”Adımizleri”ni sokağın başında görür görmez, akıllara; çizgilerin zihinleri dürtüklediği, birlikteliğin kuvveti ile renklendiği yahut çirkinliklerle güzelliği ile baş ettiği tespiti gelebilir! Nefretin, adaletsizliğin, haksızlığın, homofobinin, ataerkilliğin, hayvan istismarının ve doğa talanının üstesinden gelmek için sömürünün karşısında dimdik kalabilmiş kalemden bir ilham!
İnsan dışında canlılar alemi ve mevcut duruma şaşanlar alemi olarak, yaşam standartlarımızın birbirinden beter olduğu bu günlerde; şiddetin solduramadığı gönüllerimize kardeşlik eden, ”tam da durum bu” işte yorumlarımızı serdirecek kadar ”bizden ve bizimle” yaşayan ”adımizleri” ile tanışmak ve tanıştırmaktan pek bir hoşnut takdim ediyorum Aslı Alpar ile sohbetimizi sizlere. Hiyerarşiye, tek taraflı bir mücadeleye, erk tahakküme, savaşa ve türcülüğe karşı kediler ile karalayan Aslı Alpar; adım adım işliyor trajediyi, neşeyi, bazen ise gündemi. O döktükçe kaleminden gördüklerini, işittiklerini, düşündüklerini kağıda; biz ne güzel kalabalıklaşıyoruz.
Yaşasın, kokuşmuş dünya düzenlerine karşı kalemler!
B.T.: Adımizleri nedir, bana biraz bahsedebilir misin?
A.A.: Adımizleri benim için umudu kaybetmeme projesi. Bir mücadele aracı.
B.T.: Adımizleri’nin hikâyesi, serüveni nasıl gelişti?
A.A.: Adımizleri, AKP’nin iktidarı ile başladı. O’nun iktidarının ilk yıllarında emeğin başkenti Zonguldak’a yerleşmiştim. Çizgimiz, ilk defa bu kentte AKP’nin gerici politikalarına karşı örgütlendi. Yine bu kentte çok güzel insanlarla tanıştı. Ece Ayhan’a atıfla; “Velhasıl AKP vurdu biz büyüdük kardeşim.” Tanıklık ettiğimiz şu son 13 yılın adım izleridir aslında olan. En az üç çocuk’tan, Festus Okey’e, mezbahalarda yaşanan cinayetlerden, madenlere, sansürlenen filmlerden haber yasaklarına, Ahmet Yıldız’dan Suruç’a dek 2000’li yılların resimli almanağıdır.
Bir de atlamayayım kediler var… Adımizi’nin her an bir yerinden kedi çıkabilir. Çünkü çok fazla kediyle birlikte yaşıyorum. Annemden bize geçti yani kimi ailesinden huyunu alır kimi hastalık… Biz kedileri aldık işte.
B.T.: Sınıfsız, sınırsız ve sömürüsüz çizgiler fikri oldukça heyecan verici. Sanatın insan bilincini dürten tarafını göz önünde bulundurarak, Adımizleri anlatmak istediklerini oldukça güzel anlatıyor. Adımizleri neyi amaçlıyor?
A.A.: Bu dünyayı reddediyorum. Bir diğerinin sömürüsü sürerken mutlu olamıyorum. Haliyle çizgiler bugün yalnızca hayalini kurduğumuz, sabırsızca beklediğimiz sınırların, sınıfların, sömürünün olmadığı günlere dönüyor yüzünü. Çizgimin, dönüp dolaşıp söylediğidir, “Ya hep beraber ya hiç birimiz.” Adımizi, bu kötü günlerin üstünü çizmeye çalışıyor, kaleminden geldikçe yarını, umudu, bir arada durabilmeyi çizmeyi amaçlıyor.
B.T.: Adımizleri’nin sanıyorum doğrularından birisi de hayvan özgürlüğü. Hayvan özgürlüğü hareketi içerisindeki sanat kollarını etkin buluyor musun?
A.A.: Rahatsızlık duyduğum bir durumu izah etmeliyim önce. Haklar hiyerarşisini kabul etmiyorum ve mücadelenin bölünmesinden de rahatsız oluyorum. Günümüzde kimlik siyaseti olarak kendini ifade eden ve mücadelenin bir bölümünü sahiplenen hareketleri eksik buluyorum. Hayvan özgürlüğü bir hayvan türü olan bizlerin mücadelesinden ayrı tutulamaz. Hepimiz biliyoruz doğa kaybederse hepimiz kaybederiz. Nasıl “LGBTİ’lerin kurtuluşu heteroları da özgürleştirecek” diyorsak. Yani mücadeleyi öyle bir kurgulamalıyız ki, bir grevin başarılı oluşunu bir mezbahanın boşaltılmasına denk getirmeliyiz. Bugün öyle değil biliyorum ama olması gereken bu. Şu büyük resmi görmeliyiz, bizi sömüren, öldüren güç aynı, iktidar aynı…
Sermaye sahipleri, tekeller, finans şirketleri… Bunlara karşı hep birlikte mücadele etmezsek hepimiz kaybedeceğiz. Hayvanlar mezbahalarda, işçiler fabrikalarda, göçmenler denizin ortasında öldürülecekler… Bu mücadelenin öznesi bu yüzden işçi sınıfıdır diyorum çünkü artı değeri hala bu sınıf üretiyor, patronlarda bu artı değerle hala HES yapıyor, nükleer yapıyor, akvaryumlu alışveriş merkezleri yapıyor. Küresel örgütlenmiş egemenlere karşı kimliklerle ayrışmak değil uluslar arası bir örgütlülük kurmamız gerektiğini düşünüyorum. Sorunuza dönecek olursam, hayvan özgürlüğü hareketi içindeki sanatsal atakları eksik buluyorum. Tam da yukarıda bahsini ettiğim sebeplerden dolayı, diğer sömürü biçimleriyle korelasyon kurulmuyor. Yine de eleştirimi daha çok karikatür/illüstrasyon çalışmalarıyla sınırlayayım. Özellikle karikatür ve illüstrasyonda kadınlarla ilgili bir iş yapılacağı zaman hemen gözü morartılmış, erkek şiddetine maruz kalmış kadınlar resmedilir. Biz daha bundan kurtulamadık –üstelik bu Türkiye’ye özgür bir hastalık değil- Konu hayvan hakları olduğunda da illüstrasyonlarda mezbahalardaki vahşet yeniden canlandırılıyor. Ben bu yöntemi doğru bulmuyorum, vahşetten kaçındığım için değil, onu yeniden ürettiği ve umudu körelttiği için. Bence hayvan dostlarımız çok daha iyisini hak ediyorlar. Daha, çok daha fazla çalışmalıyız.
B.T.: Adımizleri için bir aktivizm diyebiliyorum kolayca. Üstelik estetik bir aktivizm… Eminim insanları etkiliyordur. Aldığın dönüşler ve tepkiler nasıl oluyor?
A.A: Adımizi’ne dönüşler, bana yalnız olmadığımızı hissettiriyor. Tam olarak da bu belirttiğiniz sebepten. Nasıl oldu bilmiyorum ama hiç tanışmadığımız insanlarla aynı hislere sahip olduğumuzu, aynı belaya bulaşmış olduğumuzu ve el ele tutuştuğumuzu gösterdi. Ben de şimdi diğerlerinin, henüz ulaşmamış olduklarımızın –ki daha yolun en başındayız- ellerinden sıkı sıkı tutmaya çalışıyorum, birbirimizden başka şansımız yok, dermanımız yok. Bir eyleme gittiğimde, bir sokaktan canım sıkkın geçtiğimde ya da dünyanın bir ucundan adımizimizi görünce mevsim her ne ise içimde bahar dalları uyanıyor. Yaşama sarılıyorsun, yürüyecek yoldaşlarım, yürüyecek yolum var diyorsun. Başka nasıl yaşanır, bilmiyorum?
B.T.: Adımizleri’nin gelecekle ilgili planları neler?
A.A.: Gelecekte bizi iyi şeylerin beklemediği aşikâr. Egemenler harıl harıl yeni bir dünya savaşına gidecek yolu –işin kötüsü- bize döşettiriyor. Hayatta kalmak ve tanıklık ettiklerimi daha fazla çizmek istiyorum. Her ne koşulda olursa olsun unutmayacağımız bir şeyler var; mesela Suriyeli şairin “Bir gün savaş bitecek ve ben şiirime geri döneceğim” diye yazması duvara… -Umarım bu O’nun son şiiri olmamıştır.- Diyorum ki, bu günler de geçecek ve hayatın güzelliklerini daha çok renklendireceğimiz günler gelecek, biz değilsek çocuklar, onlarda değilse onların çocukları. Adımizi’nin geleceğe dair bir planı varsa o da bu günlerin hayalidir olsa olsa…
Aslı Alpar’ın çalışmalarını ”adımizleri” üzerinden veya buraya tıklayarak takip edebilirsiniz. Özgür, adil ve mutlu bir geleceğe… Aslı’ya ve adımizleri’ne çok teşekkür ederim!