Kırışıklığın en büyük nedeni yaşlılık değil susuzluktur. Dehidrasyonun (susuzluğun) başladığı kişilerde ilk belirtiyi ağız kuruluğu değil deri gösterir. Ağız kuruluğu başlayan kişilerde vücut ağır susuzluk sinyali gösteriyordur ve bu his ölümden önceki çağrılardan biridir.
Vücutta da suyun kuruduğu ilk yer terleme, soğutma ve ısıtma işlemlerini gerçekleştiren deride başlayabiliyor. Dehidrasyon sırasında su depoları tüketilirken kaybedilen su ne yazık ki her zaman aynı oranda yerine konulamıyor. Kuru, kırışık ve donuk cildin de başlıca nedeni susuzluktur. Nemini kaybeden deri kuruyup dolgunluğu gittiği için süner ve kılcal damarlarda yeterli dolaşım sağlayamadığı için donuk ve sağlıksız bir görüntü ortaya çıkar. Sağlıklı bir cilt için yeterli ve sağlık tüketimi çok önemlidir.
Deri, hücreleri sürekli su isteyen ve dış ortamla temas halinde olduklarından terleme ve buharlaşma yöntemi ile de oldukça su kaybeder. Dolaşım sistemi yoluyla deriye su iletilmezse derinin onarım hızı düşer ve su kaybından ötürü bir kısım hücreler ölür, vücut susuz ve ölü hücrelerle kaplanır.
Kadınların bir kısmı genç yaşta olmalarına rağmen kırışıklıklara sahip olmasının da en büyük nedeni susuzluktur. Susuzluk orta yaşta ki kadınların yüzünde kazayağı oluşumuna da neden olmaktadır. Derimiz esen rüzgâra ışıyan sıcacık güneşe açıktır ve bunlar su kaybını arttıran etmenlerdir. Derinin harici nemlendirilmesi de önemlidir fakat su içilerek dâhili olarak nemlendirilmesi derinin su ihtiyacının daha çabuk karşılanmasını sağlarken diğer organlarında ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Erkeklerde durum kadınlara göre daha avantajlıdır. Hormonları, yüzdeki kılların büyümesi için yüz derisine daha fazla kan taşınması emrini verir. Onlarda kronik dehidrasyon, yüzde kırışıklık daha geç meydana gelir.
Cildiniz için su
Kırışıklık karşıtı kremlere her ay onlarca para dökeriz bunların hepsi kapitalizmin insan sağlığı üzerinde yarattığı tehlikeli duruş ve sömürü şeklidir. Eczacılar bu kremleri satarken, hekimler bu kremleri önerirken kendi cüzdanları yerine sağlığı düşünüyor olsalardı; doğadan yaşamın her noktası uğruna akan suyu danışanlarına önerirlerdi. Günlük yeterli su tüketen kişilerde hücreler suya doyduğu için şişer. Dokuları meydana getiren hücreler olduğu için dokular da canlanır ve gerginleşerek kırışıklık önlenir. Sağlıklı dolaşım sayesinde de bölgeye oksijen iletimi sağlanır.
Susuzluğun neden olduğu en ciddi deri sorunu sklerodermadır. Deri canlılığını yitirir ve inceldikten sonra timsah derisi gibi pullanır. Hastalık vücudun açıkta kalan bölgelerinde (kolları, bacakları, dizleri, elleri ve ayaklarında) ilk belirtilerini gösterir. Deri pullanır, kalınlaşır ve liflenir. Daha sonraki aşamalarında çok acılı bir hastalığa dönüşürken iyice incelen deri, altındaki anatomik yapıları büzülerek sarar. Kişinin yüzü etkilendiğinde ağız, burun ve gözleri biçimsizleştirir, hasta soluk bir maske takıyormuş gibi durur.
Skleroderma ilk aşamalarında yeterli ve sağlıklı su tüketilerek tedavi edilebilecek bir hastalıktır. Skleroderma tek değil dermatit, kserozis gibi birçok cilt hastalığının tedavisinde kullanılacak olan temel ilaç reçetelerde değil musluğunuzdan akan temiz suyla mümkündür. Ancak bunu Türkiye’deki sağlık sistemi anlayıp hekim tavsiye edinceye kadar, sizler evlerinizde ücretsiz bir şekilde deneyip görebilirsiniz.