Toplumda bir karşılığı olmayan ve fakat iktidar tarafından köpürtülen Güvenli Sokaklar Derneği’nin oluşturduğu fason algı sonucunda, adı hâlâ “hayvanları koruma” olan 5199 numaralı yasadan “koruma” kavramı söküp çıkartıldı. Adı hayvanları korumak olan yasa geçtiğinde ise artık “insan yaşamı” odağa alınarak, çıkarlar çatıştığı anda hayvanların katli ve tecriti yasalarla korunmuş olacak. Yasal her kanunun meşru olmadığını sokakta haykıran milyonların karşısında ise vahşet çığırtkanları var. Yıllardır, özellikle sosyal medya mecralarında başlattıkları dezenformasyon dolu manipülasyon çalışmaları ile sokakta yaşayan köpekleri düşmanlaştıran, iktidarın faşizmi inşasında köpeklere dönük nefreti araçsallaştırmasına olanak tanıyan, sokakları güvenli hale getireceği iddiası ile her köşe başını hayvanların kanı ile sulamaya ant içmiş, mahalle sakinlerimiz olan köpeklere dönük şiddet çağrıları yapan ve bu şiddetin toplumu sürükleyeceği travmalardan bihaber olan Güvenli Sokaklar Derneği var. Bu derneğin kurucusu ise cins köpek üreterek satan bir köle taciri.
Hayvanları korumayı bir türlü başaramayan 5199 sayılı kanun ise 2004 yılında “oy birliğiyle” kabul edilmişti. Bugünün katliam çığırtkanları o günlerde gözleri yaşlı, merhamet timsalleri olarak boy gösteriyorlardı. Partili cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşi de bu sürecin en önemli figürü idi. Fakat oybirliği ile kabul edilse de bu yasanın buyurduğu gibi, hayvanların sokaklarda, yaşadıkları mahallelerde yaşam kalitelerini artıracak önlemler hiçbir zaman alınmadı. Bugün hedef haline getirilen 6. maddede ifade edilen Kısırlaştır-Aşılat-Yerinde Yaşat modeli hiç denenmedi. Bugün bu maddenin yerine önerilen Kısırlaştır-Aşılat-Barınaklarda Topla-Sahiplendir modeli ve ötenaziyi örtülü olarak geçirecek yasa tasarısı ise iktidar vekillerinin Tarım Komisyonu’nda sahip oldukları çoğunluk vasıtasıyla mecliste oylanmak üzere geçti ve dün itibarıyla genel kurulda tartışılmaya başlandı. Bu akşam da oylamaya geçilerek, sokakta yaşayan hayvanların idam fermanına son mühür basılmış olacak.
Komisyon süresince başkanın, AKP ve MHP’li üyelerin tarihe geçen utanmazlıklarıyla muhalefetten yükselen her türlü sağduyulu sese kulak tıkadıklarına, tek adamdan gelen emre nasıl koşulsuzca itaat ettiklerine şahit olduk. Muhalefetin toplayamazsın, hapsedemezsin, öldüremezsin derken kullandığı argümanlar bilimsel, hukuki ve etik pek çok açıdan kurulmuş olmasına rağmen iktidarda hiçbir karşılık bulmadı. Hipnotize olmuş gibi, gözlerini kan bürümüş halde köpeklerin türlü işkencelerle toplatılmaları, ölüm kamplarında her türlü istismara açık şekilde hapsedilmeleri, uyutma/ötenazi gibi sözde insani katliam planlarıyla öldürülmeleri geçtiğimiz hafta mecliste AKP ve MHP vekillerinin sırıtışları arasında geçirildi. İlk maddenin okunmasından itibaren bu sırıtışı suratlarına asan bu vekillerin tarih önünde hesap vereceklerine güvenimiz elbette tam. Fakat biz bu sırıtışın nasıl bir örgütlü kötülükten kaynaklandığını, bu özgüvenin nereden geldiğini de anlamalıyız. Yaşamı savunanlar endişeyle, kendi türünden olmayan bir canlının yaşamı için mücadele ederken; sırıtanlar kendi ceplerinin, ekonomik işbirliklerinin derdinde, halkın iradesini de yok sayarak, kendi tabanlarına da meydan okurcasına meclisten sanki ilaç, mama, inşaat şirketleri yönetircesine bu katliam planından nasıl nemalanacaklarını düşünüyorlar elbette! Toplamadan başlayarak öldürmeye kadar yaşanacak her süreç hangi patronlara peşkeş çekilecek, kimler cebini dolduracak…
Genel kurul süreci ise aynı utanmazlık ile devam ediyor. İktidar vekilleri tartışmalar süresince koltuklarında oturmayı bile gereksiz buluyorlar. Muhalefetin rasyonel argümanları meclis kürsülerinden çıkıp bir duvara çarpıp dönüyor sanki. Oluşan yankıya dikkat edilmeli fakat! Vekillerin sesleri mecliste sağır kulaklara, donuk zihinlere ulaşamıyor olsa da sokaklarda, meydanlarda, evlerde, işyerlerinde insanlar kulak kesilmiş bu sesi dinliyorlar. Yaşamın nasıl savunulduğunu, insanın da bir hayvan olarak diğer hayvanlara, canlılara ihtiyacını, birlikte yaşamın olanaklarını kimseyi öldürmeden bulmanın yolunu tartışıyor ve mahallelerindeki köpekleri toplamaya gelenlere karşı nasıl mücadele edeceklerini planlıyorlar. Meclisten kovulan halk, parklarda toplanıp genel kurulu canlı yayından birlikte takip ediyor, kendi kurulunu kendi komisyonunu kurmanın olanaklarını araştırıyor. Mecliste yaşamı savunan vekiller de bu iradeden güç alarak uzun ve yorucu toplantılara rağmen inatla yaşamı savunmaya devam ediyorlar!
Ve yaşamdan yana tüm tarafların ısrarla vurguladıkları bir şey var: Hiçbir zaman denenmeyen Yakala-Kısırlaştır-Yerinde Yaşat modelini deneyelim, kısırlaştırma seferberliği ile birkaç yıl içerisinde popülasyonu kontrol altına alalım! Fakat iktidar gerçekten yaşatmak istiyor mu? Hayvanlar için sokaklara dökülen bir kesimin de sürekli attığı slogandaki gibi “devlet yaşatır, devlet öldürmez” mi?
Hatırlayalım, bu yasa 2004 yılında oy birliğiyle kabul edilmişti. Bu tarihten itibaren yasanın belediyelere yüklediği sorumluluklar birkaç örnek dışında yerine getirilmedi. Peki, yasaya açıkça karşı çıkmayı da göze alarak bu belediyeler görevlerini neden yerine getirmedi? 2004 öncesinde popülasyon kontrol yöntemi olarak uygulanan Yakala-Öldür politikası ve belediye pratiklerine bu davranışın yerleşmesinde aranabilir bunun cevabı. Şu soruyu sormak gerekir: Oy birliğiyle, yaşatmak için bir yasa çıkartılmış olsa da, hayvanların yaşamı gerçek anlamıyla herhangi bir kamu yetkilisinin umurunda mı? 2004 yılında, yıllarca kendilerini öldüren, aç bırakan, dağa taşa atan belediyelerin korumasına verilen sokakta yaşayan köpekler başta olmak üzere pek çok hayvan, gerçek anlamda hiç korunmuş mudur? Bu yasanın açıkça en büyük handikabı, hayvanların cellatlarının korumasına terkedilmesidir. 20 yıl sonra ise gelinen noktada zaten hiçbir zaman korumak istemeyen, yasaları çiğneyen, hayvanlar için ayrılan bütçeyi nereye harcadığı belli olmayan, yasada geçici bakımevi olarak geçen alanları hayvanlar için cinsel ve fiziksel istismarın yaşandığı nihayetinde de deterjanlarla, zehirlerle, küreklerle ya da bakımsızlıktan öldürüldükleri alanlara çeviren belediyeler zaten hiç yaşatmak istemiş miydi? Belediyeleri denetimsiz bırakan devlet kurumları yani devlet yaşatır mı?
Kimden kimi yaşatmasını istiyoruz?
Yasa yokken zaten öldürülen hayvanlar yasanın gölgesinde de farklı biçimlerle öldürülmeye devam etmiştir. Yasal düzlem biçim değiştirse de hayvanlar hep aynı şekilde ölmüştür: Zehirlenerek, dövülerek, tecavüz edilerek, kürekle kafasına vurularak, açlığa susuzluğa terkedilerek… Denetimsizlik, yetkililerin hesap vermeyecek olmalarına duydukları kayıtsız şartsız güven sürdükçe de hayvanlar hiçbir zaman korunamayacaktır. Hayvanlar yasa korumasında olsun ya da olmasın hep aynı kişiler tarafından ve hep aynı şekilde öldürüldü, istismar edildi, tecavüze uğradı.
Şimdi de yasa tekrar biçim değiştiriyor. Hâlâ görüşülüyor olsa hayvan hakları savunucuları olarak farkındayız, istedikleri gibi geçirecekler. Fakat bir farkla! Geçirdikleri yasayı kabul etmeyen kitlelere karşı, yasal ama hukuksuz, adaletsiz bir yasa geçirecekler. Ve günlerdir sokaklarda haykırdığımız gibi bu sefer halk kendi iradesini ortaya koyacak ve ilgili tüm öznelerle yan yana gelip bu yasayı tanımayacağız! Yasayı sokakta biz yazacağız!
25 Mayıs’tan bu yana Ankara, İstanbul, Adana, Antalya, Alanya, İzmir ve Trabzon’da ve pek çok ilçede sokaklarda köpeklerin yaşam hakkını savunan hak savunucuları olarak toplumda yarattığımız farkındalığı çoğaltacak, sokaklarımızı da biz güvenli hale getireceğiz sokaklarımızda yaşayan hayvanlarımızı da biz koruyacağız. Mecliste günlerdir yaşananlar çok açıkça göstermiştir ki bu meclis kendisini ortadan kaldırmıştır. Saray’dan gelen kapalı zarfların onay mercii haline gelmiş bu meclisi tanımıyoruz! Halkı meclisini halktan çalanları da kapı dışarı edeceğiz!
Ankara’da kurduğumuz Kuğulu Komisyon ile yaşam hakkı savunucularıyla, hukukçularla, veteriner hekimlerle, hekimlerle, öğretmenlerle, felsefecilerle, sosyologlarla, psikologlarla ve ilgili tüm öznelerle bu yasayı biz yazacağız! İşgal edilmiş meclisi sokakta biz yeniden kuracağız!
Yaşam İçin Yasa sosyal medya hesapları:
https://x.com/yasamicinyasa
https://www.facebook.com/yasamicinyasainisiyatifi/
https://www.instagram.com/yasamicinyasainisiyatifi/
https://yasamicinyasa.com
Sokaktayım Yanındayım sosyal medya hesapları:
https://www.instagram.com/sokaktayimyanindayim/
https://x.com/gerceksokakta
Hayvan, Yaşam, Özgürlük İnisiyatifi sosyal medya hesapları:
https://x.com/hayvan_yasam
www.instagram.com/hayvanyasamozgurluk/
https://www.facebook.com/hayvanyasamozgurluk