8 Mart Dünya Kadınlar Günü günümüzde çılgınca bir pazarlama yarışının içinde yer alan özel bir gün haline getirilse de gerçekler hiç de öyle çiçek böcek değil. 1857’de New York’ta 40 bin dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başlaması ancak polisin işçilere saldırması ve çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda 129 kadın işçi can vermesi gibi çok trajik bir hikâye yatar temelinde…
Bugüne özel, Kadın ve Kadın Hakları temalı 8 filmi sizin için derledik. 8 Mart Kadınlar gününüz kutlu olsun.
Suffragette
“Köle olmaktansa asi olmayı tercih ederim”
Sarah Gavron’ın ikinci uzun metrajlı kurmacası, tarihin ilk feminist hareketlerinden birini başlatan kadınların, gittikçe acımasızlaşan hükûmete karşı yürüttükleri mücadeleye odaklanıyor. Bu heyecan verici hikâyenin merkezinde, çalışan bir anne olmasının yanısıra İngiltere’nin gitgide büyüyen kadınlara oy hakkı sağlama hareketine gizlice katıldıktan sonra hayatı tamamen değişen Maud (Carey Mulligan) yer alıyor. Suçlu ilan edilen İngiliz aktivist Emmeline Pankhurst’ün (Meryl Streep) alevlendirmesiyle birlikte Maud da her sosyal sınıftan kadının yanında yer alan bir aktiviste dönüşüyor.
Film, 20’nci yüzyılın başlarında İngiltere’de kadınların eşit oy hakkına sahip olması için başlatılan kadın hareketini ve bu mücadelenin ardında yatan gerçeklerin altını çiziyor.
Made in Dagenham
Nigel Cole’un 1968 yılında Londra yakınlarındaki Dagenham Ford fabrikasında çalışan 187 kadının erkeklerle aynı ücreti alabilmek için ayaklanmasını anlat son filmi “Made in Dagenham”da ortaya çıkan bu yeni toplumsal gerçeklikten temel alan bir çalışma. Kendilerini taşkınlık yaparak ifade etmek yerine grev haklarını kullanan ve Ford yöneticilerine üretim sürecinin tam göbeğinde konumlandıklarını hatırlatmakla yetinen kadın işçilerin mücadelesi “Made in Dagenham”da tane tane ve sakin bir ritimde hikâyeleştiriliyor.
Help
Kathryn Stockett’in The Help isimli romanın yine aynı isimle beyaz perdeye aktarılmış halidir. Kitabın aynı zamanda New York Times’ın “En Çok Satanlar” listesinde birinciliği vardır. Yer Mississippi, Jackson. Hikâye, 1962 yılında geçiyor. İnsanların zenci ve beyaz olarak ayrıldığı dönem. Zenciler ikinci sınıf vatandaş, beyazlara hizmet etmekle görevli. Zenci kadınlar hizmetçi olarak doğuyor. Kendi çocuklarını başkaları büyütürken onlar beyazların çocuklarını büyütüyor. Zencilerin hakları ya da siyah-beyaz eşitliği hakkında konuşmak kesinlikle yasak. Film, bu temanın (siyah-beyaz ayrımcılığı) en iyi işlendiği filmlerden birisidir.
The Iron Lady
Erkek egemen bir dünyada, sınıf ve cinsiyet engellerini çökerten bir kadının hikâyesi. İngiltere eski Başbakanı Margaret Thatcher’in hayatını Oscar ödüllü aktris Meryl Streep’in oynadığı film, erkekler dünyasında var olma çabası gösteren kararlı bir kadının, eş ve annenin, güç için ödediği bedelleri konu alıyor.
Çekmeceler
Gerçek olay ve kişilerden esinlenilerek, senaryosu M. Caner Alper tarafından kaleme alınan film, ilk olarak !f Istanbul Festivali “Digiturk Galaları” kapsamında gösterilmişti. Yaklaşık 25 yıla yayılan bir hikâyenin, tiyatro ve oyun motifleriyle bezenerek anlatıldığı filmde, 32’nci yaş gününün gecesinde, kanlar içinde hastaneye kaldırılan Deniz’in, sıkça geçmişe döndüğü yoğun rehabilitasyon sürecinde, ruhundaki kilitli çekmeceleri açılıyor. Kız çocuk ve ergen cinselliğinin neresinden tutacağını bilemeyen aktör bir anne-babanın, kendi kompleksleri arasında kızlarının bedeninde ve ruhunda açtıkları yaraların ortaya çıkması konu ediliyor.
He Named Me Malala
“Bir çocuk, bir öğretmen, bir kitap ve bir kalem tüm dünyayı değiştirebilir…”
– Malala Yousafzai
He Named Me Malala, Taliban tarafından hedef gösterilen ve Pakistan’ın Swat Vadisi’nde okuldan eve dönerken ağır bir şekilde yaralanan Nobel Barış Ödülü adayı Malala Yousafzai’nin dokunaklı hikâyesini konu alıyor.
Belgesel, Malala’nın hayatını saldırı öncesi ve sonrası olmak üzere incelemeye alıyor. Olayın olduğu sırada 15 yaşında olan Malala, kızların eğitim alması için babasıyla beraber tek başına çalışıyordu. Malala’nın vurulması dünya çapında bir tepki çığlığı doğurdu. Malala mucizevi bir şekilde hayatta kalmayı başardı ve şimdi Malala Fund isimli derneğin kurucusu olarak tüm dünya çapında kız çocuklarının eğitimi için yapılan çalışmaları yönetiyor.
Persepolis
1970 yılı İran’ında yaşanan büyük rejim değişikliğini konu alan animasyon film, ailesile mutlu bir hayat süren küçük Marjane’nin gözünden anlatılmaktadır. Şah iktidarının düşüşü karşısında yeni umutlar yeşerten demokrat halkın, molaların yönetime gelmesiyle yaşadıkları hayal kırıklıkları ve geçirdikleri karanlık dönemi ele alan film aynı zamanda İran kadının günlük hayatında da meydana gelen değişimleri ve sıkıntıları göz önüne seriyor.
Ida
İstanbul Film Festivali’nin en beğenilen filmlerinden biri olan Ida, İkinci Dünya Savaşı sürerken çok küçük yaşta manastıra bırakılan ve orada bir rahibe olarak yetiştirilen genç bir kadının kimlik arayışına bizi ortak ediyor. Tanıdığı hemen herkesi savaş döneminde kaybeden teyzesi Wanda ile tanışınca aslında Yahudi olduğunu öğrenen Ida, yıllar önce katledilen ailesinin mezarını bulmak için teyzesiyle beraber, doğduğu eve geri dönüyor. Ida geçmişinden anı parçalarını birleştirmeye çalışırken özgürce yaşayan Wanda’ya yakınlaştıkça kendi tabularını yavaş yavaş yıkmaya başlıyor.