Ana SayfaKültür & SanatEdebiyatSırrına erilemeyen doyumsuz bir güzellik: Nilgün Marmara

Sırrına erilemeyen doyumsuz bir güzellik: Nilgün Marmara

-

''Bir gün, tanrı,  
canından bir lokma koparıp bana uzattı.
Toktum; geri çevirdim.
Can tanrının avucunda, onun gözleri
benim yüzümde, yalvarmaklı.
İsteksizce, ancak, kayra olsun diye cana uzandım.
Ağzımın içinde duydum, yutağımda, midemde.
Sonra, tanrı, bir telaş içinde:
‘Şimdi o orada sen de burada duracaksınız
çünkü zeki kuşlar uçmazlar,’ dedi.’’

Ondan bağımsız ya da gayri ihtiyari bir eylem değildi hatırlamak; yâhut unutmamak. Geçmiş, şu an ve yarın arasındaki zaman üzerinde, aşılması mümkün olmayan bir uçurumdaydı sanki Marmara. Kaçmak arzusunun ağır bastığı günlerde ilerlemek istemiş ancak hangi yöne gitmesi gerektiğini kestirememişti belki de. Hayal ettiği dünyanın, zihinlerde sahip olduğu değiştirilemez biçimi, bıktırıcı bir hal almıştı onun için. Kalabalıklar ruhuna çökmüş, ayrılması mümkün olmayan bir yabancı gibi kesmişti soluğunu. Yalnız olmanın tanımı ise geri dönüşü olmayan bir karanlığa sürüklemişti. Üzerlerindeki baskılara ve varoluş sancılarına verilebilecek en güzel cevabın intihar olduğunu düşünenlerin var olduğu bir karanlıktan söz ediyorum elbette. Şiirlerinde, yalnızlık, bunalım ve intihar konularını sıklıkla işleyen; kendi değerleri ile toplumun gerçekliğinin çatıştığı bir karanlıktan…

Onun için değişim ve daima yenilenmenin içinde olduğu bir kavram değildi zaman. Yaşadığı müddetçe tekrarlanacağına inandığı haksızlıklar, içinde süregelen çatışma ve toplumsal sorunların kargaşası içinde çözümsüz bir sona yaklaştığının farkındadır. Anlardan meydana gelen bir yaşamın içinde, duvarda gördüğü bir işaretin çağırdığı hisle, zamanın ilerleyişi üzerinde bir değişiklik yapamayacağının farkındalığı içindeydi. Zihninin odasına hapsettiği düşüncelerin, ruhuna sızmasıyla başlayan bir yolculuğa karşı durma gayretinin yetersiz kaldığı o ân’ın içine düşmüş ve hep o ân’da kalmıştı: kitapların sayfaları arasında yürürken, hatırlamanın çok ötesinde, sorgulamalarla çevrili bir dünyanın içinde kaybolmuş, unutma deneyiminin işaret ettiği hissin, hala canlılığını koruduğuna dair bir iz aramıştı belki de. İçinde yüzlerce yıl biriken haykırışları usanmaz bir sessizlik içinde saklayan hazineye doğru yürürken; sükûnetini takındığı anlarda, sessizliğinin tüyler ürpertici çığlığı dizelerine yansımıştı. Yoğunluğun yarattığı bir boşluğun içinde, zihninde beliren kelimelerle, yıllarca kaçmaya çalıştığı ancak onu her seferinde yakalayıp sayfalarının arasına hapseden kitaplardan ayrılamamıştı.

”Sen gördün mü hiç ölümü?
Onu ben gördüm ve çok istedim,
Bir leke gibi -Karanlık-
Dünyaya getirdim ben ölümü, kendimle.
                Kendimi istediğim kadar
                 Çok istedim ölümü.’’

Yarım kalmış bir tobruk diyarında, anlamsızlığa bir hayat ekleme çabasında olmuştu. “Sessizliğin bölüşülebileceği insanlar yok burada,’’ derken ruhsal dengesini yitireceğine dair bir endişe içindeydi. Ruhunun ağırlığına çözüm olarak kitaplardan uzak durması isteniyordu ancak bu, ölümün bir başka şekli değil miydi onun için?

