Beyoğlu Sahaf Festivali’nin başladığı şu günlerde mevzu bahis olarak sahaflardan bahsetmek istedik. Ne paraya ne pula tamah eden sevdalıların meşgalesidir sahaflık. Çünkü sahaflık mesleği, ne para kazancı için, ne servet ne de şöhret için edinilir. İşin erbabı olmak, ta içeriden gelir. Günümüzde çokça hataya düştüğümüz anlamlarından biri olan sahaflık, eski kitap satıcısı da demek değildir. Sahaflık, ölmüş olanların kitaplarını ölecek olanlara satma sanatıdır.
Sahaf kelimesi, köken olarak “suhuf” kelimesinden gelmektedir. Sahaflar Osmanlı’dan da önce Selçuklular zamanında teşkilatlanmaya başlamıştır, fakat en güçlü dönemlerini Osmanlı zamanında yaşadıklarını biliyoruz.
Sahaflar Çarşısı olarak bilinen yer, İstanbul’da, sırf sahaflara tahsis edilmiş özel bir çarşıdır ve günümüze kadar gelmiştir. Evliyâ Çelebi’nin Seyâhatnâmesi’nde, 17. yüzyılda sahaf dükkânı sayısının 50, ulemâ hizmetinde bulunan sahaf esnafı sayısının ise 300 olduğundan bahsedilir. Kapalıçarşı’daki sahaf dükkânları, Birinci Dünya Harbinden sonra tamamen kapandı. Kitapçı dükkânlarının bir kısmı, Bâyezîd Câmii avlusunda bulunan Sahaflar Çarşısına; bir kısmı da Bâbıâli Caddesi’ne (Ankara Caddesi) taşındı.
Osmanlılar zamanında sabit sahaf dükkânlarının yanında, gezen, bohça ile kitap satışı yapanlar da vardı. Bunlara “bohçacı” denirdi. Bu kimseler konak ve evleri dolaşarak kitap satarlardı.
Sahafların belirli bir ücret karşılığı kitapları kiralayıp ödünç verdikleri de görülmüştür. Manchester Üniversitesi’ndeki John Rylands Kütüphanesi’nde bulunan Mihr-ü Vefa kitabının ilk sayfalarında, bu nüshanın İstanbul’daki çarşı pazarlarda ve kahvehanelerde okunduğuna dair notlar bulunmaktadır. Sahaflar genellikle kitap kiralamaya karşı olsalar da örnekteki gibi bunu gerçekleştiren sahaflar da bulunmaktaydı. Edebiyatımızda buna dair çok güzel bir örnek vardır:
“Dest-i gadr-ı müstaıradan ziyânım bî-hesab . Tövbe ettim, âriyet hiç kimseye vermem kitâb” (Ödünç kitap alanların elinden zararım hesapsız. Tövbe ettim, hiç kimseye ödünç kitap vermem.)
Bu örneğe bir Arap atasözü de ekleyebiliriz ki: “Kitabı emanet veren büyük deli, geri getirense en büyük deli.”
Eskiden sahaf çarşısının kâhyasının, aynı zamanda sahafların şeyhi olduğunu ve sabah muayyen saatte çarşıya gelip bütün esnaf birlikte dua etmeden, dükkânların açılmadığını anlatan Sahaflar Şeyhi Muzaffer Ozak, şöyle devam ediyor: “Mesela bir adam sahaftan kitap aldı ve eksik buldu bu kitabı. Gelip kâhyaya şikâyet ederse, bana falanca eksik kitap sattı diye. Onu uyarırlardı evvela. Sonra aynı şey tekerrür ederse, dükkânı bir hafta kapama cezası verirlerdi. Tekerrür ettiği vakit de, esnaflıktan atıp ‘Bu adam esnaflığa yaramaz’ diyerek dükkânını tamamen kapatırlardı. Sonra da kimin kalfası bu işe daha yatkınsa, dükkânı ona devredilirdi.”
Ozak, “Biz öyle kitaplar satmışızdır ki, alan kişi o kitabı göğsüne bastırıp sabaha kadar öyle yatmıştır” diyerek hem sattıkları kitapların hem de sahaflığın ehemmiyetine değinir.
Sahaflık müslümanlara mahsus bir meslekti. Tanzimat’a kadar olan dönemde gayrımüslimler sahaflık yapamazlardı. 19. asrın ikinci yarısında kitap basma işine girmelerine müsaade edilse de dini kitap satışları yasaklanmıştır.
Sahaflar Şeyhi Muzaffer Ozak’ı, bir gün devrin Cumhurbaşkanı Celal Bayar sahaflar çarşısında ziyarete gelir. Muzaffer Efendi, Celal Bayar’a göstermek üzere 6 tane eser çıkarır. Bunlar Fuzuli’nin vefatından 10 sene sonra Kanuni devrinde yazılmış eserlerdir. İçlerinde kıraat içeren Kuran-ı Kerim de bulunmaktadır. Bu kitapları yurt dışına çıkarmak isterler. Muzaffer Ozak durumu Celal Bayar’a açar. “Döviz getirsin, satalım” der. Muzaffer Ozak satmaz. Sahaflar Çarşısına daha sonra heyet teşrif ettirirler. Heyet kitapları paha biçilmez olarak tanımlar. Muzaffer Ozak eserleri devlete bağışlar ve o eserler şu anda Topkapı Sarayı’nda sergilenmektedir.
Günümüzde ise çoğu sahaf adı altında kitap satan dükkânlara gittiğimizde sınav soru bankalarından başka bir şey göremiyoruz. Yine de işin ehli olup bu mesleği yaşatmaya gönül vermiş öyle nadide sahaflar var ki, onlar direnmeye çalışıyorlar. İşinizin düşmesini beklemeyin, mutlaka bir sahafa uğrayın, size hitap edecek bir kitap, bir döküman kesinlikle bulacaksınızdır.