Ana Sayfaİnsan ve Toplum"Yeryüzünde kırgın bir çocuk kalmayana dek yazacağım" Nihan Kaya ile aile ve...

“Yeryüzünde kırgın bir çocuk kalmayana dek yazacağım” Nihan Kaya ile aile ve toplum üzerine ezber bozan bir söyleşi…

-

İyi Toplum Yoktur, Nihan Kaya’nın İthaki Yayınları tarafından yayımlanan kitabı. Nihan Kaya’nın yayımlanmış 11 kitabına istinaden ‘son kitabı’ diye bitirecektim bir önceki cümleyi fakat yazmasını, kitaplar çıkarmasını sonlandırmasını hiç istemediğimden bu şekilde bitirmek istemedim. Kendisini şahsi olarak tanıma fırsatı bulup; MEF Üniversitesi Psikoloji bölümünde verdiği derslerine katılma imkanı elde ettiğim için çok şanslıyım. Bu yeni tanışmamızın hemen akabinde geldi “İyi Toplum Yoktur” kitabı. Zihnimi, düşüncelerimi ileri bir zamana doğru yenileyen yazarın bundan önce yayımlanmış olan kitaplarını geriye dönük olarak okumaya başladım.

İyi Toplum Yoktur, İyi Aile Yoktur kitabının devamı niteliğindeydi. Fildişi Kuyu: Psikanalitik Edebiyat Eleştirisi ve Kadın kitabı da yukarıda yazdığım iki inceleme kitabı kadar değerlidir. Nihan Kaya’nın 11 kitabına istinaden öncelikle bu üç kitabını tavsiye etmek isterim. Çünkü yazarın diğer tüm kitapları, yani romanları; Kırgınlık, Kar ve İnci, Disparöni ve Yaşama Korkusu, Buğu, Gizli Özne odağa alacağım bu üç kitaba hizmet eder nitelikteler. Kafa yorulan tüm meseleler (Çocuk, Aile, Toplum, Var olma isteği, Yaratma isteği, Yatay Gerçeklik, Dikey Gerçeklik) odağa almak istediğim Fildişi Kuyu, İyi Aile Yoktur, İyi Toplum Yoktur kitaplarında vücut bulur nitelikte.

“Yeryüzünde kırgın bir çocuk kalmayana kadar yazacağım.” diyen, İyi Aile Yoktur kitabına bu cümle ile başlayan bir yazarla söyleşi yapıyor olmanın mutluluğu içerisindeyim. Tercihleri, akademisyenliği ve kafa yorduğu meseleleri ile sevgili Nihan Kaya külliyatı üzerine sohbetimiz için buyurun lütfen .

-Nihan Hanım merhaba; Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunusunuz. İngiltere’de bulunan Essex Üniversitesi bünyesinde Psikanalitik Çalışmalar Merkezi’nde Yüksek Lisans’ınızı Psikanaliz üzerine yaptınız. Kültür sanata bir şekilde bulaşmış, eserler vermiş kişilerle yaptığım söyleşilerde genelde okuduğu üniversiteyi tamamlamayıp sonrasında bambaşka bir bölümü seçen, oradan mezun olan sonrasında da kitap yazan, besteler yapan, resimle uğraşan kişilerle tanıştım. Sizde öyle değil ama. Baştan beri çok bilinçli tercihler var. Tam olarak sanatla bağınız ne zaman oluştu? Ben yazacağım, hayatıma buradan yön vereceğim dediğiniz zamanlarda neler oluyordu hayatınızda?

Nihan Kaya: Altı yaşında yazar olacağım çok netti benim için, “Yazar olacak ve hikaye yazacağım” diyordum hep. Bu söylemim hiç değişmedi. Beni en çok heyecanlandıran şey hikaye okumaktı o yaşta. Üç, dört yaşlarındayken okuyamıyordum. Evde bulduğum kitapları büyüklere götürüyordum. Okumalarını istediğimde okumuyorlardı, işleri oluyordu. “Peki içinde ne yazıyor, hiç değilse onu anlatın” diyordum, “Hikaye” diyorlardı. Bu büyülü sözcüğün ne olduğunu düşünüyordum hep, ama elimde örnek yoktu. Kitaplardaki resimlere bakarak hikayeler uyduruyordum ben de. Sonra okumaya başlayınca bu bana büyük heyecan verdi. Artık o resimlerin altında neler yazdığını okuyabiliyordum ve bu harika bir duyguydu, ama okuma-yazmayı öğrenmeden önce o resimlere uydurduğum hikayeler daha da büyük heyecan veriyordu ve kendi uydurduklarımın artık okuyabildiğim hikayelerden daha iyi olduğunu fark ettim, hikaye yazmaya başladım altı yaşında. Kapalı bir yaşantımız vardı. Evden çıkan, tatile giden, restorana giden insanlar değildik. Herhalde bu sıkıcılığı kitapların dünyası rahatlatıyordu. Psikolojiye ilgim erken başladı. Hatta, sanırım hep vardı. 14-15 yaşında mesela Freud’un bulabildiğim tüm kitaplarını okumuştum. Psikolojiyi ve edebiyatı birbirinin iki yüzü olarak görüyorum. İkisi de görünenin altındakine odaklanıyorlar. 18 yaşındayken dergilerde yazmaya başladım. Öykülerin yanı sıra psikanalitik eleştiriyi edebiyata uygulayan yazılar yayımlıyordum. Bir yandan Boğaziçi Üniversitesi’nde İngiliz edebiyatı bölümünde okurken psikoloji bölümünden dersler seçiyordum ve İngiliz edebiyatı derslerinde de psikanaliz ve edebiyat konulu ödevler yazıyor yahut sunumlar yapıyordum. Psikolojiye ilgimi fark etmem, bu ilgiye “psikoloji” adını verebilmem, çocuklukta. Çocukluğumun sıkıcı olmasına borçluyum tüm bunları belki de. Mahrumiyetlerimiz aynı zamanda kazançlarımız eğer onları dönüştürmesini becerebilirsek. Bana kitap okumayan yetişkinler sayesinde kitap okumanın zenginliğini fark etmiştim. Dış dünyayla bağları zayıf bir çocuktum, bu yüzden kitaplara ve iç dünyaya ilgim yoğun oldu belki. Hâlâ, bana heyecan veren şeyler, dış değil iç hayatla ilgilidir.

-2003’te Gizli Özne romanınız. 2004’te Çatı Katı öykü kitabınız. 2006 Buğu romanı. 2011’de ilk inceleme kitabınız Fildişi Kuyu: Psikanalitik Edebiyat Eleştirisi ve Kadın. Yanlış tanımlarsam düzeltin lütfen. Biz ilk olarak bu kitapla birlikte yatay gerçeklik ve dikey gerçeklik anlatımıyla, açıklamalarıyla karşı karşıya kalıyoruz kapsamlı bir şekilde. Halbuki bunun sinyallerini Disparöni ya da Yaşama Korkusu romanınızda vermiştiniz. Fildişi Kuyu ‘görünürdeki konu itibariyle’ köşeleri edebiyat, psikoloji ve cinsiyetten oluşan; Türk ve batı eserlerini karşılaştıran; erkekler üzerine yazan kadın yazarları ve kadınlar üzerine yazan erkek yazarları konu edinen bir kitap. Yüzeyde bunlar var. Dipte ise hayattaki yatay ve dikey gerçeklikleri de bu eserler üzerinden anlattığınız bir yanı da var kitabın. Ne dersiniz? Fildişi Kuyu’yu biraz açmak ister misiniz?

Nihan Kaya: Ben zaten neden bahsedersem bahsedeyim her zaman dikeyliği ve yataylığı anlatıyorum. Çünkü her şeyin dikeyliği ve yataylığı olduğunu düşünüyorum. Yataylık yüzey, dikeylik ise derinliktir. Fildişi Kuyu yaratıcılığı, yaratıcılığın psikolojisini anlatıyor. Her birimizin içinde anne, baba ve çocuk var. Hayatta hiçbir şey saf olarak bulunmuyor. Kelimeleri de yaklaşık olarak kullanıyoruz. Örneğin sıcak diyoruz ama sıcak aslında içinde soğuğu az barındırıyor demek. Yani saf halde ya da mutlak halde hiçbir şey yok. Cinsiyetler de öyle. Bir kadına sadece kadın, bir erkeğe sadece erkek diyemiyoruz. Kadından bahsettiğimiz her yerde erkekten, erkekten bahsettiğimiz yerlerde de kadından bahsediyoruz aslında. Yazma Cesareti’nde anlattığım teorik konuları, dikeyliği ve yataylığı Fildişi Kuyu’da metinler üzerinden gösteriyorum. Genel olarak edebiyata bakışımız çok yanlış. Filmlere, öykülere, romanlara bakışımız son derece yanlış. Bunun neden yanlış olduğunu Yazma Cesareti’nde anlatıyorum. Fildişi Kuyu’da da, daha doğru bir yaklaşımla edebiyata, sinemaya, öyküye, romana nasıl bakabiliriz, onları nasıl irdeleyebiliriz ve psikolojik teorileri edebiyat ve sanatta nasıl kullanabiliriz konusunu yatay ve dikey gerçeklikle anlatmaya çalışıyorum. Çünkü bence edebiyat ve psikoloji birbirinden ayırt edilebilir şeyler değiller. Freud şöyle der; “Benim bütün yazdıklarım büyük bir psikanalitik romandır.” Yazdıklarını son derece yaratıcı bir biçimde roman kurgular gibi kurguluyordu. Nietzsche de mesela, “Ruh bilimlerine dair bildiğim her şeyi Dostoyevski’den öğrendim.” demişti. Tanıdığım bütün iyi psikologlar iyi birer edebiyatçı ve tanıdığım bütün iyi edebiyatçılar iyi birer psikolog. Proust bence çok iyi bir psikolog. Kundera çok iyi bir psikolog. Bu yazarlar dikey enerjiyi harekete geçiriyor. Eğer bir kitabı okuduğumuzda aynı insan olarak kalıyorsak o kitap etkisiz kalmıştır. Gerçek bir kitap ise ve siz gerçek bir okur iseniz artık o kitabı okuduktan sonra aynı insan değilsiniz. Fildişi Kuyu’da tüm bunları anlatmaya çalışıyorum. Ama: örneklerle, uygulamalı şekilde, gerçek bir okumanın nasıl olması gerektiğini elimden geldiğince göstererek.

-2013’te Yazma Cesareti: Acının Yaratıcılığa Dönüşümü geliyor. Bazı insanlarda “yaratma isteği” neden bu kadar baskın? Yani bazı insanlardaki yaratma enerjisi muazzam. Bunu nasıl açıklarsınız?

Nihan Kaya: Sartre der ki; “İnsan, olma arzusudur.” Var olan her şey ve yaşayan her şey bir olma arzusudur. Kendisi olma. Çünkü doğduğumuz zaman olmuş olmuyoruz. Tasavvufçulara göre kainat her an yeniden yaratılmaktadır. Varoluşçuların insana yahut yaşayan her şeye bakışları da böyle. En sağlıklı içgüdümüz yaratıcı içgüdümüz. Hepimiz kendimizi gerçekleştirmek için doğuyoruz. Fakat dünya bunu dört yandan bastırıyor. Tüm kitaplarımda bunu anlatmaya çalışıyorum aslında. Bir şey olmak için doğmuşuz ama ailemiz, okullar, toplum bunu bastırıyor. Hiçbir okul bir insan sanatçı olsun diye değildir. Hiçbir toplum bu insan sanatçı olsun diye hareket etmez. Ailenin amacı da çocuğu bastırarak aslında çocuğu topluma uyumlu hale getirmek. Çocuğun var olmasını sağlamak değil. Toplumun da aslında var olmasını sağlamak değil. Çünkü gerçek varoluş değişebilme kapasitesini içinde barındırır. Ama biz bunu ölü hale getiriyoruz. Çocuk arketipini, bireyi, toplumu ölü hale getiriyoruz. Dolayısıyla bir devam varmış gibi gözüküyor ama varoluş yok; ölüyüz. Doğduğumuzda nasıl bir hayat yaşayacağımız belirlenmiş durumda. Hem dönemsel olarak belirlenmiş durumda: Okula gideceğiz, iş bulacağız, askere gideceğiz, evleneceğiz, çocuk yapacağız, gibi. Hem de gün içinde ne yapacağımız belirlenmiş durumda. Hep bahsettiğim o ‘yatay hayatın’ girdabına kapılmak çok kolay. Buna bir şekilde karşı çıkmazsak akşam eve geldiğimizde ne yapacağımız bile çoktan belirlenmiş durumda. Eskiden televizyon vardı. Şimdi internet var. Yani o kadar kolay ki… Etrafınız belirliyor ne yapacağınızı. Kendimizi gerçekleştirebildiğimiz derecede kendi hayatımızın kahramanı olabiliyoruz. Bize diyorlar ki; şunları şunları yaparsan mutlu olursun. Ve biz buna inanıyoruz. Gerçekten mutlu olup olmadığımızı sorgulamıyoruz. Fakat içimizde büyük bir boşluk ve hakikatsizlik var. İnsan hayatının ne zaman değersiz olduğunu hisseder? Kendi kendini yaratamadığında. Bunun için ille de bir eser ortaya koymamız gerekmiyor. Çünkü başlı başına hayatımız en önemli eserimizdir. Aslında her birimiz potansiyel birer sanatçıyız. Önemli olan yaratıcılıktır ve yaratıcılık sadece sanatın değil, her olayın, her durumun içinde vardır potansiyel olarak. Sanatın içinde yaratıcılık daha görünür olduğu için sanat üzerinden yaratıcılığı anlatmak kolay oluyor sadece, ama sanatsal yaratıcılığa dair her şey, her tür yaratıcılık için de geçerli. Yatay hayatın çarkını döndüren bir sistem var. Yaratıcı olmadığımızda, o sistemin çarkını döndürmeye yardımcı oluyoruz sadece. Ki bu, ipleri elinde bulunduranların işine geliyor. Çünkü statüko kendisinin devamını istiyor. Halbuki yaratıcı insan, yaratılmış her biçim, ister içimizdeki bir biçim olsun ister dışarıya eser olarak görünebilir bir biçim olsun, “yeni” bir biçim. Ama ‘yatay hayat’ yeniyi istemiyor. Her şey olduğu gibi devam etsin istiyor. Jung çocuk arketipine dair şunu der; “Her şey ama her şey çocuğun doğmasına karşıdır. Buna rağmen çocuk doğar. Tüm engellere rağmen doğar” Hep diyorum ki; hayatta kendinizi var hissettiğiniz, kendinizi ve hayatınızı yarattığınız şeylere bakın: aileniz sayesinde değildir, okullar sayesinde değildir, toplum sayesinde değildir. Onlara rağmendir. Tüm bunlara rağmen kendinizi gerçekleştirme cesaretiniz oranında yaratıcı olabilirsiniz ancak. Tüm kitaplarımda da kalıpların dışında düşünebilmeyi göstermeye, insanın içindeki dikey enerjiyi harekete geçirmeye çalışıyorum.         

-Hemen akabinde şunu da sormak isterim. Neredeyse tüm insanlar ‘acı çekmenin’ güvenli alanına kendini bırakıp, bu anlamda manipüle olmaya razı gelirken bazı insanların acıyı yaratıcılığa dönüştürmeleri onların daha güçlü olduğunu mu gösterir? Ya da daha bilinçli? Acı bazılarını diktatöre, bazılarını katile, bazılarını yaratıcılığa götürüyor. Acının tezahürü hakkındaki düşüncelerinizi de merak ediyorum.

Nihan Kaya: Her insan acı çeker ama her insan acısını yaratıcılığa dönüştüremez. Durup sorgulama kapasitesiyle de son derece alakalı. Acı çektiğiniz zaman durup başkalarını suçlayan, başkalarını küçümseyen, başkalarını kıskanan, etrafına acınızı yansıtan bir insana dönüşürseniz -ki toplumumuzda maalesef çok yaygın bir profil bu, bu da, yaratıcı olamamamızla ilgili-, yani acınızı dönüştüremezseniz ama siz acı tarafından dönüştürülürseniz, yatay olanla, toplumla, yukarıdaki otorite dediğimiz şey ile özdeşleşmiş olursunuz aslında. Fakat acı çekmek sorgulamayı beraberinde getirdiği için sorgulamayla beraber acınızın kaynaklarını deşebilme cesaretiniz var ise, hayatın dikeyini gerçekleştirebilirsiniz. Hitler bunu yapamadı mesela. Bunu yapamadığı için ortada bir suçlu aradı. Suçlu olarak da Yahudileri, çingeneleri, şizofrenleri buldu. Onları katlederse acısını dindirebileceğini düşünüyordu. Halbuki tüm dünyayı da katletse içindeki öfke dinmeyecekti. Edebiyattan anlamak bize bütün bu psikolojik mekanizmayı da öğretiyor. Fildişi Kuyu’da yazarların hayatını irderlerken bir yandan tüm bunları irdeliyorum, yaratıcı sürecin insanı neden ve nasıl daha iyi yaptığını anlatıyorum. Acı çeken insan toplumla özdeşleşip başkalarını kınayan insan olmak yerine bunu eserlere dönüştürebiliyorsa mutluluğa o zaman kavuşuyor. Ama bu yatay bir mutluluk değil. Dikey bir mutluluk.

-Araya iki roman giriyor. 2016 Kar ve İnci. 2017’de Kırgınlık. Araya giriyorlar diyorum çünkü sinyallerini aslında bir önceki kitaplarınızla verdiğiniz 2018’de gelen İyi Aile Yoktur kitabınız “Ne demek iyi aile yoktur!” yorumlarıyla tüm dikkatleri topluyor. Türk toplumunun yapı taşı aile. Bunu bu topluma nasıl anlatırım kaygısı var mıydı içinizde bu kitabı yazarken? Bu kitap bir cesaret kitabı çünkü böyle bir toplum için.

Nihan Kaya: Türk toplumunun buna çok ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu toplumda çocuk olarak çok yaralıyız. Türk toplumunun ve devletinin sembolik çocuk tarafı da çok zayıf, çok yaralı. O yüzden bu kitaba, bu tarz kitaplara çok ihtiyacımız var. İlk önce çocukluk atölyeleriyle başladım. Bir kitapla bir atölyede yapabileceğimden daha fazlasını başarabileceğimi fark etmeye başladığımda yazmaya karar verdim. Tepki çekeceğini yazarken de biliyordum. Ama olumsuz tepkiden çok olumlu tepkiler var. Hayatlarının değiştiğini söyleyen çok insan oldu, oluyor. Kitabın birilerine iyi gelmesi ihtimaline odaklanıyor ve öfkeli -her biri de öfkeyle eşit oranda mantıksız- tepkileri görmezden gelmeye çalışıyorum. Odağım bu olmasaydı zaten kitabı yazamazdım.

-Hemen şunu söyleyeyim. Ben bu kitabı okumaya başladıktan sonra kendimi affetmeye başladım.

Nihan Kaya: Tam da bu işte. Bunu duyunca çok mutlu oluyorum. Kitabın tonu sertmiş gibi görünüyor bazılarına. İçimizde çok sert bir anne-baba var çünkü. Ve içimizdeki anne-baba içimizdeki çocuğa karşı o kadar sert ki… Kitabın sesini sert sananlar, içlerindeki çocuk değil anne-baba ile okuyorlar kitabı. O zaman, kendi içlerindeki parmak sallayan anne-babanın sesini duyuyorlar kaçınılmaz şekilde. Oysa kitabı içimizdeki anne-babayla değil içimizdeki çocukla okumamız gerekiyor. İyi Aile Yoktur anne-babalar için yazılmadı. İçimizdeki çocuk için yazıldı. Kitabı içindeki çocukla okuyup da derinden sarsılmayacak ve bu okuma tecrübesinden olumlu bir şekilde istifade ederek çıkmayacak bir insan olmadığına inanıyorum. Çünkü bu hepimizin ortak yarası. Çok derin bir yara. Yüzleşme cesaretimizin olması çok önemli. Kitabı okurken ya anne-babanın sesiyle; ‘Hıımm çok sert!’ deyip karşı defansa geçeceksiniz içinizdeki çocuğa karşı ya da içinizdeki çocuğun yıllardır bastırdığınız sesini duymaya, fark etmeye başlayacaksınız. Senelerdir, yüzyıllardır ‘İyi evlat yoktur.’ diyoruz ve bu bize normalmiş gibi geliyor. Halbuki bütün dünyadaki kötülüklerin bu bize son derece masummuş gibi görünen; ‘Anne-baba koşulsuz sever’ gibi cümlelerden çıktığını söylüyorum. Bir cümle eğer tersine çevrilemiyorsa doğru değildir. Başlıkla, ‘İyi evlat yoktur.’ cümlesini, ezberlediğimiz, yaygın olan kanıyı tersine çeviriyorum. Tersine çevirdiğimiz şey eğer bize küfür gibi geliyorsa bu onun karşıtı olan şeye aşırı bağlılığımızdan kaynaklanır. Aşırı bağlı olduğumuz şey; ‘İyi evlat yoktur.’ cümlesi, ‘İyi aile yoktur.’ cümlesi değil. Ezberlenmiş bir refleksle davranıyor insanlar. Çünkü içlerinde aşamadıkları bir anne-baba tabusu var. Diğer tüm tabuları aşabilen insan, anne-baba tabusunu aşamıyor. Çünkü çok korkutulduk. Doğduğumuzda anne-babamıza bağımlıydık, bakımlarına muhtaçtık. Yeni doğduğumuzda, hatta doğmamışken (o dönemler çok kritik), çocukken, bakıma muhtaçken, koşullu sevildik. Şöyle şöyle olmanız gerekiyor dediler. Öfkelenmemeniz, ağlamamanız, o hırkayı giymeniz, size verilen şeylere müteşekkir olmanız vs vs. İstedikleri gibi olmaya çalıştık. Karşı çıkan çocuk bile -ki sağlıklı çocuk karşı çıkan çocuktur- kendisinden istendiği gibi olmaya çalışır bir yandan aslında. Bu yüzden, gerçek hislerimizi göremedik. Hala bilmiyoruz gerçek hislerimizi. Hislerini bilemeyen insan kendisini nasıl bilebilir? Onların istediği şekilde hissetmezsek öleceğimizi düşündük, çünkü anne-babasının sevgi ve onayını alamayan çocuk hakikaten de fiziken ölür ve bunu biliyorduk sezgilerimizle. Sevilme ümidiyle, dahası, sevildiğimize inanarak, bunları bize iyiliğimiz için yaptıklarına inanarak yaşadık ve büyüdük. Öleceğimizi bildiğimizden, anne-babaya fiziken bağlı olduğumuz için o tabu içimizde derinlere yerleşti. Bir cümleye, davranış biçimine karşı aşırı öfke, aşırı tepki veriyorsak orada duygusal dünyamızda derin bir şey var demektir. Abartmak diye bir şey yoktur. Hiç olmadı. Fazla tepki vermek, fazla üzülmek, fazla incinmek, fazla öfkelenmek diye bir şey yoktur. Hiç korkmadan kendimizle yüzleşerek, “fazla” dedikleri duygusal tepkiler verdiğimiz her yere bakmamız gerekiyor. Çünkü iyileşmemiz de oralardan olacak. İstediğim, birazcık da olsa, ön yargılarını bırakarak içlerindeki çocuğu görsünler, kendileriyle yüzleşebilsinler. Anne-baba korkusunu aşıp bunu yapabilirlerse bu hepimizi rahatlatacak.

-Jung’un bir sözünü alıntılıyorsunuz: “Hiçbir şey çocuğun doğmasını istemez. Ama buna rağmen çocuk yine de doğar.” Bu benim içimi çok acıtan bir cümle. Baş etmeye çalıştığım bir tespit. Ne olursa olsun istenilmediği halde yaratıcı bir varlığa dönüşebilmekten de ele alınabilir bu durum; dünyaya geldiğin için sevilmemek, cezalandırılmak açısından da ele alınabilir. Gezegenler arasında oksijenin, yer çekiminin, suyun sadece dünyada olmasından kaynaklı bir talihsizlik midir bu? Yani tüm bu mükemmel düzene karşı insanoğlunun günah keçisi olarak seçilmesi… Neden direkt bir şekilde cezalı olarak doğuyoruz sizce?

Nihan Kaya: Çünkü yaratıcı olabilen bizleriz. Nathaniel Branden’ın şöyle bir sözü vardır: “ Hayvanlar sel ve kuraklıkla karşılaştığında ölürler. İnsanlar ise barajlar inşa ederler.” Daha zekiyiz ve daha zeki olduğumuz için de daha yaratıcıyız. Yaratıcı hayvanlarız ve esas farkımız bu. Öyle olduğu için daha fazla acı çekebiliyoruz. Çünkü yaratıcılık, acı çekebilme kapasitesine bağlıdır.

-Çocuklar sevilir. Bu dünyada böyledir. Aileyi yapı taşı olarak gören Türk toplumunda değil sadece. Fakat aynı zamanda çocuk sevilmez. Şöyle çarpıcı bir tespitte bulunuyorsunuz: “Anne-babanın çocuğa verdiği zararı örtbas edebilmek için anne-babalık kurumsallaştırılmış ve kutsallaştırılmıştır.” Riyakarlığın en kutsanmış hali bu bence. Aklı başında yetişmiş, okumuş, ayakları üzerinde duran insan, henüz yetişmemiş, büyümemiş, acı çektiğinin ve sevilmediğinin farkında olmayan çocuklara neden duygusal ve fiziksel şiddet uygular ve onların acı çekmesini sağlar?

Nihan Kaya: Kendisine de aynısı yapıldığı için ve toplum düzeni bu yalan üzerine kurulu olduğu, öyle işlediği için. Çocuklarımıza acı çektirmek, çocukken anne-babamızdan yaşadığımız acıyı hakikaten de hafiflettiği için; ne çocuğumuz ne de bir başkası bizi suçlayacağı için, “onun iyiliği için” böyle davrandığımız yalanına herkes hemen inanacağı için. Çocuklarına karşı hata yapabilen anne-babalar “hata yaptım” diyebiliyorlarsa hatalar düzelebilir. Fakat “Hayır, ben onun iyiliği için yaptım” diyorlarsa, hatalarını aklamaya girişiyorlarsa korkunç bir kısır döngü oluşturuyorlar iki taraf için de, ama özellikle çocuk için. Çünkü çocuk buna inanmaya muhtaç. Çünkü çocuk anne-babanın sevgisine muhtaç. Anne-babaların anlamak istemedikleri, farkına varmak istemedikleri şey şu aslında; bir çocuğa tecavüz etmekle, bir çocuğa cinsel tacizde bulunmakla, onu duygusal olarak yaralamak arasında hiçbir fark yoktur, hepsi tacizdir. Aslında bugün cinsel istismara bu kadar büyük tepkiler vermemizin altında duygusal istismarın ciddiyetini görmek istememek yatıyor. Duygusal istismarı görmediğimiz için sanki çocuğa yapılan tek kötü şey cinsel istismarmış gibi aktarılıyor. Burada tabii ki cinsel istismar iyi bir şeydir demiyorum. Fakat diğer istismarlar da cinsel istismar kadar kötüdür, bunun farkına varmamız gerekiyor diyorum. “Evet, o da istismardır” dememiz gerekiyor. “Ufacık, ufacık şeylere istismar demişsiniz” tepkisi sık geliyor. Anne-babalarımızı suçlamak istemiyoruz çünkü. Hepimize şu öğretildi: Anne-babanızı suçlamazsanız yetişkinsiniz, olgunsunuz ama suçlarsanız çocuk ve ergen tepkisi verirsiniz. Halbuki bu doğru değil. Çocukken anne-babanın ilgisine muhtaçtık, o ilgi ve sevgi olmasa ölecektik; bunun için duygusal olarak kullanıldık ve böyle şekillendik. Oradaki duygusal istismarı kabullendik. İyiliğimiz için olduğu empoze edildi. Tabularımız kabul etmekten kaynaklanıyor. Hayır, hata yaptılar. Önce bunu aşmamız gerekiyor. Bunu anlamamız, açıklığıyla kabul etmemiz gerekiyor.

-“Dokunulmayan bebekler ölür” 1944 yılında ABD’de 20 yeni doğmuş bebeğin sadece fizyolojik ihtiyaçlarının karşılandığı bir deneyde hiç dokunulmayan bebeklerin bir süre sonra öldükleri dehşet verici gerçeğiyle karşı karşıya kalınıyor. Toplumlar duygusal anlamda ve (beden dillerinin olduğunu düşünürsek) fiziksel olarak da tabii yarı ölü insanlardan oluşuyor diyebilir miyiz? Ölmemişiz ama buna yaşamak da denemez. Ne dersiniz?

Nihan Kaya: Kabul edilmediğimiz ölçüde öldük. Kabul etmek şudur: Ben seni olumsuz hislerinle de kabul ediyorum. Çünkü yanlış his diye bir şey yoktur. Yani bir his, eğer varsa, doğrudur. Bir bebek veya çocuk şöyle hissedebilmelidir: Öfkelenebilirim, mutsuz olabilirim, memnuniyetsiz olabilirim, senin bana verdiğin şeyden memnun olmayabilirim, karşı çıkabilirim ve böyle bir şey hissettiğim için suçluluk hissetmemeliyim diye hissetmeli bir çocuk. İşte bir çocuğun koşulsuz, şartsız kabul görmesi böyle bir şeydir. Dokunulmak da aslında budur. Tamamen böyle olamadığımız için; seni ağlamazsan severim, seni verdiklerim için memnuniyet gösterdiğin ölçüde severim hissi bize çok verildiği için o açıdan çok dokunulmadık, kabul edilmedik ve kabul edildiğimiz kadar yaşıyoruz. Tam anlamıyla yaşamıyoruz diyebiliriz aslında. Bunun farkına varmamız gerekiyor. Varlığımızı daha güçlü bir şekilde canlandırabilmek, varoluşumuzu gerçekleştirebilmek için.

-Hemen bu sorunun akabinde şunu sormak istiyorum: O çocuklar da büyür (dokunulmayan çocuklar) yetişkin olur ve kendi çocuklarına aynı şeyi uygulamaya başlar. Bir kısır döngüden ve önüne geçilemeyecek bir şeyden bahsedebiliriz miyiz? “Yeryüzünde kırgın bir çocuk kalmayana kadar yazacağım” diyorsunuz. Bu size kendinizi nasıl hissettiriyor?

Nihan Kaya: Bunu yazarken bunun aslında ömrümün sonuna kadar yazacağım demek olduğunu biliyordum. Roman yazmamın da kaynağı aynı. Edebi kaygı dediğimiz şey de içimizdeki çocuğu canlandırmakla alakalı Ben bir yazar olarak sadece roman da yazsam amacım kırgın çocukların canlanması. Kırgın çocukların artık kırgın olduklarını başkalarının bilmesi. Neden çocuklar kırgındır? Kırgın olduklarını kimse bilmediği için. Eğer o çocukları neden kırdığımızın farkına varırsak artık onlar kırgın olmazlar çünkü kötü davranışlarımızı değiştiririz. Çünkü çocuk, kendisine yapılan yanlışın yanlış olduğunu bilmediği için acı çeker ve biz ona “Hata yaptık” dersek artık o yanlış davranış onu yaralamaz. Bu açıdan, her kitabım bir başkaldırı. Fakat bu dünyadan kopuk bir başkaldırı değil. Robinson Crusoe gibi yaşayıp da bir adadan yazmıyorum bu kitapları. İçinizde ve bu dünyada olarak; bana çok ters gelen edebiyat piyasasıyla da uzlaşarak, bağ kurarak, burada olarak, normalde çok münzeviyim ama Türkiye’nin her yerine giderek, konuşmalar yaparak, insanlarla birebir görüşerek mümkün olduğu kadar anlatmaya çalışıyorum. Bu çabaların hepsi aslında tek bir kaynaktan çıkıyor. O kaynağın ne olduğunu da onu duyan insan o acının sadece benim acım değil kendi acısı da olduğunu anlayınca sezecek. Bunun bitmeyeceğini de biliyorum. Gücüm yettiğince devam edeceğim.

-Bütün mesele aile içinde başlıyor. Çocuk aile içinde bir şeye dönüşüyor ve topluma karışıyor ya da toplumun kendisini oluşturuyor. “Ben size çocuğa karşı açık, içten, dürüst olmayı, çocuğa karşı hiyerarşi kurmamayı teklif ediyorum” diyorsunuz. Böyle bir şey mümkün olabilir mi? Toplum tamamı ile hiyerarşi üzerine kurulu bir yer. Bu da aileden başlıyor zaten. Pek mümkün gibi gözükmüyor. Ne dersiniz?

Nihan Kaya:  Aile eğer isterse topluma karşı koruyabilir çocuğu. Çocuğun dış dünyada kendini ne kadar koruyabileceği ailenin ona o koruma güdüsünü, kendisini koruma kapasitesini verip vermemesine bağlı. Öz değer diyebiliriz buna. “Bu nasıl mümkün olur?” deniyor. Halbuki her şey size bağlı. Üniversitede öğrencilerimle hiyerarşi içermeyen bir ilişki kurmaya çok özen gösteriyorum mesela. Çok dersimize katıldınız, şahitsiniz. “Olmazsa olmaz” denilen hiçbir hiyerarşi yok öğrenciyle aramda. “Olmaz” denilen şeyler, siz yapınca oluyor. “Mümkün değil” dedikleri ve buna inanmamızı istedikleri için mümkün değil sanıyoruz. Önümüzde kendimizden başka engel yok oysa. Çocuğunuza, eşinize, öğrencinize nasıl davranacağınız size kalmış, sadece size. Mecburiyetler yüzünden öyle davranıyor olduğunuz doğru değil. Çocuğumun, eşimin, öğrencimin arkasında durur ve haklarını savunursam, kim ne diyebilir buna? Bunun mümkün olmadığını söyleyen, öğretilmiş geleneksel ezberleri tekrar edebilirler sadece.

-İyi Aile Yoktur ile tüm bildiklerimizi, öğrenilmiş tüm çaresizliklerimizi (çarelerimizi ya da) altüst ediyorsunuz. “Koşulsuz seven ve affeden, sınırsız hoşgörüsü olan anne-baba değil, çocuktur. Çocuk anne-babasını anne-babası ona nasıl davranırsa davransın sever ve zaten çocuğun dramı da buradadır.” Buna karşılık henüz doğmamış anne karnındaki bebekler üzerinde yapılan elektronik ölçümlerin sonucunda ortaya çıkan “Çocuk hem sevgiyi hem ilgiyi hem de kötü muameleyi en başından beri hissetmektedir” çarpıcı bilgisini de bizimle paylaşıyorsunuz. Bu iki karşıt durumun baskısıyla nasıl baş edebilir ki çocuk ya da bunu ileriki yaşlarında yetişkin olduğunda öğrenen birey?

Nihan Kaya: Her hamile kadın, karnındaki çocukla konuşmaktadır, bunun farkında olsun ya da olmasın. Çocuğa dair düşüncelerinin, duygularının hepsini, çocuk bilmekte, hissetmektedir. Hamile kadınlar -hatta, erkekler de-, bebek/çocuk sahibi insanlar, şu tonda konuşuyorlar çocuklarıyla: Sen yaşayacaksın ve her şey çok iyi olacak senin için. Seni koruyacağım, sana şunu şunu öğreteceğim. Bak, gözlerimden gördüğün bu şey ne kadar güzel, değil mi? Bunu çok seveceksin. Bu, aslında çocuğa müdahale ve istismar. Çocuk benim karnımdaysa da benden ayrıdır. Ben ona şöyle diyebilmeliyim: İster yaşarsın, ister yaşamazsın. Evet, benim bütün hissettiklerimi hissediyorsun ve burada olumsuz hislerim de var ama sen benden ayrısın. Ben, iyisiyle kötüsüyle, buyum, sen de sensin. Benim gözlerimle dünyayı görüyorsun, sevmek zorunda değilsin, sevmeyebilirsin. Yaşamayı seçmeme hakkı da vardır çocuğun. Bir çocuğun dünyaya gelmeme hakkı da vardır. Anne çocuğa sen benimsin, seninle şunları şunları yapacağım dediği için bir türlü ayrışamıyoruz. Ve hala anne ve babamızın bir parçası gibi hissetmeye devam ediyoruz. Birincisi bu yanlış. Bu, annemizin zihnindeki bir yanılgıydı ve hala da o yanılgıyla yaşamaya devam ediyoruz. Bu şunun gibi bir şey; toplum bize diyor ki özgür değilsiniz, biz de buna inanıyoruz. Ayrışmanın başlaması için hiç korkmadan en başından itibaren ben tek başınaydım diyebilmemiz gerekiyor.

-Batı toplumlarında çocuk aileden 18 yaşında geldiğinde ayrılır. Sosyo-ekonomik olarak, psikoloji olarak buna hazırdır. Türk toplumu bunun tam tersi. Sosyal olarak, ekonomik olarak, psikolojik olarak çocuk bilincinden, yetişkin bilincine geçemiyoruz bir türlü. Bunu neye bağlıyorsunuz? Bunun böyle olması isteniyor diyebilir miyiz?

Nihan Kaya: Bu yaşla ilgisiz bir şey. İyi Toplum Yoktur kitabında anlatıyorum bunu. Merkezimizin içimizde olması gerekiyor. Çünkü merkez içimizde olursa inisiyatif alabiliriz, nereye ayak bassak dünyanın merkezi orası olur ve mutluluğun bizim dışımızda olduğunu hissetmeyiz. O zaman ilişkilerimiz de daha kuvvetli olur. Ailemiz tarafından merkez özellikle dışarı yerleştiriliyor. Çünkü merkez dışarıda olursa o zaman kişileri idare etmek çok kolay olur. O yüzden toplumumuzda da yapılan, mümkün olduğunca kişinin merkezini içerde inşa etmesini önlemek. Kişinin kendisini yaratmasını önlemek. O yüzden birey olmak üzerine çok kötü konuşuluyor. “Ben” kelimesi sürekli suçlanıyor. Bir insanın “ben” demesi niye kötü olsun? Halbuki birey olmak bencillik değildir. Halbuki zararlı olan toplum bencilliğidir, aile bencilliğidir. Birey bencilliği değildir. “Ego” kelimesi bile bize çok yanlış anlatılıyor. Senelerdir ego kelimesi üzerine yazıyorum. Yazma Cesareti kitabında da anlattım. Çocuk ile ilgili temel sorunumuz da bu. Çocuğun zaten sorunu egosunun zayıf olması. Sağlıklı bir şekilde gelişmesi gerekiyor çocuğun egosunun. Ama egolar sürekli sağlıksız bir şekilde bastırılıyor. Ego gibi, benlik gibi, ben gibi kelimelerin sanki kötü bir şeymiş gibi algı yaratılmasında sayısız hatalar var. Egosu güçlü kişi, kimseyi ezmez, incitmez. Egolar sağlıklı gelişmediği için saldırgan, tacizci, kıskanç bir topluma dönüştük.

-Cinselliğimizi özgürce yaşayan bir toplum da değiliz biz aynı zamanda. Cinselliğin hayatın içindeki yeri nedir? Mesela; “Çocukla cinsel konuları konuşmaktan utanmanız, siz bu konulara kendiniz utanç yüklediğiniz içindir.” diyorsunuz. Cinsellikten utanmak, cinselliğin cahili olmak hayatın bütününün cahili olmaktır diyebilir miyiz?

Nihan Kaya: Çocuk normal şartlar altında cinsellikten utanmaz. Zannediyoruz ki biz utandığımız için, çocuk da utanıyor. Biz kendimiz utanarak, ortada tuhaf bir durum var hissi yaratarak çocuğu bir çıkmaza sokarız aslında. Biz normal konuşursak çocuk da utanmayacaktır. Cinsellikten veya bunları konuşmaktan utanan bir çocuk varsa orada onu utandıran bir yetişkin vardır. Ki, bu da cinsel taciz, çünkü çocuğun cinselliğini kalıcı olarak sakatlıyor. Toplum olarak da cinselliği sakat bir toplum olduğumuz için hayatla kurduğumuz bağ hastalıklı; zira, İyi Toplum Yoktur’da anlattığım gibi, toplumların temel yapı taşı cinsellik ve kendi kendimizle kurduğumuz bağda ve hayatla kurduğumuz ilişkide -başka insanların anladığı şekilde olmasa da- cinsellik var. Kadınlara ve erkeklere dair ezberler, kadın erkek her birimizi yaraladı. Cinsellikten kastımı, kitapları okuduğunuz için, biliyorsunuz.

-Toplumun sağlıklı düşüncelere sahip olmamasını, iyi seçimler yapamamasını, çocuklarını sevmemesini, aileyi sevmediği halde mış gibi yaparak aileden kopamamasını cinselliğin ne olduğunu ve nasıl yaşanacağını bilmemesine bağlayabilir miyiz?

Nihan Kaya: Fildişi Kuyu’da daha detaylı anlatıyorum. Cinsellik dediğim şeyin cinsiyetten ayrılamadığını söylüyorum. Salt kadın ya da salt erkek diye bir şey yok. Hepimiz hem kadın hem erkeğiz. İçimizdeki kadın ve erkeğin bir arada gelmesiyle içimizdeki çocuğu yaratıyoruz ya da yaratamıyoruz. Mesela bizde maçoluk çok yaygın. Çünkü maçoluk bir erkeğin erkekliğinin yaralanmışlığıdır. Çünkü cinsellik ötekiyle bağ kurma kapasitesidir. Ama maço erkek içindeki kadınla kendini özdeşleştiremez. Kendini sadece içindeki erkekle özdeşleştirir, kendini salt erkek zanneder, kadın yanını yok saymak ister. İçindeki erkek o kadar baskındır ki içindeki erkek içindeki kadını eziyordur. Ve ikisi beraber bir araya gelerek çocuğu yaratamazlar. Yaratıcılık sürecinin böyle bir tarafı var, sembolik düzeyde. Ama bu sembolik gerçeklikler reel gerçekliklerimize de yansır. Ki o yüzden ruhsal bir problemin direkt olarak kendisini en hızlı gösterdiği yer cinselliğimiz. O yüzden en önemli aynamız cinselliğimizdir. Toplumsal cinselliğimiz de çok önemli. Çünkü toplumsal cinsiyet kimliğimizde erkek tarafı kadın tarafını bastıran bir devlet yapımız, geleneğimiz, kültürümüz var. Böyle olduğumuz için kültür olarak yaratıcı olamıyoruz. Böyle olduğumuz için erkeklerimizin erkekliği çok yaralı, kadınlarımızın kadınlığı çok yaralı. Toplum olarak kadınlık ve erkekliğe çok yanlış bakıyoruz, kendi içimizdeki kadına ve erkeğe yanlış davrandığımız için o kadın ve erkek sağlıklı bir şekilde bir araya gelerek çocuğu meydana getiremiyorlar. Bir çocuğun cinselliği anne karnında başlıyor. Dolayısıyla çocuk aslında bir yandan hissediyor; bizim kadını nasıl gördüğümüzü hissediyor, erkeği nasıl gördüğümüzü hissediyor. Bu da çocuğun kendi içindeki kadın veya erkeğin yaralanmasına sebebiyet veriyor.

-Toplum dışında sade bir insan olarak da var olabileceğimizi hatta daha iyi var olabileceğimizi söyleyebilir miyiz? Kendinin varlığından haberdar değil insan çoğu zaman. “Kendimiz dışında kimseye ihtiyacımız gerçek bir ihtiyaç değil. Herhangi biriyle ilişkimizi kendimizden, kendi iyiliğimizden değerli tutmak, oldukça sağlıksız bir tutum” Toplum “kendimiz olma” yönünde büyük bir engel. Toplumu da tek tek insanlar oluşturuyor zaten. Bu yapı kırılabilir mi? Umudunuz var mı?

Nihan Kaya: Varlığın iki kutbu var. Birey olarak var olabilmek ve birey olarak var olurken yani kendimiz olarak var olabilirken bir yandan da toplumun içinde bir birey olarak var olabilmenin gerçek var olma olduğunu söylüyorum hep. Robinson Crusoe gibi bir adada var olacaksam o şekilde birey olmak çok kolay. Marifet toplumun içinde var olup, kendi olarak kalıp bir yandan da toplumla bir temas içinde olması o bireyselliğin. Ben kitaplarımı bu yüzden yazdığımı düşünüyorum. Yayınlanmak bile aslında piyasa ile ve toplumla uzlaşmadır, bir köprüdür. Aykırı bir şey yazıyormuş gibi görünüyor olabilir ama bu bir uzlaşma çabasıdır aslında. Her sanat derininde bir bağ kurma, iletişim kurma isteği ve ihtiyacını barındırdığı için demek ki aykırılık olarak adlandırdığımız şey tam bir aykırılık değil. Yazıyorum. Yayınlıyorum. Buradayım. Konuşmalara gidiyorum. Üniversitede ders veriyorum. Son derece içe dönük biri olmama rağmen yapıyorum bunları. Benim de toplumla uzlaşma şeklim bu. Her kitap hatta her söylenen söz bir uzlaşmadır. Çünkü konuşma iki tarafı gerektirir. Konuşma bir monolog değildir. Konuşan sesini dinletmek için konuşmaktadır. Kitaplar da beni okuyun çağrısıdır. Sanatçı insan, aykırı kalabilirken toplumla uzlaşabilen kişidir bu yüzden. Bu yapının içindeyiz ve yapı böyle böyle dönüşüyor. Toplumdaki, ailedeki sorunu fark eden her bireyle birlikte dönüşüyor, o fark etme oranında.

-MEF Üniversitesi’ndeki Psikoloji dersleriniz ve öğrencileriniz hakkında da konuşmak isterim. Nasıl buluyorsunuz gençleri? Özellikle Psikoloji derslerini seçenler var. Meraklarını nasıl buluyorsunuz? Ben de derslerinize katıldım. Onların içindeki bir şeyi harekete geçirmeye çalışıyorsunuz. Dersinizin adı; Psikanaliz ve Edebiyat. Derslerinizi edebiyat üzerinden, sinema üzerinden, tiyatro metinleri üzerinden dönüştürebiliyorsunuz. Derslerinizin dönüştürülebilir olmasını anlatmanızı istiyorum aslında.

Nihan Kaya: Amacım tam da bu. Dönüştürebilmeye ışık tutabilmek. Bilgileri, fikirleri, teorileri yaratıcı şekilde kullanabilmenin yollarına örnek verebilmek. Bunun için edebiyat ve sinema çok önemli vasıtalar. Çünkü eğitim sitemimizde; özellikle de üniversite öncesi, öğrencilere pasif olmaları öğretiliyor. Bir bilgi var, öğretmen onu anlatıyor ve öğrencinin de pasif şekilde bilgiyi alması isteniyor. Biz dersin içeriğini öğrencilerle beraber belirliyoruz, zira bu bir alışveriş meselesi. Vize ve final konusunda: Her ne isterlerse onu yazıp verebileceklerini söylüyorum, ödev konusunu kişilere özel bırakıyorum ve her biriyle kişiye özel şekilde dönem boyunca konuşuyorum projesini, notlandırma sürecinin de karşılıklı konuşarak gelişmesine önem veriyorum. İsteyerek, heyecan duyarak, kendi arzu ettikleri şeyi ortaya çıkarmalarını, benim istediğimi değil kendilerini en iyi şekilde gerçekleştirmelerini, bunun yollarını görebilmelerini istiyorum. Estetik haz duyabilerek metinlere bakılabilmesi mühim; önemli olan, o haz. Bir edebiyat metni karşısında pasif bir okuyucu olmak yerine aktif bir okuyucu olduklarında bu haz doğuyor. Her biri farklı birer kişi. O yüzden her biri kendisine özel bir şey ortaya çıkarmalı. İşlediğimiz metinlere de beraber karar veriyoruz. Proje olarak ne yapacaklarına da onlar karar vermeli. Müfredat bir vasıta. Yeni neslin görsel şeylerle ilişkisi daha yoğun. Kitap okumasalar da film seyrediyorlar. Oradan da edebiyat sevgisine varılabilir diye düşünüyorum. Bu nedenle, film analizi de yapıyoruz. Estetik hazzı anlayan kişi onu film üzerinden de anlasa sonra kendisi Samuel Beckett’i bulur zaten. Derste içlerindeki, daha önce ortaya çıkmayan bir şey ortaya çıksın istiyorum. Akademik yazarlık ve yaratıcı yazarlık arasında mesafe vardı eskiden. Fakat dünyada bu mesafe kapanıyor, akademik yazarlık ve yaratıcı yazarlık giderek birbirine yaklaşıyor. Türkiye’de de bunların birbirine yaklaşmasını istiyorum. Yazdıkları metinlerde kendi seslerini duymaları, o sesi bulmaları benim için önemli.   

Bu uzun sohbet için çok teşekkür ederim Nihan Hanım 🙂

Ben teşekkür ederim. 🙂

\n

\u0130yi Toplum Yoktur, Nihan Kaya\u2019n\u0131n \u0130thaki Yay\u0131nlar\u0131 taraf\u0131ndan yay\u0131mlanan kitab\u0131. Nihan Kaya\u2019n\u0131n yay\u0131mlanm\u0131\u015f 11 kitab\u0131na istinaden \u2018son kitab\u0131\u2019 diye bitirecektim bir \u00f6nceki c\u00fcmleyi fakat yazmas\u0131n\u0131, kitaplar \u00e7\u0131karmas\u0131n\u0131 sonland\u0131rmas\u0131n\u0131 hi\u00e7 istemedi\u011fimden bu \u015fekilde bitirmek istemedim. Kendisini \u015fahsi olarak tan\u0131ma f\u0131rsat\u0131 bulup; MEF \u00dcniversitesi Psikoloji b\u00f6l\u00fcm\u00fcnde verdi\u011fi derslerine kat\u0131lma imkan\u0131 elde etti\u011fim i\u00e7in \u00e7ok \u015fansl\u0131y\u0131m. Bu yeni tan\u0131\u015fmam\u0131z\u0131n hemen akabinde geldi \"\u0130yi Toplum Yoktur\" kitab\u0131. Zihnimi, d\u00fc\u015f\u00fcncelerimi ileri bir zamana do\u011fru yenileyen yazar\u0131n bundan \u00f6nce yay\u0131mlanm\u0131\u015f olan kitaplar\u0131n\u0131 geriye d\u00f6n\u00fck olarak okumaya ba\u015flad\u0131m.<\/p>\n\n\n\n

\u0130yi Toplum Yoktur, \u0130yi Aile Yoktur kitab\u0131n\u0131n devam\u0131 niteli\u011findeydi. Fildi\u015fi Kuyu: Psikanalitik Edebiyat Ele\u015ftirisi ve Kad\u0131n kitab\u0131 da yukar\u0131da yazd\u0131\u011f\u0131m iki inceleme kitab\u0131 kadar de\u011ferlidir. Nihan Kaya\u2019n\u0131n 11 kitab\u0131na istinaden \u00f6ncelikle bu \u00fc\u00e7 kitab\u0131n\u0131 tavsiye etmek isterim. \u00c7\u00fcnk\u00fc yazar\u0131n di\u011fer t\u00fcm kitaplar\u0131, yani romanlar\u0131; K\u0131rg\u0131nl\u0131k, Kar ve \u0130nci, Dispar\u00f6ni ve Ya\u015fama Korkusu, Bu\u011fu, Gizli \u00d6zne oda\u011fa alaca\u011f\u0131m bu \u00fc\u00e7 kitaba hizmet eder nitelikteler. Kafa yorulan t\u00fcm meseleler (\u00c7ocuk, Aile, Toplum, Var olma iste\u011fi, Yaratma iste\u011fi, Yatay Ger\u00e7eklik, Dikey Ger\u00e7eklik) oda\u011fa almak istedi\u011fim Fildi\u015fi Kuyu, \u0130yi Aile Yoktur, \u0130yi Toplum Yoktur kitaplar\u0131nda v\u00fccut bulur nitelikte.<\/p>\n\n\n\n

\u201cYery\u00fcz\u00fcnde k\u0131rg\u0131n bir \u00e7ocuk kalmayana kadar yazaca\u011f\u0131m.\u201d diyen, \u0130yi Aile Yoktur kitab\u0131na bu c\u00fcmle ile ba\u015flayan bir yazarla s\u00f6yle\u015fi yap\u0131yor olman\u0131n mutlulu\u011fu i\u00e7erisindeyim. Tercihleri, akademisyenli\u011fi ve kafa yordu\u011fu meseleleri ile sevgili Nihan Kaya k\u00fclliyat\u0131 \u00fczerine sohbetimiz i\u00e7in buyurun l\u00fctfen .<\/p>\n\n\n\n

\"\"<\/figure><\/div>\n\n\n\n

\uf04a-Nihan Han\u0131m merhaba; Bo\u011fazi\u00e7i \u00dcniversitesi \u0130ngiliz Dili ve Edebiyat\u0131 mezunusunuz. \u0130ngiltere\u2019de bulunan Essex \u00dcniversitesi b\u00fcnyesinde Psikanalitik \u00c7al\u0131\u015fmalar Merkezi\u2019nde Y\u00fcksek Lisans\u2019\u0131n\u0131z\u0131 Psikanaliz \u00fczerine yapt\u0131n\u0131z. K\u00fclt\u00fcr sanata bir \u015fekilde bula\u015fm\u0131\u015f, eserler vermi\u015f ki\u015filerle yapt\u0131\u011f\u0131m s\u00f6yle\u015filerde genelde okudu\u011fu \u00fcniversiteyi tamamlamay\u0131p sonras\u0131nda bamba\u015fka bir b\u00f6l\u00fcm\u00fc se\u00e7en, oradan mezun olan sonras\u0131nda da kitap yazan, besteler yapan, resimle u\u011fra\u015fan ki\u015filerle tan\u0131\u015ft\u0131m. Sizde \u00f6yle de\u011fil ama. Ba\u015ftan beri \u00e7ok bilin\u00e7li tercihler var. Tam olarak sanatla ba\u011f\u0131n\u0131z ne zaman olu\u015ftu? Ben yazaca\u011f\u0131m, hayat\u0131ma buradan y\u00f6n verece\u011fim dedi\u011finiz zamanlarda neler oluyordu hayat\u0131n\u0131zda? <\/h4>\n\n\n\n

Nihan Kaya: Alt\u0131 ya\u015f\u0131nda yazar olaca\u011f\u0131m \u00e7ok netti benim i\u00e7in, \u201cYazar olacak ve hikaye yazaca\u011f\u0131m\u201d diyordum hep. Bu s\u00f6ylemim hi\u00e7 de\u011fi\u015fmedi. Beni en \u00e7ok heyecanland\u0131ran \u015fey hikaye okumakt\u0131 o ya\u015fta. \u00dc\u00e7, d\u00f6rt ya\u015flar\u0131ndayken okuyam\u0131yordum. Evde buldu\u011fum kitaplar\u0131 b\u00fcy\u00fcklere g\u00f6t\u00fcr\u00fcyordum. Okumalar\u0131n\u0131 istedi\u011fimde okumuyorlard\u0131, i\u015fleri oluyordu. \u201cPeki i\u00e7inde ne yaz\u0131yor, hi\u00e7 de\u011filse onu anlat\u0131n\u201d diyordum, \u201cHikaye\u201d diyorlard\u0131. Bu b\u00fcy\u00fcl\u00fc s\u00f6zc\u00fc\u011f\u00fcn ne oldu\u011funu d\u00fc\u015f\u00fcn\u00fcyordum hep, ama elimde \u00f6rnek yoktu. Kitaplardaki resimlere bakarak hikayeler uyduruyordum ben de. Sonra okumaya ba\u015flay\u0131nca bu bana b\u00fcy\u00fck heyecan verdi. Art\u0131k o resimlerin alt\u0131nda neler yazd\u0131\u011f\u0131n\u0131 okuyabiliyordum ve bu harika bir duyguydu, ama okuma-yazmay\u0131 \u00f6\u011frenmeden \u00f6nce o resimlere uydurdu\u011fum hikayeler daha da b\u00fcy\u00fck heyecan veriyordu ve kendi uydurduklar\u0131m\u0131n art\u0131k okuyabildi\u011fim hikayelerden daha iyi oldu\u011funu fark ettim, hikaye yazmaya ba\u015flad\u0131m alt\u0131 ya\u015f\u0131nda. Kapal\u0131 bir ya\u015fant\u0131m\u0131z vard\u0131. Evden \u00e7\u0131kan, tatile giden, restorana giden insanlar de\u011fildik. Herhalde bu s\u0131k\u0131c\u0131l\u0131\u011f\u0131 kitaplar\u0131n d\u00fcnyas\u0131 rahatlat\u0131yordu. Psikolojiye ilgim erken ba\u015flad\u0131. Hatta, san\u0131r\u0131m hep vard\u0131. 14-15 ya\u015f\u0131nda mesela Freud\u2019un bulabildi\u011fim t\u00fcm kitaplar\u0131n\u0131 okumu\u015ftum. Psikolojiyi ve edebiyat\u0131 birbirinin iki y\u00fcz\u00fc olarak g\u00f6r\u00fcyorum. \u0130kisi de g\u00f6r\u00fcnenin alt\u0131ndakine odaklan\u0131yorlar. 18 ya\u015f\u0131ndayken dergilerde yazmaya ba\u015flad\u0131m. \u00d6yk\u00fclerin yan\u0131 s\u0131ra psikanalitik ele\u015ftiriyi edebiyata uygulayan yaz\u0131lar yay\u0131ml\u0131yordum. Bir yandan Bo\u011fazi\u00e7i \u00dcniversitesi\u2019nde \u0130ngiliz edebiyat\u0131 b\u00f6l\u00fcm\u00fcnde okurken psikoloji b\u00f6l\u00fcm\u00fcnden dersler se\u00e7iyordum ve \u0130ngiliz edebiyat\u0131 derslerinde de psikanaliz ve edebiyat konulu \u00f6devler yaz\u0131yor yahut sunumlar yap\u0131yordum. Psikolojiye ilgimi fark etmem, bu ilgiye \u201cpsikoloji\u201d ad\u0131n\u0131 verebilmem, \u00e7ocuklukta. \u00c7ocuklu\u011fumun s\u0131k\u0131c\u0131 olmas\u0131na bor\u00e7luyum t\u00fcm bunlar\u0131 belki de. Mahrumiyetlerimiz ayn\u0131 zamanda kazan\u00e7lar\u0131m\u0131z e\u011fer onlar\u0131 d\u00f6n\u00fc\u015ft\u00fcrmesini becerebilirsek. Bana kitap okumayan yeti\u015fkinler sayesinde kitap okuman\u0131n zenginli\u011fini fark etmi\u015ftim. D\u0131\u015f d\u00fcnyayla ba\u011flar\u0131 zay\u0131f bir \u00e7ocuktum, bu y\u00fczden kitaplara ve i\u00e7 d\u00fcnyaya ilgim yo\u011fun oldu belki. H\u00e2l\u00e2, bana heyecan veren \u015feyler, d\u0131\u015f de\u011fil i\u00e7 hayatla ilgilidir. <\/p>\n\n\n\n

-2003\u2019te Gizli \u00d6zne roman\u0131n\u0131z. 2004\u2019te \u00c7at\u0131 Kat\u0131 \u00f6yk\u00fc kitab\u0131n\u0131z. 2006 Bu\u011fu roman\u0131. 2011\u2019de ilk inceleme kitab\u0131n\u0131z Fildi\u015fi Kuyu: Psikanalitik Edebiyat Ele\u015ftirisi ve Kad\u0131n. Yanl\u0131\u015f tan\u0131mlarsam d\u00fczeltin l\u00fctfen. Biz ilk olarak bu kitapla birlikte yatay ger\u00e7eklik ve dikey ger\u00e7eklik anlat\u0131m\u0131yla, a\u00e7\u0131klamalar\u0131yla kar\u015f\u0131 kar\u015f\u0131ya kal\u0131yoruz kapsaml\u0131 bir \u015fekilde. Halbuki bunun sinyallerini Dispar\u00f6ni ya da Ya\u015fama Korkusu roman\u0131n\u0131zda vermi\u015ftiniz. Fildi\u015fi Kuyu \u2018g\u00f6r\u00fcn\u00fcrdeki konu itibariyle\u2019 k\u00f6\u015feleri edebiyat, psikoloji ve cinsiyetten olu\u015fan; T\u00fcrk ve bat\u0131 eserlerini kar\u015f\u0131la\u015ft\u0131ran; erkekler \u00fczerine yazan kad\u0131n yazarlar\u0131 ve kad\u0131nlar \u00fczerine yazan erkek yazarlar\u0131 konu edinen bir kitap. Y\u00fczeyde bunlar var. Dipte ise hayattaki yatay ve dikey ger\u00e7eklikleri de bu eserler \u00fczerinden anlatt\u0131\u011f\u0131n\u0131z bir yan\u0131 da var kitab\u0131n. Ne dersiniz? Fildi\u015fi Kuyu\u2019yu biraz a\u00e7mak ister misiniz? <\/h4>\n\n\n\n

Nihan Kaya: Ben zaten neden bahsedersem bahsedeyim her zaman dikeyli\u011fi ve yatayl\u0131\u011f\u0131 anlat\u0131yorum. \u00c7\u00fcnk\u00fc her \u015feyin dikeyli\u011fi ve yatayl\u0131\u011f\u0131 oldu\u011funu d\u00fc\u015f\u00fcn\u00fcyorum. Yatayl\u0131k y\u00fczey, dikeylik ise derinliktir. Fildi\u015fi Kuyu yarat\u0131c\u0131l\u0131\u011f\u0131, yarat\u0131c\u0131l\u0131\u011f\u0131n psikolojisini anlat\u0131yor. Her birimizin i\u00e7inde anne, baba ve \u00e7ocuk var. Hayatta hi\u00e7bir \u015fey saf olarak bulunmuyor. Kelimeleri de yakla\u015f\u0131k olarak kullan\u0131yoruz. \u00d6rne\u011fin s\u0131cak diyoruz ama s\u0131cak asl\u0131nda i\u00e7inde so\u011fu\u011fu az bar\u0131nd\u0131r\u0131yor demek. Yani saf halde ya da mutlak halde hi\u00e7bir \u015fey yok. Cinsiyetler de \u00f6yle. Bir kad\u0131na sadece kad\u0131n, bir erke\u011fe sadece erkek diyemiyoruz. Kad\u0131ndan bahsetti\u011fimiz her yerde erkekten, erkekten bahsetti\u011fimiz yerlerde de kad\u0131ndan bahsediyoruz asl\u0131nda. Yazma Cesareti\u2019nde anlatt\u0131\u011f\u0131m teorik konular\u0131, dikeyli\u011fi ve yatayl\u0131\u011f\u0131 Fildi\u015fi Kuyu\u2019da metinler \u00fczerinden g\u00f6steriyorum. Genel olarak edebiyata bak\u0131\u015f\u0131m\u0131z \u00e7ok yanl\u0131\u015f. Filmlere, \u00f6yk\u00fclere, romanlara bak\u0131\u015f\u0131m\u0131z son derece yanl\u0131\u015f. Bunun neden yanl\u0131\u015f oldu\u011funu Yazma Cesareti\u2019nde anlat\u0131yorum. Fildi\u015fi Kuyu\u2019da da, daha do\u011fru bir yakla\u015f\u0131mla edebiyata, sinemaya, \u00f6yk\u00fcye, romana nas\u0131l bakabiliriz, onlar\u0131 nas\u0131l irdeleyebiliriz ve psikolojik teorileri edebiyat ve sanatta nas\u0131l kullanabiliriz konusunu yatay ve dikey ger\u00e7eklikle anlatmaya \u00e7al\u0131\u015f\u0131yorum. \u00c7\u00fcnk\u00fc bence edebiyat ve psikoloji birbirinden ay\u0131rt edilebilir \u015feyler de\u011filler. Freud \u015f\u00f6yle der; \u201cBenim b\u00fct\u00fcn yazd\u0131klar\u0131m b\u00fcy\u00fck bir psikanalitik romand\u0131r.\u201d Yazd\u0131klar\u0131n\u0131 son derece yarat\u0131c\u0131 bir bi\u00e7imde roman kurgular gibi kurguluyordu. Nietzsche de mesela, \u201cRuh bilimlerine dair bildi\u011fim her \u015feyi Dostoyevski\u2019den \u00f6\u011frendim.\u201d demi\u015fti. Tan\u0131d\u0131\u011f\u0131m b\u00fct\u00fcn iyi psikologlar iyi birer edebiyat\u00e7\u0131 ve tan\u0131d\u0131\u011f\u0131m b\u00fct\u00fcn iyi edebiyat\u00e7\u0131lar iyi birer psikolog. Proust bence \u00e7ok iyi bir psikolog. Kundera \u00e7ok iyi bir psikolog. Bu yazarlar dikey enerjiyi harekete ge\u00e7iriyor. E\u011fer bir kitab\u0131 okudu\u011fumuzda ayn\u0131 insan olarak kal\u0131yorsak o kitap etkisiz kalm\u0131\u015ft\u0131r. Ger\u00e7ek bir kitap ise ve siz ger\u00e7ek bir okur iseniz art\u0131k o kitab\u0131 okuduktan sonra ayn\u0131 insan de\u011filsiniz. Fildi\u015fi Kuyu\u2019da t\u00fcm bunlar\u0131 anlatmaya \u00e7al\u0131\u015f\u0131yorum. Ama: \u00f6rneklerle, uygulamal\u0131 \u015fekilde, ger\u00e7ek bir okuman\u0131n nas\u0131l olmas\u0131 gerekti\u011fini elimden geldi\u011fince g\u00f6stererek. <\/p>\n\n\n\n

-2013\u2019te Yazma Cesareti: Ac\u0131n\u0131n Yarat\u0131c\u0131l\u0131\u011fa D\u00f6n\u00fc\u015f\u00fcm\u00fc geliyor. Baz\u0131 insanlarda \u201cyaratma iste\u011fi\u201d neden bu kadar bask\u0131n? Yani baz\u0131 insanlardaki yaratma enerjisi muazzam. Bunu nas\u0131l a\u00e7\u0131klars\u0131n\u0131z? <\/h4>\n\n\n\n

Nihan Kaya: Sartre der ki; \u201c\u0130nsan, olma arzusudur.\u201d Var olan her \u015fey ve ya\u015fayan her \u015fey bir olma arzusudur. Kendisi olma. \u00c7\u00fcnk\u00fc do\u011fdu\u011fumuz zaman olmu\u015f olmuyoruz. Tasavvuf\u00e7ulara g\u00f6re kainat her an yeniden yarat\u0131lmaktad\u0131r. Varolu\u015f\u00e7ular\u0131n insana yahut ya\u015fayan her \u015feye bak\u0131\u015flar\u0131 da b\u00f6yle. En sa\u011fl\u0131kl\u0131 i\u00e7g\u00fcd\u00fcm\u00fcz yarat\u0131c\u0131 i\u00e7g\u00fcd\u00fcm\u00fcz. Hepimiz kendimizi ger\u00e7ekle\u015ftirmek i\u00e7in do\u011fuyoruz. Fakat d\u00fcnya bunu d\u00f6rt yandan bast\u0131r\u0131yor. T\u00fcm kitaplar\u0131mda bunu anlatmaya \u00e7al\u0131\u015f\u0131yorum asl\u0131nda. Bir \u015fey olmak i\u00e7in do\u011fmu\u015fuz ama ailemiz, okullar, toplum bunu bast\u0131r\u0131yor. Hi\u00e7bir okul bir insan sanat\u00e7\u0131 olsun diye de\u011fildir. Hi\u00e7bir toplum bu insan sanat\u00e7\u0131 olsun diye hareket etmez. Ailenin amac\u0131 da \u00e7ocu\u011fu bast\u0131rarak asl\u0131nda \u00e7ocu\u011fu topluma uyumlu hale getirmek. \u00c7ocu\u011fun var olmas\u0131n\u0131 sa\u011flamak de\u011fil. Toplumun da asl\u0131nda var olmas\u0131n\u0131 sa\u011flamak de\u011fil. \u00c7\u00fcnk\u00fc ger\u00e7ek varolu\u015f de\u011fi\u015febilme kapasitesini i\u00e7inde bar\u0131nd\u0131r\u0131r. Ama biz bunu \u00f6l\u00fc hale getiriyoruz. \u00c7ocuk arketipini, bireyi, toplumu \u00f6l\u00fc hale getiriyoruz. Dolay\u0131s\u0131yla bir devam varm\u0131\u015f gibi g\u00f6z\u00fck\u00fcyor ama varolu\u015f yok; \u00f6l\u00fcy\u00fcz. Do\u011fdu\u011fumuzda nas\u0131l bir hayat ya\u015fayaca\u011f\u0131m\u0131z belirlenmi\u015f durumda. Hem d\u00f6nemsel olarak belirlenmi\u015f durumda: Okula gidece\u011fiz, i\u015f bulaca\u011f\u0131z, askere gidece\u011fiz, evlenece\u011fiz, \u00e7ocuk yapaca\u011f\u0131z, gibi. Hem de g\u00fcn i\u00e7inde ne yapaca\u011f\u0131m\u0131z belirlenmi\u015f durumda. Hep bahsetti\u011fim o \u2018yatay hayat\u0131n\u2019 girdab\u0131na kap\u0131lmak \u00e7ok kolay. Buna bir \u015fekilde kar\u015f\u0131 \u00e7\u0131kmazsak ak\u015fam eve geldi\u011fimizde ne yapaca\u011f\u0131m\u0131z bile \u00e7oktan belirlenmi\u015f durumda. Eskiden televizyon vard\u0131. \u015eimdi internet var. Yani o kadar kolay ki\u2026 Etraf\u0131n\u0131z belirliyor ne yapaca\u011f\u0131n\u0131z\u0131. Kendimizi ger\u00e7ekle\u015ftirebildi\u011fimiz derecede kendi hayat\u0131m\u0131z\u0131n kahraman\u0131 olabiliyoruz. Bize diyorlar ki; \u015funlar\u0131 \u015funlar\u0131 yaparsan mutlu olursun. Ve biz buna inan\u0131yoruz. Ger\u00e7ekten mutlu olup olmad\u0131\u011f\u0131m\u0131z\u0131 sorgulam\u0131yoruz. Fakat i\u00e7imizde b\u00fcy\u00fck bir bo\u015fluk ve hakikatsizlik var. \u0130nsan hayat\u0131n\u0131n ne zaman de\u011fersiz oldu\u011funu hisseder? Kendi kendini yaratamad\u0131\u011f\u0131nda. Bunun i\u00e7in ille de bir eser ortaya koymam\u0131z gerekmiyor. \u00c7\u00fcnk\u00fc ba\u015fl\u0131 ba\u015f\u0131na hayat\u0131m\u0131z en \u00f6nemli eserimizdir. Asl\u0131nda her birimiz potansiyel birer sanat\u00e7\u0131y\u0131z. \u00d6nemli olan yarat\u0131c\u0131l\u0131kt\u0131r ve yarat\u0131c\u0131l\u0131k sadece sanat\u0131n de\u011fil, her olay\u0131n, her durumun i\u00e7inde vard\u0131r potansiyel olarak. Sanat\u0131n i\u00e7inde yarat\u0131c\u0131l\u0131k daha g\u00f6r\u00fcn\u00fcr oldu\u011fu i\u00e7in sanat \u00fczerinden yarat\u0131c\u0131l\u0131\u011f\u0131 anlatmak kolay oluyor sadece, ama sanatsal yarat\u0131c\u0131l\u0131\u011fa dair her \u015fey, her t\u00fcr yarat\u0131c\u0131l\u0131k i\u00e7in de ge\u00e7erli. Yatay hayat\u0131n \u00e7ark\u0131n\u0131 d\u00f6nd\u00fcren bir sistem var. Yarat\u0131c\u0131 olmad\u0131\u011f\u0131m\u0131zda, o sistemin \u00e7ark\u0131n\u0131 d\u00f6nd\u00fcrmeye yard\u0131mc\u0131 oluyoruz sadece. Ki bu, ipleri elinde bulunduranlar\u0131n i\u015fine geliyor. \u00c7\u00fcnk\u00fc stat\u00fcko kendisinin devam\u0131n\u0131 istiyor. Halbuki yarat\u0131c\u0131 insan, yarat\u0131lm\u0131\u015f her bi\u00e7im, ister i\u00e7imizdeki bir bi\u00e7im olsun ister d\u0131\u015far\u0131ya eser olarak g\u00f6r\u00fcnebilir bir bi\u00e7im olsun, \u201cyeni\u201d bir bi\u00e7im. Ama \u2018yatay hayat\u2019 yeniyi istemiyor. Her \u015fey oldu\u011fu gibi devam etsin istiyor. Jung \u00e7ocuk arketipine dair \u015funu der; \u201cHer \u015fey ama her \u015fey \u00e7ocu\u011fun do\u011fmas\u0131na kar\u015f\u0131d\u0131r. Buna ra\u011fmen \u00e7ocuk do\u011far. T\u00fcm engellere ra\u011fmen do\u011far\u201d Hep diyorum ki; hayatta kendinizi var hissetti\u011finiz, kendinizi ve hayat\u0131n\u0131z\u0131 yaratt\u0131\u011f\u0131n\u0131z \u015feylere bak\u0131n: aileniz sayesinde de\u011fildir, okullar sayesinde de\u011fildir, toplum sayesinde de\u011fildir. Onlara ra\u011fmendir. T\u00fcm bunlara ra\u011fmen kendinizi ger\u00e7ekle\u015ftirme cesaretiniz oran\u0131nda yarat\u0131c\u0131 olabilirsiniz ancak. T\u00fcm kitaplar\u0131mda da kal\u0131plar\u0131n d\u0131\u015f\u0131nda d\u00fc\u015f\u00fcnebilmeyi g\u00f6stermeye, insan\u0131n i\u00e7indeki dikey enerjiyi harekete ge\u00e7irmeye \u00e7al\u0131\u015f\u0131yorum.\u00a0\u00a0\u00a0\u00a0\u00a0\u00a0\u00a0\u00a0\u00a0 <\/p>\n\n\n\n

-Hemen akabinde \u015funu da sormak isterim. Neredeyse t\u00fcm insanlar \u2018ac\u0131 \u00e7ekmenin\u2019 g\u00fcvenli alan\u0131na kendini b\u0131rak\u0131p, bu anlamda manip\u00fcle olmaya raz\u0131 gelirken baz\u0131 insanlar\u0131n ac\u0131y\u0131 yarat\u0131c\u0131l\u0131\u011fa d\u00f6n\u00fc\u015ft\u00fcrmeleri onlar\u0131n daha g\u00fc\u00e7l\u00fc oldu\u011funu mu g\u00f6sterir? Ya da daha bilin\u00e7li? Ac\u0131 baz\u0131lar\u0131n\u0131 diktat\u00f6re, baz\u0131lar\u0131n\u0131 katile, baz\u0131lar\u0131n\u0131 yarat\u0131c\u0131l\u0131\u011fa g\u00f6t\u00fcr\u00fcyor. Ac\u0131n\u0131n tezah\u00fcr\u00fc hakk\u0131ndaki d\u00fc\u015f\u00fcncelerinizi de merak ediyorum. <\/h4>\n\n\n\n

Nihan Kaya: Her insan ac\u0131 \u00e7eker ama her insan ac\u0131s\u0131n\u0131 yarat\u0131c\u0131l\u0131\u011fa d\u00f6n\u00fc\u015ft\u00fcremez. Durup sorgulama kapasitesiyle de son derece alakal\u0131. Ac\u0131 \u00e7ekti\u011finiz zaman durup ba\u015fkalar\u0131n\u0131 su\u00e7layan, ba\u015fkalar\u0131n\u0131 k\u00fc\u00e7\u00fcmseyen, ba\u015fkalar\u0131n\u0131 k\u0131skanan, etraf\u0131na ac\u0131n\u0131z\u0131 yans\u0131tan bir insana d\u00f6n\u00fc\u015f\u00fcrseniz -ki toplumumuzda maalesef \u00e7ok yayg\u0131n bir profil bu, bu da, yarat\u0131c\u0131 olamamam\u0131zla ilgili-, yani ac\u0131n\u0131z\u0131 d\u00f6n\u00fc\u015ft\u00fcremezseniz ama siz ac\u0131 taraf\u0131ndan d\u00f6n\u00fc\u015ft\u00fcr\u00fcl\u00fcrseniz, yatay olanla, toplumla, yukar\u0131daki otorite dedi\u011fimiz \u015fey ile \u00f6zde\u015fle\u015fmi\u015f olursunuz asl\u0131nda. Fakat ac\u0131 \u00e7ekmek sorgulamay\u0131 beraberinde getirdi\u011fi i\u00e7in sorgulamayla beraber ac\u0131n\u0131z\u0131n kaynaklar\u0131n\u0131 de\u015febilme cesaretiniz var ise, hayat\u0131n dikeyini ger\u00e7ekle\u015ftirebilirsiniz. Hitler bunu yapamad\u0131 mesela. Bunu yapamad\u0131\u011f\u0131 i\u00e7in ortada bir su\u00e7lu arad\u0131. Su\u00e7lu olarak da Yahudileri, \u00e7ingeneleri, \u015fizofrenleri buldu. Onlar\u0131 katlederse ac\u0131s\u0131n\u0131 dindirebilece\u011fini d\u00fc\u015f\u00fcn\u00fcyordu. Halbuki t\u00fcm d\u00fcnyay\u0131 da katletse i\u00e7indeki \u00f6fke dinmeyecekti. Edebiyattan anlamak bize b\u00fct\u00fcn bu psikolojik mekanizmay\u0131 da \u00f6\u011fretiyor. Fildi\u015fi Kuyu\u2019da yazarlar\u0131n hayat\u0131n\u0131 irderlerken bir yandan t\u00fcm bunlar\u0131 irdeliyorum, yarat\u0131c\u0131 s\u00fcrecin insan\u0131 neden ve nas\u0131l daha iyi yapt\u0131\u011f\u0131n\u0131 anlat\u0131yorum. Ac\u0131 \u00e7eken insan toplumla \u00f6zde\u015fle\u015fip ba\u015fkalar\u0131n\u0131 k\u0131nayan insan olmak yerine bunu eserlere d\u00f6n\u00fc\u015ft\u00fcrebiliyorsa mutlulu\u011fa o zaman kavu\u015fuyor. Ama bu yatay bir mutluluk de\u011fil. Dikey bir mutluluk. <\/p>\n\n\n\n

-Araya iki roman giriyor. 2016 Kar ve \u0130nci. 2017\u2019de K\u0131rg\u0131nl\u0131k. Araya giriyorlar diyorum \u00e7\u00fcnk\u00fc sinyallerini asl\u0131nda bir \u00f6nceki kitaplar\u0131n\u0131zla verdi\u011finiz 2018\u2019de gelen \u0130yi Aile Yoktur kitab\u0131n\u0131z \u201cNe demek iyi aile yoktur!\u201d yorumlar\u0131yla t\u00fcm dikkatleri topluyor. T\u00fcrk toplumunun yap\u0131 ta\u015f\u0131 aile. Bunu bu topluma nas\u0131l anlat\u0131r\u0131m kayg\u0131s\u0131 var m\u0131yd\u0131 i\u00e7inizde bu kitab\u0131 yazarken? Bu kitap bir cesaret kitab\u0131 \u00e7\u00fcnk\u00fc b\u00f6yle bir toplum i\u00e7in.<\/h4>\n\n\n\n

Nihan Kaya: T\u00fcrk toplumunun buna \u00e7ok ihtiyac\u0131 oldu\u011funu d\u00fc\u015f\u00fcn\u00fcyorum. \u00c7\u00fcnk\u00fc bu toplumda \u00e7ocuk olarak \u00e7ok yaral\u0131y\u0131z. T\u00fcrk toplumunun ve devletinin sembolik \u00e7ocuk taraf\u0131 da \u00e7ok zay\u0131f, \u00e7ok yaral\u0131. O y\u00fczden bu kitaba, bu tarz kitaplara \u00e7ok ihtiyac\u0131m\u0131z var. \u0130lk \u00f6nce \u00e7ocukluk at\u00f6lyeleriyle ba\u015flad\u0131m. Bir kitapla bir at\u00f6lyede yapabilece\u011fimden daha fazlas\u0131n\u0131 ba\u015farabilece\u011fimi fark etmeye ba\u015flad\u0131\u011f\u0131mda yazmaya karar verdim. Tepki \u00e7ekece\u011fini yazarken de biliyordum. Ama olumsuz tepkiden \u00e7ok olumlu tepkiler var. Hayatlar\u0131n\u0131n de\u011fi\u015fti\u011fini s\u00f6yleyen \u00e7ok insan oldu, oluyor. Kitab\u0131n birilerine iyi gelmesi ihtimaline odaklan\u0131yor ve \u00f6fkeli -her biri de \u00f6fkeyle e\u015fit oranda mant\u0131ks\u0131z- tepkileri g\u00f6rmezden gelmeye \u00e7al\u0131\u015f\u0131yorum. Oda\u011f\u0131m bu olmasayd\u0131 zaten kitab\u0131 yazamazd\u0131m. <\/p>\n\n\n\n

-Hemen \u015funu s\u00f6yleyeyim. Ben bu kitab\u0131 okumaya ba\u015flad\u0131ktan sonra kendimi affetmeye ba\u015flad\u0131m. <\/h4>\n\n\n\n

Nihan Kaya: Tam da bu i\u015fte. Bunu duyunca \u00e7ok mutlu oluyorum. Kitab\u0131n tonu sertmi\u015f gibi g\u00f6r\u00fcn\u00fcyor baz\u0131lar\u0131na. \u0130\u00e7imizde \u00e7ok sert bir anne-baba var \u00e7\u00fcnk\u00fc. Ve i\u00e7imizdeki anne-baba i\u00e7imizdeki \u00e7ocu\u011fa kar\u015f\u0131 o kadar sert ki\u2026 Kitab\u0131n sesini sert sananlar, i\u00e7lerindeki \u00e7ocuk de\u011fil anne-baba ile okuyorlar kitab\u0131. O zaman, kendi i\u00e7lerindeki parmak sallayan anne-baban\u0131n sesini duyuyorlar ka\u00e7\u0131n\u0131lmaz \u015fekilde. Oysa kitab\u0131 i\u00e7imizdeki anne-babayla de\u011fil i\u00e7imizdeki \u00e7ocukla okumam\u0131z gerekiyor. \u0130yi Aile Yoktur anne-babalar i\u00e7in yaz\u0131lmad\u0131. \u0130\u00e7imizdeki \u00e7ocuk i\u00e7in yaz\u0131ld\u0131. Kitab\u0131 i\u00e7indeki \u00e7ocukla okuyup da derinden sars\u0131lmayacak ve bu okuma tecr\u00fcbesinden olumlu bir \u015fekilde istifade ederek \u00e7\u0131kmayacak bir insan olmad\u0131\u011f\u0131na inan\u0131yorum. \u00c7\u00fcnk\u00fc bu hepimizin ortak yaras\u0131. \u00c7ok derin bir yara. Y\u00fczle\u015fme cesaretimizin olmas\u0131 \u00e7ok \u00f6nemli. Kitab\u0131 okurken ya anne-baban\u0131n sesiyle; \u2018H\u0131\u0131mm \u00e7ok sert!\u2019 deyip kar\u015f\u0131 defansa ge\u00e7eceksiniz i\u00e7inizdeki \u00e7ocu\u011fa kar\u015f\u0131 ya da i\u00e7inizdeki \u00e7ocu\u011fun y\u0131llard\u0131r bast\u0131rd\u0131\u011f\u0131n\u0131z sesini duymaya, fark etmeye ba\u015flayacaks\u0131n\u0131z. Senelerdir, y\u00fczy\u0131llard\u0131r \u2018\u0130yi evlat yoktur.\u2019 diyoruz ve bu bize normalmi\u015f gibi geliyor. Halbuki b\u00fct\u00fcn d\u00fcnyadaki k\u00f6t\u00fcl\u00fcklerin bu bize son derece masummu\u015f gibi g\u00f6r\u00fcnen; \u2018Anne-baba ko\u015fulsuz sever\u2019 gibi c\u00fcmlelerden \u00e7\u0131kt\u0131\u011f\u0131n\u0131 s\u00f6yl\u00fcyorum. Bir c\u00fcmle e\u011fer tersine \u00e7evrilemiyorsa do\u011fru de\u011fildir. Ba\u015fl\u0131kla, \u2018\u0130yi evlat yoktur.\u2019 c\u00fcmlesini, ezberledi\u011fimiz, yayg\u0131n olan kan\u0131y\u0131 tersine \u00e7eviriyorum. Tersine \u00e7evirdi\u011fimiz \u015fey e\u011fer bize k\u00fcf\u00fcr gibi geliyorsa bu onun kar\u015f\u0131t\u0131 olan \u015feye a\u015f\u0131r\u0131 ba\u011fl\u0131l\u0131\u011f\u0131m\u0131zdan kaynaklan\u0131r. A\u015f\u0131r\u0131 ba\u011fl\u0131 oldu\u011fumuz \u015fey; \u2018\u0130yi evlat yoktur.\u2019 c\u00fcmlesi, \u2018\u0130yi aile yoktur.\u2019 c\u00fcmlesi de\u011fil. Ezberlenmi\u015f bir refleksle davran\u0131yor insanlar. \u00c7\u00fcnk\u00fc i\u00e7lerinde a\u015famad\u0131klar\u0131 bir anne-baba tabusu var. Di\u011fer t\u00fcm tabular\u0131 a\u015fabilen insan, anne-baba tabusunu a\u015fam\u0131yor. \u00c7\u00fcnk\u00fc \u00e7ok korkutulduk. Do\u011fdu\u011fumuzda anne-babam\u0131za ba\u011f\u0131ml\u0131yd\u0131k, bak\u0131mlar\u0131na muhta\u00e7t\u0131k. Yeni do\u011fdu\u011fumuzda, hatta do\u011fmam\u0131\u015fken (o d\u00f6nemler \u00e7ok kritik), \u00e7ocukken, bak\u0131ma muhta\u00e7ken, ko\u015fullu sevildik. \u015e\u00f6yle \u015f\u00f6yle olman\u0131z gerekiyor dediler. \u00d6fkelenmemeniz, a\u011flamaman\u0131z, o h\u0131rkay\u0131 giymeniz, size verilen \u015feylere m\u00fcte\u015fekkir olman\u0131z vs vs. \u0130stedikleri gibi olmaya \u00e7al\u0131\u015ft\u0131k. Kar\u015f\u0131 \u00e7\u0131kan \u00e7ocuk bile -ki sa\u011fl\u0131kl\u0131 \u00e7ocuk kar\u015f\u0131 \u00e7\u0131kan \u00e7ocuktur- kendisinden istendi\u011fi gibi olmaya \u00e7al\u0131\u015f\u0131r bir yandan asl\u0131nda. Bu y\u00fczden, ger\u00e7ek hislerimizi g\u00f6remedik. Hala bilmiyoruz ger\u00e7ek hislerimizi. Hislerini bilemeyen insan kendisini nas\u0131l bilebilir? Onlar\u0131n istedi\u011fi \u015fekilde hissetmezsek \u00f6lece\u011fimizi d\u00fc\u015f\u00fcnd\u00fck, \u00e7\u00fcnk\u00fc anne-babas\u0131n\u0131n sevgi ve onay\u0131n\u0131 alamayan \u00e7ocuk hakikaten de fiziken \u00f6l\u00fcr ve bunu biliyorduk sezgilerimizle. Sevilme \u00fcmidiyle, dahas\u0131, sevildi\u011fimize inanarak, bunlar\u0131 bize iyili\u011fimiz i\u00e7in yapt\u0131klar\u0131na inanarak ya\u015fad\u0131k ve b\u00fcy\u00fcd\u00fck. \u00d6lece\u011fimizi bildi\u011fimizden, anne-babaya fiziken ba\u011fl\u0131 oldu\u011fumuz i\u00e7in o tabu i\u00e7imizde derinlere yerle\u015fti. Bir c\u00fcmleye, davran\u0131\u015f bi\u00e7imine kar\u015f\u0131 a\u015f\u0131r\u0131 \u00f6fke, a\u015f\u0131r\u0131 tepki veriyorsak orada duygusal d\u00fcnyam\u0131zda derin bir \u015fey var demektir. Abartmak diye bir \u015fey yoktur. Hi\u00e7 olmad\u0131. Fazla tepki vermek, fazla \u00fcz\u00fclmek, fazla incinmek, fazla \u00f6fkelenmek diye bir \u015fey yoktur. Hi\u00e7 korkmadan kendimizle y\u00fczle\u015ferek, \u201cfazla\u201d dedikleri duygusal tepkiler verdi\u011fimiz her yere bakmam\u0131z gerekiyor. \u00c7\u00fcnk\u00fc iyile\u015fmemiz de oralardan olacak. \u0130stedi\u011fim, birazc\u0131k da olsa, \u00f6n yarg\u0131lar\u0131n\u0131 b\u0131rakarak i\u00e7lerindeki \u00e7ocu\u011fu g\u00f6rs\u00fcnler, kendileriyle y\u00fczle\u015febilsinler. Anne-baba korkusunu a\u015f\u0131p bunu yapabilirlerse bu hepimizi rahatlatacak. <\/p>\n\n\n\n

-Jung\u2019un bir s\u00f6z\u00fcn\u00fc al\u0131nt\u0131l\u0131yorsunuz: \u201cHi\u00e7bir \u015fey \u00e7ocu\u011fun do\u011fmas\u0131n\u0131 istemez. Ama buna ra\u011fmen \u00e7ocuk yine de do\u011far.\u201d Bu benim i\u00e7imi \u00e7ok ac\u0131tan bir c\u00fcmle. Ba\u015f etmeye \u00e7al\u0131\u015ft\u0131\u011f\u0131m bir tespit. Ne olursa olsun istenilmedi\u011fi halde yarat\u0131c\u0131 bir varl\u0131\u011fa d\u00f6n\u00fc\u015febilmekten de ele al\u0131nabilir bu durum; d\u00fcnyaya geldi\u011fin i\u00e7in sevilmemek, cezaland\u0131r\u0131lmak a\u00e7\u0131s\u0131ndan da ele al\u0131nabilir. Gezegenler aras\u0131nda oksijenin, yer \u00e7ekiminin, suyun sadece d\u00fcnyada olmas\u0131ndan kaynakl\u0131 bir talihsizlik midir bu? Yani t\u00fcm bu m\u00fckemmel d\u00fczene kar\u015f\u0131 insano\u011flunun g\u00fcnah ke\u00e7isi olarak se\u00e7ilmesi\u2026 Neden direkt bir \u015fekilde cezal\u0131 olarak do\u011fuyoruz sizce?<\/h4>\n\n\n\n

Nihan Kaya: \u00c7\u00fcnk\u00fc yarat\u0131c\u0131 olabilen bizleriz. Nathaniel Branden\u2019\u0131n \u015f\u00f6yle bir s\u00f6z\u00fc vard\u0131r: \u201c Hayvanlar sel ve kurakl\u0131kla kar\u015f\u0131la\u015ft\u0131\u011f\u0131nda \u00f6l\u00fcrler. \u0130nsanlar ise barajlar in\u015fa ederler.\u201d Daha zekiyiz ve daha zeki oldu\u011fumuz i\u00e7in de daha yarat\u0131c\u0131y\u0131z. Yarat\u0131c\u0131 hayvanlar\u0131z ve esas fark\u0131m\u0131z bu. \u00d6yle oldu\u011fu i\u00e7in daha fazla ac\u0131 \u00e7ekebiliyoruz. \u00c7\u00fcnk\u00fc yarat\u0131c\u0131l\u0131k, ac\u0131 \u00e7ekebilme kapasitesine ba\u011fl\u0131d\u0131r. <\/p>\n\n\n\n

-\u00c7ocuklar sevilir. Bu d\u00fcnyada b\u00f6yledir. Aileyi yap\u0131 ta\u015f\u0131 olarak g\u00f6ren T\u00fcrk toplumunda de\u011fil sadece. Fakat ayn\u0131 zamanda \u00e7ocuk sevilmez. \u015e\u00f6yle \u00e7arp\u0131c\u0131 bir tespitte bulunuyorsunuz: \u201cAnne-baban\u0131n \u00e7ocu\u011fa verdi\u011fi zarar\u0131 \u00f6rtbas edebilmek i\u00e7in anne-babal\u0131k kurumsalla\u015ft\u0131r\u0131lm\u0131\u015f ve kutsalla\u015ft\u0131r\u0131lm\u0131\u015ft\u0131r.\u201d Riyakarl\u0131\u011f\u0131n en kutsanm\u0131\u015f hali bu bence. Akl\u0131 ba\u015f\u0131nda yeti\u015fmi\u015f, okumu\u015f, ayaklar\u0131 \u00fczerinde duran insan, hen\u00fcz yeti\u015fmemi\u015f, b\u00fcy\u00fcmemi\u015f, ac\u0131 \u00e7ekti\u011finin ve sevilmedi\u011finin fark\u0131nda olmayan \u00e7ocuklara neden duygusal ve fiziksel \u015fiddet uygular ve onlar\u0131n ac\u0131 \u00e7ekmesini sa\u011flar? <\/h4>\n\n\n\n

Nihan Kaya: Kendisine de ayn\u0131s\u0131 yap\u0131ld\u0131\u011f\u0131 i\u00e7in ve toplum d\u00fczeni bu yalan \u00fczerine kurulu oldu\u011fu, \u00f6yle i\u015fledi\u011fi i\u00e7in. \u00c7ocuklar\u0131m\u0131za ac\u0131 \u00e7ektirmek, \u00e7ocukken anne-babam\u0131zdan ya\u015fad\u0131\u011f\u0131m\u0131z ac\u0131y\u0131 hakikaten de hafifletti\u011fi i\u00e7in; ne \u00e7ocu\u011fumuz ne de bir ba\u015fkas\u0131 bizi su\u00e7layaca\u011f\u0131 i\u00e7in, \u201conun iyili\u011fi i\u00e7in\u201d b\u00f6yle davrand\u0131\u011f\u0131m\u0131z yalan\u0131na herkes hemen inanaca\u011f\u0131 i\u00e7in. \u00c7ocuklar\u0131na kar\u015f\u0131 hata yapabilen anne-babalar \u201chata yapt\u0131m\u201d diyebiliyorlarsa hatalar d\u00fczelebilir. Fakat \u201cHay\u0131r, ben onun iyili\u011fi i\u00e7in yapt\u0131m\u201d diyorlarsa, hatalar\u0131n\u0131 aklamaya giri\u015fiyorlarsa korkun\u00e7 bir k\u0131s\u0131r d\u00f6ng\u00fc olu\u015fturuyorlar iki taraf i\u00e7in de, ama \u00f6zellikle \u00e7ocuk i\u00e7in. \u00c7\u00fcnk\u00fc \u00e7ocuk buna inanmaya muhta\u00e7. \u00c7\u00fcnk\u00fc \u00e7ocuk anne-baban\u0131n sevgisine muhta\u00e7. Anne-babalar\u0131n anlamak istemedikleri, fark\u0131na varmak istemedikleri \u015fey \u015fu asl\u0131nda; bir \u00e7ocu\u011fa tecav\u00fcz etmekle, bir \u00e7ocu\u011fa cinsel tacizde bulunmakla, onu duygusal olarak yaralamak aras\u0131nda hi\u00e7bir fark yoktur, hepsi tacizdir. Asl\u0131nda bug\u00fcn cinsel istismara bu kadar b\u00fcy\u00fck tepkiler vermemizin alt\u0131nda duygusal istismar\u0131n ciddiyetini g\u00f6rmek istememek yat\u0131yor. Duygusal istismar\u0131 g\u00f6rmedi\u011fimiz i\u00e7in sanki \u00e7ocu\u011fa yap\u0131lan tek k\u00f6t\u00fc \u015fey cinsel istismarm\u0131\u015f gibi aktar\u0131l\u0131yor. Burada tabii ki cinsel istismar iyi bir \u015feydir demiyorum. Fakat di\u011fer istismarlar da cinsel istismar kadar k\u00f6t\u00fcd\u00fcr, bunun fark\u0131na varmam\u0131z gerekiyor diyorum. \u201cEvet, o da istismard\u0131r\u201d dememiz gerekiyor. \u201cUfac\u0131k, ufac\u0131k \u015feylere istismar demi\u015fsiniz\u201d tepkisi s\u0131k geliyor. Anne-babalar\u0131m\u0131z\u0131 su\u00e7lamak istemiyoruz \u00e7\u00fcnk\u00fc. Hepimize \u015fu \u00f6\u011fretildi: Anne-baban\u0131z\u0131 su\u00e7lamazsan\u0131z yeti\u015fkinsiniz, olgunsunuz ama su\u00e7larsan\u0131z \u00e7ocuk ve ergen tepkisi verirsiniz. Halbuki bu do\u011fru de\u011fil. \u00c7ocukken anne-baban\u0131n ilgisine muhta\u00e7t\u0131k, o ilgi ve sevgi olmasa \u00f6lecektik; bunun i\u00e7in duygusal olarak kullan\u0131ld\u0131k ve b\u00f6yle \u015fekillendik. Oradaki duygusal istismar\u0131 kabullendik. \u0130yili\u011fimiz i\u00e7in oldu\u011fu empoze edildi. Tabular\u0131m\u0131z kabul etmekten kaynaklan\u0131yor. Hay\u0131r, hata yapt\u0131lar. \u00d6nce bunu a\u015fmam\u0131z gerekiyor. Bunu anlamam\u0131z, a\u00e7\u0131kl\u0131\u011f\u0131yla kabul etmemiz gerekiyor. <\/p>\n\n\n\n

-\u201cDokunulmayan bebekler \u00f6l\u00fcr\u201d 1944 y\u0131l\u0131nda ABD\u0027de 20 yeni do\u011fmu\u015f bebe\u011fin sadece fizyolojik ihtiya\u00e7lar\u0131n\u0131n kar\u015f\u0131land\u0131\u011f\u0131 bir deneyde hi\u00e7 dokunulmayan bebeklerin bir s\u00fcre sonra \u00f6ld\u00fckleri deh\u015fet verici ger\u00e7e\u011fiyle kar\u015f\u0131 kar\u015f\u0131ya kal\u0131n\u0131yor. Toplumlar duygusal anlamda ve (beden dillerinin oldu\u011funu d\u00fc\u015f\u00fcn\u00fcrsek) fiziksel olarak da tabii yar\u0131 \u00f6l\u00fc insanlardan olu\u015fuyor diyebilir miyiz? \u00d6lmemi\u015fiz ama buna ya\u015famak da denemez. Ne dersiniz? <\/h4>\n\n\n\n

Nihan Kaya: Kabul edilmedi\u011fimiz \u00f6l\u00e7\u00fcde \u00f6ld\u00fck. Kabul etmek \u015fudur: Ben seni olumsuz hislerinle de kabul ediyorum. \u00c7\u00fcnk\u00fc yanl\u0131\u015f his diye bir \u015fey yoktur. Yani bir his, e\u011fer varsa, do\u011frudur. Bir bebek veya \u00e7ocuk \u015f\u00f6yle hissedebilmelidir: \u00d6fkelenebilirim, mutsuz olabilirim, memnuniyetsiz olabilirim, senin bana verdi\u011fin \u015feyden memnun olmayabilirim, kar\u015f\u0131 \u00e7\u0131kabilirim ve b\u00f6yle bir \u015fey hissetti\u011fim i\u00e7in su\u00e7luluk hissetmemeliyim diye hissetmeli bir \u00e7ocuk. \u0130\u015fte bir \u00e7ocu\u011fun ko\u015fulsuz, \u015farts\u0131z kabul g\u00f6rmesi b\u00f6yle bir \u015feydir. Dokunulmak da asl\u0131nda budur. Tamamen b\u00f6yle olamad\u0131\u011f\u0131m\u0131z i\u00e7in; seni a\u011flamazsan severim, seni verdiklerim i\u00e7in memnuniyet g\u00f6sterdi\u011fin \u00f6l\u00e7\u00fcde severim hissi bize \u00e7ok verildi\u011fi i\u00e7in o a\u00e7\u0131dan \u00e7ok dokunulmad\u0131k, kabul edilmedik ve kabul edildi\u011fimiz kadar ya\u015f\u0131yoruz. Tam anlam\u0131yla ya\u015fam\u0131yoruz diyebiliriz asl\u0131nda. Bunun fark\u0131na varmam\u0131z gerekiyor. Varl\u0131\u011f\u0131m\u0131z\u0131 daha g\u00fc\u00e7l\u00fc bir \u015fekilde canland\u0131rabilmek, varolu\u015fumuzu ger\u00e7ekle\u015ftirebilmek i\u00e7in. <\/p>\n\n\n\n

-Hemen bu sorunun akabinde \u015funu sormak istiyorum: O \u00e7ocuklar da b\u00fcy\u00fcr (dokunulmayan \u00e7ocuklar) yeti\u015fkin olur ve kendi \u00e7ocuklar\u0131na ayn\u0131 \u015feyi uygulamaya ba\u015flar. Bir k\u0131s\u0131r d\u00f6ng\u00fcden ve \u00f6n\u00fcne ge\u00e7ilemeyecek bir \u015feyden bahsedebiliriz miyiz? \u201cYery\u00fcz\u00fcnde k\u0131rg\u0131n bir \u00e7ocuk kalmayana kadar yazaca\u011f\u0131m\u201d diyorsunuz. Bu size kendinizi nas\u0131l hissettiriyor? <\/h4>\n\n\n\n

Nihan Kaya: Bunu yazarken bunun asl\u0131nda \u00f6mr\u00fcm\u00fcn sonuna kadar yazaca\u011f\u0131m demek oldu\u011funu biliyordum. Roman yazmam\u0131n da kayna\u011f\u0131 ayn\u0131. Edebi kayg\u0131 dedi\u011fimiz \u015fey de i\u00e7imizdeki \u00e7ocu\u011fu canland\u0131rmakla alakal\u0131 Ben bir yazar olarak sadece roman da yazsam amac\u0131m k\u0131rg\u0131n \u00e7ocuklar\u0131n canlanmas\u0131. K\u0131rg\u0131n \u00e7ocuklar\u0131n art\u0131k k\u0131rg\u0131n olduklar\u0131n\u0131 ba\u015fkalar\u0131n\u0131n bilmesi. Neden \u00e7ocuklar k\u0131rg\u0131nd\u0131r? K\u0131rg\u0131n olduklar\u0131n\u0131 kimse bilmedi\u011fi i\u00e7in. E\u011fer o \u00e7ocuklar\u0131 neden k\u0131rd\u0131\u011f\u0131m\u0131z\u0131n fark\u0131na var\u0131rsak art\u0131k onlar k\u0131rg\u0131n olmazlar \u00e7\u00fcnk\u00fc k\u00f6t\u00fc davran\u0131\u015flar\u0131m\u0131z\u0131 de\u011fi\u015ftiririz. \u00c7\u00fcnk\u00fc \u00e7ocuk, kendisine yap\u0131lan yanl\u0131\u015f\u0131n yanl\u0131\u015f oldu\u011funu bilmedi\u011fi i\u00e7in ac\u0131 \u00e7eker ve biz ona \u201cHata yapt\u0131k\u201d dersek art\u0131k o yanl\u0131\u015f davran\u0131\u015f onu yaralamaz. Bu a\u00e7\u0131dan, her kitab\u0131m bir ba\u015fkald\u0131r\u0131. Fakat bu d\u00fcnyadan kopuk bir ba\u015fkald\u0131r\u0131 de\u011fil. Robinson Crusoe gibi ya\u015fay\u0131p da bir adadan yazm\u0131yorum bu kitaplar\u0131. \u0130\u00e7inizde ve bu d\u00fcnyada olarak; bana \u00e7ok ters gelen edebiyat piyasas\u0131yla da uzla\u015farak, ba\u011f kurarak, burada olarak, normalde \u00e7ok m\u00fcnzeviyim ama T\u00fcrkiye\u2019nin her yerine giderek, konu\u015fmalar yaparak, insanlarla birebir g\u00f6r\u00fc\u015ferek m\u00fcmk\u00fcn oldu\u011fu kadar anlatmaya \u00e7al\u0131\u015f\u0131yorum. Bu \u00e7abalar\u0131n hepsi asl\u0131nda tek bir kaynaktan \u00e7\u0131k\u0131yor. O kayna\u011f\u0131n ne oldu\u011funu da onu duyan insan o ac\u0131n\u0131n sadece benim ac\u0131m de\u011fil kendi ac\u0131s\u0131 da oldu\u011funu anlay\u0131nca sezecek. Bunun bitmeyece\u011fini de biliyorum. G\u00fcc\u00fcm yetti\u011fince devam edece\u011fim. <\/p>\n\n\n\n

-B\u00fct\u00fcn mesele aile i\u00e7inde ba\u015fl\u0131yor. \u00c7ocuk aile i\u00e7inde bir \u015feye d\u00f6n\u00fc\u015f\u00fcyor ve topluma kar\u0131\u015f\u0131yor ya da toplumun kendisini olu\u015fturuyor. \u201cBen size \u00e7ocu\u011fa kar\u015f\u0131 a\u00e7\u0131k, i\u00e7ten, d\u00fcr\u00fcst olmay\u0131, \u00e7ocu\u011fa kar\u015f\u0131 hiyerar\u015fi kurmamay\u0131 teklif ediyorum\u201d diyorsunuz. B\u00f6yle bir \u015fey m\u00fcmk\u00fcn olabilir mi? Toplum tamam\u0131 ile hiyerar\u015fi \u00fczerine kurulu bir yer. Bu da aileden ba\u015fl\u0131yor zaten. Pek m\u00fcmk\u00fcn gibi g\u00f6z\u00fckm\u00fcyor. Ne dersiniz? <\/h4>\n\n\n\n

Nihan Kaya:  Aile e\u011fer isterse topluma kar\u015f\u0131 koruyabilir \u00e7ocu\u011fu. \u00c7ocu\u011fun d\u0131\u015f d\u00fcnyada kendini ne kadar koruyabilece\u011fi ailenin ona o koruma g\u00fcd\u00fcs\u00fcn\u00fc, kendisini koruma kapasitesini verip vermemesine ba\u011fl\u0131. \u00d6z de\u011fer diyebiliriz buna. \u201cBu nas\u0131l m\u00fcmk\u00fcn olur?\u201d deniyor. Halbuki her \u015fey size ba\u011fl\u0131. \u00dcniversitede \u00f6\u011frencilerimle hiyerar\u015fi i\u00e7ermeyen bir ili\u015fki kurmaya \u00e7ok \u00f6zen g\u00f6steriyorum mesela. \u00c7ok dersimize kat\u0131ld\u0131n\u0131z, \u015fahitsiniz. \u201cOlmazsa olmaz\u201d denilen hi\u00e7bir hiyerar\u015fi yok \u00f6\u011frenciyle aramda. \u201cOlmaz\u201d denilen \u015feyler, siz yap\u0131nca oluyor. \u201cM\u00fcmk\u00fcn de\u011fil\u201d dedikleri ve buna inanmam\u0131z\u0131 istedikleri i\u00e7in m\u00fcmk\u00fcn de\u011fil san\u0131yoruz. \u00d6n\u00fcm\u00fczde kendimizden ba\u015fka engel yok oysa. \u00c7ocu\u011funuza, e\u015finize, \u00f6\u011frencinize nas\u0131l davranaca\u011f\u0131n\u0131z size kalm\u0131\u015f, sadece size. Mecburiyetler y\u00fcz\u00fcnden \u00f6yle davran\u0131yor oldu\u011funuz do\u011fru de\u011fil. \u00c7ocu\u011fumun, e\u015fimin, \u00f6\u011frencimin arkas\u0131nda durur ve haklar\u0131n\u0131 savunursam, kim ne diyebilir buna? Bunun m\u00fcmk\u00fcn olmad\u0131\u011f\u0131n\u0131 s\u00f6yleyen, \u00f6\u011fretilmi\u015f geleneksel ezberleri tekrar edebilirler sadece.<\/p>\n\n\n\n

-\u0130yi Aile Yoktur ile t\u00fcm bildiklerimizi, \u00f6\u011frenilmi\u015f t\u00fcm \u00e7aresizliklerimizi (\u00e7arelerimizi ya da) alt\u00fcst ediyorsunuz. \u201cKo\u015fulsuz seven ve affeden, s\u0131n\u0131rs\u0131z ho\u015fg\u00f6r\u00fcs\u00fc olan anne-baba de\u011fil, \u00e7ocuktur. \u00c7ocuk anne-babas\u0131n\u0131 anne-babas\u0131 ona nas\u0131l davran\u0131rsa davrans\u0131n sever ve zaten \u00e7ocu\u011fun dram\u0131 da buradad\u0131r.\u201d Buna kar\u015f\u0131l\u0131k hen\u00fcz do\u011fmam\u0131\u015f anne karn\u0131ndaki bebekler \u00fczerinde yap\u0131lan elektronik \u00f6l\u00e7\u00fcmlerin sonucunda ortaya \u00e7\u0131kan \u201c\u00c7ocuk hem sevgiyi hem ilgiyi hem de k\u00f6t\u00fc muameleyi en ba\u015f\u0131ndan beri hissetmektedir\u201d \u00e7arp\u0131c\u0131 bilgisini de bizimle payla\u015f\u0131yorsunuz. Bu iki kar\u015f\u0131t durumun bask\u0131s\u0131yla nas\u0131l ba\u015f edebilir ki \u00e7ocuk ya da bunu ileriki ya\u015flar\u0131nda yeti\u015fkin oldu\u011funda \u00f6\u011frenen birey?<\/h4>\n\n\n\n

Nihan Kaya: Her hamile kad\u0131n, karn\u0131ndaki \u00e7ocukla konu\u015fmaktad\u0131r, bunun fark\u0131nda olsun ya da olmas\u0131n. \u00c7ocu\u011fa dair d\u00fc\u015f\u00fcncelerinin, duygular\u0131n\u0131n hepsini, \u00e7ocuk bilmekte, hissetmektedir. Hamile kad\u0131nlar -hatta, erkekler de-, bebek\/\u00e7ocuk sahibi insanlar, \u015fu tonda konu\u015fuyorlar \u00e7ocuklar\u0131yla: Sen ya\u015fayacaks\u0131n ve her \u015fey \u00e7ok iyi olacak senin i\u00e7in. Seni koruyaca\u011f\u0131m, sana \u015funu \u015funu \u00f6\u011fretece\u011fim. Bak, g\u00f6zlerimden g\u00f6rd\u00fc\u011f\u00fcn bu \u015fey ne kadar g\u00fczel, de\u011fil mi? Bunu \u00e7ok seveceksin. Bu, asl\u0131nda \u00e7ocu\u011fa m\u00fcdahale ve istismar. \u00c7ocuk benim karn\u0131mdaysa da benden ayr\u0131d\u0131r. Ben ona \u015f\u00f6yle diyebilmeliyim: \u0130ster ya\u015fars\u0131n, ister ya\u015famazs\u0131n. Evet, benim b\u00fct\u00fcn hissettiklerimi hissediyorsun ve burada olumsuz hislerim de var ama sen benden ayr\u0131s\u0131n. Ben, iyisiyle k\u00f6t\u00fcs\u00fcyle, buyum, sen de sensin. Benim g\u00f6zlerimle d\u00fcnyay\u0131 g\u00f6r\u00fcyorsun, sevmek zorunda de\u011filsin, sevmeyebilirsin. Ya\u015famay\u0131 se\u00e7meme hakk\u0131 da vard\u0131r \u00e7ocu\u011fun. Bir \u00e7ocu\u011fun d\u00fcnyaya gelmeme hakk\u0131 da vard\u0131r. Anne \u00e7ocu\u011fa sen benimsin, seninle \u015funlar\u0131 \u015funlar\u0131 yapaca\u011f\u0131m dedi\u011fi i\u00e7in bir t\u00fcrl\u00fc ayr\u0131\u015fam\u0131yoruz. Ve hala anne ve babam\u0131z\u0131n bir par\u00e7as\u0131 gibi hissetmeye devam ediyoruz. Birincisi bu yanl\u0131\u015f. Bu, annemizin zihnindeki bir yan\u0131lg\u0131yd\u0131 ve hala da o yan\u0131lg\u0131yla ya\u015famaya devam ediyoruz. Bu \u015funun gibi bir \u015fey; toplum bize diyor ki \u00f6zg\u00fcr de\u011filsiniz, biz de buna inan\u0131yoruz. Ayr\u0131\u015fman\u0131n ba\u015flamas\u0131 i\u00e7in hi\u00e7 korkmadan en ba\u015f\u0131ndan itibaren ben tek ba\u015f\u0131nayd\u0131m diyebilmemiz gerekiyor. <\/p>\n\n\n\n

-Bat\u0131 toplumlar\u0131nda \u00e7ocuk aileden 18 ya\u015f\u0131nda geldi\u011finde ayr\u0131l\u0131r. Sosyo-ekonomik olarak, psikoloji olarak buna haz\u0131rd\u0131r. T\u00fcrk toplumu bunun tam tersi. Sosyal olarak, ekonomik olarak, psikolojik olarak \u00e7ocuk bilincinden, yeti\u015fkin bilincine ge\u00e7emiyoruz bir t\u00fcrl\u00fc. Bunu neye ba\u011fl\u0131yorsunuz? Bunun b\u00f6yle olmas\u0131 isteniyor diyebilir miyiz? <\/h4>\n\n\n\n

Nihan Kaya: Bu ya\u015fla ilgisiz bir \u015fey. \u0130yi Toplum Yoktur kitab\u0131nda anlat\u0131yorum bunu. Merkezimizin i\u00e7imizde olmas\u0131 gerekiyor. \u00c7\u00fcnk\u00fc merkez i\u00e7imizde olursa inisiyatif alabiliriz, nereye ayak bassak d\u00fcnyan\u0131n merkezi oras\u0131 olur ve mutlulu\u011fun bizim d\u0131\u015f\u0131m\u0131zda oldu\u011funu hissetmeyiz. O zaman ili\u015fkilerimiz de daha kuvvetli olur. Ailemiz taraf\u0131ndan merkez \u00f6zellikle d\u0131\u015far\u0131 yerle\u015ftiriliyor. \u00c7\u00fcnk\u00fc merkez d\u0131\u015far\u0131da olursa o zaman ki\u015fileri idare etmek \u00e7ok kolay olur. O y\u00fczden toplumumuzda da yap\u0131lan, m\u00fcmk\u00fcn oldu\u011funca ki\u015finin merkezini i\u00e7erde in\u015fa etmesini \u00f6nlemek. Ki\u015finin kendisini yaratmas\u0131n\u0131 \u00f6nlemek. O y\u00fczden birey olmak \u00fczerine \u00e7ok k\u00f6t\u00fc konu\u015fuluyor. \u201cBen\u201d kelimesi s\u00fcrekli su\u00e7lan\u0131yor. Bir insan\u0131n \u201cben\u201d demesi niye k\u00f6t\u00fc olsun? Halbuki birey olmak bencillik de\u011fildir. Halbuki zararl\u0131 olan toplum bencilli\u011fidir, aile bencilli\u011fidir. Birey bencilli\u011fi de\u011fildir. \u201cEgo\u201d kelimesi bile bize \u00e7ok yanl\u0131\u015f anlat\u0131l\u0131yor. Senelerdir ego kelimesi \u00fczerine yaz\u0131yorum. Yazma Cesareti kitab\u0131nda da anlatt\u0131m. \u00c7ocuk ile ilgili temel sorunumuz da bu. \u00c7ocu\u011fun zaten sorunu egosunun zay\u0131f olmas\u0131. Sa\u011fl\u0131kl\u0131 bir \u015fekilde geli\u015fmesi gerekiyor \u00e7ocu\u011fun egosunun. Ama egolar s\u00fcrekli sa\u011fl\u0131ks\u0131z bir \u015fekilde bast\u0131r\u0131l\u0131yor. Ego gibi, benlik gibi, ben gibi kelimelerin sanki k\u00f6t\u00fc bir \u015feymi\u015f gibi alg\u0131 yarat\u0131lmas\u0131nda say\u0131s\u0131z hatalar var. Egosu g\u00fc\u00e7l\u00fc ki\u015fi, kimseyi ezmez, incitmez. Egolar sa\u011fl\u0131kl\u0131 geli\u015fmedi\u011fi i\u00e7in sald\u0131rgan, tacizci, k\u0131skan\u00e7 bir topluma d\u00f6n\u00fc\u015ft\u00fck. <\/p>\n\n\n\n

-Cinselli\u011fimizi \u00f6zg\u00fcrce ya\u015fayan bir toplum da de\u011filiz biz ayn\u0131 zamanda. Cinselli\u011fin hayat\u0131n i\u00e7indeki yeri nedir? Mesela; \u201c\u00c7ocukla cinsel konular\u0131 konu\u015fmaktan utanman\u0131z, siz bu konulara kendiniz utan\u00e7 y\u00fckledi\u011finiz i\u00e7indir.\u201d diyorsunuz. Cinsellikten utanmak, cinselli\u011fin cahili olmak hayat\u0131n b\u00fct\u00fcn\u00fcn\u00fcn cahili olmakt\u0131r diyebilir miyiz? <\/h4>\n\n\n\n

Nihan Kaya: \u00c7ocuk normal \u015fartlar alt\u0131nda cinsellikten utanmaz. Zannediyoruz ki biz utand\u0131\u011f\u0131m\u0131z i\u00e7in, \u00e7ocuk da utan\u0131yor. Biz kendimiz utanarak, ortada tuhaf bir durum var hissi yaratarak \u00e7ocu\u011fu bir \u00e7\u0131kmaza sokar\u0131z asl\u0131nda. Biz normal konu\u015fursak \u00e7ocuk da utanmayacakt\u0131r. Cinsellikten veya bunlar\u0131 konu\u015fmaktan utanan bir \u00e7ocuk varsa orada onu utand\u0131ran bir yeti\u015fkin vard\u0131r. Ki, bu da cinsel taciz, \u00e7\u00fcnk\u00fc \u00e7ocu\u011fun cinselli\u011fini kal\u0131c\u0131 olarak sakatl\u0131yor. Toplum olarak da cinselli\u011fi sakat bir toplum oldu\u011fumuz i\u00e7in hayatla kurdu\u011fumuz ba\u011f hastal\u0131kl\u0131; zira, \u0130yi Toplum Yoktur\u2019da anlatt\u0131\u011f\u0131m gibi, toplumlar\u0131n temel yap\u0131 ta\u015f\u0131 cinsellik ve kendi kendimizle kurdu\u011fumuz ba\u011fda ve hayatla kurdu\u011fumuz ili\u015fkide -ba\u015fka insanlar\u0131n anlad\u0131\u011f\u0131 \u015fekilde olmasa da- cinsellik var. Kad\u0131nlara ve erkeklere dair ezberler, kad\u0131n erkek her birimizi yaralad\u0131. Cinsellikten kast\u0131m\u0131, kitaplar\u0131 okudu\u011funuz i\u00e7in, biliyorsunuz. <\/p>\n\n\n\n

-Toplumun sa\u011fl\u0131kl\u0131 d\u00fc\u015f\u00fcncelere sahip olmamas\u0131n\u0131, iyi se\u00e7imler yapamamas\u0131n\u0131, \u00e7ocuklar\u0131n\u0131 sevmemesini, aileyi sevmedi\u011fi halde m\u0131\u015f gibi yaparak aileden kopamamas\u0131n\u0131 cinselli\u011fin ne oldu\u011funu ve nas\u0131l ya\u015fanaca\u011f\u0131n\u0131 bilmemesine ba\u011flayabilir miyiz? <\/h4>\n\n\n\n

Nihan Kaya: Fildi\u015fi Kuyu\u2019da daha detayl\u0131 anlat\u0131yorum. Cinsellik dedi\u011fim \u015feyin cinsiyetten ayr\u0131lamad\u0131\u011f\u0131n\u0131 s\u00f6yl\u00fcyorum. Salt kad\u0131n ya da salt erkek diye bir \u015fey yok. Hepimiz hem kad\u0131n hem erke\u011fiz. \u0130\u00e7imizdeki kad\u0131n ve erke\u011fin bir arada gelmesiyle i\u00e7imizdeki \u00e7ocu\u011fu yarat\u0131yoruz ya da yaratam\u0131yoruz. Mesela bizde ma\u00e7oluk \u00e7ok yayg\u0131n. \u00c7\u00fcnk\u00fc ma\u00e7oluk bir erke\u011fin erkekli\u011finin yaralanm\u0131\u015fl\u0131\u011f\u0131d\u0131r. \u00c7\u00fcnk\u00fc cinsellik \u00f6tekiyle ba\u011f kurma kapasitesidir. Ama ma\u00e7o erkek i\u00e7indeki kad\u0131nla kendini \u00f6zde\u015fle\u015ftiremez. Kendini sadece i\u00e7indeki erkekle \u00f6zde\u015fle\u015ftirir, kendini salt erkek zanneder, kad\u0131n yan\u0131n\u0131 yok saymak ister. \u0130\u00e7indeki erkek o kadar bask\u0131nd\u0131r ki i\u00e7indeki erkek i\u00e7indeki kad\u0131n\u0131 eziyordur. Ve ikisi beraber bir araya gelerek \u00e7ocu\u011fu yaratamazlar. Yarat\u0131c\u0131l\u0131k s\u00fcrecinin b\u00f6yle bir taraf\u0131 var, sembolik d\u00fczeyde. Ama bu sembolik ger\u00e7eklikler reel ger\u00e7ekliklerimize de yans\u0131r. Ki o y\u00fczden ruhsal bir problemin direkt olarak kendisini en h\u0131zl\u0131 g\u00f6sterdi\u011fi yer cinselli\u011fimiz. O y\u00fczden en \u00f6nemli aynam\u0131z cinselli\u011fimizdir. Toplumsal cinselli\u011fimiz de \u00e7ok \u00f6nemli. \u00c7\u00fcnk\u00fc toplumsal cinsiyet kimli\u011fimizde erkek taraf\u0131 kad\u0131n taraf\u0131n\u0131 bast\u0131ran bir devlet yap\u0131m\u0131z, gelene\u011fimiz, k\u00fclt\u00fcr\u00fcm\u00fcz var. B\u00f6yle oldu\u011fumuz i\u00e7in k\u00fclt\u00fcr olarak yarat\u0131c\u0131 olam\u0131yoruz. B\u00f6yle oldu\u011fumuz i\u00e7in erkeklerimizin erkekli\u011fi \u00e7ok yaral\u0131, kad\u0131nlar\u0131m\u0131z\u0131n kad\u0131nl\u0131\u011f\u0131 \u00e7ok yaral\u0131. Toplum olarak kad\u0131nl\u0131k ve erkekli\u011fe \u00e7ok yanl\u0131\u015f bak\u0131yoruz, kendi i\u00e7imizdeki kad\u0131na ve erke\u011fe yanl\u0131\u015f davrand\u0131\u011f\u0131m\u0131z i\u00e7in o kad\u0131n ve erkek sa\u011fl\u0131kl\u0131 bir \u015fekilde bir araya gelerek \u00e7ocu\u011fu meydana getiremiyorlar. Bir \u00e7ocu\u011fun cinselli\u011fi anne karn\u0131nda ba\u015fl\u0131yor. Dolay\u0131s\u0131yla \u00e7ocuk asl\u0131nda bir yandan hissediyor; bizim kad\u0131n\u0131 nas\u0131l g\u00f6rd\u00fc\u011f\u00fcm\u00fcz\u00fc hissediyor, erke\u011fi nas\u0131l g\u00f6rd\u00fc\u011f\u00fcm\u00fcz\u00fc hissediyor. Bu da \u00e7ocu\u011fun kendi i\u00e7indeki kad\u0131n veya erke\u011fin yaralanmas\u0131na sebebiyet veriyor. <\/p>\n\n\n\n

-Toplum d\u0131\u015f\u0131nda sade bir insan olarak da var olabilece\u011fimizi hatta daha iyi var olabilece\u011fimizi s\u00f6yleyebilir miyiz? Kendinin varl\u0131\u011f\u0131ndan haberdar de\u011fil insan \u00e7o\u011fu zaman. \u201cKendimiz d\u0131\u015f\u0131nda kimseye ihtiyac\u0131m\u0131z ger\u00e7ek bir ihtiya\u00e7 de\u011fil. Herhangi biriyle ili\u015fkimizi kendimizden, kendi iyili\u011fimizden de\u011ferli tutmak, olduk\u00e7a sa\u011fl\u0131ks\u0131z bir tutum\u201d Toplum \u201ckendimiz olma\u201d y\u00f6n\u00fcnde b\u00fcy\u00fck bir engel. Toplumu da tek tek insanlar olu\u015fturuyor zaten. Bu yap\u0131 k\u0131r\u0131labilir mi? Umudunuz var m\u0131? <\/h4>\n\n\n\n

Nihan Kaya: Varl\u0131\u011f\u0131n iki kutbu var. Birey olarak var olabilmek ve birey olarak var olurken yani kendimiz olarak var olabilirken bir yandan da toplumun i\u00e7inde bir birey olarak var olabilmenin ger\u00e7ek var olma oldu\u011funu s\u00f6yl\u00fcyorum hep. Robinson Crusoe gibi bir adada var olacaksam o \u015fekilde birey olmak \u00e7ok kolay. Marifet toplumun i\u00e7inde var olup, kendi olarak kal\u0131p bir yandan da toplumla bir temas i\u00e7inde olmas\u0131 o bireyselli\u011fin. Ben kitaplar\u0131m\u0131 bu y\u00fczden yazd\u0131\u011f\u0131m\u0131 d\u00fc\u015f\u00fcn\u00fcyorum. Yay\u0131nlanmak bile asl\u0131nda piyasa ile ve toplumla uzla\u015fmad\u0131r, bir k\u00f6pr\u00fcd\u00fcr. Ayk\u0131r\u0131 bir \u015fey yaz\u0131yormu\u015f gibi g\u00f6r\u00fcn\u00fcyor olabilir ama bu bir uzla\u015fma \u00e7abas\u0131d\u0131r asl\u0131nda. Her sanat derininde bir ba\u011f kurma, ileti\u015fim kurma iste\u011fi ve ihtiyac\u0131n\u0131 bar\u0131nd\u0131rd\u0131\u011f\u0131 i\u00e7in demek ki ayk\u0131r\u0131l\u0131k olarak adland\u0131rd\u0131\u011f\u0131m\u0131z \u015fey tam bir ayk\u0131r\u0131l\u0131k de\u011fil. Yaz\u0131yorum. Yay\u0131nl\u0131yorum. Buraday\u0131m. Konu\u015fmalara gidiyorum. \u00dcniversitede ders veriyorum. Son derece i\u00e7e d\u00f6n\u00fck biri olmama ra\u011fmen yap\u0131yorum bunlar\u0131. Benim de toplumla uzla\u015fma \u015feklim bu. Her kitap hatta her s\u00f6ylenen s\u00f6z bir uzla\u015fmad\u0131r. \u00c7\u00fcnk\u00fc konu\u015fma iki taraf\u0131 gerektirir. Konu\u015fma bir monolog de\u011fildir. Konu\u015fan sesini dinletmek i\u00e7in konu\u015fmaktad\u0131r. Kitaplar da beni okuyun \u00e7a\u011fr\u0131s\u0131d\u0131r. Sanat\u00e7\u0131 insan, ayk\u0131r\u0131 kalabilirken toplumla uzla\u015fabilen ki\u015fidir bu y\u00fczden. Bu yap\u0131n\u0131n i\u00e7indeyiz ve yap\u0131 b\u00f6yle b\u00f6yle d\u00f6n\u00fc\u015f\u00fcyor. Toplumdaki, ailedeki sorunu fark eden her bireyle birlikte d\u00f6n\u00fc\u015f\u00fcyor, o fark etme oran\u0131nda. <\/p>\n\n\n\n

-MEF \u00dcniversitesi\u2019ndeki Psikoloji dersleriniz ve \u00f6\u011frencileriniz hakk\u0131nda da konu\u015fmak isterim. Nas\u0131l buluyorsunuz gen\u00e7leri? \u00d6zellikle Psikoloji derslerini se\u00e7enler var. Meraklar\u0131n\u0131 nas\u0131l buluyorsunuz? Ben de derslerinize kat\u0131ld\u0131m. Onlar\u0131n i\u00e7indeki bir \u015feyi harekete ge\u00e7irmeye \u00e7al\u0131\u015f\u0131yorsunuz. Dersinizin ad\u0131; Psikanaliz ve Edebiyat. Derslerinizi edebiyat \u00fczerinden, sinema \u00fczerinden, tiyatro metinleri \u00fczerinden d\u00f6n\u00fc\u015ft\u00fcrebiliyorsunuz. Derslerinizin d\u00f6n\u00fc\u015ft\u00fcr\u00fclebilir olmas\u0131n\u0131 anlatman\u0131z\u0131 istiyorum asl\u0131nda. <\/h4>\n\n\n\n

Nihan Kaya: Amac\u0131m tam da bu. D\u00f6n\u00fc\u015ft\u00fcrebilmeye \u0131\u015f\u0131k tutabilmek. Bilgileri, fikirleri, teorileri yarat\u0131c\u0131 \u015fekilde kullanabilmenin yollar\u0131na \u00f6rnek verebilmek. Bunun i\u00e7in edebiyat ve sinema \u00e7ok \u00f6nemli vas\u0131talar. \u00c7\u00fcnk\u00fc e\u011fitim sitemimizde; \u00f6zellikle de \u00fcniversite \u00f6ncesi, \u00f6\u011frencilere pasif olmalar\u0131 \u00f6\u011fretiliyor. Bir bilgi var, \u00f6\u011fretmen onu anlat\u0131yor ve \u00f6\u011frencinin de pasif \u015fekilde bilgiyi almas\u0131 isteniyor. Biz dersin i\u00e7eri\u011fini \u00f6\u011frencilerle beraber belirliyoruz, zira bu bir al\u0131\u015fveri\u015f meselesi. Vize ve final konusunda: Her ne isterlerse onu yaz\u0131p verebileceklerini s\u00f6yl\u00fcyorum, \u00f6dev konusunu ki\u015filere \u00f6zel b\u0131rak\u0131yorum ve her biriyle ki\u015fiye \u00f6zel \u015fekilde d\u00f6nem boyunca konu\u015fuyorum projesini, notland\u0131rma s\u00fcrecinin de kar\u015f\u0131l\u0131kl\u0131 konu\u015farak geli\u015fmesine \u00f6nem veriyorum. \u0130steyerek, heyecan duyarak, kendi arzu ettikleri \u015feyi ortaya \u00e7\u0131karmalar\u0131n\u0131, benim istedi\u011fimi de\u011fil kendilerini en iyi \u015fekilde ger\u00e7ekle\u015ftirmelerini, bunun yollar\u0131n\u0131 g\u00f6rebilmelerini istiyorum. Estetik haz duyabilerek metinlere bak\u0131labilmesi m\u00fchim; \u00f6nemli olan, o haz. Bir edebiyat metni kar\u015f\u0131s\u0131nda pasif bir okuyucu olmak yerine aktif bir okuyucu olduklar\u0131nda bu haz do\u011fuyor. Her biri farkl\u0131 birer ki\u015fi. O y\u00fczden her biri kendisine \u00f6zel bir \u015fey ortaya \u00e7\u0131karmal\u0131. \u0130\u015fledi\u011fimiz metinlere de beraber karar veriyoruz. Proje olarak ne yapacaklar\u0131na da onlar karar vermeli. M\u00fcfredat bir vas\u0131ta. Yeni neslin g\u00f6rsel \u015feylerle ili\u015fkisi daha yo\u011fun. Kitap okumasalar da film seyrediyorlar. Oradan da edebiyat sevgisine var\u0131labilir diye d\u00fc\u015f\u00fcn\u00fcyorum. Bu nedenle, film analizi de yap\u0131yoruz. Estetik hazz\u0131 anlayan ki\u015fi onu film \u00fczerinden de anlasa sonra kendisi Samuel Beckett\u2019i bulur zaten. Derste i\u00e7lerindeki, daha \u00f6nce ortaya \u00e7\u0131kmayan bir \u015fey ortaya \u00e7\u0131ks\u0131n istiyorum. Akademik yazarl\u0131k ve yarat\u0131c\u0131 yazarl\u0131k aras\u0131nda mesafe vard\u0131 eskiden. Fakat d\u00fcnyada bu mesafe kapan\u0131yor, akademik yazarl\u0131k ve yarat\u0131c\u0131 yazarl\u0131k giderek birbirine yakla\u015f\u0131yor. T\u00fcrkiye\u2019de de bunlar\u0131n birbirine yakla\u015fmas\u0131n\u0131 istiyorum. Yazd\u0131klar\u0131 metinlerde kendi seslerini duymalar\u0131, o sesi bulmalar\u0131 benim i\u00e7in \u00f6nemli.   <\/p>\n\n\n\n

Bu uzun sohbet i\u00e7in \u00e7ok te\u015fekk\u00fcr ederim Nihan Han\u0131m :)<\/h4>\n\n\n\n

Ben te\u015fekk\u00fcr ederim. :)<\/p>\n","post_title":"\"Yery\u00fcz\u00fcnde k\u0131rg\u0131n bir \u00e7ocuk kalmayana dek yazaca\u011f\u0131m\" Nihan Kaya ile aile ve toplum \u00fczerine ezber bozan bir s\u00f6yle\u015fi...","post_excerpt":"","post_status":"publish","comment_status":"closed","ping_status":"open","post_password":"","post_name":"yeryuzunde-kirgin-bir-cocuk-kalmayana-dek-yazacagim-nihan-kaya-ile-aile-ve-toplum-uzerine-ezber-bozan-bir-soylesi","to_ping":"","pinged":"","post_modified":"2019-06-26 11:45:23","post_modified_gmt":"2019-06-26 08:45:23","post_content_filtered":"","post_parent":0,"guid":"https:\/\/gaiadergi.com\/?p=109355","menu_order":0,"post_type":"post","post_mime_type":"","comment_count":"1","filter":"raw"},"live_filter_cur_post_id":109355}'; block_tdi_122.td_column_number = "2"; block_tdi_122.block_type = "td_flex_block_1"; block_tdi_122.post_count = "4"; block_tdi_122.found_posts = "684"; block_tdi_122.header_color = ""; block_tdi_122.ajax_pagination_infinite_stop = ""; block_tdi_122.max_num_pages = "171"; tdBlocksArray.push(block_tdi_122); -->

SON YAZILAR

Dimitris Sotakis: “Kurgu söylemek istediklerimi söylemek için bir anahtar”

Dimitris Sotakis’ten ilk olarak Büyük Hizmetkar romanını okudum. Yarattığı heyecanla hemen diğer kitaplarına yöneldim. Bu arada arkadaşlarım da kitaplarını okumaya başladı. Yazı dili, anlatımı, romanlarına...

Your Stage + Art: Müziğin evrenselliğini kutlayan bir sahne

Bugün paylaşımcılığın ve özgürleşmenin buluştuğu ortak noktadan, müzikten konuşacağız. Your Stage + Art, müziğin insanları bir araya getirme gücüne inanan, müzisyenlere eşit ve özgür şartlar altında müzikseverlerle buluşma imkânı sunmaya çalışan bir oluşum. Sanatla ilgilenen herkesin yeteneklerini...

Dünyanın Öteki Yüzü: Genç yazardan alışılmışın dışında hayaller kur(dur)an öyküler

EdebiyatHaber’de gerçekleştirdiği Yazarın Odası söyleşileriyle tanıdığımız Meltem Dağcı’nın ilk öykü kitabı Dünyanın Öteki Yüzü, İthaki Yayınları’ndan çıktı. Yetmiş yaşına geldiğinde ölüm şeklini seçme özgürlüğüne kavuşan kadınlar,...

Nedir bu normal?

Normal, Latincesi normalis olan “gönyeli, ölçüye uygun” sözcüğünden gelmektedir. Ayrıca Fransızca normale de “kurala uygun, kurallı” sözcüğünden alıntıdır. Norm, Fransızca norme "kural, standart, ölçü" sözcüğünden gelmektedir...

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol