Ana SayfaKültür & SanatKitapYeşim Erdem söyleşisi: Sağımız solumuz önümüz arkamız; yüzyılımız

Yeşim Erdem söyleşisi: Sağımız solumuz önümüz arkamız; yüzyılımız

-

Yeşim Erdem romanı Sağım Solum Önüm Arkam ile 1980 dönemini baz alarak, tam kırk yıllık bir dönemi kat ediyoruz. Kendisiyle söyleşi yaparken Türkiye tarihinin yakın toplumsal, siyasi ve ekonomik dönemini şekillendirmesi açısından da şüphesiz ki çok önemli olan bu kırk yılı konuşmak, tüm ayrıntılarıyla açmak zihnimde tahminimin ötesinde farkındalık yarattı, hatta kapalı olan kapıları ardına kadar açtı.

Hatta şunu da belirtmeliyim ki, bu söyleşi sadece geçtiğimiz kırk yıllık döneme değil içinde bulunduğumuz bu günlere de ışık tutacak nitelikte. Dünyayı bir uçtan bir uca saran pandemi günleri dolayısıyla evlerimizde kaldığımız bu günlerde içinde bulunduğumuz yüzyıl içerisinde şekillenen siyasi, ekonomik, kültürel meselelerin toplumları getirdiği sonucun bir yansıması olarak da okuyacağınız bu çok kapsamlı söyleşi yirmi birinci yüzyıl için kurgulanan insanın ve dolayısıyla toplumların içlerinde bulundukları çıkmazlara karşılık sordukları soruların cevapları niteliğinde.

Buyurun lütfen J   

Aynur Kulak: ODTÜ Siyaset Bilimi okuyorsunuz. Yerli ve yabancı çeşitli basın mecralarında gazetecilik, muhabirlik yapmışsınız. Hayatının geçtiği her yerde yaşamaya devam ediyor ve ortadan kaybolduğunda genelde kitap okuyor, cümlelerinden hareketle ne yapmış olursanız olun edebiyatla olan bağınızın kesilmediğini, döne dolaşa edebiyata yaslandığınızı hissettim. Edebiyat ile olan bağınız tam olarak ne zaman başladı? Kitaplarla ilk tanışma zamanlarınızı merak ediyorum aslında ve döne dolaşa edebiyatla kesişiyor olmanızı neye bağlıyorsunuz?

Yeşim Erdem: İlk tanışma zamanımı çok da hatırlamıyorum. Çocukken herkes kadar çocuk kitapları ya da Tommiks Teksaslar  okurdum. İlkokuldan sonra koleji yatılı okudum. Hala öyle mi bilmiyorum ama o zaman yatılı okul demek kurallar zinciri ve etüt demekti. Akşamları iki tane. Sabahları okuldan önce bir tane. Dersin, sınavın olsun olmasın toplamı beş-altı saati bulan bu etütlere girmek mecburiydi. Sınıflarda, kürsüdeki etüt ablasının gözetimi, koridorda gezen nöbetçi öğretmenlerin denetimi altında sessizce sıralarda çalışır ya da çalışır gibi yapardık. Bütün klasikleri sanırım ilk defa o zaman okudum. Hayatın en sıkıcı tekdüzeliğinde, kendini en hapsolmuş hissettiğin zamanlarda dahi, kitaplarla gidebildiğin ve tekrar özgür hissettiğin dünyalarla o zaman tanıştım. Hatta ilk yazma girişimim o döneme denk gelir. Sıkıntıdan Tom ve Daisy diye iki gencin pembe dizi tarzı aşk hikayelerini yazmaya başladım. Baktım arkadaşlarımın da hoşuna gitti, epey bir sürdürdüm. Hatta bir ara seri üretime geçtim! Saman kağıda yazıyor, sayfayı bitirince yanımdakine veriyordum, o da arkasındakine, böylece neredeyse bütün sınıfı dolaşıyor, etüt saatini biraz daha katlanılır kılıyordu.

Aynur Kulak: İlk Filedelfiya Hikayeleri isimli birbirine bağlı dört hikayeden oluşan kitabınız yayınlanıyor. Kendi kendime oturup yazdığım, kendi kendine oluşan hikayeler diyorsunuz bu kitabınız için. Ve ardından daha yeni kitapçı raflarındaki yerini alan Sağım Solum Önüm Arkam romanınız geldi. İlk kitabınızın kendi kendine oluşumundan, ikinci kitabınıza varana kadarki sürede -8 yıllık bir süre- neler oldu, neler gelişti ve değişti? Yani sanki Sağım Solum Önüm Arkam kitabınızda daha hazırlanılmış, bir şeylerin (bazı duyguların davranışların, birikimlerin)  kendi kendine ortaya çıkmasından ziyade daha hazırlıklı bir sürecin sonucunu ifadelere dökmek ister gibisiniz.

Yeşim Erdem: Yazma konusunda hep tutkuluydum ama onu hobi dışında bir gayeye dönüştürmem uzun sürdü. Bir arkadaşımla, karşılıklı oturduğumuz masada konu belirleyip günlük pratikler yapıyorduk. Konu kahve, süre 10 dk. Konu seks, Süre 15 dk. Bazen anı yazıyorduk, bazen hikaye. Bazen de sahne kurguluyorduk. O dönemde bir gece başı, ortası, sonu olan kasaba hikayeleri yazmaya başladım. Sanırım yazmakla ilgili en zor şey, başlamak; ikincisi ise günlük disiplin kurabilmek. Arkadaşımla yaptığımız egzersizlerin en büyük faydası da bunları aşmak oldu. Nasıl olursa olsun başlamak en önemlisi. Çünkü aslında ilk cümle o kadar büyüktür ki, pek çok kişi sırf o müthiş ilk cümleyi kuramayacağını bildiği için ya hiç yazmaz ya da belki bir gün kurabileceği inancıyla bir ömür boyu erteler. Herhangi bir şekilde başlamak çok sıradan, neredeyse kandırmaca gibi gelir. Ama ilhamın seni ilahi bir güç gibi gökten inip bulacağını düşünmek çok büyük aptallık. İşin sırrı başlamakta ve her gün herhangi bir iş gibi devam ettirmekte. O ilham denen şey, yazdıkça gelen açılma duygusundan başka bir şey değil.

Filedelfiya Hikayeleri’ni böyle yazdım. O sıralar yeni kurulan Ayizi Yayınları kadın yazar arayışında idi. Bir arkadaşımın önerisiyle sevgili İlknur Üstün okudu ve Filedelfiya Hikayeleri benim ilk kitabım, yayınevinin ilk edebiyat eseri olarak hemen çıktı. Sağım Solum Önüm Arkam üzerinde ise aralıklı olarak da olsa üç-dört yıl çalıştım. İlk versiyonu 200 sayfa kadardı. Aldığım geri dönümler üstüne, uzun bir aradan sonra tekrar başına oturdum, epey bir kaynak kitap okudum ve bu kez herhalde 700 sayfayı buldum. Ben kendimi kampa alarak ve bir akışa kaptırarak çok yüksek bir modda, çok hızlı yazıyorum. Üstünden geçmem daha meşakkatli, daha kasvetli bir süreç oluyor, çünkü akılcı, ekonomik ve mantıklı olmam gerekiyor. Tekrar tekrar yeniden okuyorsun, çıkartıyorsun, ekliyorsun. Sonra editörlük sürecinde tüm bunlar bir kere daha tekrarlanıyor. Can Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Cem Akaş bana ikinci kitap en zorudur demişti. Gerçekten öyleymiş. Hele hikayeden, epey uzun ve bol karakterli bir romana bir geçiş yapmaya kalkıştıysanız. Bir kere bu kez basılması arzusuyla ya da basılacağı bilgisiyle yazıyorsunuz. Okur artık henüz yazarken hayatınıza giriyor. İlk kitabın spontaneliği, naifliği yerini bir miktar kendini aşma, tekniğe kafa yorma, seçtiğiniz konu gerektiriyorsa araştırma yapma gibi çalışmalara bırakıyor. Zaten bu Filedelfiya Hikayeleri’nin üstüne yazdığım ilk kitap değil. Arada iki tane yazdığım ama memnun olmadığım için elimden çıkarmadığım çalışma var, ABD’ye taşınma var, başka işler var, kısaca hayat var. Can Yayınları’ndan teklif alınca bir de yayınevinin takvimi içinde uzun bir bekleme süreci var. Ama sonucundan çok memnunum. Geriye dönüp baktığımda, yazmasıyla, düzeltmesiyle, kaynak okumalarıyla, araştırmalarıyla, editörlük süreciyle, gece gündüz çalışmalarıyla, duygusal hezeyanlarıyla, stresiyle yazar olmayı ne çok istediğimi ve sevdiğimi anladım aslında.

 Aynur Kulak: Sağım Solum Önüm Arkam zamansal, mekânsal ve karakterleri açısından, her anlamda geniş perspektifli bir roman. 80 darbesi öncesinden günümüze uzanan neredeyse 30 yıllık bir süreç, dört ana karakter üzerine şekillenen iki aile, yanı sıra bolca yan karakter (ki bu karakterler ana karakterler kadar önemli bence)  ve farklı mekanlar. Kitap yapısal olarak klasik roman zemini üzerine oturuyor. Ben her anlamda perspektifi geniş bir hikaye anlatmak istedim sadece ve bunun üzerine romanın tüm yapısal özellikleri kendiliğinden oluştu mu dersiniz yoksa hayır, baştan itibaren yekpare bir biçimde böyle bir roman yazmak istedim mi dersiniz?

Yeşim Erdem: Sanırım ikisi de biraz var. Roman türünü genel olarak çok seviyorum ve edebiyatçıların tarz arayışlarına hayranlık duyuyorum. Ama sanırım bir okur olarak en çok klasik romanlardan haz alıyorum. Ortamı neredeyse dokunacak ölçüde tanımak, karakterlerle özdeşleşmek, o dünyada kaybolmak… Bu hissi bana göre en güçlü verebilenler klasik romanlar. Bu yüzden evet başından beri aklımda klasik tarzda bir roman yazmak vardı. Hikaye anlatmak… Detaylarıyla, zengin dünyasıyla, değdiği tüm başka dünyalarla, arka planıyla, geçmişiyle, bugünüyle… Ama öte yandan başına oturduğumda sadece ilk bölümün sonuna kadar neler olacağını biliyordum. Sonrasını bir özetle toparlayacaktım. Ama yapamadım. Karakterlerin bugüne nasıl evrildiklerini okumadığımız bir dönem hikayesi değildi anlatmak istediğim. Bilakis aslında en çok ilgilendiğim, bugüne olan yolculuğun kendisiydi. Biri kitabı ‘ömrümüz’ olarak tanımladı. Editörüm Cem Alpan basın kitine, “Dört kadının epik yolculuğu” yazmış. Hatta “çağdaş bir odise” demiş ama anlaşılmayabilir diye değiştirilmiş. Odise mi, epik mi, ömrümüz mü bilemem, onlar okur takdiri, ama ‘yolculuk’ çok doğru.

Bu yolculuğu yazma deneyiminin kendisi de bir yolculuktu haliyle… Bazı şeyler planlıydı, bazı şeyler yol üstünde kendiliğinden oluştu. Hiçbir karakterin peşini bırakmadım. Karakterlere ısınırsanız, özdeşlik kurarsanız merak edersiniz. İleriki yolculukları ne kadar ayrı olursa olsun takip edersiniz. Hele ki hepsi kasabada çok gençken yaşadıkları bir trajediyle birbirlerine göbekten bağlanmışsa. Dolayısıyla çok zordu ama bir o kadar da keyifli ve tatmin ediciydi. Çünkü ben de yazarken çoğu zaman onlara ne olacağını bilmiyor ve merak ediyordum.

Aynur Kulak: İki kardeş Selen ile Ceren ve diğer iki kardeş Eylem ile Devrim. Kitabın ana karakterleri bu dört kadın karakter. 70’li yılların sonu itibariyle tanıyoruz onları. Solculuk, sağcılık çatışmaları içerisinde büyüme evresindeler..  Roman gelecek zamana doğru ilerleyerek üç ana bölümden oluşuyor ve on yıl gibi periyotlarla çok büyük değişimlere maruz kalıyor dört karakter başta olmak üzere tüm karakterler. Kasabada şekilleniyor hayatları. Sonra şehirlere göçüyorlar Erkek karakterleri de soracağım elbet fakat, neden dört kadın karakter üzerine kurmak istediniz romanı? Kadınlar söz konusu olduğunda toplumsal değişimleri, bireysel değişimleri göstermek daha mı etkileyici?   

Yeşim Erdem: Açıkçası bilmiyorum daha mı etkileyici… Bu romanın olayları, karakterleri tamamen kurmaca ama gerçek bir çerçeveden yola çıkıyor. Genç kadınları yazmam da gerçekten o dönemde bir çocuk olarak etrafımda solcu genç kadınlara erkeklerden daha fazla tanık olmamla ilgili. Kitabı ‘ablalara’ adadım sonuçta. Ben ailemin dördüncü kızıyım. Yaşadığım mahallede en çok kadınları hatırlıyorum. Çoğu ev hanımıydı ve baba dominant görünürdü ama hayatı kuran da, yöneten de bana göre kadınlardı. Babaların daha sembolik bir rolü vardı. Korumacı ve konfor sağlayıcı. Kız çocuklarının anneleri gibi ev hanımı olması beklenmezdi. Okumaları, bağımsız olmaları beklenirdi. Okuyan kızın üniversitede büyük şehre gitmesine kesin gözüyle bakılırdı. Kasaba, seni güvenli ortamda hayata hazırlayan bir model gibiydi. Böyle baktığınızda evet o hayatlar gerçekten epey değişirdi ve değişmesi beklenirdi. Ben kadın deyince güçlü, dirençli, mücadeleci, var kalmak için taklalar atan, manevra kabiliyeti gelişkin, kırılgan ama acıya dayanıklı, taviz verse de son kertede boyun eğmeyen bir kitle görüyorum. Romandaki karakterler de sanırım öyle. Belki o yüzden, Türkiye gibi bir ülkede kadınlar üstünden bireysel ya da toplumsal değişimleri anlatmak daha çarpıcı görünebilir. Çünkü orada içsel ve dışsal ciddi bir mücadele var.

Aynur Kulak: Kitap yetmişlerin sonunda olayların patlak vermesiyle başlıyor ve seksen darbesi bir topluma değnekle dokunulup tüm dengelerin bozulmasına sebebiyet veriyor. Sağcılık, solculuk mevzuu görünürde olan sebepler olarak bizleri oyalarken bireysel yaşamlar, hayatlar, koca bir toplum değişiyor.  Sonrası diğer on yıllara doksanlara, iki binlere yayılacak şekilde domino taşı etkisiyle devam ediyor. 80’ler ve o dönemde yaşananlar ciddi birer kırılma noktasıydı ve gelecek yıllar adına çok ciddi eşik atlamalarını da beraberinde getirdi diyebilir miyiz?

Yeşim Erdem: Evet ne güzel anlattınız. Daha önce de dediğim gibi roman esasen aslında bu değişimin yolculuğunu anlatıyor. 80’ler tüm dünyada neo-liberalizminin başladığı dönem olarak anılır. ABD’de Reagan, İngiltere’de Thatcher’in başını çektiği bir nevi kontrolsüz serbest piyasa ekonomisi ve beraberinde gelen küreselleşme dünyayı siyasi, ekonomik ve kültürel olarak yeniden şekillendirdi. Biz bir de bu döneme organik yollarla varmadık. Toplumsal dinamiği kesintiye uğratan tepeden inme bir darbeyle girdik. Yani ekonomik, kültürel ve siyasi şoku daha büyük oldu. Günlük yaşam pratikleri, tüketim alışkanlıkları ve ahlaki değerler de hızla değişti. Korona günlerinde bu neo-liberalizmin tam olarak ne demek olduğunu sanırım hepimiz daha iyi gördük. Korona henüz pek çok yerde ‘peak’ yapmadı ama galiba neo-liberalizm yaptı. Küreselleşmenin bir virüsü pandemiye dönüştürme kapasitesi olduğunu ve süper güç bile olsan maskeyi kendi evinde üretmediğinde kendini çok kırılgan bir konumda bulabileceğini gösterdi. Şimdi nasıl bir eşik atlanacak hep beraber göreceğiz sanırım.

Aynur Kulak: Yukarıdaki soruya devam edecek olursam Sağım Solum Önüm Arkam arka planda aslında kolektif bilincimizin nasıl dönüştüğünü de bize aktarıyor yine dört ana karakter üzerinden. İlk on beş yıl, ikinci on yıl geçildikten sonra karakterlerin sağcıyken solcu, solcuyken, sağcı ya da liberal vb politik unsurlara dönüştüğünü görüyoruz. Günün sonunda kimse başladığı yerden sürdüremez oluyor kişisel hikayesini. Bu kaçınılmaz mıydı? Yani solculuk aslında neydi, doğru mu yanlış mı algılandı, eylemler doğru muydu yanlış mıydı ya da sağcılık da aynı şekilde neydi? Neydi her iki taraf için de gözden kaçan önemli noktalar?   

Yeşim Erdem: Bunların bazıları akademik çalışma konusu olacak türden sorular. Net bir şey söylemem çok zor. Ama şunu söyleyebilirim. Türkiye hiçbir zaman dünyadaki gelişmelerin dışında kalan bir ülke olmadı. Bu dinamikler siyaseti de, kavramları da, insanları da değiştiriyor. İyi ya da kötü. Ama yanlış ya da doğru demek zor.

70’lerde sağ/sol sınıfsal çatışma üstünden örgütlenirdi. Daha keskin ve söylemi daha netti. Sonra şekil değiştirdiler. Sağ her gün üretilen politikalarla bir şekilde karşımıza çıkıyor. Ama çok daha popülist bir çizgiye evrildi. Sol ise aktif politika içinde pek görünür değil artık ama insanların bir duruş olarak sahip çıktığı bir olgu diyelim. Neredeyse bir yanıyla romantik. Liberali, hayvan hakları savunucusu, lgbti aktivisti, feministi, çevrecisi kendini solda görüyor. Ama geçmişteki gibi sınıflar üstünden bir sağ/sol çatışması yaşanmıyor. Özgürlükler, temel haklar üstünden yaşanıyor. O da biraz umut kırıcı çünkü temel hakların ve özgürlüklerin demokrasiler içinde politik bir duruşu olamaz. Bunlar garanti olmalı ve güvenceye alınmış olmalı. Bunlar yoksa ya da eksikse bunun adı zaten faşizm oluyor. Mücadele bu anlamda yapılıyorsa bu faşizme karşı bir mücadele anlamına geliyor.

Bence o gün de, bugün de milliyetçilik üstünden politika üretmenin ne kadar tehlikeli olduğu gerçeği gözden kaçıyor. Göz göre göre kaçıyor diyelim çünkü sol da sağ da milliyetçiliğe tutunmayı hep çok sevdi ve hatta birbirleriyle bu konuda yarıştı. Bunu popülist söylemle en çekinmeden birleştirebilen tarafın oradan çok kolay ırkçılığa, ötekileştirmeye ve otoriterleşmeye vardığını görüyoruz hem Türkiye’de, hem dünyada.

Aynur Kulak: Kitabın erkek karakterleri; Adnan, Sezgin, Sinan, Yücel. Genelde kadın karakterlerde değişimle olurken öyle bir darbe oluyor ki, erkek karakterler üzerinden de çok çarpıcı değişikliklere tanıklık ediyoruz. Erkekler kolektif değişimlerde nasıl bir rol üstleniyorlar? Romanı okurken şunu fark ettim mesela: Kadınlar kadar değişmesini beklemiyoruz aslında erkeklerin. Fakat bu saydığım karakterler de bir şekilde olan olayların akışında, değişiminde, dönüşümünde çok etkileyici unsurlar. Ne dersiniz?

Yeşim Erdem: Değişimden her kesim, her cinsiyet nasibini alıyor. Türkiye’de, özellikle 70’lerde, siyaset erkeklerin tekelinde görüldüğü için aslında biz en çok o kesimde değişikliklere tanık olduk. Devrimci bildiğimiz pek çok yazarın, gazetecinin, sanatçının en iyi ihtimalle sosyal demokrat bir çizgiye gittiğine, bazen darbeci, bazen neo-liberal, bazense islamcı olduklarına tanık olduk. Romandaki karakterlerde de benzeri değişimleri görüyoruz. Çok altı çizili değil bu değişimler… Her birinin kendi deneyimleri, travmaları, acıları, mutlulukları sonucu geldikleri yerler. Burada kadın/erkek üstünden ayrı ayrı konuşmanın pek mümkün olduğunu düşünmüyorum.

Ama şu var: Türkiye gibi ülkelerde modern kadın, hem aile içinde, hem erkeklerle kurduğu ilişkide, hem de toplumda kendini var etmek için erkeklere göre çok daha büyük bir mücadele veriyor. Bence bunun sonucunda erkek akranına göre kendini daha aydınlanmış ya da bilgeleşmiş bir yerde buluyor. Bu konuda belki objektif değilimdir ama genelde Türkiye’de erkeklerin kadınlara göre daha uzun bir yolunun olduğunu, ailelerin erkek evlat yetiştirme konusunda daha çok yanlış yaptıklarını, kültürün ve üretilen politikaların erkeklerin evrilmesine, kadınlarla eşit koşullarda ve uyum içinde yaşamayı öğrenmelerine izin vermediğini düşünüyorum.

Aynur Kulak: Yukarıdaki soruya şunu da eklemek istiyorum hemen: Selen ile Ceren’in ve Eylem ile Devrim’in karakter oluşumlarında anneleri üzerinden değil de babaları üzerinden bir gidişat var. 80 darbesinin de son derece eril olduğunu düşünürsek romandaki babalar ve erkek karakterler kadınların bu süreçlerden daha da güçlenerek, daha da bilinçlenerek çıkmasını sağlıyor sanki. Sadece kızlarda değil üstelik, anne karakterlerde de, -özellikle Nevin’de- tüm bu süreçlerin sonunda büyük değişimler oluyor. Ne dersiniz?   

Yeşim Erdem: Haklısınız. Karakterlerin anneleri o dönemin kasaba yaşamında olageldiği üzere daha geleneksel bir role sahip. Ev hanımı. Evi yönetse de dünya hakkında söz söyleme hakkı babanın. Dünya hakkında söz söylemeyi bırakın, dünyayı değiştirmek isteyen bu tutkulu siyasi gençlerin eril yapıya öykünmeleri, ne tesadüf ne de şaşırtıcı. Feminizm de zaten böyle başlamıyor mu? Annelerin daha ezik görünen rolünü reddedip, babaların eril ateşini alıp dişil bir enerjiye dönüştürmek isteyerek… Önce belki anneleri gibi olmak istememekle başlıyorlar ama sonra annelerinin sessiz gücünün de kıymetini anlıyorlar bence. Onu anlamak için biraz daha bilgeleşmeleri gerekiyor belki.

Nevin hanım, kocasının ve büyük kızının ateşli siyaseti altında epey ezilmiş bir kadın. Bu anlamda siyasetten korkan esnaf kocalara sahip mahallenin diğer hanımlarından farklı bir yerde. Evini bile hiç yönetememiş, kocasını sevememiş, sevilmemiş, domestik konularda bile sanki söz hakkı olamamış… Darbe sonrasında apolitikleşen toplumda, kocası da tüm devrimci ateşini kaybedince meydan ona kalıyor ve bir nevi intikam alıyor diyebiliriz.

Aynur Kulak: Romanın başında aile bir oluşumu temsil ederken yıllar geçtikçe eleştirilen bir kuruma dönüşüyor. Kurtulmaya çalışıyoruz ailelerimizden ama kurtulamıyoruz asla hatta döne dolaşa yine gelip ailemize  sarılıyoruz. Çelişkiler var. Hem ayrışmak isteme hem de marazi diyebileceğimiz bağlılıklarımız var ailelerimize karşı. Aile ile olan imtihanlarımızı neden iyi veremiyoruz ve neden bir türlü aile kurumundan mezun olup kendi yolumuza gidemiyoruz? Toplumun tümünde yaşanan, anne, baba, kız, erkek, çoluk çocuk herkesin geçmişte toplumsal boyutta yaşadığı kötü tecrübeler bunda ne kadar etken sizce?

Yeşim Erdem: Ah ah bana öyle bir soru sordunuz ki cevabını bilsem dünyadaki psikoterapistlerin çoğu işsiz kalırdı. Sanırım ortalama aile denen şey hem sevginin hem de baskının merkezi. Yani hem vazgeçemediğimiz, hem kurtulamadığımız iki şey birbirine yapışık sanki. Benim neslimin – sanırım X diyorlar – en büyük problemi sanırım arada kalmışlık duygusu. Taşra/şehir; politik/apolitik; alaturka/alafranga; aile/birey. Bunlar belki cumhuriyetten beri her nesil için söylenebilir ama bizim neslimizde – belki 80 darbesindeki kırılma dönemine geldiğimizden – günlük yaşam pratikleri, alışkanlıklar, ahlaki değerler daha şiddetli ve köklü bir değişime uğradı. Pek çok tabu bizim dönemimizde sarsıldı. Bekaretten tutun evlenmeme ve hatta çocuk sahibi olmama özgürlüğüne kadar. Ama diğer yandan kodlarımıza işlenmiş o doğrular, yanlışlar, ayıplar, utançlar ruhlarımızı sıkıştırmaya devam etti. Hem isyan ettik, hem suçluluk duyduk. Hem yalan söyledik, hem kandırıldık. Hem bağımsızlığımızı ilan ettik, hem hayal ettiğimiz kadar uçamadık. Tüm bunlar bir tatminsizlik, yoksunluk ya da aidiyetsizlik yaratıyor. Aile ile ilgili de kaçma ama yeteri kadar kaçamama, dönme ama tam dönememe gibi duyguları sıklıkla yaşıyoruz haliyle.

Aynur Kulak: 80’leri, 80 darbesinde olup bitenleri üzerimizden atabildik mi? Toplumsal anlamda ve bireysel olarak gelinen noktalara baktığınızda umutlu musunuz?

Yeşim Erdem: Atamamıştık. Sonra onu atalım derken üstüne başka bir yapı bindirdik. Devletin yerini tek parti, tek adam aldı. İronik ama geçtiğimiz güya yeni olan evre 80 darbesinin ruhuna hürmet niteliğinde… Yani yok atamadık. Umutsuz değilim. Dediğim gibi Türkiye dünyadaki portrenin dışında olan bir ülke değil. ABD’de, Rusya’da, Çin’de ve daha pek çok yerdeki popülist/otoriter neo-liberal liderlik rejimleri ve onların artık iyice görünür olan tıkanma ve patlama noktaları bana bir miktar umut veriyor.

Aynur Kulak: Spesifik olarak her ülke tarihinde bazı dönemler var. Fakat –belki de ilk defa- tüm dünya insan hücresinden daha küçük bir virüs nedeniyle komple kapalı. Daha önce de böyle salgınlar yaşandı dünyada elbet fakat, o dönemler iletişim bu denli hızlı değildi ya da ülkeler bu denli birbirine her anlamda (ekonomik, lojistik, kültürel, toplumsal hareketlilik) bağlı değildi. Covid 19 ile birlikte uzayda dönmeye devam eden ama içerde duran dünyada bundan sonrasında neler olacak?  Dünya bu süreci atlatıp çıktığında hikayeler, öyküler nasıl şekil almaya, yazılmaya başlanacak?

Pandemi sonrası dünya nasıl olacak sorusu herkesin gündeminde. Sosyal medyada teoriler uçuşuyor. Neo liberalizmin, vahşi kapitalizmin, küreselleşmenin sonu olacağı öngörüleri çok popüler. Çünkü akıl, mantık, kalp, ruh aslında onu istiyor. Çünkü bu salgının önlenebilmesine engel olan hastalıkların hepsi bu sistemde yaşıyor. Değişmedikçe, Korona’nın yaralarını sarmaya başladığımızda başka bir tanesine tekrar zemin hazırlamamız kaçınılmaz görünüyor. Ama öte yandan olana tutunmak için de müthiş bir gayret var. Anlaşılır bir psikoloji herhalde. Zaten her şey yerle bir oluyor gibi görünürken görece daha normal görünen pandemi öncesine dönmek istemek; korkunç ölümler ve kayıplar sonrası, bir de görece güven veren yapıları yıkmak istememek anlaşılır bir refleks. Zaten yıkma arzusu olmayan gücü elinde tutan yapılar ve yıkma lüksü olmayan karnını doyurmak zorunda olan milyarlarca insan var. Ama bu milyarları yaratan da bu sistem ve bunun dibini görmeden buradan iyi çıkamayacağız duygusu da sürekli dürtüyor.

Öte yandan kendini yok Keynes’le, yok neo-liberalizmle, yok otoriterlikle hep sürdürmenin yolunu bulmuş kapitalizmin, dünyanın sonu pahasına tekrar üretileceği ile ilgili de çaresiz bir kabulleniş var. Dilerim bu pandemi, bu çaresiz kabullenişi yerle bir etme etkisi yaratır. Çünkü öngörülen ya otoriter devletlerin mantar gibi yayılıp bu sistemin daha da sertleşerek devam edeceği ya da insanı, yardımlaşmayı, seferberliği öne çıkaran bir anlayışla kökten değişime gidileceği… Ben de herkes gibi sürekli bunları okuyorum. Bazen umutlanıyorum, bazen içim kararıyor. Nasıl çıkarız bilmiyorum ama bildiğim tek şey artık her bireyin elini taşın altına koyması gerekecek. Hepimiz politik olacağız. Söz sahibi olacağız. Başka yolu yok.

Tabii siz edebiyatı sordunuz! Hikayeler, öyküler, romanlar bunlardan elbette beslenecek. Bambaşka şeyleri de yazsak, yazdığımız her şeyde buradaki yaşanmışlık olacak. Çünkü hepimiz bu dönemden etkilenmiş, değişmiş, kafası açılmış ya da daha da karışmış, kazanmış ya da kaybetmiş çıkacağız. Bunlar eminim yeni üretimlere yansıyacak. Komplo teorisi gibi işlenen bir şey gerçek olduğu için komplo teorileri üstüne yapılan üretimlerin dozu bir hayli artar herhalde. Bu beni biraz ürkütüyor çünkü pandemi sonrası dünyada, bunlar artık iyiden iyiye gerçek bir kehanetmişçesine korkuları büyütebilir. Ben şahsen karantina günleriyle ilgili, evlerde, hastanelerde, süpermarketlerde, hapishanelerde geçen insan hikayeleri okumak, izlemek isterim. İçinde daha az dans, ekmek yapımı, spor olması kaydıyla!

\n

Ye\u015fim Erdem roman\u0131 Sa\u011f\u0131m Solum\n\u00d6n\u00fcm Arkam ile 1980 d\u00f6nemini baz alarak, tam k\u0131rk y\u0131ll\u0131k bir d\u00f6nemi kat\nediyoruz. Kendisiyle s\u00f6yle\u015fi yaparken T\u00fcrkiye tarihinin yak\u0131n toplumsal, siyasi\nve ekonomik d\u00f6nemini \u015fekillendirmesi a\u00e7\u0131s\u0131ndan da \u015f\u00fcphesiz ki \u00e7ok \u00f6nemli olan\nbu k\u0131rk y\u0131l\u0131 konu\u015fmak, t\u00fcm ayr\u0131nt\u0131lar\u0131yla a\u00e7mak zihnimde tahminimin \u00f6tesinde\nfark\u0131ndal\u0131k yaratt\u0131, hatta kapal\u0131 olan kap\u0131lar\u0131 ard\u0131na kadar a\u00e7t\u0131. <\/p>\n\n\n\n

Hatta \u015funu da belirtmeliyim ki, bu\ns\u00f6yle\u015fi sadece ge\u00e7ti\u011fimiz k\u0131rk y\u0131ll\u0131k d\u00f6neme de\u011fil i\u00e7inde bulundu\u011fumuz bu\ng\u00fcnlere de \u0131\u015f\u0131k tutacak nitelikte. D\u00fcnyay\u0131 bir u\u00e7tan bir uca saran pandemi\ng\u00fcnleri dolay\u0131s\u0131yla evlerimizde kald\u0131\u011f\u0131m\u0131z bu g\u00fcnlerde i\u00e7inde bulundu\u011fumuz\ny\u00fczy\u0131l i\u00e7erisinde \u015fekillenen siyasi, ekonomik, k\u00fclt\u00fcrel meselelerin toplumlar\u0131\ngetirdi\u011fi sonucun bir yans\u0131mas\u0131 olarak da okuyaca\u011f\u0131n\u0131z bu \u00e7ok kapsaml\u0131 s\u00f6yle\u015fi\nyirmi birinci y\u00fczy\u0131l i\u00e7in kurgulanan insan\u0131n ve dolay\u0131s\u0131yla toplumlar\u0131n\ni\u00e7lerinde bulunduklar\u0131 \u00e7\u0131kmazlara kar\u015f\u0131l\u0131k sorduklar\u0131 sorular\u0131n cevaplar\u0131\nniteli\u011finde. <\/p>\n\n\n\n

Buyurun l\u00fctfen J   <\/p>\n\n\n\n

Aynur Kulak: ODT\u00dc Siyaset Bilimi okuyorsunuz. Yerli ve yabanc\u0131 \u00e7e\u015fitli bas\u0131n\nmecralar\u0131nda gazetecilik, muhabirlik yapm\u0131\u015fs\u0131n\u0131z. Hayat\u0131n\u0131n ge\u00e7ti\u011fi her yerde\nya\u015famaya devam ediyor ve ortadan kayboldu\u011funda genelde kitap okuyor, c\u00fcmlelerinden\nhareketle ne yapm\u0131\u015f olursan\u0131z olun edebiyatla olan ba\u011f\u0131n\u0131z\u0131n kesilmedi\u011fini,\nd\u00f6ne dola\u015fa edebiyata yasland\u0131\u011f\u0131n\u0131z\u0131 hissettim. Edebiyat ile olan ba\u011f\u0131n\u0131z tam\nolarak ne zaman ba\u015flad\u0131? Kitaplarla ilk tan\u0131\u015fma zamanlar\u0131n\u0131z\u0131 merak ediyorum\nasl\u0131nda ve d\u00f6ne dola\u015fa edebiyatla kesi\u015fiyor olman\u0131z\u0131 neye ba\u011fl\u0131yorsunuz?<\/strong><\/p>\n\n\n\n

Ye\u015fim Erdem<\/strong>: \u0130lk tan\u0131\u015fma zaman\u0131m\u0131 \u00e7ok da hat\u0131rlam\u0131yorum. \u00c7ocukken\nherkes kadar \u00e7ocuk kitaplar\u0131 ya da Tommiks Teksaslar  okurdum. \u0130lkokuldan sonra koleji yat\u0131l\u0131\nokudum. Hala \u00f6yle mi bilmiyorum ama o zaman yat\u0131l\u0131 okul demek kurallar zinciri\nve et\u00fct demekti. Ak\u015famlar\u0131 iki tane. Sabahlar\u0131 okuldan \u00f6nce bir tane. Dersin,\ns\u0131nav\u0131n olsun olmas\u0131n toplam\u0131 be\u015f-alt\u0131 saati bulan bu et\u00fctlere girmek\nmecburiydi. S\u0131n\u0131flarda, k\u00fcrs\u00fcdeki et\u00fct ablas\u0131n\u0131n g\u00f6zetimi, koridorda gezen\nn\u00f6bet\u00e7i \u00f6\u011fretmenlerin denetimi alt\u0131nda sessizce s\u0131ralarda \u00e7al\u0131\u015f\u0131r ya da \u00e7al\u0131\u015f\u0131r\ngibi yapard\u0131k. B\u00fct\u00fcn klasikleri san\u0131r\u0131m ilk defa o zaman okudum. Hayat\u0131n en\ns\u0131k\u0131c\u0131 tekd\u00fczeli\u011finde, kendini en hapsolmu\u015f hissetti\u011fin zamanlarda dahi,\nkitaplarla gidebildi\u011fin ve tekrar \u00f6zg\u00fcr hissetti\u011fin d\u00fcnyalarla o zaman\ntan\u0131\u015ft\u0131m. Hatta ilk yazma giri\u015fimim o d\u00f6neme denk gelir. S\u0131k\u0131nt\u0131dan Tom ve\nDaisy diye iki gencin pembe dizi tarz\u0131 a\u015fk hikayelerini yazmaya ba\u015flad\u0131m.\nBakt\u0131m arkada\u015flar\u0131m\u0131n da ho\u015funa gitti, epey bir s\u00fcrd\u00fcrd\u00fcm. Hatta bir ara seri\n\u00fcretime ge\u00e7tim! Saman ka\u011f\u0131da yaz\u0131yor, sayfay\u0131 bitirince yan\u0131mdakine veriyordum,\no da arkas\u0131ndakine, b\u00f6ylece neredeyse b\u00fct\u00fcn s\u0131n\u0131f\u0131 dola\u015f\u0131yor, et\u00fct saatini\nbiraz daha katlan\u0131l\u0131r k\u0131l\u0131yordu.<\/p>\n\n\n\n

\"\"<\/figure><\/div>\n\n\n\n

Aynur Kulak: \u0130lk Filedelfiya Hikayeleri isimli birbirine ba\u011fl\u0131 d\u00f6rt hikayeden olu\u015fan kitab\u0131n\u0131z yay\u0131nlan\u0131yor. Kendi kendime oturup yazd\u0131\u011f\u0131m, kendi kendine olu\u015fan hikayeler diyorsunuz bu kitab\u0131n\u0131z i\u00e7in. Ve ard\u0131ndan daha yeni kitap\u00e7\u0131 raflar\u0131ndaki yerini alan Sa\u011f\u0131m Solum \u00d6n\u00fcm Arkam roman\u0131n\u0131z geldi. \u0130lk kitab\u0131n\u0131z\u0131n kendi kendine olu\u015fumundan, ikinci kitab\u0131n\u0131za varana kadarki s\u00fcrede -8 y\u0131ll\u0131k bir s\u00fcre- neler oldu, neler geli\u015fti ve de\u011fi\u015fti? Yani sanki Sa\u011f\u0131m Solum \u00d6n\u00fcm Arkam kitab\u0131n\u0131zda daha haz\u0131rlan\u0131lm\u0131\u015f, bir \u015feylerin (baz\u0131 duygular\u0131n davran\u0131\u015flar\u0131n, birikimlerin)  kendi kendine ortaya \u00e7\u0131kmas\u0131ndan ziyade daha haz\u0131rl\u0131kl\u0131 bir s\u00fcrecin sonucunu ifadelere d\u00f6kmek ister gibisiniz.<\/strong><\/p>\n\n\n\n

Ye\u015fim Erdem<\/strong>: Yazma konusunda hep tutkuluydum ama onu hobi d\u0131\u015f\u0131nda\nbir gayeye d\u00f6n\u00fc\u015ft\u00fcrmem uzun s\u00fcrd\u00fc. Bir arkada\u015f\u0131mla, kar\u015f\u0131l\u0131kl\u0131 oturdu\u011fumuz\nmasada konu belirleyip g\u00fcnl\u00fck pratikler yap\u0131yorduk. Konu kahve, s\u00fcre 10 dk.\nKonu seks, S\u00fcre 15 dk. Bazen an\u0131 yaz\u0131yorduk, bazen hikaye. Bazen de sahne\nkurguluyorduk. O d\u00f6nemde bir gece ba\u015f\u0131, ortas\u0131, sonu olan kasaba hikayeleri\nyazmaya ba\u015flad\u0131m. San\u0131r\u0131m yazmakla ilgili en zor \u015fey, ba\u015flamak; ikincisi ise\ng\u00fcnl\u00fck disiplin kurabilmek. Arkada\u015f\u0131mla yapt\u0131\u011f\u0131m\u0131z egzersizlerin en b\u00fcy\u00fck\nfaydas\u0131 da bunlar\u0131 a\u015fmak oldu. Nas\u0131l olursa olsun ba\u015flamak en \u00f6nemlisi. \u00c7\u00fcnk\u00fc\nasl\u0131nda ilk c\u00fcmle o kadar b\u00fcy\u00fckt\u00fcr ki, pek \u00e7ok ki\u015fi s\u0131rf o m\u00fcthi\u015f ilk c\u00fcmleyi\nkuramayaca\u011f\u0131n\u0131 bildi\u011fi i\u00e7in ya hi\u00e7 yazmaz ya da belki bir g\u00fcn kurabilece\u011fi\ninanc\u0131yla bir \u00f6m\u00fcr boyu erteler. Herhangi bir \u015fekilde ba\u015flamak \u00e7ok s\u0131radan,\nneredeyse kand\u0131rmaca gibi gelir. Ama ilham\u0131n seni ilahi bir g\u00fc\u00e7 gibi g\u00f6kten inip\nbulaca\u011f\u0131n\u0131 d\u00fc\u015f\u00fcnmek \u00e7ok b\u00fcy\u00fck aptall\u0131k. \u0130\u015fin s\u0131rr\u0131 ba\u015flamakta ve her g\u00fcn\nherhangi bir i\u015f gibi devam ettirmekte. O ilham denen \u015fey, yazd\u0131k\u00e7a gelen a\u00e7\u0131lma\nduygusundan ba\u015fka bir \u015fey de\u011fil.<\/p>\n\n\n\n

Filedelfiya Hikayeleri\u2019ni b\u00f6yle\nyazd\u0131m. O s\u0131ralar yeni kurulan Ayizi Yay\u0131nlar\u0131 kad\u0131n yazar aray\u0131\u015f\u0131nda idi. Bir\narkada\u015f\u0131m\u0131n \u00f6nerisiyle sevgili \u0130lknur \u00dcst\u00fcn okudu ve Filedelfiya Hikayeleri\nbenim ilk kitab\u0131m, yay\u0131nevinin ilk edebiyat eseri olarak hemen \u00e7\u0131kt\u0131. Sa\u011f\u0131m\nSolum \u00d6n\u00fcm Arkam \u00fczerinde ise aral\u0131kl\u0131 olarak da olsa \u00fc\u00e7-d\u00f6rt y\u0131l \u00e7al\u0131\u015ft\u0131m. \u0130lk\nversiyonu 200 sayfa kadard\u0131. Ald\u0131\u011f\u0131m geri d\u00f6n\u00fcmler \u00fcst\u00fcne, uzun bir aradan\nsonra tekrar ba\u015f\u0131na oturdum, epey bir kaynak kitap okudum ve bu kez herhalde\n700 sayfay\u0131 buldum. Ben kendimi kampa alarak ve bir ak\u0131\u015fa kapt\u0131rarak \u00e7ok y\u00fcksek\nbir modda, \u00e7ok h\u0131zl\u0131 yaz\u0131yorum. \u00dcst\u00fcnden ge\u00e7mem daha me\u015fakkatli, daha kasvetli\nbir s\u00fcre\u00e7 oluyor, \u00e7\u00fcnk\u00fc ak\u0131lc\u0131, ekonomik ve mant\u0131kl\u0131 olmam gerekiyor. Tekrar\ntekrar yeniden okuyorsun, \u00e7\u0131kart\u0131yorsun, ekliyorsun. Sonra edit\u00f6rl\u00fck s\u00fcrecinde\nt\u00fcm bunlar bir kere daha tekrarlan\u0131yor. Can Yay\u0131nlar\u0131 Genel Yay\u0131n Y\u00f6netmeni Cem\nAka\u015f bana ikinci kitap en zorudur demi\u015fti. Ger\u00e7ekten \u00f6yleymi\u015f. Hele hikayeden,\nepey uzun ve bol karakterli bir romana bir ge\u00e7i\u015f yapmaya kalk\u0131\u015ft\u0131ysan\u0131z. Bir\nkere bu kez bas\u0131lmas\u0131 arzusuyla ya da bas\u0131laca\u011f\u0131 bilgisiyle yaz\u0131yorsunuz. Okur\nart\u0131k hen\u00fcz yazarken hayat\u0131n\u0131za giriyor. \u0130lk kitab\u0131n spontaneli\u011fi, naifli\u011fi\nyerini bir miktar kendini a\u015fma, tekni\u011fe kafa yorma, se\u00e7ti\u011finiz konu\ngerektiriyorsa ara\u015ft\u0131rma yapma gibi \u00e7al\u0131\u015fmalara b\u0131rak\u0131yor. Zaten bu Filedelfiya\nHikayeleri\u2019nin \u00fcst\u00fcne yazd\u0131\u011f\u0131m ilk kitap de\u011fil. Arada iki tane yazd\u0131\u011f\u0131m ama\nmemnun olmad\u0131\u011f\u0131m i\u00e7in elimden \u00e7\u0131karmad\u0131\u011f\u0131m \u00e7al\u0131\u015fma var, ABD\u2019ye ta\u015f\u0131nma var,\nba\u015fka i\u015fler var, k\u0131saca hayat var. Can Yay\u0131nlar\u0131\u2019ndan teklif al\u0131nca bir de\nyay\u0131nevinin takvimi i\u00e7inde uzun bir bekleme s\u00fcreci var. Ama sonucundan \u00e7ok\nmemnunum. Geriye d\u00f6n\u00fcp bakt\u0131\u011f\u0131mda, yazmas\u0131yla, d\u00fczeltmesiyle, kaynak\nokumalar\u0131yla, ara\u015ft\u0131rmalar\u0131yla, edit\u00f6rl\u00fck s\u00fcreciyle, gece g\u00fcnd\u00fcz\n\u00e7al\u0131\u015fmalar\u0131yla, duygusal hezeyanlar\u0131yla, stresiyle yazar olmay\u0131 ne \u00e7ok\nistedi\u011fimi ve sevdi\u011fimi anlad\u0131m asl\u0131nda. <\/p>\n\n\n\n

 Aynur Kulak: Sa\u011f\u0131m Solum \u00d6n\u00fcm Arkam zamansal, mek\u00e2nsal ve karakterleri a\u00e7\u0131s\u0131ndan,\nher anlamda geni\u015f perspektifli bir roman. 80 darbesi \u00f6ncesinden g\u00fcn\u00fcm\u00fcze uzanan\nneredeyse 30 y\u0131ll\u0131k bir s\u00fcre\u00e7, d\u00f6rt ana karakter \u00fczerine \u015fekillenen iki aile,\nyan\u0131 s\u0131ra bolca yan karakter (ki bu karakterler ana karakterler kadar \u00f6nemli\nbence)  ve farkl\u0131 mekanlar. Kitap yap\u0131sal\nolarak klasik roman zemini \u00fczerine oturuyor. Ben her anlamda perspektifi geni\u015f\nbir hikaye anlatmak istedim sadece ve bunun \u00fczerine roman\u0131n t\u00fcm yap\u0131sal\n\u00f6zellikleri kendili\u011finden olu\u015ftu mu dersiniz yoksa hay\u0131r, ba\u015ftan itibaren\nyekpare bir bi\u00e7imde b\u00f6yle bir roman yazmak istedim mi dersiniz? <\/strong><\/p>\n\n\n\n

\"\"<\/figure><\/div>\n\n\n\n

Ye\u015fim Erdem<\/strong>: San\u0131r\u0131m ikisi de biraz var. Roman t\u00fcr\u00fcn\u00fc genel olarak\n\u00e7ok seviyorum ve edebiyat\u00e7\u0131lar\u0131n tarz aray\u0131\u015flar\u0131na hayranl\u0131k duyuyorum. Ama\nsan\u0131r\u0131m bir okur olarak en \u00e7ok klasik romanlardan haz al\u0131yorum. Ortam\u0131\nneredeyse dokunacak \u00f6l\u00e7\u00fcde tan\u0131mak, karakterlerle \u00f6zde\u015fle\u015fmek, o d\u00fcnyada\nkaybolmak... Bu hissi bana g\u00f6re en g\u00fc\u00e7l\u00fc verebilenler klasik romanlar. Bu\ny\u00fczden evet ba\u015f\u0131ndan beri akl\u0131mda klasik tarzda bir roman yazmak vard\u0131. Hikaye\nanlatmak... Detaylar\u0131yla, zengin d\u00fcnyas\u0131yla, de\u011fdi\u011fi t\u00fcm ba\u015fka d\u00fcnyalarla, arka\nplan\u0131yla, ge\u00e7mi\u015fiyle, bug\u00fcn\u00fcyle... Ama \u00f6te yandan ba\u015f\u0131na oturdu\u011fumda sadece ilk\nb\u00f6l\u00fcm\u00fcn sonuna kadar neler olaca\u011f\u0131n\u0131 biliyordum. Sonras\u0131n\u0131 bir \u00f6zetle\ntoparlayacakt\u0131m. Ama yapamad\u0131m. Karakterlerin bug\u00fcne nas\u0131l evrildiklerini okumad\u0131\u011f\u0131m\u0131z\nbir d\u00f6nem hikayesi de\u011fildi anlatmak istedi\u011fim. Bilakis asl\u0131nda en \u00e7ok\nilgilendi\u011fim, bug\u00fcne olan yolculu\u011fun kendisiydi. Biri kitab\u0131 \u2018\u00f6mr\u00fcm\u00fcz\u2019 olarak\ntan\u0131mlad\u0131. Edit\u00f6r\u00fcm Cem Alpan bas\u0131n kitine, \u201cD\u00f6rt kad\u0131n\u0131n epik yolculu\u011fu\u201d\nyazm\u0131\u015f. Hatta \u201c\u00e7a\u011fda\u015f bir odise\u201d demi\u015f ama anla\u015f\u0131lmayabilir diye de\u011fi\u015ftirilmi\u015f.\nOdise mi, epik mi, \u00f6mr\u00fcm\u00fcz m\u00fc bilemem, onlar okur takdiri, ama \u2018yolculuk\u2019 \u00e7ok\ndo\u011fru. <\/p>\n\n\n\n

Bu yolculu\u011fu yazma deneyiminin\nkendisi de bir yolculuktu haliyle... Baz\u0131 \u015feyler planl\u0131yd\u0131, baz\u0131 \u015feyler yol\n\u00fcst\u00fcnde kendili\u011finden olu\u015ftu. Hi\u00e7bir karakterin pe\u015fini b\u0131rakmad\u0131m. Karakterlere\n\u0131s\u0131n\u0131rsan\u0131z, \u00f6zde\u015flik kurarsan\u0131z merak edersiniz. \u0130leriki yolculuklar\u0131 ne kadar\nayr\u0131 olursa olsun takip edersiniz. Hele ki hepsi kasabada \u00e7ok gen\u00e7ken\nya\u015fad\u0131klar\u0131 bir trajediyle birbirlerine g\u00f6bekten ba\u011flanm\u0131\u015fsa. Dolay\u0131s\u0131yla \u00e7ok\nzordu ama bir o kadar da keyifli ve tatmin ediciydi. \u00c7\u00fcnk\u00fc ben de yazarken \u00e7o\u011fu\nzaman onlara ne olaca\u011f\u0131n\u0131 bilmiyor ve merak ediyordum.<\/p>\n\n\n\n

Aynur Kulak: \u0130ki karde\u015f Selen ile Ceren ve di\u011fer iki karde\u015f Eylem ile Devrim. Kitab\u0131n\nana karakterleri bu d\u00f6rt kad\u0131n karakter. 70\u2019li y\u0131llar\u0131n sonu itibariyle tan\u0131yoruz\nonlar\u0131. Solculuk, sa\u011fc\u0131l\u0131k \u00e7at\u0131\u015fmalar\u0131 i\u00e7erisinde b\u00fcy\u00fcme evresindeler..  Roman gelecek zamana do\u011fru ilerleyerek \u00fc\u00e7 ana\nb\u00f6l\u00fcmden olu\u015fuyor ve on y\u0131l gibi periyotlarla \u00e7ok b\u00fcy\u00fck de\u011fi\u015fimlere maruz\nkal\u0131yor d\u00f6rt karakter ba\u015fta olmak \u00fczere t\u00fcm karakterler. Kasabada \u015fekilleniyor\nhayatlar\u0131. Sonra \u015fehirlere g\u00f6\u00e7\u00fcyorlar Erkek karakterleri de soraca\u011f\u0131m elbet\nfakat, neden d\u00f6rt kad\u0131n karakter \u00fczerine kurmak istediniz roman\u0131? Kad\u0131nlar s\u00f6z\nkonusu oldu\u011funda toplumsal de\u011fi\u015fimleri, bireysel de\u011fi\u015fimleri g\u00f6stermek daha m\u0131\netkileyici?<\/strong>   <\/p>\n\n\n\n

Ye\u015fim Erdem<\/strong>: A\u00e7\u0131k\u00e7as\u0131 bilmiyorum daha m\u0131 etkileyici... Bu roman\u0131n\nolaylar\u0131, karakterleri tamamen kurmaca ama ger\u00e7ek bir \u00e7er\u00e7eveden yola \u00e7\u0131k\u0131yor.\nGen\u00e7 kad\u0131nlar\u0131 yazmam da ger\u00e7ekten o d\u00f6nemde bir \u00e7ocuk olarak etraf\u0131mda solcu\ngen\u00e7 kad\u0131nlara erkeklerden daha fazla tan\u0131k olmamla ilgili. Kitab\u0131 \u2018ablalara\u2019\nadad\u0131m sonu\u00e7ta. Ben ailemin d\u00f6rd\u00fcnc\u00fc k\u0131z\u0131y\u0131m. Ya\u015fad\u0131\u011f\u0131m mahallede en \u00e7ok\nkad\u0131nlar\u0131 hat\u0131rl\u0131yorum. \u00c7o\u011fu ev han\u0131m\u0131yd\u0131 ve baba dominant g\u00f6r\u00fcn\u00fcrd\u00fc ama hayat\u0131\nkuran da, y\u00f6neten de bana g\u00f6re kad\u0131nlard\u0131. Babalar\u0131n daha sembolik bir rol\u00fc\nvard\u0131. Korumac\u0131 ve konfor sa\u011flay\u0131c\u0131. K\u0131z \u00e7ocuklar\u0131n\u0131n anneleri gibi ev han\u0131m\u0131\nolmas\u0131 beklenmezdi. Okumalar\u0131, ba\u011f\u0131ms\u0131z olmalar\u0131 beklenirdi. Okuyan k\u0131z\u0131n\n\u00fcniversitede b\u00fcy\u00fck \u015fehre gitmesine kesin g\u00f6z\u00fcyle bak\u0131l\u0131rd\u0131. Kasaba, seni\ng\u00fcvenli ortamda hayata haz\u0131rlayan bir model gibiydi. B\u00f6yle bakt\u0131\u011f\u0131n\u0131zda evet o\nhayatlar ger\u00e7ekten epey de\u011fi\u015firdi ve de\u011fi\u015fmesi beklenirdi. Ben kad\u0131n deyince\ng\u00fc\u00e7l\u00fc, diren\u00e7li, m\u00fccadeleci, var kalmak i\u00e7in taklalar atan, manevra kabiliyeti\ngeli\u015fkin, k\u0131r\u0131lgan ama ac\u0131ya dayan\u0131kl\u0131, taviz verse de son kertede boyun\ne\u011fmeyen bir kitle g\u00f6r\u00fcyorum. Romandaki karakterler de san\u0131r\u0131m \u00f6yle. Belki o\ny\u00fczden, T\u00fcrkiye gibi bir \u00fclkede kad\u0131nlar \u00fcst\u00fcnden bireysel ya da toplumsal\nde\u011fi\u015fimleri anlatmak daha \u00e7arp\u0131c\u0131 g\u00f6r\u00fcnebilir. \u00c7\u00fcnk\u00fc orada i\u00e7sel ve d\u0131\u015fsal\nciddi bir m\u00fccadele var.<\/p>\n\n\n\n

Aynur Kulak: Kitap yetmi\u015flerin sonunda olaylar\u0131n patlak vermesiyle ba\u015fl\u0131yor ve\nseksen darbesi bir topluma de\u011fnekle dokunulup t\u00fcm dengelerin bozulmas\u0131na\nsebebiyet veriyor. Sa\u011fc\u0131l\u0131k, solculuk mevzuu g\u00f6r\u00fcn\u00fcrde olan sebepler olarak\nbizleri oyalarken bireysel ya\u015famlar, hayatlar, koca bir toplum de\u011fi\u015fiyor.  Sonras\u0131 di\u011fer on y\u0131llara doksanlara, iki\nbinlere yay\u0131lacak \u015fekilde domino ta\u015f\u0131 etkisiyle devam ediyor. 80\u2019ler ve o\nd\u00f6nemde ya\u015fananlar ciddi birer k\u0131r\u0131lma noktas\u0131yd\u0131 ve gelecek y\u0131llar ad\u0131na \u00e7ok\nciddi e\u015fik atlamalar\u0131n\u0131 da beraberinde getirdi diyebilir miyiz?<\/strong><\/p>\n\n\n\n

Ye\u015fim Erdem:<\/strong> Evet ne g\u00fczel anlatt\u0131n\u0131z. Daha \u00f6nce de dedi\u011fim gibi\nroman esasen asl\u0131nda bu de\u011fi\u015fimin yolculu\u011funu anlat\u0131yor. 80\u2019ler t\u00fcm d\u00fcnyada neo-liberalizminin\nba\u015flad\u0131\u011f\u0131 d\u00f6nem olarak an\u0131l\u0131r. ABD\u2019de Reagan, \u0130ngiltere\u2019de Thatcher\u2019in ba\u015f\u0131n\u0131\n\u00e7ekti\u011fi bir nevi kontrols\u00fcz serbest piyasa ekonomisi ve beraberinde gelen\nk\u00fcreselle\u015fme d\u00fcnyay\u0131 siyasi, ekonomik ve k\u00fclt\u00fcrel olarak yeniden \u015fekillendirdi.\nBiz bir de bu d\u00f6neme organik yollarla varmad\u0131k. Toplumsal dinami\u011fi kesintiye\nu\u011fratan tepeden inme bir darbeyle girdik. Yani ekonomik, k\u00fclt\u00fcrel ve siyasi\n\u015foku daha b\u00fcy\u00fck oldu. G\u00fcnl\u00fck ya\u015fam pratikleri, t\u00fcketim al\u0131\u015fkanl\u0131klar\u0131 ve ahlaki\nde\u011ferler de h\u0131zla de\u011fi\u015fti. Korona g\u00fcnlerinde bu neo-liberalizmin tam olarak ne\ndemek oldu\u011funu san\u0131r\u0131m hepimiz daha iyi g\u00f6rd\u00fck. Korona hen\u00fcz pek \u00e7ok yerde\n\u2018peak\u2019 yapmad\u0131 ama galiba neo-liberalizm yapt\u0131. K\u00fcreselle\u015fmenin bir vir\u00fcs\u00fc\npandemiye d\u00f6n\u00fc\u015ft\u00fcrme kapasitesi oldu\u011funu ve s\u00fcper g\u00fc\u00e7 bile olsan maskeyi kendi\nevinde \u00fcretmedi\u011finde kendini \u00e7ok k\u0131r\u0131lgan bir konumda bulabilece\u011fini g\u00f6sterdi.\n\u015eimdi nas\u0131l bir e\u015fik atlanacak hep beraber g\u00f6rece\u011fiz san\u0131r\u0131m.<\/p>\n\n\n\n

Aynur Kulak: Yukar\u0131daki soruya devam edecek olursam Sa\u011f\u0131m Solum \u00d6n\u00fcm Arkam arka\nplanda asl\u0131nda kolektif bilincimizin nas\u0131l d\u00f6n\u00fc\u015ft\u00fc\u011f\u00fcn\u00fc de bize aktar\u0131yor yine\nd\u00f6rt ana karakter \u00fczerinden. \u0130lk on be\u015f y\u0131l, ikinci on y\u0131l ge\u00e7ildikten sonra\nkarakterlerin sa\u011fc\u0131yken solcu, solcuyken, sa\u011fc\u0131 ya da liberal vb politik\nunsurlara d\u00f6n\u00fc\u015ft\u00fc\u011f\u00fcn\u00fc g\u00f6r\u00fcyoruz. G\u00fcn\u00fcn sonunda kimse ba\u015flad\u0131\u011f\u0131 yerden\ns\u00fcrd\u00fcremez oluyor ki\u015fisel hikayesini. Bu ka\u00e7\u0131n\u0131lmaz m\u0131yd\u0131? Yani solculuk\nasl\u0131nda neydi, do\u011fru mu yanl\u0131\u015f m\u0131 alg\u0131land\u0131, eylemler do\u011fru muydu yanl\u0131\u015f m\u0131yd\u0131\nya da sa\u011fc\u0131l\u0131k da ayn\u0131 \u015fekilde neydi? Neydi her iki taraf i\u00e7in de g\u00f6zden ka\u00e7an\n\u00f6nemli noktalar?   <\/strong><\/p>\n\n\n\n

Ye\u015fim Erdem<\/strong>: Bunlar\u0131n baz\u0131lar\u0131 akademik \u00e7al\u0131\u015fma konusu olacak\nt\u00fcrden sorular. Net bir \u015fey s\u00f6ylemem \u00e7ok zor. Ama \u015funu s\u00f6yleyebilirim. T\u00fcrkiye\nhi\u00e7bir zaman d\u00fcnyadaki geli\u015fmelerin d\u0131\u015f\u0131nda kalan bir \u00fclke olmad\u0131. Bu\ndinamikler siyaseti de, kavramlar\u0131 da, insanlar\u0131 da de\u011fi\u015ftiriyor. \u0130yi ya da\nk\u00f6t\u00fc. Ama yanl\u0131\u015f ya da do\u011fru demek zor.<\/p>\n\n\n\n

70\u2019lerde sa\u011f\/sol s\u0131n\u0131fsal \u00e7at\u0131\u015fma\n\u00fcst\u00fcnden \u00f6rg\u00fctlenirdi. Daha keskin ve s\u00f6ylemi daha netti. Sonra \u015fekil\nde\u011fi\u015ftirdiler. Sa\u011f her g\u00fcn \u00fcretilen politikalarla bir \u015fekilde kar\u015f\u0131m\u0131za\n\u00e7\u0131k\u0131yor. Ama \u00e7ok daha pop\u00fclist bir \u00e7izgiye evrildi. Sol ise aktif politika\ni\u00e7inde pek g\u00f6r\u00fcn\u00fcr de\u011fil art\u0131k ama insanlar\u0131n bir duru\u015f olarak sahip \u00e7\u0131kt\u0131\u011f\u0131\nbir olgu diyelim. Neredeyse bir yan\u0131yla romantik. Liberali, hayvan haklar\u0131\nsavunucusu, lgbti aktivisti, feministi, \u00e7evrecisi kendini solda g\u00f6r\u00fcyor. Ama ge\u00e7mi\u015fteki\ngibi s\u0131n\u0131flar \u00fcst\u00fcnden bir sa\u011f\/sol \u00e7at\u0131\u015fmas\u0131 ya\u015fanm\u0131yor. \u00d6zg\u00fcrl\u00fckler, temel\nhaklar \u00fcst\u00fcnden ya\u015fan\u0131yor. O da biraz umut k\u0131r\u0131c\u0131 \u00e7\u00fcnk\u00fc temel haklar\u0131n ve\n\u00f6zg\u00fcrl\u00fcklerin demokrasiler i\u00e7inde politik bir duru\u015fu olamaz. Bunlar garanti\nolmal\u0131 ve g\u00fcvenceye al\u0131nm\u0131\u015f olmal\u0131. Bunlar yoksa ya da eksikse bunun ad\u0131 zaten\nfa\u015fizm oluyor. M\u00fccadele bu anlamda yap\u0131l\u0131yorsa bu fa\u015fizme kar\u015f\u0131 bir m\u00fccadele\nanlam\u0131na geliyor. <\/p>\n\n\n\n

Bence o g\u00fcn de, bug\u00fcn de\nmilliyet\u00e7ilik \u00fcst\u00fcnden politika \u00fcretmenin ne kadar tehlikeli oldu\u011fu ger\u00e7e\u011fi g\u00f6zden\nka\u00e7\u0131yor. G\u00f6z g\u00f6re g\u00f6re ka\u00e7\u0131yor diyelim \u00e7\u00fcnk\u00fc sol da sa\u011f da milliyet\u00e7ili\u011fe\ntutunmay\u0131 hep \u00e7ok sevdi ve hatta birbirleriyle bu konuda yar\u0131\u015ft\u0131. Bunu pop\u00fclist\ns\u00f6ylemle en \u00e7ekinmeden birle\u015ftirebilen taraf\u0131n oradan \u00e7ok kolay \u0131rk\u00e7\u0131l\u0131\u011fa,\n\u00f6tekile\u015ftirmeye ve otoriterle\u015fmeye vard\u0131\u011f\u0131n\u0131 g\u00f6r\u00fcyoruz hem T\u00fcrkiye\u2019de, hem\nd\u00fcnyada.<\/p>\n\n\n\n

\"\"<\/figure><\/div>\n\n\n\n

Aynur Kulak: Kitab\u0131n erkek karakterleri; Adnan, Sezgin, Sinan, Y\u00fccel. Genelde kad\u0131n\nkarakterlerde de\u011fi\u015fimle olurken \u00f6yle bir darbe oluyor ki, erkek karakterler\n\u00fczerinden de \u00e7ok \u00e7arp\u0131c\u0131 de\u011fi\u015fikliklere tan\u0131kl\u0131k ediyoruz. Erkekler kolektif\nde\u011fi\u015fimlerde nas\u0131l bir rol \u00fcstleniyorlar? Roman\u0131 okurken \u015funu fark ettim\nmesela: Kad\u0131nlar kadar de\u011fi\u015fmesini beklemiyoruz asl\u0131nda erkeklerin. Fakat bu\nsayd\u0131\u011f\u0131m karakterler de bir \u015fekilde olan olaylar\u0131n ak\u0131\u015f\u0131nda, de\u011fi\u015fiminde, d\u00f6n\u00fc\u015f\u00fcm\u00fcnde\n\u00e7ok etkileyici unsurlar. Ne dersiniz? <\/strong><\/p>\n\n\n\n

Ye\u015fim Erdem<\/strong>: De\u011fi\u015fimden her kesim, her cinsiyet nasibini al\u0131yor.\nT\u00fcrkiye\u2019de, \u00f6zellikle 70\u2019lerde, siyaset erkeklerin tekelinde g\u00f6r\u00fcld\u00fc\u011f\u00fc i\u00e7in\nasl\u0131nda biz en \u00e7ok o kesimde de\u011fi\u015fikliklere tan\u0131k olduk. Devrimci bildi\u011fimiz pek\n\u00e7ok yazar\u0131n, gazetecinin, sanat\u00e7\u0131n\u0131n en iyi ihtimalle sosyal demokrat bir\n\u00e7izgiye gitti\u011fine, bazen darbeci, bazen neo-liberal, bazense islamc\u0131\nolduklar\u0131na tan\u0131k olduk. Romandaki karakterlerde de benzeri de\u011fi\u015fimleri\ng\u00f6r\u00fcyoruz. \u00c7ok alt\u0131 \u00e7izili de\u011fil bu de\u011fi\u015fimler... Her birinin kendi\ndeneyimleri, travmalar\u0131, ac\u0131lar\u0131, mutluluklar\u0131 sonucu geldikleri yerler. Burada\nkad\u0131n\/erkek \u00fcst\u00fcnden ayr\u0131 ayr\u0131 konu\u015fman\u0131n pek m\u00fcmk\u00fcn oldu\u011funu d\u00fc\u015f\u00fcnm\u00fcyorum.<\/p>\n\n\n\n

Ama \u015fu var: T\u00fcrkiye gibi\n\u00fclkelerde modern kad\u0131n, hem aile i\u00e7inde, hem erkeklerle kurdu\u011fu ili\u015fkide, hem\nde toplumda kendini var etmek i\u00e7in erkeklere g\u00f6re \u00e7ok daha b\u00fcy\u00fck bir m\u00fccadele\nveriyor. Bence bunun sonucunda erkek akran\u0131na g\u00f6re kendini daha ayd\u0131nlanm\u0131\u015f ya\nda bilgele\u015fmi\u015f bir yerde buluyor. Bu konuda belki objektif de\u011filimdir ama\ngenelde T\u00fcrkiye\u2019de erkeklerin kad\u0131nlara g\u00f6re daha uzun bir yolunun oldu\u011funu,\nailelerin erkek evlat yeti\u015ftirme konusunda daha \u00e7ok yanl\u0131\u015f yapt\u0131klar\u0131n\u0131,\nk\u00fclt\u00fcr\u00fcn ve \u00fcretilen politikalar\u0131n erkeklerin evrilmesine, kad\u0131nlarla e\u015fit\nko\u015fullarda ve uyum i\u00e7inde ya\u015famay\u0131 \u00f6\u011frenmelerine izin vermedi\u011fini d\u00fc\u015f\u00fcn\u00fcyorum.<\/p>\n\n\n\n

Aynur Kulak: Yukar\u0131daki soruya \u015funu da eklemek istiyorum hemen: Selen ile Ceren\u2019in\nve Eylem ile Devrim\u2019in karakter olu\u015fumlar\u0131nda anneleri \u00fczerinden de\u011fil de\nbabalar\u0131 \u00fczerinden bir gidi\u015fat var. 80 darbesinin de son derece eril oldu\u011funu\nd\u00fc\u015f\u00fcn\u00fcrsek romandaki babalar ve erkek karakterler kad\u0131nlar\u0131n bu s\u00fcre\u00e7lerden\ndaha da g\u00fc\u00e7lenerek, daha da bilin\u00e7lenerek \u00e7\u0131kmas\u0131n\u0131 sa\u011fl\u0131yor sanki. Sadece\nk\u0131zlarda de\u011fil \u00fcstelik, anne karakterlerde de, -\u00f6zellikle Nevin\u2019de- t\u00fcm bu\ns\u00fcre\u00e7lerin sonunda b\u00fcy\u00fck de\u011fi\u015fimler oluyor. Ne dersiniz?   <\/strong><\/p>\n\n\n\n

Ye\u015fim Erdem<\/strong>: Hakl\u0131s\u0131n\u0131z. Karakterlerin anneleri o d\u00f6nemin kasaba\nya\u015fam\u0131nda olageldi\u011fi \u00fczere daha geleneksel bir role sahip. Ev han\u0131m\u0131. Evi\ny\u00f6netse de d\u00fcnya hakk\u0131nda s\u00f6z s\u00f6yleme hakk\u0131 baban\u0131n. D\u00fcnya hakk\u0131nda s\u00f6z s\u00f6ylemeyi\nb\u0131rak\u0131n, d\u00fcnyay\u0131 de\u011fi\u015ftirmek isteyen bu tutkulu siyasi gen\u00e7lerin eril yap\u0131ya\n\u00f6yk\u00fcnmeleri, ne tesad\u00fcf ne de \u015fa\u015f\u0131rt\u0131c\u0131. Feminizm de zaten b\u00f6yle ba\u015flam\u0131yor mu?\nAnnelerin daha ezik g\u00f6r\u00fcnen rol\u00fcn\u00fc reddedip, babalar\u0131n eril ate\u015fini al\u0131p di\u015fil\nbir enerjiye d\u00f6n\u00fc\u015ft\u00fcrmek isteyerek... \u00d6nce belki anneleri gibi olmak\nistememekle ba\u015fl\u0131yorlar ama sonra annelerinin sessiz g\u00fcc\u00fcn\u00fcn de k\u0131ymetini\nanl\u0131yorlar bence. Onu anlamak i\u00e7in biraz daha bilgele\u015fmeleri gerekiyor belki. <\/p>\n\n\n\n

Nevin han\u0131m, kocas\u0131n\u0131n ve b\u00fcy\u00fck\nk\u0131z\u0131n\u0131n ate\u015fli siyaseti alt\u0131nda epey ezilmi\u015f bir kad\u0131n. Bu anlamda siyasetten\nkorkan esnaf kocalara sahip mahallenin di\u011fer han\u0131mlar\u0131ndan farkl\u0131 bir yerde.\nEvini bile hi\u00e7 y\u00f6netememi\u015f, kocas\u0131n\u0131 sevememi\u015f, sevilmemi\u015f, domestik konularda\nbile sanki s\u00f6z hakk\u0131 olamam\u0131\u015f... Darbe sonras\u0131nda apolitikle\u015fen toplumda,\nkocas\u0131 da t\u00fcm devrimci ate\u015fini kaybedince meydan ona kal\u0131yor ve bir nevi\nintikam al\u0131yor diyebiliriz.<\/p>\n\n\n\n

Aynur Kulak: Roman\u0131n ba\u015f\u0131nda aile bir olu\u015fumu temsil ederken y\u0131llar ge\u00e7tik\u00e7e\nele\u015ftirilen bir kuruma d\u00f6n\u00fc\u015f\u00fcyor. Kurtulmaya \u00e7al\u0131\u015f\u0131yoruz ailelerimizden ama\nkurtulam\u0131yoruz asla hatta d\u00f6ne dola\u015fa yine gelip ailemize  sar\u0131l\u0131yoruz. \u00c7eli\u015fkiler var. Hem ayr\u0131\u015fmak\nisteme hem de marazi diyebilece\u011fimiz ba\u011fl\u0131l\u0131klar\u0131m\u0131z var ailelerimize kar\u015f\u0131.\nAile ile olan imtihanlar\u0131m\u0131z\u0131 neden iyi veremiyoruz ve neden bir t\u00fcrl\u00fc aile\nkurumundan mezun olup kendi yolumuza gidemiyoruz? Toplumun t\u00fcm\u00fcnde ya\u015fanan,\nanne, baba, k\u0131z, erkek, \u00e7oluk \u00e7ocuk herkesin ge\u00e7mi\u015fte toplumsal boyutta\nya\u015fad\u0131\u011f\u0131 k\u00f6t\u00fc tecr\u00fcbeler bunda ne kadar etken sizce? <\/strong><\/p>\n\n\n\n

\"\"<\/figure><\/div>\n\n\n\n

Ye\u015fim Erdem<\/strong>: Ah ah bana \u00f6yle bir soru sordunuz ki cevab\u0131n\u0131 bilsem\nd\u00fcnyadaki psikoterapistlerin \u00e7o\u011fu i\u015fsiz kal\u0131rd\u0131. San\u0131r\u0131m ortalama aile denen\n\u015fey hem sevginin hem de bask\u0131n\u0131n merkezi. Yani hem vazge\u00e7emedi\u011fimiz, hem\nkurtulamad\u0131\u011f\u0131m\u0131z iki \u015fey birbirine yap\u0131\u015f\u0131k sanki. Benim neslimin - san\u0131r\u0131m X\ndiyorlar - en b\u00fcy\u00fck problemi san\u0131r\u0131m arada kalm\u0131\u015fl\u0131k duygusu. Ta\u015fra\/\u015fehir;\npolitik\/apolitik; alaturka\/alafranga; aile\/birey. Bunlar belki cumhuriyetten\nberi her nesil i\u00e7in s\u00f6ylenebilir ama bizim neslimizde - belki 80 darbesindeki\nk\u0131r\u0131lma d\u00f6nemine geldi\u011fimizden - g\u00fcnl\u00fck ya\u015fam pratikleri, al\u0131\u015fkanl\u0131klar, ahlaki\nde\u011ferler daha \u015fiddetli ve k\u00f6kl\u00fc bir de\u011fi\u015fime u\u011frad\u0131. Pek \u00e7ok tabu bizim\nd\u00f6nemimizde sars\u0131ld\u0131. Bekaretten tutun evlenmeme ve hatta \u00e7ocuk sahibi olmama\n\u00f6zg\u00fcrl\u00fc\u011f\u00fcne kadar. Ama di\u011fer yandan kodlar\u0131m\u0131za i\u015flenmi\u015f o do\u011frular, yanl\u0131\u015flar,\nay\u0131plar, utan\u00e7lar ruhlar\u0131m\u0131z\u0131 s\u0131k\u0131\u015ft\u0131rmaya devam etti. Hem isyan ettik, hem\nsu\u00e7luluk duyduk. Hem yalan s\u00f6yledik, hem kand\u0131r\u0131ld\u0131k. Hem ba\u011f\u0131ms\u0131zl\u0131\u011f\u0131m\u0131z\u0131 ilan\nettik, hem hayal etti\u011fimiz kadar u\u00e7amad\u0131k. T\u00fcm bunlar bir tatminsizlik, yoksunluk\nya da aidiyetsizlik yarat\u0131yor. Aile ile ilgili de ka\u00e7ma ama yeteri kadar\nka\u00e7amama, d\u00f6nme ama tam d\u00f6nememe gibi duygular\u0131 s\u0131kl\u0131kla ya\u015f\u0131yoruz haliyle.<\/p>\n\n\n\n

Aynur Kulak: 80\u2019leri, 80 darbesinde olup bitenleri \u00fczerimizden atabildik mi?\nToplumsal anlamda ve bireysel olarak gelinen noktalara bakt\u0131\u011f\u0131n\u0131zda umutlu\nmusunuz?<\/strong> <\/p>\n\n\n\n

Ye\u015fim Erdem<\/strong>: Atamam\u0131\u015ft\u0131k. Sonra onu atal\u0131m derken \u00fcst\u00fcne ba\u015fka bir\nyap\u0131 bindirdik. Devletin yerini tek parti, tek adam ald\u0131. \u0130ronik ama ge\u00e7ti\u011fimiz\ng\u00fcya yeni olan evre 80 darbesinin ruhuna h\u00fcrmet niteli\u011finde... Yani yok atamad\u0131k.\nUmutsuz de\u011filim. Dedi\u011fim gibi T\u00fcrkiye d\u00fcnyadaki portrenin d\u0131\u015f\u0131nda olan bir \u00fclke\nde\u011fil. ABD\u2019de, Rusya\u2019da, \u00c7in\u2019de ve daha pek \u00e7ok yerdeki pop\u00fclist\/otoriter neo-liberal\nliderlik rejimleri ve onlar\u0131n art\u0131k iyice g\u00f6r\u00fcn\u00fcr olan t\u0131kanma ve patlama\nnoktalar\u0131 bana bir miktar umut veriyor.<\/p>\n\n\n\n

Aynur Kulak: Spesifik olarak her \u00fclke tarihinde baz\u0131 d\u00f6nemler var. Fakat \u2013belki de\nilk defa- t\u00fcm d\u00fcnya insan h\u00fccresinden daha k\u00fc\u00e7\u00fck bir vir\u00fcs nedeniyle komple\nkapal\u0131. Daha \u00f6nce de b\u00f6yle salg\u0131nlar ya\u015fand\u0131 d\u00fcnyada elbet fakat, o d\u00f6nemler ileti\u015fim\nbu denli h\u0131zl\u0131 de\u011fildi ya da \u00fclkeler bu denli birbirine her anlamda (ekonomik,\nlojistik, k\u00fclt\u00fcrel, toplumsal hareketlilik) ba\u011fl\u0131 de\u011fildi. Covid 19 ile\nbirlikte uzayda d\u00f6nmeye devam eden ama i\u00e7erde duran d\u00fcnyada bundan sonras\u0131nda\nneler olacak?  D\u00fcnya bu s\u00fcreci atlat\u0131p\n\u00e7\u0131kt\u0131\u011f\u0131nda hikayeler, \u00f6yk\u00fcler nas\u0131l \u015fekil almaya, yaz\u0131lmaya ba\u015flanacak?<\/strong> <\/p>\n\n\n\n

Pandemi sonras\u0131 d\u00fcnya nas\u0131l\nolacak sorusu herkesin g\u00fcndeminde. Sosyal medyada teoriler u\u00e7u\u015fuyor. Neo\nliberalizmin, vah\u015fi kapitalizmin, k\u00fcreselle\u015fmenin sonu olaca\u011f\u0131 \u00f6ng\u00f6r\u00fcleri \u00e7ok\npop\u00fcler. \u00c7\u00fcnk\u00fc ak\u0131l, mant\u0131k, kalp, ruh asl\u0131nda onu istiyor. \u00c7\u00fcnk\u00fc bu salg\u0131n\u0131n\n\u00f6nlenebilmesine engel olan hastal\u0131klar\u0131n hepsi bu sistemde ya\u015f\u0131yor.\nDe\u011fi\u015fmedik\u00e7e, Korona\u2019n\u0131n yaralar\u0131n\u0131 sarmaya ba\u015flad\u0131\u011f\u0131m\u0131zda ba\u015fka bir tanesine\ntekrar zemin haz\u0131rlamam\u0131z ka\u00e7\u0131n\u0131lmaz g\u00f6r\u00fcn\u00fcyor. Ama \u00f6te yandan olana tutunmak\ni\u00e7in de m\u00fcthi\u015f bir gayret var. Anla\u015f\u0131l\u0131r bir psikoloji herhalde. Zaten her \u015fey\nyerle bir oluyor gibi g\u00f6r\u00fcn\u00fcrken g\u00f6rece daha normal g\u00f6r\u00fcnen pandemi \u00f6ncesine\nd\u00f6nmek istemek; korkun\u00e7 \u00f6l\u00fcmler ve kay\u0131plar sonras\u0131, bir de g\u00f6rece g\u00fcven veren\nyap\u0131lar\u0131 y\u0131kmak istememek anla\u015f\u0131l\u0131r bir refleks. Zaten y\u0131kma arzusu olmayan\ng\u00fcc\u00fc elinde tutan yap\u0131lar ve y\u0131kma l\u00fcks\u00fc olmayan karn\u0131n\u0131 doyurmak zorunda olan\nmilyarlarca insan var. Ama bu milyarlar\u0131 yaratan da bu sistem ve bunun dibini\ng\u00f6rmeden buradan iyi \u00e7\u0131kamayaca\u011f\u0131z duygusu da s\u00fcrekli d\u00fcrt\u00fcyor. <\/p>\n\n\n\n

\u00d6te yandan kendini yok Keynes\u2019le,\nyok neo-liberalizmle, yok otoriterlikle hep s\u00fcrd\u00fcrmenin yolunu bulmu\u015f kapitalizmin,\nd\u00fcnyan\u0131n sonu pahas\u0131na tekrar \u00fcretilece\u011fi ile ilgili de \u00e7aresiz bir kabulleni\u015f\nvar. Dilerim bu pandemi, bu \u00e7aresiz kabulleni\u015fi yerle bir etme etkisi yarat\u0131r.\n\u00c7\u00fcnk\u00fc \u00f6ng\u00f6r\u00fclen ya otoriter devletlerin mantar gibi yay\u0131l\u0131p bu sistemin daha da\nsertle\u015ferek devam edece\u011fi ya da insan\u0131, yard\u0131mla\u015fmay\u0131, seferberli\u011fi \u00f6ne \u00e7\u0131karan\nbir anlay\u0131\u015fla k\u00f6kten de\u011fi\u015fime gidilece\u011fi... Ben de herkes gibi s\u00fcrekli bunlar\u0131\nokuyorum. Bazen umutlan\u0131yorum, bazen i\u00e7im karar\u0131yor. Nas\u0131l \u00e7\u0131kar\u0131z bilmiyorum\nama bildi\u011fim tek \u015fey art\u0131k her bireyin elini ta\u015f\u0131n alt\u0131na koymas\u0131 gerekecek.\nHepimiz politik olaca\u011f\u0131z. S\u00f6z sahibi olaca\u011f\u0131z. Ba\u015fka yolu yok.<\/p>\n\n\n\n

Tabii siz edebiyat\u0131 sordunuz!\nHikayeler, \u00f6yk\u00fcler, romanlar bunlardan elbette beslenecek. Bamba\u015fka \u015feyleri de\nyazsak, yazd\u0131\u011f\u0131m\u0131z her \u015feyde buradaki ya\u015fanm\u0131\u015fl\u0131k olacak. \u00c7\u00fcnk\u00fc hepimiz bu\nd\u00f6nemden etkilenmi\u015f, de\u011fi\u015fmi\u015f, kafas\u0131 a\u00e7\u0131lm\u0131\u015f ya da daha da kar\u0131\u015fm\u0131\u015f, kazanm\u0131\u015f\nya da kaybetmi\u015f \u00e7\u0131kaca\u011f\u0131z. Bunlar eminim yeni \u00fcretimlere yans\u0131yacak. Komplo\nteorisi gibi i\u015flenen bir \u015fey ger\u00e7ek oldu\u011fu i\u00e7in komplo teorileri \u00fcst\u00fcne yap\u0131lan\n\u00fcretimlerin dozu bir hayli artar herhalde. Bu beni biraz \u00fcrk\u00fct\u00fcyor \u00e7\u00fcnk\u00fc pandemi\nsonras\u0131 d\u00fcnyada, bunlar art\u0131k iyiden iyiye ger\u00e7ek bir kehanetmi\u015f\u00e7esine\nkorkular\u0131 b\u00fcy\u00fctebilir. Ben \u015fahsen karantina g\u00fcnleriyle ilgili, evlerde,\nhastanelerde, s\u00fcpermarketlerde, hapishanelerde ge\u00e7en insan hikayeleri okumak,\nizlemek isterim. \u0130\u00e7inde daha az dans, ekmek yap\u0131m\u0131, spor olmas\u0131 kayd\u0131yla!<\/p>\n","post_title":"Ye\u015fim Erdem s\u00f6yle\u015fisi: Sa\u011f\u0131m\u0131z solumuz \u00f6n\u00fcm\u00fcz arkam\u0131z; y\u00fczy\u0131l\u0131m\u0131z","post_excerpt":"","post_status":"publish","comment_status":"closed","ping_status":"open","post_password":"","post_name":"yesim-erdem-soylesisi-sagimiz-solumuz-onumuz-arkamiz-yuzyilimiz","to_ping":"","pinged":"","post_modified":"2020-04-27 13:49:23","post_modified_gmt":"2020-04-27 10:49:23","post_content_filtered":"","post_parent":0,"guid":"https:\/\/gaiadergi.com\/?p=112856","menu_order":0,"post_type":"post","post_mime_type":"","comment_count":"0","filter":"raw"},"live_filter_cur_post_id":112856}'; block_tdi_122.td_column_number = "2"; block_tdi_122.block_type = "td_flex_block_1"; block_tdi_122.post_count = "4"; block_tdi_122.found_posts = "502"; block_tdi_122.header_color = ""; block_tdi_122.ajax_pagination_infinite_stop = ""; block_tdi_122.max_num_pages = "126"; tdBlocksArray.push(block_tdi_122); -->

SON YAZILAR

Dimitris Sotakis: “Kurgu söylemek istediklerimi söylemek için bir anahtar”

Dimitris Sotakis’ten ilk olarak Büyük Hizmetkar romanını okudum. Yarattığı heyecanla hemen diğer kitaplarına yöneldim. Bu arada arkadaşlarım da kitaplarını okumaya başladı. Yazı dili, anlatımı, romanlarına...

Your Stage + Art: Müziğin evrenselliğini kutlayan bir sahne

Bugün paylaşımcılığın ve özgürleşmenin buluştuğu ortak noktadan, müzikten konuşacağız. Your Stage + Art, müziğin insanları bir araya getirme gücüne inanan, müzisyenlere eşit ve özgür şartlar altında müzikseverlerle buluşma imkânı sunmaya çalışan bir oluşum. Sanatla ilgilenen herkesin yeteneklerini...

Dünyanın Öteki Yüzü: Genç yazardan alışılmışın dışında hayaller kur(dur)an öyküler

EdebiyatHaber’de gerçekleştirdiği Yazarın Odası söyleşileriyle tanıdığımız Meltem Dağcı’nın ilk öykü kitabı Dünyanın Öteki Yüzü, İthaki Yayınları’ndan çıktı. Yetmiş yaşına geldiğinde ölüm şeklini seçme özgürlüğüne kavuşan kadınlar,...

Belgeselci Ben Fogle ile vahşi yaşam ve belgesel serisi üzerine söyleşi

Adını ilk kez Castaway isimli televizyon programında duyuran ve şu anda Vahşi Yaşama Dönüş (Return to the Wild) adlı programı sunan Ben Fogle, dünyanın dört...

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol