Görsel ve yeni medya sanatçısı Doğukan Çiğdem ile ‘Adem’ sergisi, eserleri ve yaratım süreci üzerine konuştuk. Sanatçının kişisel sergisi ‘Adem’, Galeri BU’da 23 Mart’a kadar devam ediyor.
Doğukan Bey merhaba, “Adem”e gelmeden önce sizi biraz tanıyabilir miyiz?
DÇ: Formların soru sordurabilme gücüne inanan, bunun için her biri birer soru niteliğinde, insanları düşünmeye sevk edeceğine inandığım yapıtlar üretme niyetiyle, bu soruların formlarını inşa etme çabasında olduğumu söyleyebilirim. Yirmili yaşlarımın başlangıcında görmeye başladığım aktarım modeli, piramidin en ucundaki aktarıma olan inancım resimlerime yansımaya başladı. Bunu kendime saklamayı istemiyordum, istemiyorum. Pratik yaklaşımım, çok çeşitli malzemelerle ilişkilenmemi sağladı ve böylece var olan hikayeyi farklı formlara taşımaya başladım. Bu araştırma aşamasında, tarih öncesi devrimleri daha tarafsız değerlendirebilEceğimizi ve sonuçlarının da bizi bireyler olarak daha az etkilediğini fark ettim. Bu nedenle geçtiğimiz birkaç yüzyılın gelişim kavramı üzerinde durmaya özen gösterdim ve insanları bu kavramları birlikte açmaya, yeniden anlamaya çağırıyorum.
“insanları düşünmeye sevk edeceğine inandığım yapıtlar.”
Bu çabanızı nasıl uyguluyorsunuz? Yurtdışında da bağlantısı olan bir sanatçısınız ve bu uyum süreçleriyle ilgili neler söyleyebilirsiniz?
DÇ: Benim çabam kendi formlarımdaki sorularda. Aktarım ile kendini var eden bir fikrin, sonraki nesil tarafından sorgulanması ve araştırılmasının gücüne inanıyorum. Ürettiğim formlar ise sorgulamayı tetiklemesini, kendi cevabını arayan insanları harekete geçirecek bir soru sormalarına olanak vermesini ve bu soruyla yaşamasını istiyorum. Sorular ve cevaplar arama isteğini doğuran formlar üretmeye devam etmeyi, haliyle de hareketi körüklemeyi arzu ediyorum. Konum itibariyle yerel düşünmediğimi evrensel bir konuyla çalıştığımı söyleyebilirim. Çağlar arası yolculukta hepimiz aynı yol ve yollar üzerinden birbirimizi takip ettik ve ortak geçmişi paylaştığımız sanat anlayışı üzerinden açıklayabilirim çabamı.
Adem sergisi fikri sizde nasıl oluştu? Kavram ve kavramı nasıl ele aldığınızı paylaşır mısınız?
DÇ: Rastlantısal olarak primitif formlara ilgimin yükseldiği bir dönemde, insanın yeryüzünde görüldüğü yüzbinlerce yıllık süre içerisinde nasıl geliştiğinin cevabını aramaya başladım. Bu süreçte antropoloji, etimoloji ve paleoekoloji gibi bilim dallarını inceledim. “Adem” karakteri üzerinden yürüttüğüm insan ve insan, doğa ve doğa, insan ve doğa pratiklerine, bunların etkileşimlerinden çıkarımlarına getirdi bu araştırma süreci beni. Bugün geldiğim nokta ise eleştirel, mizahi ve anlatımcı bir üslupla disiplinler arası bir yolculuğun izdüşümüdür.
Sohbetimiz sırasında Adem’in ilk yaratılan değil son yaratılan olduğunu ifade ettiniz? Bu konuyu biraz açabilir misiniz?
DÇ: Hayvansal dürtülerin hüküm sürdüğü çağlar arası yolculukta “hareketsizlik”in aynasında kendisini gören ve “hareket” ile birlikte “hareketsizliğe” karşı düşüncenin arkasındaki felsefedir Adem fikri! Zeka ve ilimi esas alarak kendi yaratılış sürecine müdahil olmuş Adem, kendinin ve kendi yaratım sürecinin de farkına varmıştır. O artık Beşer coğrafyasında “İnsan Olmama”ya karşı eyleme girişmiştir. Yola çıkmayı, yolda olmayı, duraksamayı temsil ediyordur artık. Adem, doğa ile beşer arasına koca bir ‘İnsan’ çizgisi çekmiştir ve o Adem şu anda “Çağdaş İnsan Olma” vasfının yüklediği her türlü sorumluluk ve bilinci, birey üzerinden topluma aşılamıştır. Ve sanıyorum bana Ademleri soruyorsunuz. Bakıyorum sağıma soluma. Evet, bakın; onlar hala aramızda!
İnsan hep hareket etmiş bir varlık olarak günümüze yansıyor. Bu hareketin farklı yolların da gelişmesine neden olduğu aşikar. Siz bu “yolları” yolda olmayı nasıl tanımlarsınız?
DÇ: İnsanların yaşam alanı ihtiyacı üzerine hayvanları takip ettiği biliyoruz. Hareketin getirdiği enerji ile var ile yok arasındaki kaostan beslenip türümüzün günümüze kadar yolda olduğunu ve yoldan sapmadığını görmeliyiz. Çağlar arası yolculuk, yol ayrımlarında hızlanmaları ve yavaşlamaları getirse de yolcu olduğumuzu kabul etmeli ve bu yolculuktan asla vazgeçmemeliyiz diye düşünüyorum.
Bundan sonraki planlarınız nedir? Sizi hangi konular üzerine ve nerelerde takip edebiliriz?
DÇ: Kurguladığım ‘Adem’ kavramı üzerinden eski Taş Çağı’nın toplayıcılık dönemine değinmiştim. Bu aşamada bir çok deneysel malzeme kullandım. Amacım var olan malzemelerin ifade kabiliyeti ile alanımı genişletmekti. ‘Adem’ sergisi malzeme iştahımı kabarttı. Hareketli, gerek mekanik, elektronik gerek otomasyon ağırlıklı formlar ile araştırmalarımı ve üretimlerimi sürdürüyorum. Tarihsel dönemleri bugüne dair sorularla ilişkilendirerek belgesel niteliğinde ve devamlı bir üretim ve sergileme haline devam etmek niyetim. Türkiye’deki fuar ve sergilere ek olarak önümüzdeki sonbahar ve kış döneminde Adem’i Polonya ve İtalya’ya taşıyor olacağız. Farklı izleyici kitleleri ve coğrafyalarda kavramın daha da genişleyeceğine ve derinleşeceğine inanıyorum.