Sıfır atık hareketinin öncüsü ve sözcüsü Bea Johnson on yıldır eşi ve çocukları ile beraber atık yaratmadan yaşıyor. Kendisiyle bu hareketi tanıtma amaçlı Avrupa turu sırasında sohbet ettik.
Sıfır atık yaşama geçiş yapan ilk kişisiniz. Bu süreçten bahsedebilir misiniz?
2006 yılında San Francisco’nun dışında yaşıyorduk. Evimiz ücra bir yerde olduğu için markete, okula, sinemaya ve restoranlara, kısaca herhangi bir yere gitmek için arabaya binmemiz gerekiyordu. Şehre yakın olmak için taşınmaya karar verdik. Sıkça uğradığımız yerlere yürüyerek veya bisikletle gidebileceğimiz bir ev arıyorduk ancak acele etmemek için önce bir seneliğine bir ev kiraladık ve sadece ihtiyacımız olan eşyalarla taşındık.
Bu yıl boyunca fark ettik ki daha az eşyayla yaşadığımızda yapmaktan keyif aldığımız eğlenceler için daha fazla vakit kalıyor. Aileye, arkadaşlara, pikniklere, egzersize ve diğer aktivitelere daha fazla zaman ayrılıyor. O yüzden şehir merkezinde ilgimizi çeken bir ev bulduğumuzda garaja kaldırdığımız eşyaların yüzde seksenini bir kere bile özlemediğimizi fark ettik. O yüzden onları bıraktık.
Benim için bu hayat tarzının en büyük avantajı sade bir hayat. Gönüllü sadelik hayatınızı karmaşık hale getirmek için değil önemsediğiniz şeylere yer açmak için var. Gönüllü sadelik sayesinde elimizde kendimizi çevre sorunları ile ilgili eğitebileceğimiz vaktimiz vardı. Çevre üzerine kitaplar okuduk ve belgeseller izledik. Eşim ve ben arkamızda bırakacağımız gelecek hakkında üzülüyorduk. Bu bizi yöntemlerimizi değiştirmeye motive etti.
İlk olarak enerji ve su tüketimimizi izledik. Sonra odağımı atıklara çevirdim. O zaman sıfır atık terimi şehir düzeyinde üretim veya atık yönetim uygulamalarından bahsedilirken kullanılıyordu ama duyduğumda kafamda bir ampul yandı. Yapmam gerekenin sıfır atık yaşamak olduğunu biliyordum. Bu hedef bizim daha da ileriye gitmemize yardımcı oldu. Ancak sıfır atık yaşamanın bir kılavuzu olmadığı için bir çok şeyi denemek zorundaydım. Aşırıya kaçan yöntemleri bile test ettim. Tuvalet kağıdı yerine yosun kullanmayı denedim. Altı ay saç şampuanı yerine kabartma tozu kullandım. Bir noktada kendi ekmeğimi ve soya sütümü yapıyordum. Fazla ileriye gittiğimizi fark ettik ve aşırı uç yöntemleri bıraktık.
Sıfır atık yaşamı şimdi nasıl tanımlıyorsunuz?
Sıfır atık yaşam, atıkları hayatımızdan mümkün olduğu kadar çıkarmayı hedefliyor. Elinizde eşyalara değil deneyimlere, sahip olmaktansa yaşamaya dayanan bir hayat oluyor.
5R
Benim “5R” metodolojim öncelikle ihtiyacımız olmayan şeyleri reddetmek (refuse) ve ihtiyacımız olanları azaltmak (reduce). Ardından tek kullanımlık ürünleri yeniden kullanılabilir ürünlerle değiştirmek veya ihtiyacımız olanları ikinci el almak (reuse). Sonra sadece ve sadece reddedemediğimiz, azaltamadığımız ve yeniden kullanamadığımız şeyleri geri dönüştürmek (recycle). En son olarak da çürütmek (rot), yani geri kalanını gübrelemek.
