Geçmişi bilinmeden eski yapıların yıkılıp, yerine yenilerinin dikilmesi planlanan sahil kısmı, deniz doldurularak yapılan marina, tarihi altyapısı olmayan nostaljik tramvay projeleri. Son günlerde Kamp Armen ile gündeme gelen Tuzla ilçesi büyük bir dönüşümün eşiğinde mi, Tuzla nereye gidiyor?
Şair “Ne içindeyim zamanın, ne de büsbütün dışında” der ya. Esasında Tuzla ve İstanbul ilişkisini de bu dizeler biraz açıklayabilir. İstanbul’un en güneyindeki ve en kıyısında kalan Tuzla; bir yanıyla İstanbul’un büsbütün içindedir ama bir yanıyla da İstanbul’dan adeta bağımsızdır, büsbütün dışındadır.
Bu nev-i şahsına münhasır ilçe, son dönemde iki yıkım-yeniden yapım, akabinde de direniş hattının oluşmasıyla gündeme geldi. Kamp Armen yıkımı ve bu yıkıma karşı Kamp Armen yıkılmasın adı altında verilen direniş ve mücadele. İleriki günlerde açılacak Tuzla Marina ile bağlantılı olarak nostaljik tramvay projesi ve halka sorulmadan Tuzla sahiline yönelik tasarrufların planlamasına karşı oluşan #TuzlaSahilimeDokunma insiyatifi.
Tuzla; yerleşim tarihi Roma İmparatorluğu ve Bizans’a uzanan, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerini de yaşamış bir yerleşim yeri. Tuzla’nın farklı semt ve semt sakini profili de esasında biraz geçmişinden geliyor. İlçenin geçmişinde Rumların yaşamışlığı ve yaşanmışlıkları da önemli yer tutuyor. Tuzla, Bizans döneminde Hristiyan Rumlar’ın yaşadığı bir yer iken, Osmanlı döneminde ise Hristiyanlarla Müslümanların birlikte yaşadığı bir köymüş. 1845’de Aya İstrait, Aya Yani, Aya Dimitri gibi isimli mahallelerde 234 hanede Rumlar yaşarmış. 37 hanede ise Müslümanlar varmış. Bu durumu değiştiren ise 1923’te Türkiye ile Yunanistan arasında imzalanan “Nufüs Mübadelesi” anlaşması olmuş. Bu anlaşma ile Tuzla’daki Rumlar Yunanistan’a, Yunanistan’ın çeşitli yörelerinden Türkler de Tuzla’ya gelmiş, daha doğrusu yerleşmeye zorlanmış.
Yıkılacak sadece Kamp Armen mi olacak?
İlçenin tarihinde Türkiye halklarına dair diğer bir önemli konu ise Kamp Armen. Kamp Armen, yetim Ermeni çocukları için açılan, Hrant ve Rakel Dink’in de bir zamanlar evi olan Tuzla Ermeni Yetiştirme Yurdu. Ermeni çocukların Anadolu’dan çıkıp yetimhaneye uzanan yolculukların yansıması adeta Kamp Armen. Akabinde çocukların kendi emeğiyle kurulmuş, onların cennet bahçesine “azınlıklar mülk edinemez” diyerek el konulması süreciyle başlayan acılar. 2015’te ise topyekün yıkımına varan bir koca inkar, görmezden gelme ve göz koyma dönemi.
Gedikpaşa’daki Ermeni Protestan Kilisesi, Kamp Armen için araziyi 1961 yılında Tuzlalı Durmaz ailesinden satın almış ve kilise adına tescil ettirmiş. Yetimhanenin temeli 6 Ocak 1962 tarihinde atılmış. Yaşları sekiz ile 12 arasında değişen 30 çocuk, yetimhanenin inşaatında çalışmaya başlamış.
Kampın son haline gelmesi beş yıl sürmüş
Gedikpaşa Ermeni Yetimhanesi’ne bağlı olan Ermeni çocuklarının gittiği bir yaz kampı da olan Kamp Armen, çocukların emeğiyle var edilmiş bir yapı yani. Bir nevi çocuk komünü kurulmuş Kamp Armen’de, içinde kendine yeten bir dünya yaratılmış. Kamp Armen içinde yetiştirilen bitkilerle, çocuklarla yaşayan hayvanlarla, Tuzla’nın doğasına da ait olan bir yapı olagelmiş. Kamp Armen, yoğun devlet baskısı sonucu 1983’te ise kapatılmış.
2011’de azınlık vakıflarının 1974’ten itibaren el konmaya başlanan taşınmazlarının iadesini, üçüncü şahıslara geçen taşınmazlarının da belirlenecek bedel üzerinden tazminini düzenleyen bir kanun hükmünde kararname çıktıysa da Kamp Armen bu düzenlemenin sınırlarının dışına kaldı ne yazık ki. Zaman içinde arazi birden fazla kez el değiştirdi. Yeni sahipleri her defasında bazı projeler düşünmüş, ama geçen yıla kadar esasında bunlar çok somut bir hale bürünmemiş. Kamp binası yıllarca atıl durumda da kalmış.
Hrant’ın Rakel’le tanıştığı yer
Bu noktada sevgili Hrant Dink’i Kamp Armen ile ilgili yazdıklarıyla analım dilerseniz: “Sekiz yaşımda gittim Tuzla’ya. Tam 20 yıl oraya emek verdim. Eşim Rakel’i orada tanıdım. Birlikte büyüdük. Orada evlendik. Çocuklarımız orada doğdu… 12 Eylül’den sonra kampımızın müdürünü ‘Ermeni militan yetiştiriyor’ suçlamasıyla içeri aldılar. Haksız bir suçlamaydı. Hiçbirimiz Ermeni militanlar olarak yetiştirilmemiştik. Başsız kalan kampın ve yetimhanenin kapanmaması için görevi bu kez ben ve oradan yetişen arkadaşlarım üstlendik. Ama bir gün elimize bir mahkeme kâğıdı tutuşturdular…’Siz Azınlık kurumları yer satın alma hakkına sahip değilmişsiniz! Biz zamanında size izin verirken yanlış yapmışız. Artık burası eski sahibinin olacak.’ Beş yıl süren direnişimize rağmen yenildik… Ne yapalım ki karşımızda devlet vardı. Şikâyetim var ey insanlık!…Bizi, yarattığımız uygarlığımızdan attılar.”
Tuzla’da bir süredir “yarattığı uygarlıktan atılmaya, silinmeye çalışılan” Kamp Armen için “geçmişi koruyarak yepyeni bir uygarlık yaratmayı” amaçlayanlarca bir direniş yürütülüyor. Kampın yıkımının başlamasıyla birçok duyarlı kişi hemen Tuzla’ya geldi. Kamp Armen’de nöbet devam ediyor. Yazı hazırlanırken, halen direniş, nöbet ve sorunun Ermeni halkını rencide etmeyecek şekilde çözümü için görüşmeler sürüyordu. Direnişle ilgili sosyal medyadan #kamparmenyikilmasın hashtag’iyle sürekli takip edebilirsiniz gelişmeleri.
Nostaljisi olmayan tramvay
Tuzla’da diğer bir direniş hattı da Tuzla sahiliyle ilgili. Tuzla’da yılda 25 milyon kişiyi ağırlaması planlanan Tuzla Marina projesi bitmek üzere. İlçe ve çevre ilçelerden yaklaşık 2 bin 500 kişiye istihdam sağlaması yönüyle olumlu karşılanabilecek bir proje olsa da, çevresel açıdan bakıldığında ise Tuzla Marina Projesi’ne dair kafada soru işaretleri belirliyor. Metro hattından buraya bir havaray sistemi yapılması planlanırken, esas tepki çeken proje ise Tuzla’nın alamet-i farikası olan sahilden bu marinaya kadar yapılması planlanan nostaljik tramvay projesi. Bu tramvay için sahil şeridinin bir bölümünün doldurulması düşünülüyor. Oysa ki yıllardır değişmeyen havasıyla bu sahil, kendine özgü bir güzellik taşıyor. Ve yapılacak bir müdahalenin bu kimliği zedeleyeceği, çirkinleştireceği düşünülüyor. Diğer bir eleştiri konusu ise tramvayın, Tuzla ile, Tuzla’nın tarihiyle, kimliğiyle bağlantısızlığı. Buna karşı semtte #tuzlasahilimedokunma hashtag’i etrafında sosyal medyada bir kampanya başlatıldı. Kampanya sesini daha çok duyurmak ve bir farkındalık oluşturmak istiyor.
Bir yönüyle halen İstanbul’un kaotikliğin büsbütün dışında olan Tuzla, yıkım ve yapım projeleriyle yeni (!) İstanbul’un büsbütün içine çekilmeye, dahil edilmeye çalışıyor. Korkulan ise İstanbul girdabının Tuzla’nın özgün kimliğini yutması. Gaia’da Tuzla ile ilgili gelişmeleri size aktarmaya devam edeceğiz.