Zaman Tutulması
İnsanın kolundaki saat hangi zamanı gösterir? Bu sorgulama benliğimi keşfettiğim yeni çağdan bu yana süregelmekte. Bizler kimleriz? İçimiz hep aynı kalır mı? Ve dışarısı, mevsimler, hükumetler, popülist kavramlar… Aynı mıdır? Bu soruyu cevaptaki kesinliği vurgulamak için sordum. Cevap kendisini tarihin içinde gösteriyordu zaten. Hiçbir olgu dünya üzerinde aynı kalamaz- Belirli kaideler dışında- Bizler bu kaideye dahil olmayanlardanız. Biz hiç aynı kalamayız. Toplumlar hatta toplumlardan önce insanlık, medeniyet, uluslar, kabileler, topluluklar, aileler… Aynı kalmazlar. Bütün bunların aynı kalmamasını anlayabilirim ama bireylerin aynı kalamaması kulağa biraz abes geliyor. Nasıl? Aynada her gün yüzüne baktığınız insan yarın nasıl oluyor da başka bir yüze bürünebiliyor? Bu cümlede ismi geçen başkalık fiziksel manada değil, salt ya da büyük oranda bilişsel bir başkalık… Dediğim insanın ruhundaki metamorfoz. Kozalak, tırtıl ve kelebeklik… Sakın bu üç kavramla sınırlamayın önermeyi, içine akla gelebilecek bütün dönüşümleri koyabiliriz. Burada anahtar kelime dönüşüm…
İnsan tek bir zaman değildir. Peki o halde takvimlerin hep aynı günü gösteriyor olması hatalı bir durum değil midir? Yılları hareket etmeyen birisi için yeni yılın kutlanıyor olması abesle iştigal değil midir? Aklı hep yarına uyanan birine şimdiyi sormak anlamsız gelmez midir?
Zamanı Karışık İnsanlar
İnsanlar arası uçurumlar belki de ortak bir zamanın olmayışından kaynaklanıyordur. Birilerinin konuştuğu dil başka birilerince tarihe gömülmüştür. Birilerinin en sevdiği başka birilerine sıkıcı görünüyor olabilir. Nüfus arttı, teknoloji gelişti, bir farkla; her yer aynı hızla aynı derecede gelişmedi. Kimi henüz ilk çağı yaşıyor yurdunda, kimi yakın çağda, kimi yazıyı bile sökemedi, kimileriyse uzaya açıldı… Bu olan ve olmayan eylemlerin tamamı zaman farkından kaynaklanıyor. Maalesef takvimlerden koparılan yapraklar aynı hızla yere düşmüyor.
Anlatmaya çalıştığım şeyse şuydu; insan tek bir zaman değildir… İnsandan öte bireyler kendi benliklerinde tek bir birey değildir. Bireyler kendi içinde ‘bireycikler’ barındırır. Zamanın etkisiyle bireycikler farklılaşır, gelişir, değişir; yenilgiler görür, savaşlar atlatır. Çağlar kapatır, okyanuslar keşfeder, batıl inançlar geliştirir… Tıpkı kurbağalar gibi başkalaşır. Şimdi geçmişe bakıyorum da sanki eski ben, ben değilmiş gibi. İçtiğim suyun damağımda bıraktığı tat aynı değilmiş gibi. Bu farklılık yılların etkisiyle mi yoksa suların eskisi kadar temiz olmayışından mı kaynaklanıyor? Teorime göre yıllar bu işin sorumlusudur.
Bizler farklı insanlara evriliyoruz. Bu yüzden uzun vadeli sözler vermek hiç akıllıca bir hareket değil. Bu yazıyı salt benliğimden yola çıkarak karaladım. Bütün insanlara yordayarak bir metin haline getirdim. Belki de söylenen sözler gerçeklere hiç uymuyordur. Elimden bir şey gelmezdi çünkü saatimde bu zaman vardı. Tarihim bu cümlelerle bezenmişti. Tümevarımsal bir bakıştı bu sadece. ‘Ben insandım, zamanlarım çok farklıydı; o halde tüm insanların da zamanı farklıydı’ önermesini kullanarak yazdım.