“Size hayatımı alıp da geldim.” Vivian Maier
Vivian Maier 1926 yılında Fransız Alpleri’ndeki Saint- Julien köyünde doğdu. 2009 yılında ise yaşama veda etti. 1950 yılından 1990’a kadar Chicago’da dadılık yaparak hayatını devam ettirdi. Hayatının hiçbir aşamasında fotoğrafçılığa dair eğitim almadan tamamen kendi kişiliğinin otaya koyduğu bir ilgiyle hayatının her anında fotoğraf çekti.
İçe dönük bir kadın olarak bilinirdi. Çocuklarına baktığı her aileden ilk olarak kaldığı odasına kilit taktırmalarını isteyen Maier’in yaşarken fotoğrafla bu kadar tutkuyla uğraştığını bilen kimse yoktu. Çektiği fotoğrafları kimseye göstermedi. 2009 yılında öldükten sonra, eşyalarını sakladığı depo borçları yüzünden açık arttırmaya çıkarıldı.
Film yapımcısı, fotoğrafçı ve aynı zamanda tarihçi olan John Maloof, yazmakta olduğu kitap için Chicago’nun eski fotoğraflarını arıyordu. John Maalof bu açık arttırmada Maier’in yüzlerce kolisi arasından en büyüğünü seçip satın aldı. Bu kolide yüz bin tane banyo ettirilmemiş negatif fotoğraf bulunuyordu. John Maalof’un “Benim görevim Vivian’ı tarih kitaplarına geçirmek” sözlerinden sonra bu negatifler arasından birkaç tane fotoğrafı banyo ettirdi ve inceledi. Fotoğraflarının konusu genelde sokak yaşamının en yalın haliyle birlikte, fotoğrafta zıtlık, ayrıntı yakalaması, doğal çerçeve kullanımı ve kendisini çektiği self-portraits. İlk zamanlar fotoğraflar ona sadece güzel görünüyordu, ta ki oldukça iyi birkaç fotoğrafçıyla görüşüp aslında bu fotoğrafların bir deha harikası olduğu anlaşılana kadar.
John Maalof bu kadar fotoğrafın altından kendi başına kalkamayacağını anlayınca müzeden sergi için yardım istedi ama kabul edilmedi ve kendisi bir sergi açıp bu fotoğrafları yayımlamaya karar verdi. Chicago Kültür Merkezi ile anlaştı. Sergiye olan katılımın bugüne kadar gördükleri en yüksek katılım olduğu söylendi. Sonra da bütün haber sitelerinde, dergilerde Vivian Maier ile ilgili haberler çıktı.
John Maloof, Vivian Maier’ın gizemini ortaya çıkarmak için satın aldığı tüm eşyalarının arasından hep bir ipucu yakalamaya çalıştı. “Sahip olduğu ne varsa saklamış. Sanki her sahip olduğu şey için kutusu varmış gibi. Kuponlar, notlar, el ilanları, otobüs kartları, tren kartları, şapkalar, ayakkabıları, paltoları, bluzları, binlerce dolar değerinde bozdurulmamış vergi iadesi çekleri…
Onu saplantılı bir şekilde bu kadar çok fotoğraf çekmeye iten şey neydi? Neden kimseye göstermedi? Tüm eşyalarını açmaya başladım. Bir ipucu arıyordum. Aldığı makbuzlarda falan. Ama makbuzların hepsi 70’li ve 80’li yıllara aitti. Ve 70’li 80’li yıllarda Chicago’da telefon kodu yoktu. Bende olası tüm kodları ekleyerek bütün numaraları aramaya başladım. Vivian’ın, kendi evinin yanında dadılık yaptığını iddia eden bir kadını buldum.’’
Şimdi sizlere John Maloof’un kendi çektiği “Finding Vivian Maier” isimli belgeselinden Vivian’ın izini bulmak için başlattığı serüvende karşısına çıkan insanların, dadılığını yaptığı birkaç ailenin ve baktığı çocukların Vivian hakkında ne söylediklerinden bahsedeceğim.
“Hatırası olan şeyleri saklamak gibi bir saplantısı vardı. Sakladığı her şey onu daha iyi anlamama sebep oluyordu. Vivian’ın kaydettiği onlarca 15m ve 16mm boyutlarında ses kasetleri vardı.”
Phil Donahue
“Bir fotoğraf çekişini hatırlıyorum. Bir çöp kutusunun içini. Onun da Picasso gibi gülen şu tiplerden olduğunu düşündüm. Ne yaptığını bilmiyordum. Deli olduğunu düşünmedim.”
Phil Donahue
“Gizemli birisiydi. Odasına açılan kapıyı asla açmamamı söylerdi. Odasının her yeri boy boy gazetelerle doluydu ve yürümeniz için çok dar bir alan vardı. Odasındaki eşyaları öyle bir dizmişti ki patronlarının bir gün odasına girebileceğini düşünüp düzenlemiş ve eğer odasına girseydik o bunu anlardı.”
Maren Baylaender
“Dönemin politik ve sosyal gündeminin de farkındaymış. Kamerayı alır, süpermarkete girer ve kuyruktaki insanlarla konuşup onları videoya alırmış, gündemle ilgili sorular sorarmış. Çektiği bir film var. Üzerine not düşmüş ‘Chicago, 1972. Anne ve bebeği cinayeti.’ ‘Markette bulunan bebek bakıcısı ilanı sonrasında gelen kaybolma ve ölüm.’ Olay yerine gidip bir gazeteci gibi orayı çekmiş. Gazeteciler normalde bunu halka duyurmak için yapar, ama o sadece yapmış.”
John Maalof
“Sene 1977. Arabamla Sheridon yolunda gidiyordum. Birisinin otostop çektiğini gördüm. Meğer o Vivian’mış.”
John Perbohner
“Bizim müşterilerimizden biriydi. Boynunda bir ağrısı vardı. Bir yıl kadar uğraştık onunla. ‘Adın ne?’ diye sormuştuk, ‘Söylemem’ dedi. ‘Ama böyle ismini bilmeden devam edemeyiz’ diyince ‘Pekala, Bayan V.Smith’ dedi. Gerçek adı olmadığı ortadaydı. Bizde ‘Tamam, peki telefon numarası?’ dediğimizde ‘Telefonum yok’ dedi. ‘Peki sana nasıl ulaşacağız?’ diye sorduğumuzda, ‘Ulaşamayacaksınız’ dedi. Neden bize uydurma bir isim vermişti bilmiyoruz.’’
Bindy Bitterman
“İsimlerini hep farklı yazmış. ‘B’ ile bazen ‘D’ ile. Olası tüm ihtimalleri yazmış. ‘Meyer, Maier, Mayer.’
Herkese farklı bir isim söylüyormuş. Gerçek kimliğini hiçbir zaman açığa çıkarmamış.”
John Maloof
“Ona neden bir insan gerçek ismini söylemez ki diye bir soru sorduğumda hiç unutmadığım bir cevap verdi. ‘Bir tür ajanım.’ Aynen böyle dedi. Yüzü ve sesi bugün bile aklımda. Öyle garipti ki. Ancak ajan olmayan birisinin söyleyeceği bir laftı bu. Belki de başka birisi olmayı isterdi.
New York’a ilk geldiğinde çalışmak için çok kötü şartlardaki bir konfeksiyona gittiğini söylemişti. Bir gün, dışarıda olup güneşi görebileceği bir şeyler yapmak istediğini fark etmiş. Ve böylece dadılık yapmaya başlamış. Ona bir miktar serbestlik verebileceğini düşünmüş. Geçinmek için çok ağır şartlarda çalışması gerekmiyordu böylece. Ve en önemlisi fotoğraf için de vakit ayırabiliyordu.’’
Barry Wallis
“1959. Vivan işverenlerine şöyle dedi: ‘Dünya seyahatine çıkacağım, 8 ay içinde dönerim.’
Bagkok, Hindistan, Tayland, Mısır, Yemen… Hepsine gitmiş. Tüm Güney Amerika. Yalnız seyahat ediyormuş, sadece o ve kamerası. Dünya seyahatiyle ilgili binlerce fotoğrafı var.“
John Maloof
Vivian Maier tanıştığı herkese farklı isim söylemekle kalmayıp, doğum yeri konusunda da hep farklı yer isimleri veriyordu. Ama konuşurken kullandığı aksan Fransız aksanıydı. Bu nedenle John Maloof Vivian’ın gizemini çözmek için başlattığı serüvene doğduğu yeri bulup oraya giderek devam etmiş. Saint-Julien, Fransız Alpleri’nde bir köy.
“Onu hatırlayanlar, onu hatırlıyor. Çünkü o, çok farklı birisiydi. 1950’lerde ayinler ve düğünler hariç kimse fotoğraf çekmezdi. Kendini yollara vurur, tepelere doğru çıkardı. Ya da tarlada çalışan insanları çekmeye giderdi.”
Daniel Arnaud/Saint-JulienBelediye Başkanı
“Kasabada yaşayan Vivian Maier’in son kuzenini buldum ve görüştüm. Evde Vivian’ın annesine ait fotoğraf makinası çıktı. Vivian’ın eşyaları arasında bulduğum bir diğer şey de bir mektuptu. Fransızca yazılmıştı ve Fransa’daki fotoğraf stüdyolarından bahsediyordu. Mektupta şöyle diyordu; ‘Sayın Bay Simon, sık sık benim için posta kartlarına bastığın eski Champsaup fotoğraflarına bakıyorum. Bana seni hatırlatıyorlar. Aramızdaki mesafeleri hiçe sayıp beraber çalışmamızı çok isterdim. Benim sorunumda bu işte. Seninkiler gibi eserlerim olsun istiyorum ama seninde söylediğin gibi zor birisiyim. Belki de çektiklerimi basman için sana gönderebilirim diye düşündüm. Yeni Rolleiflex makinemle çektiğim yığınla güzel fotoğrafım var. İtiraf etmeliyim ki hiç de fena değiller. Az önce yığınla dediğimde, gerçekten bir yığından bahsediyordum.’
İlk başlarda Vivian’ın fotoğraflarını kimin basacağını ya da göreceğini hiç umursamadığını düşünüyordum. Bu mektup bunun aksini ispatlıyor. Vivian iyi bir fotoğrafçı olduğunun ve eserlerinin kalitesinin farkındaydı. Onları insanlara göstermek istemişti ve şimdi biz bunu gerçekleştiriyoruz.’’
John Maloof, yazının en başında bahsettiğim gibi fotoğraflarını kalitesinden emin olmak için birkaç fotoğrafçı ile görüşmüştü. İşte o fotoğrafçıların Vivian Maier’ın eserleri için söyledikleri sözler:
“Mizahi bir yanı var ve trajik bir yanı. Müthiş bir ışık ve mekân duyusu. Harika.”
Mary Ellen Mark
“Bir olaya tanıklık ettiğinde kişisel duygularından sıyrılmak zorundasın. Bence onun fotoğrafları sevecenliği, insan trajedileri, fedakârlığı ve nezaketi gösteriyor. Onun fotoğraflarına baktığımda birtakım özgün yanlar görüyorum. İnsan doğasını gerçekten iyi biliyor. Samimi ve yapmacıklıktan uzak. O, fotoğraf çekerken birisinin alanına ne kadar yaklaşabileceğine bakmış ve onları öyle fotoğraflamış. Bu bana onun hakkında çok şey anlatıyor. Tamamen yabancı olduğu kişilerin dünyasına girebildiğini gösteriyor.
Böylelikle onların oldukları gibi görünmesini sağlıyor. İşte gerçek bir fotoğrafçı.’’
Joel Meyerowitz
Vivian Maier’ın dadılıktan sonraki yaşantısı, kasabada fakirlik içinde, yiyeceklerini çöpten yediği bir zaman diliminde geçmiş. Keşfedilmeyi, anlaşılmayı bekleyen bir hayat.
John Maloof kitabı için eski Chicago resimleri bulmak için açık arttırmaya gitmeseydi ve Vivian Maier’in devasa büyüklükteki kolileriyle karşılaşmasaydı, dahası Vivian’ın izini sürmeye başlamasaydı belki de biz bugün bu kadar yetenekli bir fotoğrafçının bu dünyadaki varlığından bir haber olacaktık. Bu yazıyı John Maloof’un, Vivian’ın kolilerinde bulduğu ve bizzat kendi sesinden kaydettiği kasetten kesitle bitireceğim:
“Hiçbir şeyin sonsuza dek sürmeyeceğini biliyorum. Diğer insanlar için de bir alan bırakmalıyız. Bu bir döngü. Binersin ve sonuna kadar gidersin. Sonra başkası alır yerini. Şimdi de üzerime düşeni yapmak için bunu kapatıp hızla bir sonraki kapıya koşacağım.’’
Vivian Maier
Kaynak: Sanat Blog, Unutulmaz Filmler, Vivian Maier