Turgut Uyar’ın Büyük Saat’ini kaç kez aldım bilmiyorum. Bir arkadaşım, “her kitabın kendi serüveni olur,” demişti. Belki de haklıdır. Şiirlerin insan hayatında güçlü bir etkisi olduğunu düşünenlerdenim.
Bazen “Turgut Uyar’ın dizeleriyiz,” gibi hissetmenin gerçekliğiyle, büyük ustanın sonsuzluğa uğurlanması yıl dönümüne saygıyla, şiirlerinden alıntılarla bir demet hazırlamak istedim. Bir çiçek bahçesinde, bir demet, şairin şiir serüvenini ne kadar anlatır, düşünmeden, onun anısına “uzanıp kendi yanaklarından öpen,” şairin anısına saygıyla yapılan alıntılar:
- “Bu böyle devam edip gitmelidir Turnam,
Bütün yaratılmışlara selâm salmalı, selâm almalı
İyi günlerden, kötü yıllardan, bahardan
Gecelerin peşinde kaybolmuş diyarlardan..
Ah! Şimdi şu sensiz gecemde bana:
-Turgut, kalk gedelim.- diyen bir dost olmalı…” (Bir Sessiz Geceden Turnam… s.47)
- “Merhaba bütün güzellikleri cümle âlemin
Bizim nasibimiz olmasın da kimlerin olsun
Sevmekten…” (Yatağım Simsiyah Olmalıydı, s.68)
Dünyanın En Güzel Arabistanı: Birinci Basım, Yıl, 1959
- “Halbuki korkulacak hiçbir şey yoktu ortalıkta
Her şey naylondandı o kadar
Ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı.
Ama geyikli geceyi bulmadan önce
Hepimiz çocuklar gibi korkuyorduk.” (Geyikli Gece, s. 113)
- “Bütün ağaçlarla uyuşmuşum
Kalabalık ha olmuş ha olmamış
Sokaklarda yitirmiş cebimde bulmuşum
Ama ağaçlar şöyleymiş
Ama sokaklar böyleymiş
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız” (Tel Cambazının Tel Üstündeki Durumunu Anlatır Şiirdir, s.121)
- “Yalanlı dolanlı alçak doğruca yaşanmamış bir
Bir gözsüz kulaksız elsiz ayaksız güdük bir gün
Bütün yitiklerim karalarım üstüste üstüste bütün karışıklığım
Gelip geçtiğim macera şu kadar binler yıllık
Şu kadar binler yıllık karalarım karışıklığım üstüste
Usul usul insan insan ölüm ölüm üstüste
Şu kadar güneş şu kadar su yılanı şu kadar düzen
Ben sebebliyim denizlere aylara kavgalara umutsuzluğa
Bir maviyi durup dururken birine benzetiyorum
Bir balığın ağzını anıyorum durup dururken
Serinliyorum” (Denize Gidip Dönen Mavilerin Bire İndirgenen Üçlüğü, s.131)
Ve şiir seven hemen herkesin bildiği o şiirden bir dize,
“İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım” (Göğe Bakma Durağı, s.135)
- “Ama bu kalabalık iyi bir fırsat, söyleyeceğim, söylemeliyim daha mutlu olmak için, bütün tadını duymalıyım söylemenin daha mutlu olmak için, bütün tadını duymalıyım söylemenin açığa vurmanın herkese herkese…”
Bunlar en güzel sözlerim olacak benim iyi dinleyin
Bir bunlar bir de sevdiğini söylemek
Sevdiğini söylemek kayalar gibi
Nuh’un gemisine çıkar gibi sevdiğimi söylemek
Tanrıların önünde onların yaradılışındaki isteğe uygun bir deniz boşaltır gibi, uçuca eklediğimiz sönük bıkkın gizli kapaklı geceleri karanlık lambalardan kurtarmak, öbür evleri öbür suları öbür her şeyleri: ıslak omuzları ıslanmış saçları deniz güneşlerinde kuruturcasına yanarak soluyarak ama gene tadla yaradılışın o güzel gereğine uymak” (Yangın Toplantısı, s. 161
- “Sevmek ve söylemek
Ardından iyilik gelir ister istemez
Bir orman buduyoruz uyanın farkına varın
Bir kasırgaya karşı duruyoruz
Bitkice değil şüphesiz ama tam insanca
Korkmayın dalgalardan yılmayın
Çekin kürekleri” (Ara Parça, s.162)
- “Seni birden sıcaklığından ayırmak
Sıcaklığından tanımak birden seni
Balkonlu geceler olur değil mi
Islıklar olur değil mi
Senin yokluğun olmaz değil mi
Seni bulduğum Tanrıdandır ona şükür
Hep en iyi bugündü diyorum
Hep öyle diyorum hep
Hep öyle
Hep” (Suya Varmak, s.166)
Tütünler Islak bütün mümkünlerin kıyısında…
- “Ey bilene bilene tükenen bıçak!.
Bir şeyler yap,
Eskimeden gökyüzünün kutlu maviliği…” (Akabakan, s.210)
“Sen kaldıkça!..
Bu karanlık bir şey. Ne iyi!..
Sevmemek, tozlu, ıslak halılara uzanmak… Eski, çuval, tüyler, ırmakların çamurlar çamurlar çamurlar çamurlar çamurlar getirdiği…
Sen kaldıkça…….. Ne iyi!.” (Islaktı Tütünlerle Sülünler… s.213)
- “her şey bir büyük gerçektir, cumhuriyet ve at ve
varsa denizlerde yitmek, ve varsa denizlerde yitmek, ve varsa yetmemek o da
ve varsa ilgisizlik o da, ve varsa hiçbir şeyi
sevmemeyi sevmemek o da, ve varsa her şeyi sevmeyi
sevmek o da,” (Övgü, Ölüye, s.222)
Her Pazartesi (62-67 Notları) Yıl: 1968
- “ne söylenebilir! her şey düzeliyor sandık.
odalarda çok geniş alanlarda dardık
hiçbir şeye yeterince inanılmadan. toplandılar
orada biz de vardık.” (Cuma, s.281)
- “bir sabah biliyoruz elbet neyi bölüştüğümüzü
göz göze
bakışınca. Biliyoruz
neyi bölüştüğümüz.
Konuşmasak da.” (Bilirim Bir Kışa Hazırlanmayı s.293)
- “Senin adın bir deftere yazıldı
Eskimez bir mavi deftere
Adın
Yazıldı” (Büyük Gurbetçi, s.303)
- “Hızla gelişecek kalbimiz.
Sonsuz anısına büyük hayatın
kısacık sanılan büyük hayatın
Hızla gelişecek kalbimiz.
Kalbimiz
Yenileyecek sonsuzluğunu
Ve hızla gelişecek” (Hızla Gelişecek Kalbimiz, s.334)
- “Ve bizim bir haziranımız
Bir yıl yetecektir dünyaya
Çünkü yoğun ve ateşle yaşanmış
Çünkü ellerimiz, başımız ve kanımız
Hayasız pençelerini kokuyla gizleyen
Bir olgu olmayacaktır sana” (Biraz Daha, s.337)
Divan Yıl: 1970
- “hatırla, kendini hatırlat, o büyük haklılığı denize giden
hatırla, karada ve denizde onardığın her yeri
hatırla, karada büyük taşları üstüste kodun, hatırla
yürüttün canalıcı denizlerde cesur gemileri” (Münacat, s.343)
- “balkonlar bir suya açılır sözgelişi bu iyidir
bir ağustos terlemesine karşı sözgelişi su iyidir
yankılanır bütün yanılgıları geçmişlerin
buna karşı sözgelişi öğle uykusu iyidir
kentlerin yani düzenin geliştirilir bir sevdası
oysa biliriz ne şu iyidir ne bu iyidir” (dikilitaşlar’a s.360)
- “şu. hiçkimse durmazsa her şey yürür, bu aşk demektir” (baharı bekleyen’e s.366)
Toplandılar (70-73 Notları) Yıl:1974
“maviyi çağıran kim, kimdir çağıran maviyi
asıl mavi kimi çağırıyor, asıl onun adı ne” (Kim Çağırıyor Maviyi, s.408)
- “Denize bakıyorum, başımız dönüyor her şeyden, imkandan ve kullanılmamış sınırsızlıktan
Atıyorum sinema biletlerini, matinenin de suarenin de ve satın
aldığım bütün çiçekleri
Uzun uzun soluduğum bu akşam bir başkasının eskiden
yaşadığı bir akşamı andırıyor
Sevmenin, umudun, mutluluğun bir ağustos perşembesi
olduğu gibi köşebaşlarında
diyorum
O da diyor.” (Şehirden Biri, s.424)
- “kanın ateşin ve seslerin böyle cömertçe kullanıldığı
böyle sorumsuzca kullanıldığı bir dönemde
herkesin şimdilik hakkı vardır hüzünlenmeye” (Kıştan Kalan Soğukluk, s.455)
“sonra bütün bunların üstüne
bize yakışmayan bir bezginlik” (Bir Kırmızı Örtü, s.467)
“çünkü bakışları yazda bir geceyi andırıyor
Yaşanmış mı temmuzda mı belli değil
Çılgın ya da hüzünlü” (Çılgın-Hüzünlü, s.468)
Gazete I
- “öyle bir gün geçti ki
hiç unutmam artık
bir bütün yaz bile olabilir” (tefrika, s.482)
Gazete II
- “başka bir ülkede, bir anakarada
her şey kaybedilir
sonra daha küçültülür
biraz daha
sonra birden bire
başka bir anakarada bulunur
büyük bir şey olur.” (püf noktası: transistör, s.488)
Gazete III
- “… siz edebiyatı –yazı yazmayı- hâlâ soylu bir uğraş
sanıyorsunuz. Oysa…
sevginiz hüzün veriyor” (dert ortağı, s.491)
- “yalnızlık ne zordur ne de ayıptır
sen gene de bunu bir aşk mektubu bil
ama bil ki biziz bu uzaklığı yapan” (Mektup, s. 505)
- “gözlerin gene öyledir
dokuz beyitli bir gazel gibi” (Senin Sol Yanında, s.507)
“kalktım ki şaşırdım
önümde pencere geride deniz
gök felâket
ağaçlar uyuyor daha” (Ağaçlar Uyuyor, s.509)
Kayayı Delen İncir, Yıl:1982
- “nasıl kıpkızıldı bir sabah tanyeri hiç unutmam
deli gibi vuruyordu ahşap kaplamalara” (Eski Bahçenin Bir Evi, s. 524)
- “parlak ve kara mıydı mor muydu
yaşadığım neydi sahi
diye
düşündüm birdenbire
sağa yatık bir yazı değil
sola yatık bir yazı değil
dik kafalı bir yazı değil
başı eğik bir yazı değil
ya hepsi ya hiçbiri
galiba solgun bir gramatika
özellikle akşamüstleri” (Parlak ve Kara, s.529)
- “Şu halatı bırak elinden diyor bırak
Şu halatı bırakıyor elinden adam
En güzel yanlışlıkları kuşanarak
Günün tarihi akşam şimdi söyleyebilirim yanılmadan” (Hangi Soruyu, Niye, s.534)
“aşk bir sonbahar kimliğinde
sürdürüyor egemenliğini
birden bir bakıyoruz ki
her şey yerli yerinde
otobüsler tirenler yerinde
dükkânlar yerli yerinde
acılar yerli yerinde
çamaşırlar yerli yerinde” (İşten Değil Aşk, s.542)
“Mutsuzluktan söz etmek istiyorum
Dikey ve yatay mutsuzluktan
Mükemmel mutsuzluğundan insansoyunun
sevgim acıyor” (Acıyor, s.548)
- “çünkü güneş kalın ve kalın mavi
insana hiçbir şey hatırlatmaz
öyle ki toparlar hayatın kalbini
ve o zaman
çökelir yaz
tutarak kendi kalbini
umutlar sarıya bırakır kendini
gül uzar karanfil kokar
o zaman sorarım
şimdi mi
ve biz bir yazı o zaman anlarız belki” (Bir Yazı Anlamak, s.552)
- “şimdi nedir ki ilk bakışta yitirilen
ey gözleri maden
ey ilk güneş saatinin çubuğu
de ki aşk pusudadır ve dükkânda
ölümsüzlüğün mührü kazınır” (Ayağımın Tozuyla, s.553)
- “seni ilk haziranda görmüştüm
Şapka giymemiştin çünkü yazdı
Zaten hiç giymezdin belki de
Kimin dünyayı görecek hali vardı oysa
Sokaklar mavilik demetleri şunlar bunlar
Şunlar bunlar diyorsam unutulmaz şeylerdi ha
Örneğin çiçekti herşeyin ilk yarısı
Ellerim ceplerime gitti durup dururken
Yani herkesin aşk aşk dediği buysa” (Gök, Bulut, Su, s.556)
Dün Yok Mu, Yıl:1984
- “tut ki sen bir şiiri çok iyi yazsan
ya da çok iyi bir şiir yazsan” (Tut Ki Sen, s.597)
Son Şiirler
- “o, yeşili aldı o’na götürdü
o, ben mavi’yi isterim dedi
o, gitti döndü gene o’na
yeşilden başka kalmamış dedi” (O, s.637)
- “adın
sonu gelmez bir tartışma
herkesin
bildiğinde direndiği bir yanılma
kutsal bir yanılma
ki çözümü
dünyanın son gecesinde
şimdilik kimsenin bilmediği” (Adın, s.638)
Herkes başka dizelerde bulur kendini, bilmez miyim? Ruhu şad olsun Usta’nın.
Alıntılar; Büyük Saat (YKY Yayınları, 20. Baskı, İstanbul, 2014) kitabından yapılmıştır.