Ana SayfaYaşamFeminizmVarolmanın Dayanılmaz Hafifliği romanındaki kadın karakterlere feminist bir bakış

Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği romanındaki kadın karakterlere feminist bir bakış

-

“Kadın güçsüzlüğü değil, güçlülüğü içinde; kendinden kaçmak değil, kendini bulabilmek; varolmaktan istifade etmek değil, varlığını olumlamak üzere sevebildiği gün, aşk, hem onun hem de erkek için korkunç bir tehlike olmaktan çıkıp bir yaşam kaynağı haline gelecektir.”
Simone de Beauvoir, İkinci Cins

Varolmalarının dayanılmaz ağırlıklarını taşıyan kadın bedenleri tarihin farklı dönemlerinde sonu gelmez bir şiddetin ve vahşetin kurbanları olmuşlardır. Geleneksel yapıdaki toplumlarda kurban edilmiş, cezalandırılmış, aldatılmış ve sömürülmüşlerdir. Beden, her dönemde iktidar tarafından hegemoni altına alınan bir varlıkken bu romanda kadın bedeninin hem iktidar karşısında hem de erkek ilişkilerinde varolmalarına/ olamamalarına şahit oluruz. Çek-Fransız asıllı yazar Milan Kundera’nın 1981 yılında yazdığı ve ancak orijinal diliyle 1985 yılında basılan dönemin en ses getiren, çok katmanlı romanlarından biri olan “Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği”, 1968 yılında Sovyet Rusya tarafından işgal edilen Çekoslovakya’da yaşananlara ayna tutarken, komünizmden dine, edebiyattan sanata birçok noktaya dokunur. Kundera, insan ontolojisine vurgu yaparak var olmaya duyulan sancıları, insan kırılganlığını ve aldırmazlığını, ağırlığın hafifliğini ve hafifliğin ağırlığını kendine özgü bir anlatımla sergiler. Nietzche’nin edebi dönüş felsefesi ile açılışı yapan Kundera, hayatlarımızın sonsuza kadar tekrar etme düşüncesini irdeler. Nietzche’nin edebi dönüşüne kadın erkek ilişkileri üzerinden yola çıkarak, her şeyin sonsuz biçimde tekrarlanacağı çıkarımını yapar. Yaşamda sonsuza dek tekrar eden yinelemelerin bir ağırlığı mı, tek sefer yaşanan olayların bir hafifliği mi gösterdiği paradoksunu sorgular. Yazar, karakterlerin fiziki görünüşleri ile ilgili ayrıntılara girmezken geçmişlerini ve hayatı algılayışlarını tüm detayıyla anlatarak onları birer bedensel imgeye dönüştürür. Romandaki iki ana kadın karakter Tereza ve Sabina’nın varoluş savaşlarında sergiledikleri bedenleri ve kişilikleri kaygan zeminler üzerinde çizilir. Her ikisinin de dönüşüm süreçleri sancılıdır. Soyut iç dünyaları ile somut yaşamlarında çarpışan noktalar hayatın gerçekliği ile kurgunun gerçekliğinde buluşur. Patriyarkal dünyanın salt bir tutku nesnesi ve cinsel haz aracı olarak konumlandırdığı kadın bedenini, Kundera da pasifize eden bir zemin üzerinde sunar. Kadın erkek ilişkilerinin hafiflik ağırlık diyalektiği zaman zaman paragraf aralarında kendini hissettiren bilinçli ya da bilinçsiz yaratılan eril ses tarafından anlatılır.

Bir rastlantılar zinciriyle küçük bir kasabada karşılaşan Tereza ve Tomas‘ın aşkı Beethoven’ın büyülü ezgisinin altında canlanır. Bir cerrah olan Tomas anlık zevklerden ve kadınlarla flört etmekten hoşlanmaktadır. Tereza’nın kırılgan bedeni  daha ilk görüşmede adeta “sazdan sepete konulup nehir aşağı bırakılan” bir çocuk gibi Tomas’a sunulur. Ona masallar anlatarak uyutan Tomas romanın ilk sayfalarında bir baba gibi Tereza’nın bedenine sahip çıkar. Tereza’nın koltuğunun altında Tolstoy’un unutulmaz romanı “Anna Karenina” ile gelişi saflığı, güzelliği ama yasak aşkı uğruna soğuk rayların üzerinde yatan Anna’nın bedenini hatırlatır. Tereza’nın beraberinde getirdiği bavuluna sakladığı anıları, annesinin gölgesinden başka bir şey değildir. İlk buluşmada Tereza mide gurultuları ile kendi bedeninde zaman zaman annesinin kahkahalar attığını hisseder. Çocukluk anılarında annesinin Tereza banyo yaparken kapısını açık bırakması ve kızının bedenini sıradanlaştırmaya çalışması romanın beden odağının en vurucu anılarını oluşturur. Tereza “Senin bedenin de bütün öteki bedenlerden farksız, utanmaya hakkın yok; seninkiyle bir örnek milyonlarca kopyada varolan şeyi saklamak için bir neden yok” diye söyleyen annesini hatırlar. Sevgisizlikle kurulan anne kız ilişkisinin etkileri Tereza’nın hayatında tüm ağırlığını hissettirir. Kadının kadın üzerinde, annenin kızının bedeni üzerinde kurduğu buyruklar dönemin sosyo kültürel anlayışına da ayna tutar. Tereza, annesinin bütün bedenlerin eşit olduğunu düşündüğü dünyasından kaçıp “kendi bedenini benzersiz, yeri doldurulamaz kılmak için” Tomas’a sığınır. Tereza tek ve alternatifsiz olmak istese de sabah uyandığında başka bir bedenle  aynı yatakta olmak istemeyen  aşık olduğu adamın sayısız ihanetiyle güçsüzleşir. Aşk için “çiftleşme arzusunda (sonsuz sayıda kadına kadar uzanabilecek bir tutku) duyurmaz kendini, uykuyu paylaşma arzusunda duyurur” (tek bir kadınla sınırlı olan arzu) söylemiyle Kundera aşk ve cinsellik kavramlarına erkek nezdinde bakar. “Her çağda yazılmış aşk şiirlerinde, kadın erkeğin bedeninin altında ezilmeyi özler. O halde yüklerin en ağırı, aynı zamanda yaşamın sağladığı en şiddetli doyumun da imgesidir.” sözüyle Kundera kadın erkek ilişkilerindeki cinsiyet hiyerarşisini kurar. Ağırlık ve hafiflik arasında sıkışıp kalan Tomas’ın aksine Tereza beden ve ruh ikilemleri arasında kırılganlığı yaşar. Tomas tarafından hediye edilen ismi Karenin olan köpekle adeta yalnızlığını paylaşır. Rüyalarında gördüğü havuzda yüzen çıplak kadın cesetleri de Tomas’ın ve aslında sistemin yitirdiği kadın bedenleridir. Kendi bedeninin diğer kadınların bedeni gibi  görülme korkusu rüyalarında açığa çıkar. Rüyalarında gördüğü Tomas’ın önünde diz kıvıran kadın bedenleri, toplumsal cinsiyetçiliğin yansımalarıdır. Sembollerle yüklenmiş mide gurultuları, baş dönmeleri, ruh- beden ikilemleri ve rüyalar Tereza’nın iç dünyasına ve silikleşen “beden” algısına ayna tutar. Beden olmaktan birey olmaya geçemeyen Tereza kendi bedeninin gerçeklerini unutarak varlığını Tomas ve köpeği Karenin’e göre sürdürür. 

Sabina ise Kundera’nın yarattığı bambaşka bir kadın karakter olarak karşımıza çıkar. Sabina özgür ruhlu bir ressamdır ve uzun süredir Tomas’ın sevgilisidir. Tomas’ın birçoğu tek gecelik ilişkilerinden aralarında kurulan tutku dolu bağ ile ayrılır. Yazar Sabina’yı sadece güzel, çekici, entelektüel bir kadın olarak sunmaz. Kendi hazlarının peşinden giden Sabina’nın sanatla dolu hayatında ayna metaforu bolca kullanılır. Bir maske gibi başına taktığı melon şapka güç ve erkek egemenliğini sembolize etse de fetişist bir obje olarak hafızalarda yer edinir. Tomas’la ilişkisinde “tensel aşkın hafifliğinde” savrulan Sabina, hiçbir yere ve kişiye ait olmak istemez. Bir diğer karakter olan Franz’la olan ilişkisinde de tutarsızdır. Karısını ve kızını terk eden Franz’ın Sabina ile olan aşkı “sürekli bir darbe bekleyişi”ne dönüşür. Kundera Sabina’nın kendi kadınlığına bakışını şu sözlerle dile getirir; “Kadın olmak Sabina’nın seçmediği bir yazgıydı. Seçmediğimiz bir şeye kendi erdemimiz ya da başarısızlığımız gözüyle bakamayız… Kadın olarak doğmaya isyan etmek ona göre bundan gurur duymak kadar aptalca bir şeydi.” (95). Birbirlerini özgürleştiren, hafifliklerle kurulan ilişkilerinin sonunda Tomas Tereza’yı seçer. Sabina, Tereza’ya göre daha güçlü ve “hafif” olsa da zaaflarının tutsağı olur. Tomas, cerrah elleriyle aslında her iki kadının hem bedenlerine hem de hayatlarına dokunur. Aitsizlik ve hafifliğin sembolü haline gelen Sabina Prag’la olan tüm bağlarını kopararak Amerika’ya yerleşir.        

Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği romanında iç içe geçmiş aşkların, mutlak rastlantısallıkların, terk edilmişliğin acısının, ihanetin ve savaşın kadın bedenleri üzerinden yaşandıklarına şahit oluruz. Kundera, ruhun beden ile yaptığı sorgulamaların, insanın kendi ve varoluşuna dair giriştiği muhasebelerin ihanetle perçinleşen hafifliğini gösterir. Bir kadın bedeni gibi Rusya tarafından işgal edilen Prag arka planında İsviçre’den Kamboçya’ya kadar uzanan mekansal düzlemde faşizmin karanlığını gösterir ve komünizmin de eleştirisini yapar. Kundera, bağırsakları ruhlarının ta derinlerine gizlenen, aynalarda yüzleşilen, tanrı sorgulamalarına kadar uzanan derin, ağır ama ağırlaştıkça hafifleyen bedenlerin yıllardır süregelen dramını anlatırken duygusal, kırılgan, depresif ya da fetişist olarak resmettiği kadın bedenlerini erkek karakterler aracılığı ile yansıtır.

\n

\u201cKad\u0131n g\u00fc\u00e7s\u00fczl\u00fc\u011f\u00fc de\u011fil, g\u00fc\u00e7l\u00fcl\u00fc\u011f\u00fc i\u00e7inde; kendinden ka\u00e7mak de\u011fil, kendini bulabilmek; varolmaktan istifade etmek de\u011fil, varl\u0131\u011f\u0131n\u0131 olumlamak \u00fczere sevebildi\u011fi g\u00fcn, a\u015fk, hem onun hem de erkek i\u00e7in korkun\u00e7 bir tehlike olmaktan \u00e7\u0131k\u0131p bir ya\u015fam kayna\u011f\u0131 haline gelecektir.\"
Simone de Beauvoir, \u0130kinci Cins<\/p>\n\n\n\n

Varolmalar\u0131n\u0131n dayan\u0131lmaz a\u011f\u0131rl\u0131klar\u0131n\u0131 ta\u015f\u0131yan kad\u0131n bedenleri tarihin farkl\u0131 d\u00f6nemlerinde sonu gelmez bir \u015fiddetin ve vah\u015fetin kurbanlar\u0131 olmu\u015flard\u0131r. Geleneksel yap\u0131daki toplumlarda kurban edilmi\u015f, cezaland\u0131r\u0131lm\u0131\u015f, aldat\u0131lm\u0131\u015f ve s\u00f6m\u00fcr\u00fclm\u00fc\u015flerdir. Beden, her d\u00f6nemde iktidar taraf\u0131ndan hegemoni alt\u0131na al\u0131nan bir varl\u0131kken bu romanda kad\u0131n bedeninin hem iktidar kar\u015f\u0131s\u0131nda hem de erkek ili\u015fkilerinde varolmalar\u0131na\/ olamamalar\u0131na \u015fahit oluruz. \u00c7ek-Frans\u0131z as\u0131ll\u0131 yazar Milan Kundera\u2019n\u0131n 1981 y\u0131l\u0131nda yazd\u0131\u011f\u0131 ve ancak orijinal diliyle 1985 y\u0131l\u0131nda bas\u0131lan d\u00f6nemin en ses getiren, \u00e7ok katmanl\u0131 romanlar\u0131ndan biri olan \u201cVarolman\u0131n Dayan\u0131lmaz Hafifli\u011fi\u201d, 1968 y\u0131l\u0131nda Sovyet Rusya taraf\u0131ndan i\u015fgal edilen \u00c7ekoslovakya\u2019da ya\u015fananlara ayna tutarken, kom\u00fcnizmden dine, edebiyattan sanata bir\u00e7ok noktaya dokunur. Kundera, insan ontolojisine vurgu yaparak var olmaya duyulan sanc\u0131lar\u0131, insan k\u0131r\u0131lganl\u0131\u011f\u0131n\u0131 ve ald\u0131rmazl\u0131\u011f\u0131n\u0131, a\u011f\u0131rl\u0131\u011f\u0131n hafifli\u011fini ve hafifli\u011fin a\u011f\u0131rl\u0131\u011f\u0131n\u0131 kendine \u00f6zg\u00fc bir anlat\u0131mla sergiler. Nietzche\u2019nin edebi d\u00f6n\u00fc\u015f felsefesi ile a\u00e7\u0131l\u0131\u015f\u0131 yapan Kundera, hayatlar\u0131m\u0131z\u0131n sonsuza kadar tekrar etme d\u00fc\u015f\u00fcncesini irdeler. Nietzche\u2019nin edebi d\u00f6n\u00fc\u015f\u00fcne kad\u0131n erkek ili\u015fkileri \u00fczerinden yola \u00e7\u0131karak, her \u015feyin sonsuz bi\u00e7imde tekrarlanaca\u011f\u0131 \u00e7\u0131kar\u0131m\u0131n\u0131 yapar. Ya\u015famda sonsuza dek tekrar eden yinelemelerin bir a\u011f\u0131rl\u0131\u011f\u0131 m\u0131, tek sefer ya\u015fanan olaylar\u0131n bir hafifli\u011fi mi g\u00f6sterdi\u011fi paradoksunu sorgular. Yazar, karakterlerin fiziki g\u00f6r\u00fcn\u00fc\u015fleri ile ilgili ayr\u0131nt\u0131lara girmezken ge\u00e7mi\u015flerini ve hayat\u0131 alg\u0131lay\u0131\u015flar\u0131n\u0131 t\u00fcm detay\u0131yla anlatarak onlar\u0131 birer bedensel imgeye d\u00f6n\u00fc\u015ft\u00fcr\u00fcr. Romandaki iki ana kad\u0131n karakter Tereza ve Sabina\u2019n\u0131n varolu\u015f sava\u015flar\u0131nda sergiledikleri bedenleri ve ki\u015filikleri kaygan zeminler \u00fczerinde \u00e7izilir. Her ikisinin de d\u00f6n\u00fc\u015f\u00fcm s\u00fcre\u00e7leri sanc\u0131l\u0131d\u0131r. Soyut i\u00e7 d\u00fcnyalar\u0131 ile somut ya\u015famlar\u0131nda \u00e7arp\u0131\u015fan noktalar hayat\u0131n ger\u00e7ekli\u011fi ile kurgunun ger\u00e7ekli\u011finde bulu\u015fur. Patriyarkal d\u00fcnyan\u0131n salt bir tutku nesnesi ve cinsel haz arac\u0131 olarak konumland\u0131rd\u0131\u011f\u0131 kad\u0131n bedenini, Kundera da pasifize eden bir zemin \u00fczerinde sunar. Kad\u0131n erkek ili\u015fkilerinin hafiflik a\u011f\u0131rl\u0131k diyalekti\u011fi zaman zaman paragraf aralar\u0131nda kendini hissettiren bilin\u00e7li ya da bilin\u00e7siz yarat\u0131lan eril ses taraf\u0131ndan anlat\u0131l\u0131r.<\/p>\n\n\n\n

Bir rastlant\u0131lar zinciriyle\u00a0k\u00fc\u00e7\u00fck bir kasabada\u00a0kar\u015f\u0131la\u015fan\u00a0Tereza ve Tomas\u2018\u0131n a\u015fk\u0131\u00a0Beethoven\u2019\u0131n b\u00fcy\u00fcl\u00fc ezgisinin alt\u0131nda canlan\u0131r. Bir cerrah olan Tomas\u00a0anl\u0131k zevklerden ve kad\u0131nlarla fl\u00f6rt etmekten\u00a0ho\u015flanmaktad\u0131r.\u00a0Tereza\u2019n\u0131n\u00a0k\u0131r\u0131lgan\u00a0bedeni \u00a0daha ilk g\u00f6r\u00fc\u015fmede\u00a0adeta\u00a0\u201csazdan sepete\u00a0konulup\u00a0nehir a\u015fa\u011f\u0131 b\u0131rak\u0131lan\u201d\u00a0bir \u00e7ocuk gibi\u00a0Tomas\u2019a\u00a0sunulur. Ona\u00a0masallar anlatarak\u00a0uyutan Tomas roman\u0131n ilk sayfalar\u0131nda bir baba gibi Tereza\u2019n\u0131n bedenine sahip \u00e7\u0131kar.\u00a0Tereza\u2019n\u0131n\u00a0koltu\u011funun alt\u0131nda\u00a0Tolstoy\u2019un\u00a0unutulmaz roman\u0131\u00a0\u201cAnna Karenina\u201d\u00a0ile geli\u015fi safl\u0131\u011f\u0131, g\u00fczelli\u011fi ama yasak a\u015fk\u0131 u\u011fruna\u00a0so\u011fuk raylar\u0131n \u00fczerinde yatan\u00a0Anna\u2019n\u0131n\u00a0bedenini hat\u0131rlat\u0131r.\u00a0Tereza\u2019n\u0131n beraberinde\u00a0getirdi\u011fi\u00a0bavuluna\u00a0saklad\u0131\u011f\u0131 an\u0131lar\u0131, annesinin g\u00f6lgesinden ba\u015fka bir \u015fey de\u011fildir.\u00a0\u0130lk bulu\u015fmada\u00a0Tereza\u00a0mide gurultular\u0131\u00a0ile\u00a0kendi\u00a0bedeninde\u00a0zaman zaman annesinin kahkahalar\u00a0att\u0131\u011f\u0131n\u0131 hisseder.\u00a0\u00c7ocukluk an\u0131lar\u0131nda\u00a0annesinin Tereza\u00a0banyo\u00a0yaparken\u00a0kap\u0131s\u0131n\u0131 a\u00e7\u0131k b\u0131rakmas\u0131 ve\u00a0k\u0131z\u0131n\u0131n bedenini s\u0131radanla\u015ft\u0131rmaya \u00e7al\u0131\u015fmas\u0131\u00a0roman\u0131n beden\u00a0oda\u011f\u0131n\u0131n en vurucu an\u0131lar\u0131n\u0131\u00a0olu\u015fturur.\u00a0Tereza\u00a0\u201cSenin bedenin de\u00a0b\u00fct\u00fcn \u00f6teki bedenlerden farks\u0131z, utanmaya hakk\u0131n yok; seninkiyle\u00a0bir \u00f6rnek\u00a0milyonlarca kopyada varolan \u015feyi saklamak i\u00e7in bir neden yok\u201d diye s\u00f6yleyen annesini\u00a0hat\u0131rlar.\u00a0Sevgisizlikle kurulan anne k\u0131z ili\u015fkisinin etkileri\u00a0Tereza\u2019n\u0131n\u00a0hayat\u0131nda\u00a0t\u00fcm a\u011f\u0131rl\u0131\u011f\u0131n\u0131 hissettirir.\u00a0Kad\u0131n\u0131n kad\u0131n \u00fczerinde, annenin k\u0131z\u0131n\u0131n bedeni \u00fczerinde kurdu\u011fu buyruklar\u00a0d\u00f6nemin\u00a0sosyo k\u00fclt\u00fcrel anlay\u0131\u015f\u0131na\u00a0da ayna tutar.\u00a0Tereza, annesinin b\u00fct\u00fcn bedenlerin e\u015fit oldu\u011funu d\u00fc\u015f\u00fcnd\u00fc\u011f\u00fc d\u00fcnyas\u0131ndan ka\u00e7\u0131p \u201ckendi bedenini benzersiz, yeri doldurulamaz k\u0131lmak i\u00e7in\u201d Tomas\u2019a s\u0131\u011f\u0131n\u0131r.\u00a0Tereza tek ve alternatifsiz olmak istese de sabah uyand\u0131\u011f\u0131nda ba\u015fka bir bedenle \u00a0ayn\u0131 yatakta olmak istemeyen \u00a0a\u015f\u0131k oldu\u011fu adam\u0131n say\u0131s\u0131z ihanetiyle g\u00fc\u00e7s\u00fczle\u015fir.\u00a0A\u015fk i\u00e7in\u00a0\u201c\u00e7iftle\u015fme arzusunda (sonsuz say\u0131da kad\u0131na kadar uzanabilecek bir tutku) duyurmaz kendini, uykuyu payla\u015fma arzusunda duyurur\u201d (tek bir kad\u0131nla s\u0131n\u0131rl\u0131 olan arzu) s\u00f6ylemiyle Kundera a\u015fk ve cinsellik kavramlar\u0131na erkek nezdinde bakar. \u201cHer \u00e7a\u011fda yaz\u0131lm\u0131\u015f a\u015fk \u015fiirlerinde, kad\u0131n erke\u011fin\u00a0bedeninin alt\u0131nda ezilmeyi \u00f6zler. O halde y\u00fcklerin en a\u011f\u0131r\u0131, ayn\u0131 zamanda ya\u015fam\u0131n sa\u011flad\u0131\u011f\u0131 en \u015fiddetli doyumun da imgesidir.\u201d s\u00f6z\u00fcyle Kundera kad\u0131n erkek ili\u015fkilerindeki cinsiyet hiyerar\u015fisini kurar.\u00a0A\u011f\u0131rl\u0131k ve hafiflik aras\u0131nda s\u0131k\u0131\u015f\u0131p kalan Tomas\u2019\u0131n aksine Tereza beden ve ruh ikilemleri aras\u0131nda k\u0131r\u0131lganl\u0131\u011f\u0131 ya\u015far.\u00a0Tomas taraf\u0131ndan hediye edilen ismi Karenin olan k\u00f6pekle adeta yaln\u0131zl\u0131\u011f\u0131n\u0131 payla\u015f\u0131r.\u00a0R\u00fcyalar\u0131nda g\u00f6rd\u00fc\u011f\u00fc havuzda y\u00fczen \u00e7\u0131plak kad\u0131n cesetleri de Tomas\u2019\u0131n ve asl\u0131nda sistemin yitirdi\u011fi kad\u0131n bedenleridir. Kendi bedeninin di\u011fer kad\u0131nlar\u0131n bedeni gibi \u00a0g\u00f6r\u00fclme korkusu r\u00fcyalar\u0131nda a\u00e7\u0131\u011fa \u00e7\u0131kar. R\u00fcyalar\u0131nda g\u00f6rd\u00fc\u011f\u00fc Tomas\u2019\u0131n \u00f6n\u00fcnde diz k\u0131v\u0131ran kad\u0131n bedenleri,\u00a0toplumsal cinsiyet\u00e7ili\u011fin yans\u0131malar\u0131d\u0131r. Sembollerle y\u00fcklenmi\u015f mide gurultular\u0131, ba\u015f d\u00f6nmeleri, ruh- beden ikilemleri ve r\u00fcyalar Tereza\u2019n\u0131n i\u00e7 d\u00fcnyas\u0131na ve silikle\u015fen \u201cbeden\u201d alg\u0131s\u0131na ayna tutar. Beden olmaktan birey olmaya ge\u00e7emeyen Tereza\u00a0kendi bedeninin ger\u00e7eklerini unutarak varl\u0131\u011f\u0131n\u0131 Tomas ve k\u00f6pe\u011fi Karenin\u2019e g\u00f6re s\u00fcrd\u00fcr\u00fcr.\u00a0<\/p>\n\n\n\n

Sabina ise Kundera\u2019n\u0131n\u00a0yaratt\u0131\u011f\u0131 bamba\u015fka bir\u00a0kad\u0131n\u00a0karakter\u00a0olarak kar\u015f\u0131m\u0131za \u00e7\u0131kar.\u00a0Sabina\u00a0\u00f6zg\u00fcr ruhlu\u00a0bir\u00a0ressamd\u0131r\u00a0ve uzun s\u00fcredir\u00a0Tomas\u2019\u0131n\u00a0sevgilisidir.\u00a0Tomas\u2019\u0131n\u00a0bir\u00e7o\u011fu tek gecelik ili\u015fkilerinden\u00a0aralar\u0131nda kurulan tutku dolu ba\u011f\u00a0ile\u00a0ayr\u0131l\u0131r.\u00a0Yazar Sabina\u2019y\u0131 sadece g\u00fczel, \u00e7ekici, entelekt\u00fcel bir kad\u0131n olarak sunmaz. Kendi hazlar\u0131n\u0131n pe\u015finden giden\u00a0Sabina\u2019n\u0131n sanatla\u00a0dolu hayat\u0131nda ayna metaforu\u00a0bolca kullan\u0131l\u0131r.\u00a0Bir maske gibi ba\u015f\u0131na takt\u0131\u011f\u0131\u00a0melon \u015fapka g\u00fc\u00e7 ve\u00a0erkek egemenli\u011fini sembolize etse de feti\u015fist bir obje olarak haf\u0131zalarda yer edinir.\u00a0Tomas\u2019la\u00a0ili\u015fkisinde\u00a0\u201ctensel a\u015fk\u0131n hafifli\u011finde\u201d\u00a0savrulan Sabina,\u00a0hi\u00e7bir yere ve ki\u015fiye ait olmak istemez.\u00a0Bir di\u011fer karakter olan Franz\u2019la olan ili\u015fkisinde\u00a0de\u00a0tutars\u0131zd\u0131r.\u00a0Kar\u0131s\u0131n\u0131\u00a0ve k\u0131z\u0131n\u0131\u00a0terk eden\u00a0Franz\u2019\u0131n Sabina ile olan a\u015fk\u0131\u00a0\u201cs\u00fcrekli bir darbe bekleyi\u015fi\u201dne d\u00f6n\u00fc\u015f\u00fcr. Kundera Sabina\u2019n\u0131n\u00a0kendi\u00a0kad\u0131nl\u0131\u011f\u0131na\u00a0bak\u0131\u015f\u0131n\u0131 \u015fu s\u00f6zlerle dile getirir;\u00a0\u201cKad\u0131n olmak Sabina\u2019n\u0131n\u00a0se\u00e7medi\u011fi bir yazg\u0131yd\u0131.\u00a0Se\u00e7medi\u011fimiz bir \u015feye kendi erdemimiz ya da ba\u015far\u0131s\u0131zl\u0131\u011f\u0131m\u0131z\u00a0g\u00f6z\u00fcyle bakamay\u0131z\u2026 Kad\u0131n olarak do\u011fmaya isyan etmek ona g\u00f6re bundan gurur duymak\u00a0kadar aptalca bir \u015feydi.\u201d (95).\u00a0Birbirlerini \u00f6zg\u00fcrle\u015ftiren, hafifliklerle kurulan ili\u015fkilerinin sonunda Tomas Tereza\u2019y\u0131 se\u00e7er.\u00a0Sabina, Tereza\u2019ya g\u00f6re daha g\u00fc\u00e7l\u00fc ve \u201chafif\u201d olsa da zaaflar\u0131n\u0131n tutsa\u011f\u0131 olur.\u00a0Tomas,\u00a0cerrah elleriyle asl\u0131nda her iki kad\u0131n\u0131n hem bedenlerine hem de hayatlar\u0131na dokunur.\u00a0Aitsizlik\u00a0ve hafifli\u011fin\u00a0sembol\u00fc\u00a0haline gelen\u00a0Sabina\u00a0Prag\u2019la olan\u00a0t\u00fcm ba\u011flar\u0131n\u0131 kopararak Amerika\u2019ya yerle\u015fir.\u00a0\u00a0 \u00a0 \u00a0 \u00a0
<\/p>\n\n\n\n

Varolman\u0131n Dayan\u0131lmaz Hafifli\u011fi\u00a0roman\u0131nda\u00a0i\u00e7 i\u00e7e\u00a0ge\u00e7mi\u015f a\u015fklar\u0131n, mutlak\u00a0rastlant\u0131sall\u0131klar\u0131n, terk edilmi\u015fli\u011fin ac\u0131s\u0131n\u0131n, ihanetin ve sava\u015f\u0131n kad\u0131n bedenleri \u00fczerinden ya\u015fand\u0131klar\u0131na\u00a0\u015fahit oluruz.\u00a0Kundera, ruhun\u00a0beden ile yapt\u0131\u011f\u0131 sorgulamalar\u0131n,\u00a0insan\u0131n kendi ve varolu\u015funa dair giri\u015fti\u011fi muhasebelerin ihanetle per\u00e7inle\u015fen hafifli\u011fini g\u00f6sterir.\u00a0Bir kad\u0131n bedeni gibi Rusya taraf\u0131ndan i\u015fgal edilen Prag\u00a0arka plan\u0131nda\u00a0\u0130svi\u00e7re\u2019den\u00a0Kambo\u00e7ya\u2019ya\u00a0kadar uzanan\u00a0mekansal d\u00fczlemde\u00a0fa\u015fizmin karanl\u0131\u011f\u0131n\u0131\u00a0g\u00f6sterir ve\u00a0kom\u00fcnizmin\u00a0de\u00a0ele\u015ftirisini\u00a0yapar.\u00a0Kundera,\u00a0ba\u011f\u0131rsaklar\u0131\u00a0ruhlar\u0131n\u0131n ta derinlerine\u00a0gizlenen,\u00a0aynalarda y\u00fczle\u015filen,\u00a0tanr\u0131 sorgulamalar\u0131na kadar uzanan derin, a\u011f\u0131r ama a\u011f\u0131rla\u015ft\u0131k\u00e7a hafifleyen bedenlerin y\u0131llard\u0131r s\u00fcregelen dram\u0131n\u0131\u00a0anlat\u0131rken duygusal, k\u0131r\u0131lgan, depresif ya da feti\u015fist olarak resmetti\u011fi kad\u0131n bedenlerini erkek karakterler arac\u0131l\u0131\u011f\u0131 ile yans\u0131t\u0131r.<\/p>\n\n\n\n

<\/p>\n","post_title":"Varolman\u0131n Dayan\u0131lmaz Hafifli\u011fi roman\u0131ndaki kad\u0131n karakterlere feminist bir bak\u0131\u015f","post_excerpt":"","post_status":"publish","comment_status":"closed","ping_status":"open","post_password":"","post_name":"varolmanin-dayanilmaz-hafifligi-romanindaki-kadin-karakterlere-feminist-bir-bakis","to_ping":"","pinged":"","post_modified":"2020-05-22 13:30:17","post_modified_gmt":"2020-05-22 10:30:17","post_content_filtered":"","post_parent":0,"guid":"https:\/\/gaiadergi.com\/?p=113532","menu_order":0,"post_type":"post","post_mime_type":"","comment_count":"0","filter":"raw"},"live_filter_cur_post_id":113532}'; block_tdi_122.td_column_number = "2"; block_tdi_122.block_type = "td_flex_block_1"; block_tdi_122.post_count = "4"; block_tdi_122.found_posts = "425"; block_tdi_122.header_color = ""; block_tdi_122.ajax_pagination_infinite_stop = ""; block_tdi_122.max_num_pages = "107"; tdBlocksArray.push(block_tdi_122); -->

SON YAZILAR

Yalnız Çoraplar Çekmecesi

Yalnız Çoraplar Çekmecesi, ironik anlatımı, sahici karakterleri ve incelikli diliyle; gülümsetiyor, düşündürüyor ve içe işliyor. Yazarımız Derya Gül’ün üçüncü kitabı “Yalnız Çoraplar Çekmecesi” Kadınca Yayınları tarafından...

Barbarları Beklerken’in Siyah Gözlüklerini Çıkarmak

John Maxwell Coetzee, “Güney Afrikalı – Avustralyalı romancı, deneme yazarı, dilbilimci, çevirmen ve 2003 Nobel Edebiyat Ödülü sahibidir.” Barbarları Beklerken (Waiting for the Barbarians) romanı,...

Dünyanın Öteki Yüzü: Genç yazardan alışılmışın dışında hayaller kur(dur)an öyküler

EdebiyatHaber’de gerçekleştirdiği Yazarın Odası söyleşileriyle tanıdığımız Meltem Dağcı’nın ilk öykü kitabı Dünyanın Öteki Yüzü, İthaki Yayınları’ndan çıktı. Yetmiş yaşına geldiğinde ölüm şeklini seçme özgürlüğüne kavuşan kadınlar,...

Yeryüzüne Dayanabilmek…

Düşünüyorum da acaba neden yazıyoruz?  Hele ki günümüzde hiç kimsenin doğru dürüst okumadığını bilirken... O halde sadece kendimizi tatmin etmek için mi yazıyoruz? Yoksa bu, karşı...

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol