Hayatımda mümkünse her yerde alıntılayabileceğim iki kulağa küpe sözüm var. Biri Halide Edip’in bir konferanstaki şu konuşması: “Bugün bu saat, ben size böyle hitap ederken, siz beni dinlerken şüphesiz biz de tarih yapıyoruz, demektir. Bu tarihçeyi torunlarımız bir konferans dolduracak kadar uzun ve iftiharla yaptıkları zaman, elbet bizim aciz fakat hüsn-i niyet ve samimiyetle dolu bin müşkilatla elde edilen mücadelemizden de bahsedeceklerdir.” Bir diğeri de Andree Michel’in Feminizm kitabındaki şu ifadeleri: “kadınların tarihi her şeyden önce baskı altına alınışlarının ve bunun gizlenişinin tarihidir. Zaten gizlemede baskının parçasıdır. Bu açıdan ne rastlantıdan ne de tarafsız bilimden söz edilebilir. Bu yüzden kadınların tarihiyle ilgili sessizlik, ABD, İngiltere ve kıta Avrupa’sında Feministlerin bu sessizliği kırmak ve her öğrendiğimizle bizleri şaşırtan bir geçmişi araştırmak konusundaki çabalarıyla bozulmaya başladı.” Kalemime pelesenk bu sözler, benim hayatımın tam ortasında, o yüzden çok seviyorum. Kadının tarihi diye neden tutturduğumu da benden iyi açıklıyor ustalarım. Ataerkil tarihin sayfalarına almadığı kadın hareketinin bilinmeyenleri ise deniz derya ve bekliyor orada. Okuyun ve dahi yazın, unutulanları hatırlatın ki büyüyelim…
Prenses Sophia Duleep Singh, 8 Ağustos 1876 yılında İngiltere’de doğdu. Babasının kral unvanı taşıdığı Punjab Krallığının ya da dünyanın diğer noktalarında krallık, imparatorluk merkezlerinde hatta masallarda dahi prenseslere dayatılan rollerin dışına çıkan prenseslerden biri oldu o da. Kadın hareketinin alanlarda yer alan aktif isimlerinden biriydi ve tarihin sayfalarına süfrajet prenses olarak yazıldı.
Birçok alanda mücadele eden Sophia Duleep, İngiltere’de ezilen kesimlerin, halkların yanında oldu. Fakat asıl mücadele alanı kadın hareketiydi. Eşitlik ve oy hakkı mücadelesinde tıpkı dönemin diğer sufrajetleri gibi yoğun mücadele verdi. Hatta bunun için sarayın kendisine sağladığı rahatlıkları reddetti. Öyle ki oy hakkı olmayan kadınların, vergi de ödememesi gerektiğini savunması ve vergi vermeyi reddetmesi sonucu mücevherlerine, değerli eşyalarına el konulmuştu.
Sophia Duleep, 18 Kasım 1910’da Emmeline Pankhurst, Elizabeth Garrett Anderson ve diğer hareketin öncüsü olan isimler ile birlikte ‘Kara Cuma’ Avam Kamarası ilk temsilciliğinde yer aldı. Pek çok derneğin, kuruluşun üyesi olan Sophia, hayvanları, doğayı da mücadele konularının arasında katmıştı.
Bisiklet tutkunu olan Sophia Duleep, yaşamı boyunca hiç durmadan mücadele etti. Barış, kadın hakları, ezilen halklar ve daha pek çok konuda harekette olan Sophia, 22 Ağustos 1948 yılında yaşamını yitirdi.
Kaynak: Anita Anand, Sophia: Princess, Suffragette, Revolutionary, Bloomsbury USA, 2015.
Kapak görseli: The British Library sitesinden