Psikologların uyması gereken belli etik kodlar ve prensipler vardır. Bunlar; terapide, medyada, eğitim kurumlarında, ve toplumda psikolog kimliğinizle sergilediğiniz davranışların nasıl olması gerektiği üzerine bilgiler içerir.
Mesleki yeterliliğinizin olduğu konularda çalışmak ve demeç vermek, danışanların özel bilgilerini ve gizliliğini korumak, genelleyici ve ayrımcı demeçler vermekten kaçınmak, danışanla terapist-danışan ilişkisi dışında bir ilişki geliştirmemek prensiplere örnek olabilir. Bu etik kodlara ve prensiplere yasa gibi yaklaşmak yerine, psikologlara önderlik eden kılavuz olarak yaklaşmak faydalıdır çünkü her psikoloğun karşılaştığı etik çıkmazlar farklıdır ve psikolog bu kodları birebir uygulamak yerine onları kılavuz alarak kendi şahsi kararını verebilmelidir.
İyi bir psikolog etik kodlara hakim, kendi sınırlarının ve önyargılarının farkında olan ve insanlara herhangi bir zarar vermemeyi aksine fayda sağlamayı gözeten bir psikologdur.
Amerikan Psikoloji Derneği (APA) ve Türk Psikoloji Derneği (TPD) kendi etik kodlarını ve prensiplerini yayınlamışlardır ve her iki derneğin de etik prensiplerinde cinsiyet, ırk, din, sosyoekonomik durum, yaş, cinsel yönelim üzerinden ayrımcılık yapılmaması gerektiği yazar. Ancak psikologların ve diğer akıl sağlığı profesyonellerinin kendi kişisel önyargıları -isteyerek veya istemeyerek- bu etik prensipleri yok saymalarına ve ayrımcılık yapmalarına sebep olabilir. Maalesef ki, dünyada lgbtq+ bireyler akıl sağlığı hizmetlerinde hala önyargılar ve engellerle karşılaşmakta.
2001 yılında Amerika’da yapılmış bir araştırma terapideki biseksüel önyargısını ortaya seriyor (Mohr, Israel, Sedlacek, 2001). Araştırmada 97 psikolojik danışman, biseksüel bir kadın danışana ait kurmaca bir vaka okuyor. Bu vakadaki problemlerden bazıları şunlar; kariyer seçiminde zorlanma, kız arkadaşından ayrıldığı için yas tutma, ve bi-fobik olan eski bir erkek arkadaş. Ancak, vakadaki biseksüel danışanın problemleri arasında kendi cinsel yönelimini kabul edememe gibi sorunlar yok.
Araştırmacılar; psikolojik danışmanların bu vakaya karşı hoşgörülerine, tutumlarına, biseksüellik hakkında ne düşündüklerine ve vakayı klinik olarak nasıl değerlendirdiklerine bakıyorlar.
Biseksüelliğe karşı olumlu bir tutuma sahip olan ve biseksüelliği gerçek bir cinsel yönelim olarak gören danışmanlar vakadaki danışana daha hoşgörülü yaklaşıyorlar, ona kendi fikirlerini empoze etmiyorlar, onu gereğinden daha fazla patolojik bir vaka olarak görmüyorlar ve problemleri danışanın biseksüelliğine bağlamıyorlar. Aksine, danışanın psikososyal işlevliğinin iyi ve yüksek olduğunu değerlendiriyorlar.
Ancak, biseksüelliğe karşı olumsuz bir tutumu olan ve biseksüelliği gerçek bir cinsel yönelim olarak görmeyen önyargılı danışmanlar, vakadaki danışana kendi fikirlerini empoze ediyor ve danışanın problemlerini biseksüel cinsel yönelimine ve biseksüellikle ilgili kalıplaşmış yargılara bağlıyorlar.
İlginç bir ek bilgi olarak, biseksüelliğe karşı önyargılı olan bu danışmanların hepsi heteroseksüel bireyler. Anlaşıldığı üzere, terapistlerin ve danışmanların kendi önyargıları lgbtq+ danışanları gereğinden fazla problemli görmelerine ve klinik olarak yanlış değerlendirmelerine sebep oluyor.
2006 yılında yapılmış bir diğer araştırma, New Mexico’daki kırsal alanlarda lgbtq+ bireylerin psikolojik destek alırken karşılaştığı sorunları ortaya seriyor (Willging, Salvador, Kano, 2006).
Araştırmacılar, toplamda 20 akıl sağlığı profesyoneliyle lgbtq+ bireylere karşı olan tutumlar ve lgbtq+ bireylerin terapiye ulaşırken karşılaştıkları engeller üzerine röportaj yapıyor. Bu röportajlar profesyonellerin problemli ve önyargılı düşünce ve davranışları olduğunu gösteriyor. Bazı profesyonellerin bütün danışanlarının cinsel yönelimlerinin heteroseksüel olduğunu varsaydığı, bazılarının eşcinsel danışanlarının cinsel yönelimini yok saydığı ve lgbtq+ danışanlarını sığ buldukları ve yargıladıkları ortaya çıkıyor. Röportajlar aynı zamanda bazı psikologların lgbtq+ danışanlarını cinsel yönelimlerini değiştirmek için zorladıkları ve baskı kurduklarını açığa çıkarıyor.
Kısacası, hayatın birçok alanında zorlanan lgbtq+ bireyler adil ve uygun terapi almakta da zorlanıyorlar. Cinsel yönelim üzerine ayrımcılık yapılmaması gerektiği etik kodlarda belirtilmiş olsa da, psikoloğun kendi önyargıları klinik değerlendirmeyi psikolog farkında olarak veya olmayarak etkiliyor olabilir.
Lgbtq+ bireylerin terapiye ulaşması, terapiden yararlanması ve adil bir hizmet alması için hala katedilecek çok yol var ve bütün akıl sağlığı profesyonelleri kendi önyargılarına karşı tetikte olmalı.
Kaynaklar:
Mohr, J. J., Israel, T., & Sedlacek, W. E. (2001). Counselors’ attitudes regarding bisexuality as predictors of counselor’ clinical responses: An analogue study of a female bisexual client. Journal of Counseling Psychology, 48(2), 212-222.
Willging, C. E., Salvador, M., & Kano, M. (2006). Unequal treatment: Mental health care for sexual and gender minority groups in a rural state. Psychiatric Services, 57(6), 867-870.
http://www.apa.org/ethics/code/
https://www.psikolog.org.tr/turkey-code-tr.pdf