Gitmenin değil, kalamamanın hesabını yapmış ve daha fazla karşı koyamamıştı. İçinde süren sonsuz bir çatışma ve yaşama hevesini bavuluna atmış, terk etmişti yarınları. Varoluşunu daha da anlamlı kılacak hiçliği kucaklamıştı Marmara. Terra Rosa adını verdiği o evin beşinci katından yeryüzüne bırakmıştı kendini. “Nilgün ölmüş’’ demişti herkes; garip bir şaşkınlıkla; ve bu şaşkınlığın üzerine “Bu dünyayı başka bir hayatın bekleme salonu ya da vakit geçirme yeri olarak görüyordu.’’ diye eklemişti Cemal Süreya, Zelda’sının ardından.

Olduğu gibi ölmüştü Marmara, olduğu gibi. Tüy, kan ve hiçbir salgıyı düşünmeden, kesmişti soluğunu doğmuş olmanın ve gitmişti. Gidişiyle şu sözleri kalmıştı akıllarda:

”Aydınlıkta köhneliği belirginleşen bu kentte ve konutta, hiçbir şey neyse ben oyum. Öylesine bağsız ve yeğniyim ki, bu hafifliğin şiddetinin bedelini bir gün öderim diye düşünüyorum. Sanki varoluş beni cezalandırmak ister gibi; yoğunluğundan bana düşen payını benden geri alarak, bu yoğunluğu olur olmadık herkese ve her şeye fazlasıyla katlayarak sunuyor. Ülkem yok, cinsim yok, soyum yok, ırkım yok; ve bunları malettirici biricik güç, inancam yok. Hiçlik tanrısının kayrasıyla kutsanmış ben, inansam inansam bir buna inanabilirim. Yere göğe zamana denize kayalara ve kuşlara da dokunan aynı tanrı değil mi? Bu kutlu tanrının yönetkenliğinde, olmayan ellerimde bir yok-tartıyı tutuyor ve ölçüyorum yokluğun ağırlığını. Kafeslerinden birine onun oylumu pekâlâ sığıyor, diğerine ise duygular, duyumlar ve düşünceler yığılıyor; işte yetkin eşitlik… Her gün, her gece bu eşitliğin bilgisiyle geçiyor. Bir eskiciden satın alınmış bu teraziyi bir gün başka bir eskiciye vereceğim. O gün, tozanlarım her bir yana dağılıp, toprağın, suyun ölümsüzlüğüne eklenecekler ve ben özgürleşeceğim.’’

\n
\u0027\u0027Bir g\u00fcn, tanr\u0131, <\/em> 
can\u0131ndan bir lokma kopar\u0131p bana uzatt\u0131.<\/em>
Toktum; geri \u00e7evirdim.<\/em>
Can tanr\u0131n\u0131n avucunda, onun g\u00f6zleri<\/em>
benim y\u00fcz\u00fcmde, yalvarmakl\u0131.<\/em>
\u0130steksizce, ancak, kayra olsun diye cana uzand\u0131m.<\/em>
A\u011fz\u0131m\u0131n i\u00e7inde duydum, yuta\u011f\u0131mda, midemde.<\/em>
Sonra, tanr\u0131, bir tela\u015f i\u00e7inde:<\/em>
\u2018\u015eimdi o orada sen de burada duracaks\u0131n\u0131z<\/em>
\u00e7\u00fcnk\u00fc zeki ku\u015flar u\u00e7mazlar,\u2019 dedi.\u2019\u2019<\/em> <\/pre>\n\n\n\n

