Olivia Forsyth. Güney Afrika’nın 1994 yılında yıkılan ırkçı apartheid rejimi altında çalışmış bir ajan. Hem Güney Afrika’da hem de çevre ülkelerde pek çok operasyona katılmış ve gizli polis teşkilatında teğmen rütbesine kadar yükselmiş. Forsyth, Güney Afrikalı beyaz bir ailenin kızı olarak 1960 yılında Londra’da dünyaya geliyor. İki yıl sonra ailesiyle beraber Güney Afrika’ya geri dönüyor. 1985 yılına kadar eğitimini sürdürürken bir yandan da 1981 yılında işe girdiği Dışişleri Bakanlığı’nda dönemin ünlü ajanlarından, Londra’da, Mozambik’te ve Güney Afrika’da pek çok bombalama ve suikast operasyonun da direkt sorumlusu olan, Craig Williamson tarafından gizli polis teşkilatında işe alınıyor.
Bu sırada 1982-1985 yıllarında öğrenim gördüğü Rhodes Üniversitesi’nde apartheid yönetimine karşı mücadele veren öğrenci hareketi içinde yükselerek hareketin liderlerinden biri haline geliyor. Dönemin güçlü muhalefet örgütlerinden Güney Afrikalı Öğrencilerin Ulusal Birliği yerel başkanlığına geliyor. Dönemin aktivistlerinden Janet Cherry, Forsyth’in öğrencilikle çok iyi entegre ettiği ikili bir hayat yaşadığını anlatıyor.
Bu sırada da özellikle, daha sonra Nelson Mandela’nın önderliğini aldığı anti-apartheid mücadelesinin en güçlü topluluklarından Afrika Ulusal Kongresi’nin (ANC) sürgündeki üyelerine karşı aktivitelerde bulunduğu Operation Olivetti’ye atanıyor. Bu operasyon kapsamında Botswana, Tanzanya, Zambiya ve Zimbabve’de yüzlerce ANC aktivistinin işkence görmesine ve katledilmesine yardımcı oluyor. Zimbabve’de 23 yıl gazetecilik yapmış Andrew Meldrum, anılarını aktardığı kitabında Forsyth’ten şöyle bahsediyor:
1982 yılında, çekici bir genç kadın, birkaç ortak arkadaşımızı referans vererek ofisime geldi. [Güney Afrika’da öğrenci hareketinde yer alıp hapis yattığını söyledikten sonra] Afrika’nın güneyinde çalışan muhabirlerin oluşturacağı bir haber ağına katılmam için, uluslararası finansmana erişimi olduğunu söyleyerek, iş teklifinde bulundu. Çok iyi bir ücret önerdi. Kesinlikle çok iyi bir teklifti ama diğer işlerim nedeniye meşgul olduğumdan dolayı reddettim. Aramızda samimi bir uyum gelişti ve gözlerimin içine bakıp dizlerini benimkilere dayayarak “Geceleri [Zimbabve başkenti] Harare’de yapılacak ne var ki?” diye sordu. [Daha sonra] ofisimde tekrar buluşmaya karar verdik. Çekiciliği üzerimde etkili olmuyor değildi ama işleri sıkı sıkıya profesyonellik çerçevesinde tutmak istedim. […] Yakında çeşitli makaleler yayınlayacağını fakat o anda önemli bir bilgiye ihtiyacı olduğunu söyledi: “ANC’nin Harare’deki yeni ofisi nerede?”
Meldrum, özellikle son aylarda Zimbabve’de uğradığı saldırılar nedeniyle onlarca aktivistini kaybeden ANC’ye dair, böyle bir soruyla karşılaştığında şüphelenmeye başladığını ancak diğer aktivistlerin Forsyth’in güvenirliğinden kuşkusunun olmadığını, hatta şüpheyle yaklaşmasının aktivistler tarafından tepkiyle karşılandığını aktarıyor. Bu görüşmelerden sonra Forsyth sık sık başka gazeteci ve aktivistlerle de partilerde ve toplantılarda boy gösteriyor. Bir gazeteci, Forsyth’in kendisine, bir rapor karşılığında, İsviçre’deki bir banka hesabından 150 dolar gönderdiğini belirtiyor.
Daha sonra Forsyth’ın bir apartheid ajanı olduğu ortaya çıkıyor. Fakat Zimbabve, Botswana ve Zambiya’daki ANC ofisleri aynı gün bombalandıktan hemen sonra.
Bir ajan olduğu ortaya çıktıktan sonra Forsyth, bağlı bulunduğu birime dair gizli bilgileri de vererek, ANC için ikili ajanlık yapmayı teklif ediyor. Güney Afrika’da birkaç görevde bulunduktan sonra, ANC yetkilileri Forsyth’in kendileri için çalışmadığını anlayınca onu yakalayıp Angola’daki bir hapishaneye gönderiyorlar. Yaklaşık 7 ay orada kaldıktan sonra, gene “tatlı dille” iki kere firar edip [Angola başkenti] Luanda’daki İngiliz Konsolosluğu’nda alıyor soluğu. Güney Afrika’ya iade edildikten sonra da polis teşkilatında teğmen rütbesiyle çalıştığı duyruluyor. Gazetecilerin aktardığına göre, “şuh” metotları Güney Afrika’da o kadar yaygın olarak biliniyormuş ki, o dönem Cape Town Üniversitesi ve Rhodes Üniversitesi öğrencileri “Ben Olivia Forsyth’le yatmadım” rozeti takıyorlarmış.
Hikâyenin buradan sonrası daha da ilginç. Ajanın aktivitelerine dair basın raporları burada bitiyor. Daha sonra İngiltere’de yerel bir gazete olan Chester Chronicle’ın 2015’te yayınladığı haberi görüyorum: “Nortwichli öğretmen, Güney Afrikalı bir ajan olduğunu ortaya çıkardı.” Forsyth, çevresinden ve öğrencilerinden gizlediği anılarını 2015 “Agent 407” adlı bir kitapla paraya çevirmiş. 1989 yılında teşkilattan ayrıldıktan sonra 2001 yılında İngiltere’ye giderek çeşitli okullarda 10 yıl boyunca İngilizce öğretmenliği yapmış.
Bu geçen sürede Güney Afrika’daki apartheid yıkıldı. Tabii ki, on yıllarca Güney Afrika halkının uğradığı baskı ve katliamın hesabı görülmediği gibi, apartheid yönetiminin Angola’da, Lesotho’da, Mozambik’te ya da Zimbabve’de desteklediği ya da bizzat gerçekleştirdiği katliamların hesabı sorulmadı. Olivia Forsyth, dünyanın dört bir yanında on binlerce Afrikalı sivili, çocuğu ve aktivisti katleden “iş arkadaşları” Barend Strydom, Craig Williamson, Dirk Koetzee ve Magnus Malan gibi hiçbir ceza almadı. Marmaris’teki villasında 97 yaşına kadar nü tablolar yapan Kenan Evren gibi. Olivia Forsyth şu anda iki çocuğuyla birlikte İtalya’da, emekliliğinin tadını çıkarıyor.
Kaynak: 1, 2, 3, 4, 5