Yapabileceğimiz ilk şey dediğim gibi reddetmek. Günümüzün tüketici toplumunda hepimiz promosyon ürünlerin hedefiyiz, ancak her kabul edişimizde daha çok üretilmesi için talep oluşturuyoruz. Her plastik torba kullandığımızda “Plastik torbaları seviyorum ve gelecek nesillere plastik torba dolu bir gelecek bırakmayı hayal ediyorum” diyoruz. Yenilerinin üretilmesi için de yerden daha çok petrol çıkarılıyor. O yüzden bu ürünlere hayır diyerek talebi durdurmak önemli. Bunu yaptığınızda ne kadar gereksiz ürünün evinize gelmesini engellediğinize şaşıracaksınız.
Sıfır atık yaşamın sağlığa faydaları
Fark etik ki sıfır atak yaşam sadece çevreye değil sağlığımıza da iyi geliyor. Bütün zehirli ürünleri hayatımızdan elimine ettik. Artık temizliğimizi sıradan zehirli temizlik ürünleri ile değil beyaz sirke ve su ile yapıyoruz. Yüzümde sadece gıda ürünleri kullanıyorum. Mesela allık olarak kakao tozu kullanıyorum. Bunların bize tonla para kazandığını da fark ettik.
Sıfır atık yaşamın finansal faydaları
Başlarken eşim kaygılıydı. Ekonomik gerilemenin ortasındaydık. Organik marketlere girdiğimi ve yeniden kullanılabilen ürünler aldığımı görünce bu yaşam tarzını karşılayabileceğimizi sorguluyordu. Kendisini hesap özetlerimizi karşılamaya teşvik ettim ve tüm harcamalarımızı %40 azalttığımızı gördük.
Bunun sebeplerinden biri eskiye nazaran çok daha az tüketmemiz. Bugün evimizdeki eşyalarla mutluyuz ve bir şey eklemiyoruz. Bir şey alırsak bu sadece değişmesi gereken şeylerin yerine geçecek bir şey oluyor. Bu yeni ürünler de ikinci el oluyor ve doğal olarak daha ucuza geliyor. Yemeğimizi –yine yiyeceğimiz kadarını- toptancı marketlerden alıyoruz. Ambalajlı ürünlerin fiyatının yüzde 15’i ambalajdan geldiği için otomatik yüzde 15 kazancımız oluyor.
Son olarak da tek kullanımlık her şeyi yeniden kullanılabilir alternatifleriyle değiştirdik. Bu da artık paramızın atık sahalarına yatırılmadığı veya boşa harcanmadığı anlamına geliyor. Çünkü tek kullanımlık bir şey aldığınızda alıyorsunuz, kullanıyorsunuz ve atıyorsunuz. Yani paranızı çöpe atıyorsunuz. O yüzden bunu yapmayı bıraktık. Giderlerimizi bu şekilde %40 azalttık. Kazanımlarımız çatımıza solar panel koymamızı, duşlardan ve çamaşır makinesinden akan suyu bahçemizi sulamak için kullanan bir su sistemi kurmamızı sağladı.
Çocuklarınız bu yaşama nasıl uyum sağladı?
Düşünürsek sıfır atık yaşam evin içinde olandan çok evin dışında yaptığınızla ilgili. Evin tüketimini yapan kişi farklı şekillerde tüketmeyi seçme gücüne sahip olan kişi. Bu kararları alan ben olduğum için sıfır atık yaşam tarzımız çocuklarımız tarafından fark edilmedi bile.
Sınıfıyla birlikte bir gıda deposunu gezmeye gittik ve toptan kolilerin önünde öğretmenleri “Toptancılardan alışveriş yapmak neden iyidir?” diye sordu. Oğlum hiçbir şey demeden orada öylece durdu. Orada “Bir şey söyle, sen bunun cevabını biliyorsun!” demek istedim. O an anladım ki alışverişi ben yaptığım için evimizden tüm atıkları elimine eden kişi bendim. Yaptıklarım hiç fark edilmedi çünkü onları mutlu eden şeyleri zaten alıyordum.
O gün okul gezisinden eve döndüğümüzde kileri açtım ve oğluma “Diğer evlerin kilerleriyle kıyasla bir fark görüyor musun?” diye sordum ve hayır dedi. Bizde hiç ambalaj olmadığını söylediğimde “Eee, yani?” diye cevap verdi. Umurunda değildi çünkü bize göre çalışan bir sistem vardı. Evet Cheerios (ambalajlı mısır gevreği) yemiyolardı ama toptan markette en az onun kadar sevdikleri bir mısır gevreği alıyorduk.
Sıfır atık hareketinin öncülerinin kadınlar olduğunu fark ettim. Sizce bu neden olabilir? İnsanları sıfır atık yaşama iten nedir?
Geleneksel olarak, ve geleneksel olarak sözünün altını çiziyorum, eve sahip çıkan kişi kadın. Genelde kadınlar market alışverişine gidiyor, evi temizliyor ve çekip çeviriyor. O yüzden bu yaşam ile daha çok ilgilenenler genelde kadın oluyor çünkü görevlerini basitleştirerek hayatlarını kolaylaştırmak istiyorlar ve sıfır atık yaşam tam da bunu yapıyor. Bu yüzden bu yaşam tarzına ilgi duyuyorlar.
Bu hareketle en çok ilgilenen yaş grubu 24-35 aralığı. Bence bunun sebebi bu yaş aralığının insanların özgürlüğünü kazandığı dönem olması. Kadınlar aynı zamanda bu aralıkta hamile kalıyor ve vücutlarına aldıkları şeyler ile onları çevreleyen ürünlere daha çok dikkat ediyorlar. Çünkü çocuklarına en iyisini sunmak istiyorlar.
Bazıları ise sağlık sebeplerinden ötürü geçiş yapıyor. Kanserin tetikleyicilerine bakıyorlar bakıyorlar ve bizi çevreleyen şeyleri, kullandığımız ürünleri ve yediğimiz gıdaları buluyorlar. Çözüm aradıklarında ise sıfır atık yaşamın aradıkları cevap olduğunu görüyorlar.
Başka kişiler ise ekonomik sebeplerden dolayı çekiliyorlar. Benim ailemde bu kişi eşimdi. Kendisi kesinlikle sayılara önem veren birisi ve %40 daha az harcadığımızı görünce tamamen destekledi.
İnsanlar ayrıca hareketi sunduğumuz şekil için de ilgi duyuyorlar. Sıfır atık yaşarken hala modern bir yaşam tarzı sürülebileceğini göstererek yanlış algıları yıktık. İnsanlara nasıl yaşadığımızı gösterince “Eğer sıfır atık yaşam tarzı buna benziyorsa ben de sıfır atık yaşamak istiyorum” dediler.
Birçok ülke artık tek kullanımlık poşetleri yasaklıyor. Plastik atığımızı azaltmak için başka ne yönetmelikler uygulanabilir?
Bu yasaklar çok güzel bir başlangıç. Genelde atık yönetim şirketleri artık başa çıkamadığı için getiriliyorlar. Atık sahalarında plastik torbalar her tarafta uçuşuyor ve sıklıkla doğaya, okyanuslara gidiyor. Siyasi alanda atık azaltmak için yapabileceğimiz birçok şey var. Siyaset insanları hiçbir ürünün atılması gerekmediği, ve ürünlerin tekrar kullanılabilir ve tamir edilebilir olacak şekilde daha iyi üretildiği döngüsel iktisadı desteklemekle sorumlu.
Son olarak bu hareketle ilgili önerebileceğiniz kaynaklar var mı?
Ufkumu genişleten kitaplardan bazıları bizi çevreleyen zehirli ürünleri ve sağlığımıza etkilerini anlatan Slow Death by Rubber Duck, Cradle to Cradle and In Defence of Food.
Önerebileceğim belgeseller moda sektöründen bahseden The True Cost (Netflix’te bulunuyor) ve Home.
Son olarak çocukların da izleyebileceği ve eğer değişmezsek yaşayacağımız geleceği anlatacak Wall-E filmini de tavsiye ederim.
Bea Johnson’ın çok satan kitabı “Sıfır Atık Ev”i veya aynı isimdeki blogunu da okuyabilirsiniz.