Ana SayfaYaşamTürkiyeli "yalancı vatandaşın" anket sonuçları: Üzgünüm, inanır mısın?

Türkiyeli “yalancı vatandaşın” anket sonuçları: Üzgünüm, inanır mısın?

-

Araştırmaya göre; Türkiye’de insanlar birbirlerine güvenmiyor. Siyasi kişilikler seçilmek için vaat verdiğinde neden uygulamayacağına inanılır ya da siyasiler neden inanılmaz vaatler verir? Başkalarını kandırmak çok kolay ama insan kendini neden böyle kolay kandırır? Bu kısır döngüde yalan söylemeyi mi önce bırakmalıdır, yoksa güvensizliği mi? Eğitim ile yaşananların arasında bir orantı var mıdır? İnsanlar ölüyor, savaş başlıyor. Yalanlara devam…

Uluslararası Sosyal Saha Çalışmaları Programı (International Social Survey Program-ISSP) kapsamında, “Türkiye’de ve Dünyada Vatandaşlık” başlıklı bir rapor hazırlandı. Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Ersin Kalaycıoğlu ve Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Çarkoğlu tarafından hazırlanan rapora göre, Türkiyeli insanlar birbirine güvenmiyor. Birbirine güvenmeyen bu insanlar, başka ülke vatandaşları ile kıyaslandığında neredeyse devletine en sadık, asla vergi kaçırmayan, her seçimde oy kullanmaya giden, etik değerlere ve farkındalıklara karşı hoşgörülü, yardımsever ve yasalara çokça bağlı

Bu denli yüksek bir farkındalık ve gelişmiş refahın göstergesi kişisel erdemler nasıl olur da birbirlerine karşı güvensiz bu kadar insanda birleşirler? Acaba yalan mı söylüyoruz ne kadar iyi bir vatandaş olduğumuzu çeşit çeşit seçenekle açıklarken? Kendini yalanla ifade eden ebeveynlerin, öğrendiği yanlış davranışı uygulayan ve savunan çocukları gibi. Söylediği hiçbir şeyi yapmayan lideri, liderin kendisinden bile çok savunan ve sahiplenen bir dille öven, ağzından çıkan sözü kendi sözü kadar benimseye programlanmış yurttaşlar gibi. 

Birbirimizi iyi tanıyoruz. Kişi kendinden bilir işi mottosu ile de kimseye güvenmiyoruz. Sorulunca en iyiyiz, ancak tablo ortada. Kimse kimseye güvenmiyor. Vaatler veriliyor, gelen gideni aratıyor. Değişen bir şey yok. Bazılarımız ölüyoruz. Kalanlarımız ise ölmekten beter oluyoruz.

aylan bebek

Çok aşikâr örnekler var yaşadığımız. Suriyeli insanların “göçmeye çalışırken” ölmeleri, ölmeyenlerin ölen yakınlarının cenazelerini Ege Denizi’nde sürüklenmeye ve kıyıya vurmaya bırakmaları… Daha da yakından bakacak olursak bu tablo çok daha içler acısı bir vaziyete bürünüyor. Burnumuzun dibi Doğu Anadolu Bölgesi, her gün sokağa çıkma yasakları ile birer birer ölüyor. Şok dalgası Batıya, “öğretmenler eğitim alacak, okullar tatil” şeklinde yayılsa da bilinen gerçekleri konuşmaktan kaçıyor oluşumuz o gerçekleri değiştirmiyor. Devletin halkına silah doğrultması bu gerçeklerden bir tanesi.

Gözlerimizin içine baka baka söylediğimiz yalanlar, “ama elektrik faturası ödemiyorlar”, can pahasına itiraf edilmiyor. Yalanlarla kalakalıyoruz. Kendimizi ve birbirimizi kandırdığımız yetmiyor bir de araştırma şirketlerini kandırıyoruz. Şimdi bu araştırma şirketleri vergisine sadık, farkındalıklara sahip ve farklılıklara hoşgörülü yaklaşan bu kişilere mi inanacaklar, yoksa ne kadar yalancı olduklarına ve birbirlerine güvenmeme sebeplerine mi?

Fotoğraf görmek ister misiniz yalanlarımızla ilgili? Halk, evet Türkiye’de yaşayan insanlar bir bölgeden başka bir bölgeye göçüyor. Neden? Çünkü savaş var!

İnanmak çok zor. Bu şartlar altında yaşamak da çok zor. Yalanların içine gömüldük, aslında havasızız. Ama havasızlıktan değil sessizliğimizle döktüğümüz kanlarda boğulacağız. Öldüğümüzün farkına varmadan, yaşadığımızı sanarak harcadığımız bir koca hayat, ziyan ettiğimiz onca ömür. Ülkenin “bazı” bölgeleri, ormansızlaşan yeryüzü, kuruttuğumuz dereler, hayvanat bahçeleri… Çok uzun bir liste. Bakmayınız. Artık düşününüz ve doğru yaşayınız. Ne denilebilir ki? Doğruyu seçip uygulamak nasıl bu kadar zor olabilir ki?

“Coğrafya kaderdir” derken İbn-i Haldun bunu mu kastetmişti acaba? Keşke coğrafyam bu olmasaydı, kadere inanmıyorum ama Batı’da yaşıyorum. Doğu’daki insanlar da inanmadıkları kaderi yaşamak zorunda mı? Keşke terör, devlet, ahlak, yaşam, hak ve özgürlük kelimelerine yeniden tanımlasak. Yeni ve temiz bir sayfa açıp yaşatmak için yaşasak. Mümkün mü?

Üzgünüm ama fayda etmiyor işte. İnanır mısın?

Kaynak: Bianet, CNN Türk

SON YAZILAR

Enkaz bizi ezdi, üzdü, liyakatsızları yok edecek: Peki yeni düzende her canlı yaşam hakkına sahip olacak mı?

Yaşıyor olmak yüreğimizde koca bir kayaya dönüştürülmüş olsa da hayat, istemesek de bizi akışında sürükleyip götürüyor. Hem de daha yaralar sarılmadan, acılar dinmeden. Uzaktan izleyenler...

Dar Banyolar İçin Kullanışlı Lavabo Alternatifleri

Bazı lavabolar dar banyolar için daha uygundur. Bu alternatifler, daha küçük banyoların işlevselliğini artırmak ve daha fazla depolama alanı sağlamak için öne çıkar. Geleneksel lavabolar...

8 Mart Ama Hangi 8 Mart

"Ah, kimselerin vakti yok / Durup ince şeyleri anlamaya..." demiş Gülten Akın bir şiirinde oysa çok şey de yok elimizde; gözlerdeki gülümseme, birlikte söylenen şarkılar,...

Mezbahalar ve gaz odaları: Türcülüğün ve sağlamcılığın kesişimi

Egemenin öldürmekte hiçbir sakınca görmediği, bedeni rahatlıkla parçalara ayrılabilen, yaşam hakkı elinden alınanların tarihi kapkara ve hala bu şekilde kanla, sömürülmeyle, dışlanmayla, yok sayılıp aşağılanmayla...
Gamzegül Kızılcık
Gamzegül Kızılcık
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü mezunu. Kadın hakları mücadelesi, çocuk hakları ve LGBTİ hakları konularına ilgili. Doğal hayatın korunması konusuna meyledişi ve Gaia Dergi ile yollarının kesişimi sonucunda da; direnişçi bir kadın, gazeteci.

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol