Ana SayfaKültür & SanatSinema2015 yazından kalan dikkat çekici filmler

2015 yazından kalan dikkat çekici filmler

-

Yaz sezonunun genellikle kısır geçtiği sinema salonlarımızın 2015’te hayli dikkat çekici filmlerle dolup taştığını söyleyebiliriz. Özellikle de Haziran ayı içerisinde vizyona giren yapımların kalitesini göz önünde bulunduracak olursak, sıcak günlerin tek tesellisinin beyaz perde olduğunu belirtmek mümkün.

Ülke gündeminin günden güne karışık bir konuma sürüklendiği bu günlerde, az da olsa gündemden uzaklaşmak ve ruhunuzu dinlendirmek adına aşağıdaki filmleri değerlendirmenizde fayda var. İçlerinde sahip olduğu başarılı cast seçimlerine rağmen hayal kırıklığı yaratan filmlerde bulunsa da Haziran ile Ağustos 2015 arası vizyona giren sinema filmlerine göz gezdirmek sizlere iyi gelecektir.

Ters Yüz – Inside Out

Ters Yüz

Pixar’ın son zamanlarda yaşamış olduğu düşüşe adeta dur diyecek bir potansiyele sahip olan Inside Out. Yarattığı hayali dünyayı kusursuz anlatım biçimleri eşliğinde seyircisine sunuyor. Yönetmen koltuğunda Toy Story (Oyuncak Hikâyesi) ve Up (Yukarı) gibi kültleşmiş animasyonlarda imzası bulunan Pete Docter’ın oturduğu filmde, şamata ile mistik örgü eş zamanlı bir şekilde ilerliyor. Özellikle de filmin insan beynini koordine eden beş temel duygusu üzerinden sürdürülmüş olması, yeryüzündeki somut – soyut pek çok kavramı yeniden gözden geçirmemize vesile olabilecek cinsten… Neşe, Üzüntü, Korku, Tiksinti ve Öfke durumlarının yönlendirmiş olduğu küçük bir kız aracılığıyla aktarılan hikâye, beyaz perdede son yazısının belirmesiyle birlikte yüreklerde sıcak bir tebessüm oluşturmayı başarıyor.

Taxi – Taksi Tahran

Taksi Tahranİran’ın olaylı 2009 Cumhurbaşkanı seçimleri esnasında maruz kaldığı gözaltı seanslarının ardından bir yıla yakın bir süre tecritte tutulan yönetmen Cafer Penahi’nin gizlice çektiği filmi. Taksi Tahran; sinema kavramının mucizevi evrenselliğini kusursuzca gözler önüne seriyor. Kaldı ki serbest bırakılmasının akabinde 20 sene boyunca film çekmesi yasaklanan yönetmen, bir taksinin içerisine yerleştirmiş olduğu küçük bir kamera aracılığıyla anlattığı hikâye sayesinde bu seneki Berlin Film Festivali’nden Altın Ayı ödülüne layık görüldü. İran Devleti’nin içinde bulunduğu konumu trajikomik bir hicivsellikle anlatmaya çalışan Penahi, doğaçlama ile kurgusal evreni başarılı bir betimlemeyle harmanlayarak seyircisine ilginç bir deneme sunuyor. Kazandığı ödülü bile almaya gidemeyen yönetmenin yasaklara rağmen dimdik ayakta durma çabası ise ortaya hem politik hem de duygusal bir başyapıt çıkartıyor.

Yüzündeki Sır – Phoneix

Yüzündeki SırÜlkemizde ilk olarak İstanbul ve Ankara Film Festivallerinde gösterilen Phoneix (Yüzündeki Sır), Alman yönetmen Christian Petzold’un üç yıllık bir aradan sonra sahalara dönüş yaptığı film olarak dikkat çekiyor. 2012 yılında çekmiş olduğu Barbara ile festivalleri ayağa kaldıran yönetmenin bu filminde ise önceki işlerine oranla daha sakin ve duru bir anlatım biçimiyle karşılaşıyoruz. Toplama kampından sağ kurtulmayı başaran eski bir şarkıcı Nely’nin işkence ile kaybetmiş olduğu yüzünü estetik operasyonla geri kazanmasının ardından kocası John’u arayışlarını izlediğimiz filmde, savaş ile açığa çıkan gerçekçi insan tasvirlerine tanıklık ediyoruz. Geçmişleriyle takıntılı olan karakterleri, 1945 sonrası Batı Berlin’i ve insan soykırımını yeniden yeşermesi beklenen bir aşk üzerinden anlatan film, bu tarzın tutkunları için mükemmel bir deneyim olabilir.

Marnie Oradayken – When Marnie Whas There

Marnie OradaykenBünyesinde Hayao Miyazaki ve Isao Takahata gibi evrensel başarılara imza atan isimleri bulunduran Stüdyo Ghibli’nin son filmi When Marnie Whas There (Marnie Oradayken). Efsanevi stüdyonun animasyon tarihine yön veren diğer yapımlarına kıyasla oldukça sönük kalıyor. Merkezine terk edilmiş bir ev ile bu evin penceresinden bakan gizemli bir kız çocuğu yerleştiren film, anlatmaya çalıştığı hikâyesini adeta pembe dizi formatında ilerleterek Ghibli tutkunlarına yavan bir elveda demiş oluyor. Sene başında Isao Takahata yönetmenliğindeki Prenses Kaguya Masalı ile yürekleri acıtan Stüdyo Ghibli’yi mükemmel işleriyle hatırlamak isteyenler When Marnie Whas There’den kesinlikle uzak durmalı.

Ölümcül Takip – Survivor

Ölümcül TakipYaz sezonunun en vasat filmlerinden bir diğeri de Survivor (Ölümcül Takip) oldu. Kariyerine V For Vendetta gibi ileri görüşlü bir ilk filmle başlayan yönetmen James McTeigue’ nin beşinci uzun metrajı olan film, “eskiden kalma ülkem” deyimini sönük bir Amerikan milliyetçiliğiyle birleştiriyor. 11 Eylül saldırısının ardından Amerikan kolluk kuvvetlerinin New York’ta 53 terör saldırısını engellediğinin vurgusunda bulunan film, hikâyesini yapılması muhtemel bir saldırıyı engellemeye çalışan kadın ajan üzerinden ilerletmeye çalışıyor. Baş rollerine Milla Jovovich ile Pierce Brosnan’ı yerleştiren Survivor‘ın, iki usta ismin varlığına kanarak sinema salonlarına giden pek çok izleyiciyi hayal kırıklığına uğrattığını düşük gişe hasılatından da rahatlıkla anlayabiliriz.

Hayatımın Şarkısı – Belier Family

Hayatıımın ŞarkısıFransa’da beklenmedik bir gişe başarısı elde eden Belier Family (Hayatımın Şarkısı), işitme engelli çekirdek bir ailenin duyabilen tek ferdi Paula’nın hikâyesine odaklanıyor. Yönetmenliğini Fransız sinemasının başarılı isimlerinden Eric Lartigau’nun yaptığı filmde, birbirinden farklı alt metinlerle karşılaşıyoruz. Baş rolünde geçtiğimiz yılın O Ses Fransa yarışmacılarından biri Louane Emera’yı izliyoruz. Farklı olanı ötekileştirme meseleleri pastoral bir naiflikle masaya yatırılıyor. Aşk, umut ve mücadele kavramlarını yorucu olmayan bir filmle izlemek isteyenler için Belier Family harika bir tercih olacaktır.

Karınca Adam – Ant Man

Karınca AdamMarvel Stüdyoları’nın beyaz perdede yaratmış olduğu sinematik evren, Ant Man (Karınca Adam) ile adeta zirveye ulaşıyor. Üstelik bu sefer ki kahraman, Marvel’in diğer filmlerine nazaran hem çok küçük hem de hayata yeniden tutunmaya çalışan eski bir hırsız… Peyton Reed’in yönettiği film, ilk 45 dakikasını klasik Marvel detaycılıklarıyla şekillendirmiş olsa da geri kalan kısmına mizah dozu yüksek diyaloglar ve CCI teknolojisinin tavan yaptığı aksiyon sahneleri sayesinde eğlenceli bir boyut kazandırıyor. Özellikle de aynı zaman diliminde yaşayan Avengers ekibinin film içerisinde sıklıkla vurgulanmasıyla kahramanının gelecekteki akıbetine dair ip uçları veren Ant Man, ille de Marvel olsun diyenlere ilaç gibi gelmiştir.

Ayı Tedy 2 – Tedy 2

Ayı Tedy 2Amerikan kanallarında uzun yıllardır boy gösteren Family Guy dizisiyle büyüklere yönelik farklı bir çizgi film tarzı oluşturuyor Seth Macfarlane. 2012 yılında atılmış olduğu ilk sinema macerası Tedy (Ayı Tedy) sayesinde beklenenin üzerinde bir gişe başarısı elde etti. Öyle ki masalsı bir hikâye ile can bulan oyuncak ayı Tedy’nin 30’lu yaşlarında uyuşturucu bağımlısı, seks düşkünü ve işsiz bir aylak olarak hayatına devam etmesi komedi ile savrulmak isteyen sinema seyircisini oldukça mutlu etmişti. Elde ettiği başarıyı bir seriye dönüştürme kararı aldı Macfarlane. Ve Tedy 2 ile derin meselelere muzip bir pencere açtı bizlere. Amerikan milliyetçiliği, ırkçılık ve esrarın yasallaşması gibi pek çok temaya edepsiz göndermelerde bulunan film, serinin ilk işine oranla daha dengeli bir işleyişe sahip. Yapmış olduğu nokta atışı göndermeleriyle efsanevi karakterin özlemini çekenleri az da olsa mutlu etmişe benziyor. Özellikle de, tecrübeli oyuncu Neil Neeson’un kırkından sonra aksiyon filmleriyle doldurduğu kariyerine göndermede bulunması, Tedy 2’nin en eğlenceli anlarından biri oluyor.

Kabile – Plemya

KabileYaz sezonunun belki de en sağlam ve en sert filmi Ukrayna yapımı Plemya (Kabile). Oluşturmuş olduğu sinemasal dünyasına evrensel bir üslup kazandırıyor. Kariyerinde toplumsal odaklı kısa filmlerle başarılı bir başlangıç yapan yönetmen Miroslav Slaboshpitsky‘ın ilk uzun metraj tecrübesi bu film. Şiddet olgusunu işitme engelli bir grup genç üzerinden aksiyonsuz ve gerçek hayatlar aracılığıyla yansıtıyor. Filmin baştan sona işaret dili ve amatör oyunculuklarla şekillenmesine rağmen, kendisini izlettiren garip bir atmosfere sahip olduğunu söyleyebiliriz. Yönetmen, oyuncularını gerçek işitme engelliler arasından seçmiş. Böylelikle ülkelerin ara sokaklarında sıkışmış olan küçük insanlarını sessiz ve düz bir gerçekçilikle anlatıyor. Film, Ukrayna’ya kötü bir imaj kazandırdığı gerekçesiyle pek çok ülke içi festivale kabul edilmemiş. Kabile, sinemada farkındalık yaratma kavramını incelemek isteyenler için mükemmel bir fırsat olabilir.

Merdiven Baba

Merdiven BabaUzun yıllar boyunca çeşitli televizyon kanallarına yazmış olduğu sitcom dizileri sayesinde Türkiye komedi piyasasında devrik bir etki oluşturdu yapımcı Birol Güven. Mandıra Filozofu serilerinden sonra sinemadaki şansını bir de Merdiven Baba ile denemeye çalışıyor. Yaz aylarının sayılı yerli yapımlarından biri olan film, anlattığı hikâyesini herhangi bir Birol Güven dizisi formatından öteye geçiremiyor.Hasan Tolga Pulat’ın yönettiği film 2011 yılında 48. Uluslararası Altın Portakal Film Festivali’nde Güzel Günler Göreceğiz ile En İyi Film Ödülü’nü kazanmıştı. Ailesi için var gücüyle çabalayan orta sınıf bir baba figürünü başarıyla betimlese de senaryo ile kurgusal aksaklıklardan dolayı sürekli boşlukta kalıyor.

Onur – Pride

PRIDEBu yazın en fazla tavsiye edilen filmi şüphesiz ki Pride (Onur) olmuştur. Tabii filmin ülkemizde bu denli popülerleşmesinin arkasında, haziran ayında düzenlenen Onur Yürüyüşü’ne yapılan müdahalenin de etkisi oldukça fazla. Film 1984 senesinin İngiltere’sinin yaşamış olduğu en uzun süreli işçi grevini, haklarını aramaya çalışan madenci ailelerine destek veren eşcinsel aktivistlerin mücadelesini konu alıyor. Dönemi yansıtan unutulmaz müzikler, sergilendikçe yüzlerde tebessüm oluşturan dans figürleri ve paylaşılan biralarla kurulan dostlukların hepsi tek beden haline geliyor. Ve bu, Pride’ı izlenebilir başarılı bir filme dönüştürüyor.

Beden – Body

Beden2013 yılında “…Adına” filmiyle Berlin’de Tedy ödülüyle ayrılan yönetmen Malgorzata Szumowska, aradan geçen iki yılın ardından performansından bir şey kaybetmeden yoluna devam ediyor. Nitekim, yönetmenin temmuz ayında izleme şansı bulduğumuz son filmi Body (Beden), insan olmak ve gerçek yaşama ayak uydurmanın sorumluluklarını titiz bir sinema yönetiminin içerisine ustaca yerleştirmeyi başarmış. Filmin ana merkezinde ise karısının ölümünden sonra işkolik bir adama dönüşen Attorney ile bulimiya hastası kızı Olga arasındaki sağlıksız iletişim var. Kompleksleriyle hayal kırıklıklarını kendi vücutlarından çıkartan insanları anlatan Body, sakin tempoda ilerlettiği kurgu örgüsüne sağlam karakter tasvirleri ve gerilim katarak filmini mutlak bir sonuca ulaştırmayı başarıyor.

Jurassıc World

Jurassic WorldJurassıc Park çılgınlığı 90’lı yılların ortalarında yönetmen Sperilberg önderliğinde evrensel bir ün kazanmıştı. Aradan geçen uzun yıllar sonrasında Haziran 2015’te yeniden sinema salonlarına konuk oldu. Lakin döneminin modern sinema anlayışına bambaşka bir soluk kazandıran filmin son versiyonu, bilindik Jurassıc Park üslubunun ötesine geçmeyi bir türlü başaramıyor. Tüm bunların üzerine oyuncu seçimi ile karakter betimlerindeki aşırı dengesizlik eklendi. 2015 model Jurassıc World, seyircisine aynı pilavın şehriyelisini yedirmeye çalışıyor.

While We’re Young

While We’ re YoungOyuncu Ben Stiller’ın son birkaç yıldır yönetmenlik ve aktörlük adına tercih ettiği işler, pek çok sinema otoritesini şaşırtacak düzeyde kaliteli. Öyle ki, Stiller geçtiğimiz sene izleme şansı yakaladığımız Walter Mity’nin Gizli Hayatı sayesinde pek çok övgüyü hanesine yazdırdı. Baş rolünü Naomi Watts ile paylaştığı While We’re Young sayesinde de yakalamış olduğu bu çizgi doğrultusunda ilerlemesini sürdürüyor. While We’re Young, çocukları olmayan orta yaşlı belgeselci karı kocanın günün birinde tanışmış oldukları genç bir çiftle ilişkilerini konu alıyor. Film ilk bakışta sıradan bir Amerikan komedisi izlenimi uyandırıyor. Ancak ilerletmiş olduğu her sahneyle birlikte zaman ve insana dair birbirinden farklı çıkarımlar elde etmemize vesile oluyor. Yönetmenliğini Noah Baumbach’ın yapmış olduğu While We’re Young, aile ile birey olmak arasındaki derin farkı sağlam bir senaryo ve başarılı oyunculuklar eşliğinde izleyicisine gösteriyor.

SON YAZILAR

Kuru Otlar Üstüne: Antagonist olarak dişil enerji

Nuri Bilge Ceylan’ın 2023 Cannes Film Festivali’nde prömiyer yapan son filmi Kuru Otlar Üstüne, yönetmenin sinematografisinde takip ettiğimiz “aydının taşra sıkıntısı” olarak da tanımlanabilecek halini...

18. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali başlıyor!

Bu yıl 18'incisi gerçekleştirilecek olan Uluslararası İşçi Filmleri Festivali, 2 Mayıs 2023 günü İstanbul’da yapılacak açılış etkinliği ile seyircisiyle buluşacak. Bir hafta sürecek festivalde emek temalı filmlerin yanı...

Salt Beyoğlu: Bu son şansımız mı?

İklim değişikliğinin ekosistem ve biyoçeşitlilik üzerindeki etkilerine dikkat çekmeyi amaçlayan Bu son şansımız mı? gösterim programının 2022 seçkisi, Yunanistan’dan Peru’ya, Kanada’dan Avustralya’ya uzanan beş belgesel filmi bir...

Institut français Ankara sinema ve sergi salonunda yeşil filmler gösterimde olacak

Institut français Turquie, 8 Aralık Dünya İklim Günü vesilesiyle “sinema ve çevre” temalı 3 filmden oluşan programını sinemaseverler ile buluşturuyor. Sinema; sesinizi duyurmanıza, zihniyetleri/alışkanlıkları değiştirmeye çalışmaya ve toplumun belirli...
Levent Tanıl
Levent Tanıl
Bolca fotoğraf çekti ve sinemayı çok sevdi. Filmler üzerine bir şeyler karalayarak var olan sevgisini dışa vurmaya devam ediyor. Fırsat buldukça da yol arkadaşıyla birlikte çocuk edebiyatı üzerine projeler üretiyor.

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol