Ankara piyasasında son on senedir kısa filmler çekmekte olan Sinema Kavram ekibi ilk uzun metraj filmleri Sarmaşıklar ile 27. Uluslararası Ankara Film Festivali’inde seyirci karşısına çıktı. Ulaş Temur’un yazıp yönettiği filmin karakterleri ilk bakışta heyecan verici betimlerle karşımıza çıkmış olsa da, eldeki senaryonun aşırı ruhsuz olması genel öykünün ortada kalmasına sebebiyet vermiş. Öykünün Ankara’da geçmesine rağmen perdede bambaşka bir atmosfer oluşturması ilk başlarda mevcut hikaye için uygunluk gösteriyor. Lakin filmin sinopsisinde de belirtilen esas meselesine geçiş yapmaktan ziyade aşırı kalabalık diyaloglar ve gereksiz sahne sekanslarıyla pekiştirilmeye çalışılması belli bir müddet sonra kendisini tekrara düşmekten öteye geçiremiyor.
Selahattin 40’lı yaşlarda, şiire tutkun bir matematik öğretmenidir. Bir apartmanın kottaki dairesinde tek başına yaşamaktadır ve üst katta oturan doktor Alev’e âşıktır. Kuzeni ve memleketten tanıdığı Rıza, kendi işlerini kurabilmek için Selahattin’den para koparma peşindedir. Selahattin’in annesi memleketten Nalan’ın fotoğrafını gönderir. Aynı fotoğraf Rıza’ya da gider. Selahattin Alev’e âşık olduğu hade Nalan’la evlenir. Kuzeni Nejdet’in patavatsızlıkları yüzünden de Nalan Selahattin’in şiir yazdığını öğrenir ve işler sarpasarar…
Bu açıdan baktığımız zaman film konu itibariyle gerçekten de bir Demirkubuz ya da N. Bilge Ceylan yapımları tadında ilerleyecek izlenimi veriyor. –keza kamera açıları ile sahne sekansları da bu yönde ilerliyor- Ancak yönetmenin mevcut konuya bir türlü girmeyerek faklı sekanslarda karakterlerin boğuk ruh hallerini ekrana yansıtmaktan vazgeçmemesi, merak uyandıran temanın havada kalmasına sebebiyet veriyor. Özellikle de Nalan’ın Selahattin’in şiir tutkusu ve bu tutkunun ana merkezini keşfettiği sahnelerin son 10 dakika içerisine sığdırılması filme adapte olmaya çalışan seyirciyi zora sokuyor. Nitekim en başından itibaren kendi yalnızlığına sürüklenen Selahattin’in rutin hayatını izlerken birden bire Rıza, Nejdet ve son olarak da Nalan’ın devreye girmesi başarılı olabilecek bir filmin ortada kalmasına sebebiyet vermiş. Üstelik Selahattin’in çalıştığı dersanedeki öğrencisi ile iletişimi ve şiir yazma sebebi Alev’e olan aşkı da bir anda hiç yaşanmamış gibi geçiştiriliyor.
Tüm bunların yanında yine de Sezar’ın hakkı Sezar’a diyerek yönetmen Ulaş Temur’un gerçekleştirmiş olduğu bu projeyi takdir etmek gerek. Zira kendi çabalarıyla oluşturulan ve deyim yerindeyse kısa film fabrikasına dönüşen Sinema Kavram’ın ülkemiz sinema piyasalarına atmış olduğu bu adım iyi bir cesaret örneği. İlk filmlerinin vermiş olduğu rehavet ve kısa film formatı etkisinden kurtulamama durumları ile ilerleyen Sarmaşıklar’ın ardından ben bu ekibin çok daha sağlam işlerle seyirci karşısına çıkacağına inanıyorum. Keza senelerdir yoğrulmakta olan bu hamurdan çok daha lezzetli ekmekler üretilebilir.