Zulmün perdesini aralayan, acıyı gün yüzüne çıkaran ve adaletin mücadelesinde yüreği neredeyse kainattan taşacak Sonia Faruqi; ekonominin, hükümet ve kamu politikasının sahtekarlığından kurtulup, hayvanların özgürlük düşleri peşinden koşan genç hayalperest kadın! Kabuklarınızı soymanız için bir yeni ilham…
Herkes tarafından fabrika çiftlikleri olarak bilinen bir zamanların gizemli cinayet krallıkları, şimdilerde halk tarafından eleştirilebilmeye çalışılan bir hal almış ve gerçek ahlak çizgilerinin çerçevelediği büyüteçlerin altından kaçamıyor durumda. Gün ışığının asla ulaşmadığı klostrofobik kafeslere kapatılarak büyüme hormonlarıyla sömürülen; tecavüze uğrayan, işkence gören hayvanlara, duyguları olmayan bir ürün olarak davranılıyor ve varlıklarının yegane amacı pisboğaz sosyal ihtiyaçları karşılamak olarak görülüyor.
Kabullenmesi zor olsa bile, harekete geçirtebilen empati yetimizi kıpırdatmak; endüstriyel çiftçiliğin korku dolu gerçeklerini yansıtan Netflix veya Eartlings belgesellerini izleme süremiz ile iyi pişmiş lezzetli şımarık tavuk kanadı reklamlarını izleme süremiz arasında kaderini çiziyor. Bizler insanız ve anlık hazlarımız acı saçıyorsa ”katletmek” fiilini kucağımızda taşımaktayız.
Yiyecek üretimi sürecinde yer alan ve daha sonra hep birlikte etin yanında durmak için karar veren zalimlere karşı kendilerini istekli bir şekilde eğiten insanlara duyulan sınırlı saygının, ahlaki akıl yürütmeleri sürdürme yahut harekete geçme arasındaki kararsızlıklara dönüşmesi serüveni üzerine Sonia Faruqi isimli genç bir kadın etik duruşlarımız ile alışkanlıklarımız arasındaki orta yolu bulma amacıyla harekete geçiyor. Faruqi, binlerce diğer çalışanla birlikte onu da işsiz bırakan toplu işten çıkarmadan sonra, özünde umutsuz görünen durumunu kaçmak için bir bilet olarak görüyor ve iş elbisesini kenara koyup, sonraki iki yılını dünyanın her tarafındaki çiftlikleri araştırmak için ayırmaya karar veriyor. Sonunda, deneyimlerini paylaştığı bir tarihi belge niteliğindeki Project Animal Farm adlı kitabı piyasaya sunuyor.
”Ben çok şey öğreniyordum ve bunları diğerlerinin de anlamasını istiyordum. Böylece öğrendiklerimi Project Animal Farm adlı kitabımda paylaştım” diyor ve ”Olayların her basamağını benim gözlerimden görmelerini istedim” diye ekliyor.
“Süt makineleri” diye adlandırılan kendi dışkıları ile lekelenmiş inekler, süt sağma makinesinde doğru durmadıkları zaman kendi “eğitmenleri” tarafından elektrikle idam ediliyor. Peki, anastezi olmaksızın “gaga törpülenmesi” için yüzleri tahrip edilen tavuklara ne demeli? Bunlara şahit olmasının ardından Faruqi’nin gözündeki Ronald McDonald, meczup palyaço kılığındaki seri katil John Wayne Gacy’den farksız bir hale dönüşüyor.
Üç kıtada, sekiz ülkede altmış kadar sömürü düzenli hayvan çiftliğini görmüş, masum çığlıkları işitmiş biri olarak durumun soykırımdan farksız olduğunu diretiyor. Defalarca otostop ve ardından yaşadığı duygusal yıkımlarla zorlu serüveni sanıyorum ki tüm hayvanların özgürlüğüyle sonlanacak…