Ana Sayfaİnsan ve ToplumSessizliğin Sesi ve Mizofoni

Sessizliğin Sesi ve Mizofoni

-

Sümer’in baş tanrılarından Enlil, bir gün insanlardan çok rahatsız olduğu için onları yok etmeye karar verir. İnsanlardan rahatsız olmasının tek nedeni ise çok fazla üremeleri ve çok fazla gürültü çıkarmalarıdır. İnsanların gürültü ve patırtılarından ötürü uyuyamaz hale gelen Enlil, sonunda dayanamaz ve tüm insanları yok etmek için büyük tufanı yaratır.

Asurbanipal’in (668-627) Kitaplığı’ndan çıkarılan British Museum’da K.3339+ diye kayıtlı olan parçası şu şekilde başlar:

On iki yüzyıl henüz geçmemişti ki

Ülkenin arazisi büyüdü

Nüfus da kat kat arttı.

Ama patırtıları rahatsız etti Enlil’i:

Bütün bu patırtı nedeniyle uyku tutmuyordu

Meclisi topladı

Ve çocuklarına, büyük tanrılara şöyle dedi:

«İnsanların gürültüsü çok arttı

Rahatsız oluyorum

Bütün bu patırtı uyutmuyor beni!

Emredin de salgın hastalık gelsin»*

Enlil, insanları önce salgın hastalıklar, kuraklık ve kıtlık gibi felaketlerle cezalandırır. Fakat hiçbiri çözüm olmayınca, sonunda tüm insanlığı yok edecek tufanı çıkartmaya karar verir.

İşte, yüzyıllardır Büyük Tufan olarak bildiğimiz büyük trajedinin en eski yazılı kaynaklarından biri, bize tufanın çıkış nedenini böyle açıklar.

Büyük Tufan (Nuh Tufanı) ile ilgili yazılan birçok şey olmasına rağmen, bu tür arkeik konuların ilk kaynağının Sümer mitolojisi olduğunu düşündüğümüzde, Enlil gibi bir tanrının o büyük tufanı sadece insanların gürültüsünden rahatsız olup yarattığını öğrenmek şaşırtıcı gelebilir. Peki, Enlil’i bu kadar çığırından çıkaran şeyin aslında temelinde ne olabilirdi? Mizofoni olabilir miydi?

Yıllarca bununla mücadele eden ama bunun bir rahatsızlık olduğunu bile çok geç öğrenen biri olarak, sonunda bu yazıyı yazmaya karar verdim. Çünkü bu tarz sorunlar yaşayan insanların benim gibi kendilerini tuhaf hissetmelerinin saçma olduğunu belirtmek ve aynı zamanda çevresinde bu tarz problem yaşayan insanlar varsa da onları durumla ilgili bilgilendirip bu sorunla mücadele edenlere karşı daha anlayışlı olmaları gerektiğinin altını çizmek istedim.

Mizofoni rahatsızlığı olan bir insanın aşırı gürültü veya ses yüzünden tüm insanlığı yok edebilecek kadar sinirlendiğini ve kendini kaybettiğini söylemek, sanırım durumu fazla abartılı hale getirmez. En azından gürültü, en kadim mitoloji olan Sümer mitolojisine göre Enlil gibi bir tanrıyı bile çıldırtıp, büyük tufanı çıkartmasına neden olduysa, mizofoni rahatsızlığı olan bir insanın da aşırı sese ve gürültüye vereceği tepki de buna benzer şekilde büyük bir öfke patlaması şeklinde olabilir.

Enlil’i bile delirten bu mizofoni veya misofonya nedir?

Mizofoni, en kısa tanımıyla seçici ses duyarlılığı sendromudur. Misofonya işitsel bir bozukluk değil, sesle faaliyete geçen nöropsikolojik bir anomalidir.

Yabancı literatürde “misophonia” olarak bilinen rahatsızlık, dilimize mizofoni/misofonya hastalığı olarak çevrilmiştir. Seslere karşı aşırı hassasiyet olarak tanımlanan misophonia, bazı tıp kaynaklarında «seçici ses duyarlılığı sendromu» olarak da geçmektedir. Hasta birey sakız çiğneme, nefes alma, tırnak kesme, saat sesi, ağız şapırdatma, horlama, ıslık, öksürük, esneme, yürüme, konuşma, yemek yeme ve hatta diş fırçalama gibi günlük yaşamda sıkça karşılaşılabilecek seslerden rahatsız olmaktadır. İlk defa 2001 yılında Jastreboff adlı bilim insanı tarafından tanımlanan misophonia hastalığına sahip kişi, çevresel seslerden duyduğu rahatsızlık nedeni ile zamanla sosyal hayattan uzaklaşır ve yalnızlaşmaya başlar.

Misophonia hastalığı bulunan kişiler, rahatsızlıklarını tetikleyen ses ile birlikte kendilerini bir anda sosyal bir kramp içerisinde bulurlar. Bu seslerin sürekliliği ve şiddeti devam ettikçe kişi, oto kontrolünü kaybeder ve saldırganlaşarak şiddet eğilimi içerisine girebilir. Misophonia’nın en sık görülen belirtileri şunlardır:

Rahatsız edici sesler karşısında kulaklarını kapatma ve gürültüden uzaklaşma isteği,

Gergin, sinirli, endişeli ve sıkıntılı davranışlar,

Sesler devam ettikçe göğüs kafesinde hissedilen sıkışma hissi ve stres,

Gündüz olağan çevresel sesler nedeniyle devamlı stresli olma, gece ise sessizlikten gelen huzur hissi,

Bebek ve çocuk ağlamalarına tahammül edememe,

Başka birinin ayaklarını ritmik şekilde sallaması ya da herhangi bir nesneye ritmik şekilde vurularak çıkarılan seslerden rahatsız olma. **

Mizofoni ile yaşamak zorunda kalan insanlar, çeşitli seslerden rahatsız olabilirler. Saat sesi, damlayan su sesi, araba kornası, insan uğultusu, motor gürültüsü ve hatta çocuk sesleri… Bu rahatsızlığı yaşayan insanların bu tarz seslere tahammül eşikleri oldukça düşüktür. Bir müddet sonra o ses kesilmezse, kişi inanılmaz bir strese girerek baskı hisseder ve panik bir şekilde o sesi bastıracak bir çözüm yolu üretmeye çabalar. Kulaklıkla müzik dinlemek veya kulak tıkacı kullanmak gibi… Eğer o çözümlere o an orada ulaşamıyorsa, bir an önce rahatsız edici sesin olduğu ortamdan uzaklaşmaya çalışacaktır. Fakat hiçbirini yapamıyorsa, işte o zaman kişi aynı Enlil gibi bir öfke nöbeti geçirebilmektedir.

Mizofoni rahatsızlığı yaşayan biri, belirli bir ölçüde sakin kalmaya ve çözüm yolu aramaya çalışsa da bir müddet sonra kendisinden kontrol tamamen alınmışçasına bu öfke nöbetine yenilebilir. Çünkü maalesef o noktadan sonra kişi bununla baş edemez ve bu da kişinin kontrolü dışında hareketlerde bulunmasına neden olabilir.

Bu sebeplerden ötürü de bu rahatsızlığı yaşayan insanlar, genelde toplumdan uzaklaşır ve yalnızlaşırlar. Onlar için sıradan hayat oldukça katlanılmazdır. En acısı da mizofoni pek bilinmediğinden ötürü bu sıkıntıyı yaşayan insanlar, başkaları tarafından asla anlaşılmaz ve daha da kötüsü dışlanıp, ayıplanırlar. Yakınları tarafından tuhaf veya takıntılı biri diye etiketlendirilebilir ve hatta abartılı davrandığından ötürü yadırganabilirler.

Ne yazık ki mizofoni rahatsızlığı olan biri, derdini de kimseye anlatamaz. Hatta çoğunlukla kendisi bile bunun bir rahatsızlık olduğunu bilmez ve kendini takıntılı ya da problemli bir insanmışçasına tuhaf bularak insanlardan kendini soyutlamaya başlayabilir. Nitekim günlük hayat onlar için yeterince zordur. Özellikle şehir hayatı içerisinde trafik, çocuk ve insan sesleri, inşaat gürültüleri, tadilat sesi veya çocukların üst katta koşuşturup durması, yan komşunun yüksek sesle telefonla uzun bir süre konuşması, iş yerindeki uğultu gibi ritmik sesler ve rahatsız edici her türlü ses mizofoni ile cebelleşen bir insana aşırı baskı uygular ve bu stres o kişiyi istemediği şekilde davranmasına yol açabilir. Bu konudaki sıkıntılarını paylaşan ve rahatsızlık olduğunu anlayan insanların tepkilerini öğrenmek için ekşi sözlüğe «mizofoni» yazmanız bile kâfidir. Çünkü bu, aynı şeyleri yaşayanların en iyi anlayabileceği türden bir sorundur.

Bu sıkıntılar nedeniyle mizofoni ile mücadele edenler, genellikle müzik dinlemeyi tercih ederler. Müziğin mizofoni sorunu yaşayan biri için anlamı diğer insanlardan daha farklıdır fakat rahatsız edici, sürekli kendini tekrar eden ritimlerin olduğu veya aşırı tiz, gürültülü müziklere de tepkileri aynı şekilde öfkeye ve ondan kurtulma çabasına neden olabilir. O yüzden de mizofoni rahatsızlığı yaşayan biri için müziğin seçimi bile oldukça hassas bir konudur.

Eğer çevrenizde bazı seslere duyarlı ve özellikle bu seslere aşırı tepki veren biri veya birileri olursa, lütfen onlara kızıp onları suçlamayınız. Çok büyük olasılıkla nedeni bu rahatsızlıktan ötürüdür. Ve maalesef bunun bir tedavisi yoktur. Tek çözüm, kişinin olabildiğince gürültüden uzak yaşamaya çalışması ve olası durumlar için mutlaka kendince önlemler almasıdır. Örneğin; yanında mutlaka bir kulaklık veya kulak tıkacı taşıması gibi…

Sürekli dinginlik arayarak sessizliğin sesini dinlemek en huzurlu dakikalardır.

Aksi halde kendilerini durgun, berrak ve masmavi bir denize bakarlarken, aniden yıldırımların düştüğü kapkaranlık, kasvetli ve şiddetli bir fırtınanın ortasında kalmış bir gemi gibi hissedebilirler.

İşte, bu yüzden de bu sorunu yaşayanlar için gece, insanların sustuğu ve huzurun yeryüzüne indiği andır.

* Mezopotamya Mitolojisi – Jean Bottero, Samuel Noah Kramer – Türkiye İş Bankası Yayınları – Sayfa 634

** Misophonia (Mizofoni) Hastalığı – Medicana Sağlık Grubu – Uzm. Dr. Ebru Öztepe Yavaşcı

SON YAZILAR

Hiçliğe Övgü

Yanılgılarının kıyısındaki sonsuz evrende bilinmezliğe yelken açtın. Ne kovaladığın bir şey vardı ne de aradığın herhangi bir şey… Sislerin arasında yol alırken, güneşe kavuşacağını ummaktan...

Bazen gitmek gerek

Bazen gitmek gerek. Uzaklara… Fiziksel olmasa bile… Gitmek, sadece ayakların vazifesi değildir ne de olsa. Bazen çekilmek gerek. Vazgeçip de çözemediklerimizi halının altına süpürmekten ziyade düşüncelere boğulan beynimize...

Nedir bu normal?

Normal, Latincesi normalis olan “gönyeli, ölçüye uygun” sözcüğünden gelmektedir. Ayrıca Fransızca normale de “kurala uygun, kurallı” sözcüğünden alıntıdır. Norm, Fransızca norme "kural, standart, ölçü" sözcüğünden gelmektedir...

Kayıp, yas ve ötesi

Aslında hepimiz yaşam kadar ölümün de kaçınılmaz olduğunu biliriz. Tıpkı kazanmak kadar kaybetmek gibi. Ancak birçoğumuz kazanılan başarıları, doğumları, elde edilen kazançları coşkuyla kabul ederken;...
Derya Gül
Derya Gül
1 Mart 1980 doğumlu sanatçı, on sene boyunca «usta-çırak kültürü» içerisinde yetişti. Sanat ve atölye eğitimleri alırken bir yandan da resim çalışmalarına başladı. Sanatçı, ilk eserlerinde kolaj tekniğini kullandı. Ardından çalışmalarına, kendi oluşturduğu teknik ve üslupla devam ederek buna yönelik eserler üretti. Uzun bir süre sadece portre üzerine çalışan sanatçı, ilerleyen yıllarda soyut figüre yöneldi ve son iki yıldır ise tamamen soyut dışavurumcu resimler yapmaya başladı. Sanatçının ilk dönem eserlerinde «denge» arayışı göze çarparken, son döneme ait çalışmalarında «kontrollü otomatizm ve geometrik soyutlama» dikkat çekmektedir. Edebiyat, felsefe, mitoloji ve tarihle de yakından ilgilenen Derya Gül’ün “Ayadaki Göz” ve “Ah Şu Cahil Filozoflar” isimli iki kitabı bulunmaktadır.

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol