Animatrix; kurgusal bir evren ve gerçeklikte geçen hikâyelerden oluşan, bize varlığımızı sorgulatabilecek sorular sordurtan Matrix filmini destekler nitelikte Larry ve Lana Wachowski kardeşler tarafından yapımcılığı ve bazı bölümlerinin senaristliği üstlenilmiş toplam 9 bölümlük bir seri.
Filmler ortalama 20 dakika. Her bir bölüm birbirinden bağımsız konular ve karakterler içermekte, sonuç olarak hepsi varoluş sorunsalına dikkat çekmekte ve bize farklı sorular sorarak insanlık tarihinin en eski sorusunu geliştirerek günümüze taşımakta. Detay ve daha çok detay ve hayal gücü barındırmakta.
Matrix filmini izleyip anlamadığınız noktalar var ise bunları anlamanız, anladıysanız da daha fazla sorular sorarak varoluş sorununa çok daha delirtici sorular sormanız konusunda size yol gösterici bir kısa-film serisi olduğunu düşünmekteyim.
Matrix teorisi yalnızca bir film senaryosundan ibaret değil, film matrix teorisi üzerine inşa edilmiş durumda. Matrix teorisinin kökenine baktığımızda zamanda geriye doğru yolculuk da başlamış oluyor. Üstelik sadece fizik, matematik değil felsefe, psikoloji, fütürizm hatta edebiyat gibi alanlarda da karşımıza çıkıyor. Fakat kısaca belirtmek isterim ki Matrix teorisinin konusu aslında insanlığın en büyük ve en önemli sorusu olan: Acaba ben gerçekten var mıyım? sorusunun çıkış noktasına, yani tarih öncesine dayanmakta.
Gelelim Matrix teorisine yani Türkçe ismi Matris ya da simülasyon teorisi. Anladığım kadarı ile Matrix argümanını kabul etmemizin sebebi onu reddedemiyor oluşumuz. Eğer biz, insanların gelecekte kafamıza takacakları aletlerle bizi bitkisel hayata yatırıp, simüle edilmiş bir evrende, bunun farkında olmadan yaşamamızı sağlayacak kadar güçlü bilgisayarlar yapabilir miyiz yapamaz mıyız sorusuna evet cevabı veriyor isek şu an Matrix’te yaşadığımız ihtimalini de kabul etmek zorundayız.
Matrix’in yapımcıları Wachowski kardeşler oldukça radikal ve ahlaksal anlamda devrimci kimseler. Toplumu, dünyayı, ahlakı, dini ve sistemi ve hatta varlığı cesurca sorgulayan ve sorgulatan filmler çekiyorlar. Diğer filmlerini de kesinlikle öneriyorum.
Animatrix, genel anlamda birbirine alternatif ve ilgi çekici senaryoları barındırıyor. Özellikle 2. Rönesans isimli bölümlerini izlediğinizde dünyanın gerçek tarihte (senaryodaki gerçek tarih) nasıl simülasyona geçiş noktasına geldiğini anlatıyor.
Fakat benim üzerinde durduğum daha önemli bir bölüm var ki o da “mezuniyet” isimli bölüm. Bu bölümün yazarları Wachowski kardeşler değil, Kore’li yönetmen Peter Chung. Bölüm gene gelecekte fakat gerçek dünyada, matrix sisteminin kanalizasyonu içine gizlenmiş bir ortamda geçmekte.
Özetle bu bölümde, gerçek dünyada yaşayan ve Matrix’e karşı savaş veren insanlar (simülasyondan uyanmış olanlar) yapay zekaya sahip robotları yakalıyorlar, onları özel hazırladıkları bir simülasyonun içine kapatarak onları insanlar yararına çalışmaya ikna etme çabasına giriyorlar.
İşin çok ilginç yanı bu robotları ikna etmek için kullandıkları simülasyon aslında insanların doğumdan itibaren geçirdikleri travmatik olayları da barındırıyor. Örneğin kendini henüz aynada görmemiş robot (ayna evresini yaşamadığı için kendinin farkında olmayan insana eş değer olabilir) simülasyon içerisinde insana benzer tasvir ediliyor ve insan formunda kendini görmesi sağlanıyor. Simülasyonun içindeki labirentte insanlarla kovalamaca oynuyor ve çocukluk canlandırılması amaçlanıyor daha da önemlisi oedipus karmaşası yaşatılıyor. Filmdeki kadın karakter, robot kendini fark eder etmez robota gösteriliyor ve robot kendinden sonra o‘nu görüyor. Acaba yapay zekaya sahip bu robot karakterimizi annesi bilecek mi? Annesine tıpkı insanların büyük kısmı gibi cinsel istek duyacak mı? ve bunun sonucunda robotlara karşı kendini insan sanarak savaşacak mı? Eğer savaşacak ise gerçek dünyada simüle edilmemiş bir ayna ile karşılaştığında nasıl bir travma yaşar? gibi soruları aklımıza getiriyor.
Kısacası rahat batıyorsa, izleyin!