1 Mayıs işçi ve emekçi bayramımız kutlu olacak mı acaba? Tiyatro emek ister ya hani, emekleri zayi olanların anısına.
“Yaklaşık 2000 yıllık bir mesleği kucaklamak üzeresiniz” der Stella Adler. 2000 yıllık geçmişi olan bir mesleği kavrayabilmek için sıkı bir çalışma yapmak gerekiyor, hatta öyle bir çalışmaki 2000 yıl geriye gitmemiz gerekebilir; Sophokles, Aiskhylos, Euripides, Aristofanes, Menandros gibi, antik çağlarda yüzmeliyiz ki nasıl bir çizgi üzerinde yürüdüğümüzü iyi bilelim.
Bugün tiyatro dendiği zaman ilk akla gelen “Tiyatronun televizyon şovlarından ibaret olduğudur.” Antik çağa baktığımızda ise eserlerin siyasetin tam ortasında durduğuna şahit oluruz hatta öyle ki bazı metinler siyasete bile yön verebilecek nitelikte yazılmıştır. Eskiden Devekuşu Kabare vardı, o dönemi yaşamadım ama Devekuşu Kabare’nin metinleri bir şeyleri anlaşılır kılıyordu, siyaset olgusunu eleştirirken aynı zaman da çocuksu bir ruh katıyordu ülke siyasetine… Derdi vardı o metinlerin!
Türk tiyatrosunu yaşatabilmek için niceleri emek verdi, emeğin yıkılmaması için nice sanatçı dik duruşundan ödün vermedi. Ne güzel der Müşfik Kenter “Önce insan olunuz.” Müşfik Kenter, bize insan olmayı öğretiyordu ve insanlarımıza sahip çıkmayı… Emeğini, gönlünü ve hayatını bu işe adamış o kadar çok değerli insanlar var ki nereye dokunsak bir cevher fışkırıyor toprağımızdan. Muhsin Ertuğrul’un şu sözü ne demek istediğimi özetler nitelikte; “Ben bir tiyatro istiyorum. Bir tiyatro binası lâzım, bu İstanbul şehrine her şeyden evvel bir tiyatro binası lâzım. Bu bina mezbahadan, halden, köprüden, hastaneden, hatta mektepten daha mühim. Onun için bu şehre bir tiyatro istiyorum…“
Savaş alanıdır tiyatro, tiyatro hayatınız ile sıkı bir bağ kurar ve kopmak mümkün olmaz. “Tiyatroda para yoktur’’ kelimesi ne kadar klişe olsa da, doğrudur aslında. Bunun sebebi de o kaynağın başka yerlere aktarılmasından kaynaklıdır… O yüzden Müşfik Kenter insan olmayı öğretir. Muhsin Ertuğrul tiyatro gerekliliğinden bahseder. Kaç tiyatro binası inşa ediliyor ve kaçımız insan olmayı başardık?
Emek bu toplumun yapı taşıdır. Emeklerinden dolayı hapse girmiş birçok sanatçı da mevcuttur ülkemizde. Nazım Hikmet yegane örneklerindendir. Duygu ve düşüncelerini belirtmek isteyen bir kişiden daha korkunç ne olabilir hükümetler için.
Emek önce zihinde başlar sonra eyleme dökülür. Sanatın birçok alanında da böyledir. Nazım Hikmet, devrimi önce zihninde oluşturup sonra eyleme döktü ve birbirinden özel birbirinden dertli eserler bıraktı geriye.
Aklımdan çıkaramadığım şu sorular ile her gün boğuşuyorum adeta. Sanata emek vermiş değerlerimizi ölünce mi anmaya başlayacağız? Emeklerini boşa çıkartmamak için neler yapıyoruz? 1 Mayıs işçi ve emekçi bayramımız kutlu olacak mı?