Ulisse Bezzi’nin hayatı boyunca iki değişmezi vardı: Toprak ve fotoğraf. Birinin etkisi diğerinde açıkça görülüyordu. Resimlerinde dünyadaki alçakgönüllü bir çiftçinin samimi karakterinin ortaya çıkışını görüyoruz. Fotoğraf, Bezzi için her zaman yalnızca kişisel zevki için sürdürdüğü bir şeydi. Fotoğraf çekmek onun için, kendi bakış açısıyla etrafındaki dünyayı resmetme ihtiyacıyla hareket edilmiş açıklanamaz bir gereksinimdi.
Tipik bir fotoğrafçının hayatını sürmemişti Bezzi. Çektiği portreler sadece tarlada işi bittikten sonra ve sıklıkla karanlıkta çekilmişti. İş yoğunluğuna ve az miktardaki gelirine rağmen Bezzi gizli tutkusunu sürdürmek için çok uğraşmış. İlk kamerasını komşusu için çalışması sonucunda kazandığı para ile almış.
Kendisini işe adayan fotoğraf meraklısı Bezzi’nin makinesini alma sebeplerinden biri de evde fotoğraflar çekerek kendini geliştirmek. Mutfağına ve banyosuna geçici olarak stüdyo ve karanlık oda gözüyle bakan ve bu yönde kullanan Bezzi şimdi 90’lı yaşlarında ve hayatı boyunca süren “fotoğraf tutkusuyla” evrensel olarak tanınıyor.
Çalışkan fotoğrafçının işleri, arkadaşlarının ısrarı ile katıldığı ulusal ve uluslararası sergiler sonucunda kazanç elde etmeye başladı. San Paolo’da en son kazanç sağladığı şey ise New York şehrinde bulunan Keith de Lellis Gallery‘sinin sahibi olan Keith De Lellis’in dikkatini çekmek oldu.
Bezzi’nin New York şehrine gitmesi ve Keith De Lellis ile tanışması için yapılan ilk daveti reddetmesi sonucunda Lellis; Bezzi’nin yaşadığı, İtalya’nın Vincoli bölgesinde bulunan Pietro adındaki küçük kasabaya yüz yüze konuşmak için seyahat etti. Koleksiyoner ve fotoğrafçı Bezzi’nin oturma odasından karşılıklı oturarak masada duran, her biri başka bir çağın anısı yüzlerce fotoğrafı incelediler. Galeri sahibi; Bezzi’nin ömrü boyunca, 1950 ve 1960’lara kadar uzanan fotoğrafladığı değerli anlar içerisinden bir fotoğraf serisi seçerek New York’a döndü.
Kaynak: My Modern Met