6 Mart Çarşamba günü Taksim’deki Endless Art mekanında “A Place I Can Learn / Öğrenebileceğim Yer” Sergisine gitmeden önce küratörler Buket Bal / Miray Aydın ile sohbet etme fırsatımız oldu. Önce sergi metnini ile başlayalım haberimize.
İnsanlık yakın ilişki içerisinde olduğu doğayı, tarihsel süreç boyunca biçimsel ve düşünsel açıdan araştırmıştır. Doğayı yalnızca izlemekle kalmamış; onu değiştirme, dönüştürme gücünü ve zihinsel birikimini edinmiştir. Doğaya bakış açısındaki ayrımlar, sanatsal ifadedeki ayrımları da beraberinde getirmiştir. Doğanın her zaman söyleyecek bir sözü vardır: esnek anlamsal çağrışımları, değişkenliği, devinimi sanatta metaforik anlatımlara imkân sağlamış sanatçının biricik malzeme kaynağı olmaktan kendini alamamıştır. Sanatçı, kaotik nesnelerle doğadan alınan formlara yeni anlamlar ekleyerek, yer değiştirerek, naklederek ve öncekilerle sınıflandırarak onları programlamaktadır. İzleyici de sanatçıya ait olan yorumun mesafesiyle özgürleşmiş ve sezgisel düşünmeye olanak bulmuştur.
Yaratılışından bu yana insan, varlığını anlamlandırma yoluna gitmek istediğinde bu yolun yöntemlerini araştırmak için daima doğaya başvurmuştur. Hazır ve kullanılabilir her şey doğanın bünyesinde mevcuttur. Doğanın bir parçası olan ve aynı zamanda doğanın gizemini anlamak için tüm gücünü kullanan insan, bir yandan kendine ait dönüşümü de (kültürel, teknolojik, sezgisel) gerçekleştirmek ister fakat bu gerçekleştirme süreci hiçbir zaman tamamlanamaz.
Sanat ve doğa birlikteliği, ruh ve beden gibi her zaman iç içedir. Zamanla evrilir ve tarihsel süreçte bu birliktelikten doğan sanat eserlerine farklı anlam ve bakışlar atfedilir. Doğanın sürekliliği, barındırdığı sınırsız form ve şekil, bireye sayısız farklı örnek sunmakla beraber, sanatçının da esin kaynağı olur.
Doğanın sahip olduğu en temel özelliklerden biri onun sürekliliğidir. Doğa süreklidir ve kalıcı bir yaratımı söz konusu değildir. Sanatçıyla bu noktada ayrışırlar ve sanatçı hem onun bir parçası hem de öğrencisidir.
Doğa, insan, sanat ilişkisi içerisinde doğayı anlamak; doğal düzen içerisinde kendini ve konumunu algılamakla başlayan insanın kavrama süreci günümüzde, doğayı anlamaktan çok doğal olanın insan eliyle dönüştürülmesi ve yok edilmesi fikirlerinden yola çıkılarak bir eleştiriye dönüşmüştür.
Bireyin doğayla olan ilişkisine eleştiri getirebilecek araçlar, teknoloji ve kültürel dönüşümle farklılaşmış, sanata kaynaklık eden doğal form ve şekiller biçimsel bozulmalara uğramışlardır. Bu anlamda sanatçı; doğa, birey ve sanat ilişkisinde daha farklı arayışlar gerçekleştirerek eleştiri yoluna gitmiş ya da biçimsel deformasyonu, kendi gerçeklikleri, hayal ve rüyalarıyla yeniden kurgulamıştır.
Birey istencinin dönüşümüyle, arzular da dönüşüme uğramış, bu da birey algısının daha esnek bir hâl almasına yol açmıştır. Doğanın insanla kurduğu ilişkide, insan doğanın bir parçasıyken, meydana gelen dönüşüm ve algının esnekliğini gerçekleştirmek için bozulan arzular ve istenç fikri, kişisel eleştiriler ve bireysel kurtuluşları imler hâle gelmiştir. Bu sebeple günümüzde doğa, bireyin inşa ettiği anlamlar dünyasının bozulan bir parçası olarak görünmektedir. Bu anlam ve ilişkileri araştırdığımız “öğrenebileceğim yer”; doğa, birey ve sanat ilişkisini sorgulamamızı istiyor.
Sanatçılar:
Cansu Sönmez
Gamze Duman
Mehmet Can Gürsoy
Nilüfer Topal
Tuğba Çınar
Tuğçe Diri
Küratörler:
Buket Bal / Miray Aydın
Başlangıç tarihi: 06.03.2019
Bitiş Tarihi: 06.05.2019
Açılış kokteyli : 6 Mart Çarşamba, 19.00
Yer: Endless Art Taksim Galeri
İletişim: 0212 232 80 80
Merhabalar Buket, sohbetimize doğanın anlamına değinerek başlamak istiyorum izninizle. Nedir sizce doğanın anlamı?
Bence doğanın anlamı yine doğada ve insanda gizlidir. Varlığın anlam bulabileceği ve özneyi şekillendiren, günümüzde öne sürülen her şeyin kaynağıdır. Doğanın anlamı benim için kaynaktır, başlangıçtır.
Doğayı nasıl gözlemeliyiz ki bize, bizim yaratılışımızla ilgilif ikir versin?
Doğayı insan ve birey olarak kendi varlığımızdan bağımsız, kendimizi de doğadan bağımsız ele alamayız, aslında bu gözlemi gerçekleştirirken kendimizden yola çıkabiliriz, mikrodan makroya gibi düşünebiliriz bunu. Algılama yöntemi olarak en basit haliyle bu izlendiğinde, bütünün bir parçasını ve beraberinde bir bütünü kendimiz için anlamlandırmış oluruz. Doğayı; onun bir parçası olduğunu bilerek gözlemlemek hem yaratılışı anlamlandırmak için bir başlangıç noktasıdır, hem de parçası olduğun bir bütüne saygı duymayı da sağlamaktadır benim nezdimde. Çünkü içinde bulunduğumuz toplum ve toplumların yegane problemi doğanın gücüne kayıtsız kalarak ve ona saygı duyulmadan yapılmakta olan her türlü beşeri üretimlerdir. Bu kendini doğadan bağımsız ele alan bireyin sorunudur. Doğaya karşı tavır almış gibidir benim için bu noktada insan. Onu ve bu vesileyle kendini anlamlandırmaktan öte, doğayı kendine kurduğu maddeler dünyasında dönüştürmek yok etmek istemektedir.
Sanatçının doğadan aldığı izlenimler neler olabilir?
Sanatçı doğadan her anlamda beslenebilir. Doğanın bir kaynak olduğu fikrimden yola çıkarak söylemek isterim ki; içerisinde barındırdığı sayısız form ve renk sanatçı için bakılması gerektiğine inandığım yegane yöndür. Sanatçı doğadan aldığını bu noktada kendi süzgecinden geçirir ve bu dönüşümü, izleyicinin algısında yer etmesi için bir biçime kavuşturur. Bu anlamda her sanatçı için farklı bir izlenim söz konusudur.
Doğa sürekli midir yoksa döngüsel midir? Doğa ne yapmaya çalışıyor?
Doğal döngünün bir sürekliliği var ve kendimizi ondan bağımsız konumlandırmamamızı, bütünün ufak bir parçası olduğumuzu anlamamızı ve hatta rahat bırakılmak istediğini düşünüyorum. Bu minvalde bir yaşam mümkün.
Doğanın, doğalın yok edilmesi bize ne öğretiyor? (Gıda toplulukları, ekolojik okur yazarlık, eko köyler, ekolojik mimari, tasarım ürünleri gibi.)
Burada biraz özgür olma ve özgür bırakma fikirleri devreye giriyor bence. Özgür hissetmekle ilgili sorun yaşıyoruz bu nedenle de özgür bırakma yetkisine sahip olduğumuzu düşünüyoruz. Ve bunun yaşam alanları / yaşam hakkı olan her canlı için müthiş tehlike arz eden bir fikir olduğunu düşünüyorum. Bu anlamda; yok etmeye odaklı fikirlerin karşısına konabilecek doğal üretim fikirlerini öğreniyoruz. Güzel ve iyileştirici fikir yöntemleri de diyebiliriz.
İnsan her şekilde hem içsel doğanın hem de dışsal doğanın parçası. Ondan uzak olmak gücümüzü azaltıyor. Sanatçı bu doğa/insan entegrasyonunu yeniden ve güncel bir şekilde sağlamakta neler yapabilir?
Öğrenebileceğim yer sergisinin gözlemciyi sorgulatmasındaki hedef fikri nedir? İnsan neyi hatırlamalı?
Temelde kendini hatırlamalı. Öğrendiklerini, öğrenmekte olduklarını ve öğreneceklerini bilerek bakmalı yerküreye. Çünkü bütün varlığımızı için bulunduğumuz doğa vesilesiyle anlamlandırmaktayız, başka türlüsü olabilir mi? Onun birer parçasıyız, diğer tüm parçaları gibi. Tüm üretimlerin temelinde doğaya ait bir şeyler var. Özetle yaşadığımız yer, öğrendiğimiz ve öğrenebileceğimiz yer. Sergiye gelen izleyicilerin yapacakları bu tür sorgulamaları, sanatçılarımızın süzgeçlerinden geçirerek aktardıkları anlatımla yapmalarını istiyoruz.