60’lı yıllarda Türkiye soluna ve de siyasetine damga vuran partilerden Türkiye İşçi Partisi (TİP) küllerinden doğuyor. Geçtiğimiz hafta düzenlenen toplantılarla bu partiyi tekrar hayata geçirme faaliyetleri resmen başlamış oldu. Bu vesileyle biz de sizlere Türkiye siyaseti için sıradışı bir figür olan bir dönem TİP’in genel başkanlığını yürütmüş olan Mehmet Ali Aybar’ı anlatmak istedik.
Türkiye adeta bir siyasal partiler mezarlığı. Soldan sağa birçok parti kuruldu, kapatıldı, kapandı, devam etse de ancak bir tabela partisi olarak kaldı. Kiminin ismi bile hatırlanmıyor, kimi ise arkasında bir iz bıraktı. İşte o iz bırakan partilerden biri; Türkiye İşçi Partisi yani TİP oldu.
TİP, 1961 yılında kuruluyordu. 27 Mayıs darbesinin ardından göreceli bir demokrasi ortamı bulunuyordu, veya yanılsaması da diyebiliriz. 13 Şubat 1961 yılında Kemal Türkler’in de aralarında olduğu bir grup sendikacı tarafından kuruldu TİP. İlk döneminde doğuş ve kurulma sancıları çeken partinin geniş halk kitleleri nezdinde tanınması Mehmet Ali Aybar’ın Şubat 1962’de Türkiye İşçi Partisi başkanlığına gelmesiyle oldu. Bu dönem hem işçiler hem aydınlar partiye katılmaya başlıyordu.
Türkiye İşçi Partisi, Aybar’ın sözleriyle “işçi sınıfının, aydınlarla kader birliği”ydi. Parti, solda farklı bir çizgide duyuyordu. Legaliteyi esas alıyor, otoriter parti yapılanmasına karşı çıkıyordu. 1965 yılı genel seçim yılıydı. Seçim sistemi, küçük partilerin de mecliste temsiline imkân veren “milli bakiye” sistemiydi. Bu TİP için bir şans olacaktı. Parti, başarılı bir seçim dönemi geçiriyordu. 54 ilde seçimlere giren 276 bin oy alan parti bu sonuçlarla 15 milletvekilliği kazandı ve mecliste grup kurma hakkını elde etti. İlk kez bir sosyalist parti Türkiye’de meclise giriyordu. Çetin Altan gibi dönemin popüler isimleri de milletvekili olarak meclisteydi artık. 1968 ise partinin çatırdama yılı oluYordu. Çekoslovakya’nın Sovyetler tarafından işgali, bütün dünyadaki sol çevreleri olduğu gibi TİP’i de böldü. Parti, Behice Boran ve Mehmet Ali Aybar’a yakın olan fikirler olarak ikiye ayrılıyordu adeta. Mehmet Ali Aybar, işgali sert ifadelerle defalarca kez kınıyordu.
TİP’in öyküsünü anlattıktan sonra kısaca, gelin biraz da Aybar’ın hikayesine geçelim.
TİP’in bu öyküsünde Mehmet Ali Aybar’ın yeri tamamen farklı bir noktada. Türkiye siyaseti için sıradışı diyebileceğimiz bir figür olan Aybar, o dönemden demokratik ve özgürlükçü solun izdüşümlerini siyasete yansıtıyordu. Aybar, sosyalizmin Türkiye’ye özgü bir modelinin yaratılmasıı savunuyordu. Ne ABD ne Sovyetler egemenliği diyordu. Sosyalizmin özü özgürlüktür diyordu. Güleryüzlü sosyalizm kavramını ortaya atıyordu.
Mehmet Ali Aybar 1908’de İstanbul doğdu. Çocukluğu, Cihangir ve Kuzguncuk’ta aile çevresinde geçti. Önce Fransız Okulu’nu sonra da Galatasaray Lisesi’ni bitirdi. 1939’da İstanbul Hukuk Fakültesi’nde Devletler Hukuku doktoru iken, Paris’e Sorbonne Üniversitesi’ne hukuk araştırmaları yapmaya gitti. Kuzeni şair Oktay Rıfat da yanındaydı. 2. Dünya Savaşı çıkınca bu ikili ve arkadaşları bisiklete atladılar, Paris’ten Lyon’a gittiler. Ordan da istikamet Türkiye oldu. 1942’de Devletler Hukuku doçenti olduğu İstanbul Hukuk Fakültesi’nden 1946’da Vatan gazetesinde yazdığı rejimi eleştiren bir yazı nedeniyle uzaklaştırıldı. 1947-49 yılları arasında her ikisi de sıkı yönetimce kapatılan Hür ve Zincirli Hürriyet gazetelerini çıkarttı. 1949’da yine Milli Şef İnönü’ye yazdığı ‘Açık Mektup’tan dolayı ‘hakaret’ten hüküm giydi. Paşakapısı Cezaevi’nde diğer şair kuzeni Nazım Hikmet’le 1950 affına kadar yattı.
TİP Başkanlığı döneminde onu tüm Türkiye tanıyacaktı. 1967’de ABD’yi savaş suçlusu olarak mahkum eden Russell Mahkemesi üyesi olarak Vietnam’a gitti.
Aybar, hiçbir dönem tam anlamıyla biraraya gelemeyen Türkiye solunun birleşmesi için hayatı boyu çabaladı. Bu büyük fikir ve mücadele adamı 1995 yılında 87 yaşında iken İstanbul’da hayata gözlerini yumdu.
Aybar, bir lider olmanın yanı sıra ünlü bir atlet ve sporcu idi aynı zamanda.100, 200 ve 400 metreleri koşmuş, Türkiye ve Balkan rekorları kırmıştı. 1928 Amsterdam Olimpiyatları’na, 1930,’31 ve ’33 Atina Balkan Oyunları’na katıldı. Edebiyata ve resme de çok meraklı olan Aybar’ın kendi resim çalışmaları da vardı. Yine yazı yazmak onun için ayrı bir tutkuydu. Özellikle “Neden Sosyalizm” kitabı Türkiye solunun en önemli fikir kaynaklarından, başucu kitaplarından biri oldu.