2012’de Austin, Teksas’ta başlayan Yiyecek Bedava hareketinden ve çeşitli gerilla bahçecilik hareketlerinden esinlenerek evinin bahçesinde yetiştirdiği meyve, sebzeleri ve bunların tohumlarını mahallesindeki insanlara sunan Avustralyalı Lou Risdale ile tanışın.
ABD’deki Yiyecek Bedava projesi, bozulmaya başlamış tarım sisteminden bağımsızlık kazanarak, “topluluk ve yiyecek üretme” şiarıyla yola çıkmış bir hareket. İnsanlara, komşularıyla ilişki kurarken, mahallelerinin her tarafını, herkese bedava ürünler sunan bahçelerle nasıl doldurabileceklerini gösteriyorlar. Bu proje, değerlendirilmediği takdirde arazi yükseltme malzemesi olarak kullanılacak kaynakları değerlendirerek kuruluğa dayanıklı, düşük maliyetli bahçeler üretiyor. Şimdiye kadar ABD’de bu projeyle ilişkilenen kentlerin sayısı ise yaklaşık 190.
Kendisi aslında müzik endüstrisinde yer alan Lou Risdale, Avustralya’nın Ballarat banliyösüne taşınıp bahçesini işlemeye başladığında, yetiştirdiği ürünlerin kendisine fazla geldiğini görerek, bu ürünleri arkadaşlarıyla ve komşularıyla paylaşmaya başlıyor.
Avustralya’nın politik gündeminin olumsuzluğundan çok bunaldığı günlerde, yaptığı şeyi büyütmeye ve lokal alana taşımaya karar veriyor. Bunun yerel ilişkileri ve paylaşım bilincini kuvvetlendirmek için bir araç olarak kullanılabileceğini düşünüyor ve yetiştirdiği ürünleri evinin caddesine taşıyor.
İlk başlarda yiyeceğin bedava olmasına aklı çıkan mahalleli, uygulamanın pratiği ilerledikçe, birbiriyle tanıştıkça ve paylaştıkça pek çok önyargısını kırmış (İnsanlar, caddeden yiyecek almaktan bir süre çekinmişler.)
Lou 2014 Ekim’inde bunu yapmaya başladığında, Avustralya’da tekmiş. Fakat şimdi, ondan ilhamla binlerce kişi bahçelerinde ürün yetiştirerek ve mahallelerinde paylaşmaya başlayarak bu hareketin bir parçası olmuş.
İnsanlar birbirlerinin bahçelerine sadece yiyecek almak ya da takas etmek için değil; diyalog kurmak için de gelmeye başlamış. Şimdi, ürünlerini görmek için her gün 20 ila 100 arasında ziyaretçi geldiğini belirten Lou Risdale, “Bu bütün mahalleliyle tanışmamı ve topluluğa kendimi çok daha ait hissetmemi sağladı” diyor.
“Örneğin, çocuklarını doyurmakta zorluk çeken veya alkol, uyuşturucu problemi yaşayan pek çok ziyaretçimiz var, bu insanlar her zaman sağlıklı besinlere ulaşamayabiliyorlar. Biliyorum ki caddeye gelmeyi seviyorlar çünkü kimsenin onları yargılamadığını, neden gelip yiyeceklerden aldıklarını sormayacağını biliyorlar. Yiyecek Bedava’nın en büyük özelliği de bu, kimse yargılanmıyor. Hikayelerinin ne olduğuna bakılmaksızın, herkes gelip buradaki yiyeceklerden alabiliyor. Amacım, gelen herkesin caddeye yüzünde bir gülümseme ile veda etmesi –ve yiyecekle! Ya da oraya yiyeceklerini ve gülümsemelerini bırakabilirler.”
Yazar notu: Türkiye’nin kırsal kesiminde büyüyen benim gibi arkadaşlar için bunun şaşırtıcılığı biraz tartışmalı tabii, eklemeden edemedim.
Kaynak: The Plaid Zebra