Ondan ba\u011f\u0131ms\u0131z ya da gayri ihtiyari bir eylem de\u011fildi hat\u0131rlamak; y\u00e2hut unutmamak. Ge\u00e7mi\u015f, \u015fu an ve yar\u0131n aras\u0131ndaki zaman \u00fczerinde, a\u015f\u0131lmas\u0131 m\u00fcmk\u00fcn olmayan bir u\u00e7urumdayd\u0131 sanki Marmara. Ka\u00e7mak arzusunun a\u011f\u0131r bast\u0131\u011f\u0131 g\u00fcnlerde ilerlemek istemi\u015f ancak hangi y\u00f6ne gitmesi gerekti\u011fini kestirememi\u015fti belki de. Hayal etti\u011fi d\u00fcnyan\u0131n, zihinlerde sahip oldu\u011fu de\u011fi\u015ftirilemez bi\u00e7imi, b\u0131kt\u0131r\u0131c\u0131 bir hal alm\u0131\u015ft\u0131 onun i\u00e7in. Kalabal\u0131klar ruhuna \u00e7\u00f6km\u00fc\u015f, ayr\u0131lmas\u0131 m\u00fcmk\u00fcn olmayan bir yabanc\u0131 gibi kesmi\u015fti solu\u011funu. Yaln\u0131z olman\u0131n tan\u0131m\u0131 ise geri d\u00f6n\u00fc\u015f\u00fc olmayan bir karanl\u0131\u011fa s\u00fcr\u00fcklemi\u015fti. \u00dczerlerindeki bask\u0131lara ve varolu\u015f sanc\u0131lar\u0131na verilebilecek en g\u00fczel cevab\u0131n intihar oldu\u011funu d\u00fc\u015f\u00fcnenlerin var oldu\u011fu bir karanl\u0131ktan s\u00f6z ediyorum elbette. \u015eiirlerinde, yaln\u0131zl\u0131k, bunal\u0131m ve intihar konular\u0131n\u0131 s\u0131kl\u0131kla i\u015fleyen; kendi de\u011ferleri ile toplumun ger\u00e7ekli\u011finin \u00e7at\u0131\u015ft\u0131\u011f\u0131 bir karanl\u0131ktan\u2026<\/p>\n\n\n\n

Onun i\u00e7in de\u011fi\u015fim ve daima yenilenmenin i\u00e7inde oldu\u011fu bir kavram de\u011fildi zaman. Ya\u015fad\u0131\u011f\u0131 m\u00fcddet\u00e7e tekrarlanaca\u011f\u0131na inand\u0131\u011f\u0131 haks\u0131zl\u0131klar, i\u00e7inde s\u00fcregelen \u00e7at\u0131\u015fma ve toplumsal sorunlar\u0131n karga\u015fas\u0131 i\u00e7inde \u00e7\u00f6z\u00fcms\u00fcz bir sona yakla\u015ft\u0131\u011f\u0131n\u0131n fark\u0131ndad\u0131r. Anlardan meydana gelen bir ya\u015fam\u0131n i\u00e7inde, duvarda g\u00f6rd\u00fc\u011f\u00fc bir i\u015faretin \u00e7a\u011f\u0131rd\u0131\u011f\u0131 hisle, zaman\u0131n ilerleyi\u015fi \u00fczerinde bir de\u011fi\u015fiklik yapamayaca\u011f\u0131n\u0131n fark\u0131ndal\u0131\u011f\u0131 i\u00e7indeydi. Zihninin odas\u0131na hapsetti\u011fi d\u00fc\u015f\u00fcncelerin, ruhuna s\u0131zmas\u0131yla ba\u015flayan bir yolculu\u011fa kar\u015f\u0131 durma gayretinin yetersiz kald\u0131\u011f\u0131 o \u00e2n\u2019\u0131n i\u00e7ine d\u00fc\u015fm\u00fc\u015f ve hep o \u00e2n\u2019da kalm\u0131\u015ft\u0131: kitaplar\u0131n sayfalar\u0131 aras\u0131nda y\u00fcr\u00fcrken, hat\u0131rlaman\u0131n \u00e7ok \u00f6tesinde, sorgulamalarla \u00e7evrili bir d\u00fcnyan\u0131n i\u00e7inde kaybolmu\u015f, unutma deneyiminin i\u015faret etti\u011fi hissin, hala canl\u0131l\u0131\u011f\u0131n\u0131 korudu\u011funa dair bir iz aram\u0131\u015ft\u0131 belki de. \u0130\u00e7inde y\u00fczlerce y\u0131l biriken hayk\u0131r\u0131\u015flar\u0131 usanmaz bir sessizlik i\u00e7inde saklayan hazineye do\u011fru y\u00fcr\u00fcrken; s\u00fck\u00fbnetini tak\u0131nd\u0131\u011f\u0131 anlarda, sessizli\u011finin t\u00fcyler \u00fcrpertici \u00e7\u0131\u011fl\u0131\u011f\u0131 dizelerine yans\u0131m\u0131\u015ft\u0131. Yo\u011funlu\u011fun yaratt\u0131\u011f\u0131 bir bo\u015flu\u011fun i\u00e7inde, zihninde beliren kelimelerle, y\u0131llarca ka\u00e7maya \u00e7al\u0131\u015ft\u0131\u011f\u0131 ancak onu her seferinde yakalay\u0131p sayfalar\u0131n\u0131n aras\u0131na hapseden kitaplardan ayr\u0131lamam\u0131\u015ft\u0131.<\/p>\n\n\n\n

\u0027\u0027Sen g\u00f6rd\u00fcn m\u00fc hi\u00e7 \u00f6l\u00fcm\u00fc?
Onu ben g\u00f6rd\u00fcm ve \u00e7ok istedim,
Bir leke gibi -Karanl\u0131k-
D\u00fcnyaya getirdim ben \u00f6l\u00fcm\u00fc, kendimle.
                Kendimi istedi\u011fim kadar
                 \u00c7ok istedim \u00f6l\u00fcm\u00fc.\u2019\u2019 <\/em><\/p>\n\n\n\n

\"\"<\/figure>\n\n\n\n

Yar\u0131m kalm\u0131\u015f bir tobruk diyar\u0131nda, anlams\u0131zl\u0131\u011fa bir hayat ekleme \u00e7abas\u0131nda olmu\u015ftu. \"Sessizli\u011fin b\u00f6l\u00fc\u015f\u00fclebilece\u011fi insanlar yok burada,\u2019\u2019 derken ruhsal dengesini yitirece\u011fine dair bir endi\u015fe i\u00e7indeydi. Ruhunun a\u011f\u0131rl\u0131\u011f\u0131na \u00e7\u00f6z\u00fcm olarak kitaplardan uzak durmas\u0131 isteniyordu ancak bu, \u00f6l\u00fcm\u00fcn bir ba\u015fka \u015fekli de\u011fil miydi onun i\u00e7in?<\/p>\n\n\n\n

Gitmenin de\u011fil, kalamaman\u0131n hesab\u0131n\u0131 yapm\u0131\u015f ve daha fazla kar\u015f\u0131 koyamam\u0131\u015ft\u0131. \u0130\u00e7inde s\u00fcren sonsuz bir \u00e7at\u0131\u015fma ve ya\u015fama hevesini bavuluna atm\u0131\u015f, terk etmi\u015fti yar\u0131nlar\u0131. Varolu\u015funu daha da anlaml\u0131 k\u0131lacak hi\u00e7li\u011fi kucaklam\u0131\u015ft\u0131 Marmara. Terra Rosa ad\u0131n\u0131 verdi\u011fi o evin be\u015finci kat\u0131ndan yery\u00fcz\u00fcne b\u0131rakm\u0131\u015ft\u0131 kendini. \"Nilg\u00fcn \u00f6lm\u00fc\u015f\u2019\u2019 demi\u015fti herkes; garip bir \u015fa\u015fk\u0131nl\u0131kla; ve bu \u015fa\u015fk\u0131nl\u0131\u011f\u0131n \u00fczerine \"Bu d\u00fcnyay\u0131 ba\u015fka bir hayat\u0131n bekleme salonu ya da vakit ge\u00e7irme yeri olarak g\u00f6r\u00fcyordu.\u2019\u2019 diye eklemi\u015fti Cemal S\u00fcreya, Zelda\u2019s\u0131n\u0131n ard\u0131ndan.<\/p>\n\n\n\n

Oldu\u011fu gibi \u00f6lm\u00fc\u015ft\u00fc Marmara, oldu\u011fu gibi. T\u00fcy, kan ve hi\u00e7bir salg\u0131y\u0131 d\u00fc\u015f\u00fcnmeden, kesmi\u015fti solu\u011funu do\u011fmu\u015f olman\u0131n ve gitmi\u015fti. Gidi\u015fiyle \u015fu s\u00f6zleri kalm\u0131\u015ft\u0131 ak\u0131llarda:<\/p>\n\n\n\n

\u0027\u0027Ayd\u0131nl\u0131kta k\u00f6hneli\u011fi belirginle\u015fen bu kentte ve konutta, hi\u00e7bir \u015fey neyse ben oyum. \u00d6ylesine ba\u011fs\u0131z ve ye\u011fniyim ki, bu hafifli\u011fin \u015fiddetinin bedelini bir g\u00fcn \u00f6derim diye d\u00fc\u015f\u00fcn\u00fcyorum. Sanki varolu\u015f beni cezaland\u0131rmak ister gibi; yo\u011funlu\u011fundan bana d\u00fc\u015fen pay\u0131n\u0131 benden geri alarak, bu yo\u011funlu\u011fu olur olmad\u0131k herkese ve her \u015feye fazlas\u0131yla katlayarak sunuyor. \u00dclkem yok, cinsim yok, soyum yok, \u0131rk\u0131m yok; ve bunlar\u0131 malettirici biricik g\u00fc\u00e7, inancam yok. Hi\u00e7lik tanr\u0131s\u0131n\u0131n kayras\u0131yla kutsanm\u0131\u015f ben, inansam inansam bir buna inanabilirim. Yere g\u00f6\u011fe zamana denize kayalara ve ku\u015flara da dokunan ayn\u0131 tanr\u0131 de\u011fil mi? Bu kutlu tanr\u0131n\u0131n y\u00f6netkenli\u011finde, olmayan ellerimde bir yok-tart\u0131y\u0131 tutuyor ve \u00f6l\u00e7\u00fcyorum yoklu\u011fun a\u011f\u0131rl\u0131\u011f\u0131n\u0131. Kafeslerinden birine onun oylumu pek\u00e2l\u00e2 s\u0131\u011f\u0131yor, di\u011ferine ise duygular, duyumlar ve d\u00fc\u015f\u00fcnceler y\u0131\u011f\u0131l\u0131yor; i\u015fte yetkin e\u015fitlik\u2026 Her g\u00fcn, her gece bu e\u015fitli\u011fin bilgisiyle ge\u00e7iyor. Bir eskiciden sat\u0131n al\u0131nm\u0131\u015f bu teraziyi bir g\u00fcn ba\u015fka bir eskiciye verece\u011fim. O g\u00fcn, tozanlar\u0131m her bir yana da\u011f\u0131l\u0131p, topra\u011f\u0131n, suyun \u00f6l\u00fcms\u00fczl\u00fc\u011f\u00fcne eklenecekler ve ben \u00f6zg\u00fcrle\u015fece\u011fim.\u2019\u2019<\/em><\/p>\n","post_title":"S\u0131rr\u0131na erilemeyen doyumsuz bir g\u00fczellik: Nilg\u00fcn Marmara","post_excerpt":"","post_status":"publish","comment_status":"closed","ping_status":"open","post_password":"","post_name":"sirrina-erilemeyen-doyumsuz-bir-guzellik-nilgun-marmara","to_ping":"","pinged":"","post_modified":"2020-06-22 11:39:48","post_modified_gmt":"2020-06-22 08:39:48","post_content_filtered":"","post_parent":0,"guid":"https:\/\/gaiadergi.com\/?p=113836","menu_order":0,"post_type":"post","post_mime_type":"","comment_count":"0","filter":"raw"},"live_filter_cur_post_id":113836}'; block_tdi_122.td_column_number = "2"; block_tdi_122.block_type = "td_flex_block_1"; block_tdi_122.post_count = "4"; block_tdi_122.found_posts = "873"; block_tdi_122.header_color = ""; block_tdi_122.ajax_pagination_infinite_stop = ""; block_tdi_122.max_num_pages = "219"; tdBlocksArray.push(block_tdi_122); -->

SON YAZILAR

Dimitris Sotakis: “Kurgu söylemek istediklerimi söylemek için bir anahtar”

Dimitris Sotakis’ten ilk olarak Büyük Hizmetkar romanını okudum. Yarattığı heyecanla hemen diğer kitaplarına yöneldim. Bu arada arkadaşlarım da kitaplarını okumaya başladı. Yazı dili, anlatımı, romanlarına...

Shakespeare, Kafka, Orwell, Dostoyevski ve günümüz

Okuyanın okuduğundan, yazanların okunmadığından hemen herkesin kitapların pahallılığından yakındığı günümüz sularında edebiyat sandalında bir gezintiye ne dersiniz?

Your Stage + Art: Müziğin evrenselliğini kutlayan bir sahne

Bugün paylaşımcılığın ve özgürleşmenin buluştuğu ortak noktadan, müzikten konuşacağız. Your Stage + Art, müziğin insanları bir araya getirme gücüne inanan, müzisyenlere eşit ve özgür şartlar altında müzikseverlerle buluşma imkânı sunmaya çalışan bir oluşum. Sanatla ilgilenen herkesin yeteneklerini...

Edebiyat tekeli ve kırık kalemler

Ülkemizde okuma alışkanlığının çok fazla olmadığını biliyoruz. Bunun için çevremize bakmamız bile yeterli ama gelin sayılara da bir göz atalım. TÜİK’in 2023 yılında yaptığı araştırmaya göre...

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol