\n\n

\u015eARK\u00dcTER\u0130 \/ DELICATESSEN<\/strong><\/h4>\n\n\n\n

Jean-Pierre Jeunet ve Marc Caro\u2019nun y\u00f6netti\u011fi 1998 yap\u0131m\u0131 k\u00fclt film \u201c\u015eark\u00fcteri\u201d de ba\u015frolleri Dominique Pinon, Karin Viard ve Ticky Holgado payla\u015f\u0131yor. K\u0131yamet sonras\u0131 bir \u00fctopyada hikayesi ge\u00e7en filmde, insani besin maddelerinin de\u011fi\u015fti\u011fi bir yere ve palya\u00e7olu\u011fu b\u0131rakarak burada \u00e7al\u0131\u015fmaya ba\u015flayan ilgin\u00e7 bir adama odaklan\u0131yor.<\/p>\n\n\n\n

90\u0027l\u0131 y\u0131llar\u0131n K\u00fclt filmiyle g\u00fczel bir bulu\u015fma ya\u015fad\u0131k. Abs\u00fcrtl\u00fc\u011f\u00fcn ve tuhafl\u0131\u011f\u0131n doruklarda ya\u015fand\u0131\u011f\u0131 e\u011flenceli bir film. D\u00f6nemine g\u00f6re farkl\u0131 farkl\u0131 sinema ak\u0131mlar\u0131n\u0131n kullan\u0131m\u0131, dekor tasar\u0131m\u0131, sanat y\u00f6netimi y\u00fcksek derecede mest esici bir havada. Bazen anlamamay\u0131 sevdi\u011finiz, abs\u00fcrtl\u00fc\u011f\u00fcn i\u00e7inde kayboldu\u011funuz hayal g\u00fcc\u00fcn\u00fcn \u00f6tesinde filmler olur. Delicatassen tam da bu tan\u0131ma uygun bir film.<\/p>\n\n\n\n

Oyunculuklar, d\u00f6nemin kaliteli performanslar\u0131n\u0131n bir serenat\u0131 havas\u0131nda asl\u0131nda. \u00d6zellikle Dominique Pinon, Marie-Laure Dougnac, Jeab-Claude Dreyfus ve Silvie Laguna\u0027n\u0131n performanslar\u0131 olduk\u00e7a \u00f6ne \u00e7\u0131k\u0131yor.<\/p>\n","post_title":"Renkli filmler bir arada: \u0130stanbul Film Festivali \u015eubat Se\u00e7kisi","post_excerpt":"","post_status":"publish","comment_status":"closed","ping_status":"open","post_password":"","post_name":"renkli-filmler-bir-arada-istanbul-film-festivali-subat-seckisi","to_ping":"","pinged":"","post_modified":"2021-03-05 10:36:40","post_modified_gmt":"2021-03-05 07:36:40","post_content_filtered":"","post_parent":0,"guid":"https:\/\/gaiadergi.com\/?p=116246","menu_order":0,"post_type":"post","post_mime_type":"","comment_count":"0","filter":"raw"},"live_filter_cur_post_id":116246}'; block_tdi_122.td_column_number = "2"; block_tdi_122.block_type = "td_flex_block_1"; block_tdi_122.post_count = "4"; block_tdi_122.found_posts = "535"; block_tdi_122.header_color = ""; block_tdi_122.ajax_pagination_infinite_stop = ""; block_tdi_122.max_num_pages = "134"; tdBlocksArray.push(block_tdi_122); -->

SON YAZILAR

Kuru Otlar Üstüne: Antagonist olarak dişil enerji

Nuri Bilge Ceylan’ın 2023 Cannes Film Festivali’nde prömiyer yapan son filmi Kuru Otlar Üstüne, yönetmenin sinematografisinde takip ettiğimiz “aydının taşra sıkıntısı” olarak da tanımlanabilecek halini...

18. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali başlıyor!

Bu yıl 18'incisi gerçekleştirilecek olan Uluslararası İşçi Filmleri Festivali, 2 Mayıs 2023 günü İstanbul’da yapılacak açılış etkinliği ile seyircisiyle buluşacak. Bir hafta sürecek festivalde emek temalı filmlerin yanı...

Salt Beyoğlu: Bu son şansımız mı?

İklim değişikliğinin ekosistem ve biyoçeşitlilik üzerindeki etkilerine dikkat çekmeyi amaçlayan Bu son şansımız mı? gösterim programının 2022 seçkisi, Yunanistan’dan Peru’ya, Kanada’dan Avustralya’ya uzanan beş belgesel filmi bir...

Institut français Ankara sinema ve sergi salonunda yeşil filmler gösterimde olacak

Institut français Turquie, 8 Aralık Dünya İklim Günü vesilesiyle “sinema ve çevre” temalı 3 filmden oluşan programını sinemaseverler ile buluşturuyor. Sinema; sesinizi duyurmanıza, zihniyetleri/alışkanlıkları değiştirmeye çalışmaya ve toplumun belirli...

Deniz Ali Tatar
Deniz Ali Tatarhttps://www.youtube.com/channel/UClHTrBzgdhbCKCM5L0zI4jQ
Lise yıllarında başlayan sinema tutkum, üniversitede Radyo, Televizyon ve Sinema okumamla devam etti. Okul döneminde de kısa film, belgesel ve klip çalışmaları gerçekleştirdim. Yapımcılığını ve sunduğum "6. SEANS" adlı sinema programım, 3 sezon boyunca Tv6 kanalında yayınlandıktan sonra, 2 yıl YouTube kanalımda devam etti. Programda yönetmen ve oyuncularla röportajlar yaparken film festivallerini, galaları ve çeşitli kültür sanat etkinliklerini takip ettim. YouTube kanalımda Bir DALİ Muhabbet ve On Matinesi adlı programlarımla çalışmalarım devam etmekte. Gaia Dergi'de; Ankara'daki kültür-sanat etkinliklerini takip ediyorum. Aynı zamanda vizyona giren filmleri ve film festivallerini haberleştirip takip ediyorum / iletişim: tatar.deniz.ali@gmail.com

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol