Aile içi şiddete maruz kalan genellikle kadınlar ve çocuklar oluyor, bu gerçek yadsınamaz. Uzmanlar, yalnızca düşük gelirli evlerdeki kadınların fiziksel ve cinsel istismara uğradığı yönündeki kanının yanlış olduğunu ifade ediyor. Bu yanlış algıyı kırmak ve aile içi şiddetin ciddi boyutlara ulaştığını gözler önüne sermek için, Yeni Zelanda Sosyal Gelişim Bakanlığı ile ev ve yaşam dergisi HOME “It’s not OK” adlı kampanyayı başlattı.
Derginin 58’inci sayfasında Cennet Tepesi (Paradise Hill) başlığıyla pahalı bir ev tanıtılıyor. Her şey yolunda görünüyor, ufak değişiklikler hariç: Merdiven başındaki kan izi, yere düşmüş sandalyeler, kırılmış eşyalar… Sayfalar çevrildikçe şiddetin boyutu da artıyor. 66’ıncı sayfaya gelindiğinde, gerçekler okuyucunun yüzüne çarpıyor ve eyleme geçme çağrısı yapılıyor kırmızı harflerle: “Aile içi şiddet herhangi bir evde barınabilir. Yalnızca geçtiğimiz sene, polis ülke genelinde 100 binden fazla aile içi şiddet soruşturması yaptı. Çevrenizde şiddete maruz kaldığından şüphelendiğiniz biri varsa, lütfen görmezden gelmeyin. Nasıl bir çevrede yaşıyor olursanız olun, aile içi şiddet kabul edilebilir değildir.”
Şiddet; cinsel, fiziksel, psikolojik ve finansal olabilir. Bu durumlardan herhangi biri sizin ya da çevrenizdekiler için “sorun” olmalıdır.
Yaptığınız her şeyin yanlış hissettirilmesi, aşağılayıcı ölçüde eleştirilmeniz, her durumda suçlanmanız, takip edilmeniz/sürekli kontrol edilmeniz, geleceğe dair korkutulmanız psikolojik şiddet gördüğünüz anlamına gelir.
İstediğiniz dışında cinsel ilişkiye, porno izlemeye ya da başka biriyle uyumaya zorlanmanız cinsel şiddet gördüğünüz anlamına gelir.
Para ödemeye zorlanmanız, paranızın elinizden alınması, adınızla borç alınması, ekonomik gücünüzle yargılanmanız finansal şiddet gördüğünüz anlamına gelir.
Sizi kontrol altına almak adına farklı boyutlarda uygulanan şiddetin farkında olmak ve eyleme geçmek durumundasınız. Peki, eyleme geçmek şiddet gören herkes için mümkün mü? Türkiye’de bu sorunun yanıtı “hayır” oldu hep. Çığlığını duyurmaya çalışan, öz savunma yapan kadınlarımız katledildi aynı “kirli zihinler” tarafından. Zihinler diyorum çünkü, patriarkanın attığı zehirli tohumlar işte o zihinler, dallanıp budaklanıp sarılıyor kadının, çocuğun, hayvanın yani “ondan güçsüz olanın” boğazına.
Yapılan araştırmalara göre, Türkiye’de ailelerin yüzde 34’ünde fiziksel şiddet görülürken, sözlü şiddet yüzde 54, çocuklara yönelik şiddet yüzde 46, aile içi cinsel istismar ise yüzde 9. Bunlar yalnızca seslerini duyabildiklerimiz, çünkü yine aynı araştırmalara göre şiddet gören kişilerin yüzde 80’i durumu kabullenme yoluna giderek eyleme geçmiyor.
Yeni Zelanda’nın eylem çağrısı, gerçekleri yüzümüze bir kez daha çarpıyor: Şiddetin “sınırı, vatanı, zamanı” yok. O zehirli ağacın kökü daha da sarılmasın diye boğazlara; zulmü görün, işitin ve karşısında durun…
Kaynak: Are You Ok, Bigumigu